• İslâm Tarihyazımında Gerçeklik ve El-Mes’udi

İslâm Tarihyazımında Gerçeklik ve El-Mes’udi

  • 170,00 TL
  • 119,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

İbn Haldûn, kendisinden 450 yıl önce yaşayan el-Mes'ûdî'yi “tarihçilerin önderi” olarak takdim eder. Kimi batılı kaynaklarda ise bu isim “Arapların Heredotos”u olarak kayda geçmiştir. El-Mes'ûdî, zamanını aşan bir tarihçi, coğrafyacı ve seyyahtır. Geniş sahaya yayılan merak ve tutkusuyla kaleme aldığı tarihler, kendisinden sonra gelenler için özellikle tarih ve coğrafya yazıcılığı ile tarih felsefesi alanlarında birer başvuru kaynağı olmuştur. 

Çünkü tüm diğer tarihçiler gibi, el-Mes'ûdî’nin eserlerinde de tarih ve gerçeklik konusunda bir takım eleştirel araçları nasıl kullandığı; hangi dinî ve aklî ölçütlerden faydalanmaya çalıştığı görülmektedir. Bu bağlamda el-Mes'ûdî'nin sadece “gece oduncusu” benzetmesi bile dikkate değer duruyor: O, yazdıklarında göz tanıklığına sahip olmayan tarih yazarını, geceleyin eline gelen her odun parçasını toplayan bir gece oduncusuna benzetir. Dolayısıyla el-Mes'ûdî'ye göre tarihsel bilgiye eleştirel bir zihinle yaklaşmak gerekmektedir.

Bu kitap, anılan bağlamda İslâm tarihyazımında eleştirel gerçeklik nasıl inşa edilmiştir sorusuna bir cevap bulma arayışıdır. Kitap aynı zamanda, İslâm kültüründeki birbirinden farklı geleneklerin gerçekliği nasıl yorumladığı ve algıladığına da yer vermektedir. İslâm öncesi toplumların geçmiş algısı, tarihe, dolayısıyla zamana bakışı ve bilgi (haber) ile kurdukları ilişki gözden geçirilmiştir.

Aynı çerçevede el-Mes'ûdî'nin tavrı, iki ayrı eseri: Murûcu'z-Zeheb ve Me'âdinu'l-Cevher ile et-Tenbîh ve'l-İşrâf ‘tan örnekler verilerek ele alınmıştır.

Bu çalışma belli bir terminoloji etrafında zengin bir kültürü inceliyor ve kayıp bir hafızayı bugün için yeniden canlandırıyor.


  • Yazar: Emine Sonnur Özcan
  • Kitabın Başlığı: İslâm Tarihyazımında Gerçeklik ve El-Mes’udi
  • Yayına Hazırlayan: Ufuk Coşkun
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 111; Tarih Dizisi - 14
  • Basım Bilgileri: 1. Basım: Eylül 2014
  • Sayfa Sayısı: 287
  • ISBN:978-605-5063-17-7
  • Boyutları: 14 x 21
  • Kapak Resmi: Bir 16. yüzyıl Pers minyatürü.

Kısaltmalar Dizini

Önsöz

Kaynaklar ve Araştırmalar

 

Giriş: İslâm Öncesi Arap Toplumunda Tarih Bