• Akdeniz ve Akdeniz Dünyası - III

Akdeniz ve Akdeniz Dünyası - III

  • 370,00 TL
  • 259,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Akdeniz Dünyası, Fransızların geleneksel doktora tezi standartlarına göre tartıldığında bile devasa bir kitaptır. İlk basımında onu sıradan bir kitabın hacminden altı kat büyük kılan altı yüz bin sözcükten oluşuyordu. Kitap her biri geçmişte farklı bir yaşam tarzının örneğini sunan üç kısma ayrılmıştı. İlk sırada “insan” ile “çevre” arasındaki ilişkinin “neredeyse zaman dışı” tarihi vardır; sonra ekonomik, toplumsal ve siyasi yapıların tedricen değişen tarihi gelir; ve en son olayların hızlı gelişen tarihi. Bu üçüncü ciltte Braudel okurlarına oldukça profesyonel bir siyasi ve askerî tarih örneği sunar. Braudel tarih sahnesindeki önde gelen simalara ilişkin kısa ama özlü karakter taslakları çıkarır. İnebahtı Savaşı, Malta’nın kuşatılması, 1570’lerin sonlarındaki barış müzakereleri uzun uzadıya anlatılır. (…)

"Akdeniz Dünyası gibi bir inceleme yapmayı pek az tarihçi ister, böyle bir incelemeye gücü yetecek tarihçi sayısı ise bundan da az olacaktır. Buna rağmen, bu inceleme hakkında, tıpkı Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı (Akdeniz Dünyası bu romana yalnızca ölçek bakımından değil, aynı zamanda sahip olduğu mekân bilinci ve insan eyleminin beyhudeliği hakkında sezdirdiği şeyler bakımından da benzemektedir) hakkında olduğu gibi, içinde yer aldığı disiplin imkânlarını sürekli genişlettiğini söylemek doğru olacaktır. [Peter Burke]

Akdeniz’le birlikte uzun bir yolculuğa çıktım, tüm ülkeleri hayranlıkla gezdim ve Akdeniz’deki bütün arşiv depolarına indim… Bu yirmi yılımı aldı.” [Fernand Braudel]


  • Yazar: Fernand Braudel
  • Kitabın Başlığı: II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası - III
  • Orijinal Başlık: La Méditerranée et le monde méditerranéen à l’époque de Philippe II, 1949.
  • Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay [Fransızca]
  • Redaksiyon: Taşkın Takış [Fransızca]
  • Yayına Hazırlayan: Ufuk Coşkun
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 217; Tarih Dizisi - 28
  • Basım Bilgileri: 1. Basım / Ağustos 2018
  • Sayfa Sayısı: 654
  • ISBN: 978-605-2133-25-5
  • Takım: 978-975-2410-83-1
  • Kapak Resmi: Thomas Allom, Haliç’in Girişinden İstanbul.
  • Boyutları: 14 x 21

Üçüncü Bölüm

OLAYLAR, SİYASET VE İNSAN

 

I. 1550-1559: Bir Dünya Savaşının Başlaması ve Bitişi

1. Savaşın Kökenlerinde

2. Akdeniz’de ve Akdeniz’in Dışında Savaş

3. Savaşa Dönüş: Kararlar Hâlâ Kuzeyden Geliyor

4. Yüzyılın Ortasında İspanya


II. Türk Üstünlüğünün Son Altı Yılı: 1559-1565

1. Türklere Karşı Savaş, Bir İspanyol Çılgınlığı mı?

2. İspanyol Toparlanması

3. Malta, Güç Denemesi (18 Mayıs-8 Eylül 1564)


III. Kutsal Liganın Kökenleri: 1566-1570

1. Hollanda mı, Yoksa Akdeniz mi?

2. Granada Savaşı Dönemeci

 

IV. İnebahtı

1. 7 Ekim 1571 Çarpışması

2. 1572, Dramatik Yıl

3. Venedik’in “İhaneti” ve Tunus’un İki Zaptı: 1573-1574


V. İspanyol-Türk Ateşkesleri: 1578-1584

1. Margliani’nin Elçiliği, 1578-1581

2. Savaş Akdeniz’in Merkezinden Uzaklaşıyor


VI. Akdeniz Büyük Tarihin Dışında

1. Türklerin Sıkıntıları ve Güçlükleri

2. Fransız İç Savaşlarından İspanya’ya Karşı Açılan Savaşa: 1589-1598

3. Denizde Savaş Olmayacak

 

Sonuç

EKLER

 

Kaynaklar

1. Elyazması Kaynaklar

     İspanyol Arşivleri

     Fransız Arşivleri

     İtalya Arşivleri

     Vatikan Arşivleri

     Raguza Arşivleri

     Akdeniz ve Fransa Dışında Avrupa Arşivleri

2. Harita Kaynakları

     A. – Çağdaş Kaynaklar

     B. – Eski Kaynaklar

3. Basılı Kaynaklar

     A. – Büyük Belgesel Yayınlar

     B. – Temel Eserler

     C. – Zikredilen Kitapların Alfabetik Listesi

 

Dizin

 

 

Olayları anlatan bu üçüncü bölümü yayımlamakta çok tereddüt ettim: Bu bölüm açık bir şekilde geleneksel bir tarihe bağlanmaktadır. Leopold von Ranke burada kendine özgü tavsiyeleri, kendi yazma ve düşünme biçimini kolaylıkla görebilirdi. Ancak bu arada, bütünsel bir tarihin yalnızca sabit konjonktürlerin veya yavaş değişikliklerin incelenmesine indirgenemeyeceği de doğrudur. Bu kalıcı çerçeveler, bu muhafazakâr toplumlar, imkânsızlıkların esiri olan bu ekonomiler, yüzyılların deneyine tâbi bu uygarlıklar, bir tarihi derinlikli olarak kuşatmanın bütün bu meşru biçimleri, bana göre insanlığın geçmişinin temelini oluşturmaktadır; en azından bugün, 1966’da, temel olarak görmekten hoşlandığımız şeyi oluşturmaktadır. Fakat bu temel bir bütünlük olmaktan uzaktır.

Ve böyle bir yeniden inşa o çağın insanlarını düş kırıklığına uğratırdı. 16. yüzyılın Akdeniz ve başka yerlerdeki seyircileri ve oyuncuları, kendilerini canlı bir dramın içinde hissetmişler ve bunun öncelikle kendi başlarına geldiğini düşünmüşlerdir. Bu bir yanılsama olabilir; bu muhtemel ve hattâ mümkündür. Fakat bu yanılsama, bütünsel bir gösteriye yönelik bu dikkat, hayatlarına bir anlam katmaktadır.

Olaylar birer toz zerresi gibidir: Tarihi kısa ışık huzmeleri gibi kat ederler; doğar doğmaz karanlığa ve çoğu zaman da unutulmaya mahkûm olurlar. Bunlardan her birinin –ne kadar kısa olursa olsun– bir şeye tanıklık ettiği, manzaranın bir köşesini, bazen de tarihin derin yönlerini aydınlattığı bir gerçektir. Ve bu sadece siyasal tarih için geçerli değildir, çünkü her alan –siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel, hattâ coğrafi– bu olaysal göstergelerle, bu kesintili ışıklarla doludur. Önceki bölümlerde, sayfalar boyunca, bu etkili tanıklıklara başvurduk; bunlar olmasaydı, bazı şeyleri açık bir şekilde görmemiz mümkün olmazdı. Hiç kuşkusuz, ben olaylara düşman biri değilim.

Fakat üçüncü bölüme geçerken karşımıza çıkan sorun çok farklıdır. Burada amaç, olaysal tarihi aşan araştırmalar için bu tarihin yaydığı ışıklardan yararlanmak değil, üzerinde en çok düşünülen geleneksel tarih doğrultusunda, bu ışıklar birleştirildiğinde, bu mesajlar uç uca eklendiğinde, geçerli bir tarihin ortaya çıkıp çıkmadığını bilmektir –insanların belli bir tarihi. Bunda kuşku yoktur. Fakat bu tarihin, olaylar arasında yapılmış bir tercih olduğunu ve bunun en azından iki yönlü olduğunu bilmek gerekir.

Her şeyden önce, bu şekilde kavranan bir tarih yalnızca “önemli” olayları muhafaza etmekte ve kendisini ancak sağlam veya öyleymiş gibi sunulan noktalar üzerinde inşa etmektedir. Bu önem meselesi tabii ki tartışma konusudur. Açıklayıcı olay, Taine tarzına uygun anlamlı küçük olay önemlidir; fakat bu bizi sıklıkla anlatımımızın dışına, olayın kendisinin oldukça uzağına götürecektir. Henri Pirenne’in büyük zevkle söylediği gibi, sonuçları olan, uzağa sıçrayan ve yansıyan olay önemlidir. Bu noktada Alman bir tarihçinin sözünü tekrarlarsak, 1453’te İstanbul’un alınması bir olay bile değildir ve Voltaire’in alaylı bir şekilde söylediği gibi, büyük Hıristiyan zaferi olan İnebahtı’nın (1571) hiçbir devamlılığı olmamıştır. Bu kanaatlerin her ikisinin de çok tartışmalı olduğunu söylemekte sakınca görmüyorum. Ayrıca, o dönemdeki insanların önemli saydıkları, bir dönüm noktası olarak kabul ettikleri, gerçek boyutu abartılmış olsa bile bir kopuş olarak gördükleri her olay önemlidir. Fransızlar için Saint-Barthélémy katliamı (24 Ağustos 1572) ülkelerinin tarihini ikiye bölmektedir ve Michelet bunu onların izinden giderek tutkulu bir şekilde söylemiştir. Oysa kopukluk, eğer böyle bir şey varsa, bize göre birkaç yıl sonra 1575’te, hattâ belki de 1580’de ortaya çıkacaktır. Nihayet, öncüllere bağlı ve devamları gelen olaylar, bir zincirin içinde yer alan bütün olaylar önemlidir. Fakat bu “dizgesel” tarih de bizatihi bir tercihin ürünüdür ve bu tercih bizzat tarihçi tarafından veya temel belgesel kaynaklara dayanılarak yapılmıştır.

Önümüze kabaca, oldukça sık halkaları olan iki zincir çıkmaktadır; bunlardan biri son 20 veya 30 yılın önemli araştırmaları tarafından oluşturulmuştur –ekonomik olayların ve bunların kısa konjonktürlerinin zinciri. Uzun zamandan beri birikerek oluşan diğer zincirse, geniş anlamda siyasal olayların zinciridir: Savaşlar, diplomatik antlaşmalar, iç olaylar ve altüst oluşlar. O dönemde yaşayan insanlar bunu diğer bütün olay dizilerine tercih etmişlerdir. Anlatıcıların bol olduğu, “gazetecilerin” belirmeye başladığı (Roma ve Venedik’teki avvisi redaktörleri olan fogliottanti gibi) bu 16. yüzyıldaki siyaset, oluşumuna tutkuyla katılan bütün bu seyircilerin bakış açısıyla oyunu yönetmektedir.

Bize göre bir değil, iki zincir vardır. Öyle ki, bu geleneksel alanlarda bile, Leopold von Ranke’yi bugün izlemek zor olacaktır. Ancak bu iki zinciri yegâne mümkün zincirler olarak düşünmek ve böylece çocuksu bir tuzak olan, bir diziyi diğeriyle açıklamak gibi bir tehlike söz konusudur. Oysa başka olay zincirleri de bulunmaktadır; toplumsal, kültürel ve hattâ kolektif psikoloji alanına bağlı olaylar.

Ekonomik ve toplumsal olanın kısa veya çok kısa dönemde diğer toplumsal gerçekliklere nazaran daha iyi tasnif edilebilir olması, daha şimdiden, bunları aşan bütünsel bir dizgenin taslağını çizmek, içerdikleri olayların ötesinde yapıları ve kategorileri araştırmak anlamına gelmektedir. André Piganiol, bu kitabın ilk yayımlanışından sonra bana yazdığı bir mektupta, seçilen dizgeyi tersine çevirebileceğimi yazmıştı: Olaydan başlamak, sonra onun parlak ve çoğu zaman sahte görünümlerini aşmak, arkasından yapılara, sonra da sürekliliklere ulaşmak. Kum saati tabii ki tersine döndürülebilir. Ve bu imge bizi uzun bir söylevden kurtaracaktır. 

 

Fernand Braudel (1902-1985)

Bir köy öğretmeninin oğludur. 1902’de Luméville-en-Ornois’da (Meuse) doğdu. Sorbonne’un tarih bölümünden 1923’te mezun oldu. Cezayir, Paris ve Brezilya’da dersler verdi. 1937’de Ecole Pratique des Hautes Etudes’ün müdürlüğüne getirildi. Nazilerin 1940’ta Fransa’yı işgali sırasında Fransız ordusunda teğmen olan Braudel, Almanlar tarafından yakalanarak Lübeck’te bir esir kampına gönderilmiş ve savaş bitimine kadar orada kalmıştır. Tarihçiler arasında büyük bir devrim yaratan La Méditerranée et le monde méditerranéen à l’époque de Philippe II (II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası) adlı ünlü doktora çalışmasını esir kampında kaleme almıştır. Bu eseriyle Annales Okulu’nun; tarihi, küçük insanların tarihine dönüştürme çabasına ek olarak Braudel, coğrafi yapıları, iklimi, gündelik hayatta kullanılan her türlü araç gereci tarihin öznesi haline getirmiş, zaman ve mekân algısını köklü biçimde değiştirmiştir. Braudel, 1946 yılında Marc Bloch ve Lucien Febvre’in kurduğu Annales dergisinin yayın kuruluna ve 1949 yılında ise Collège de France’a seçildi. 1962’de Maison Sciences de l’Homme’un yöneticisi oldu. Diğer üç ciltlik ünlü eseri Civilisation Matérielle et Capitalisme (Maddi Uygarlık ve Kapitalizm) 1979’da yayımlandı. L’Identité de la France (Fransa’nın Kimliği) adlı kitabını tamamlayamadan 1985’te yaşamını yitirdi.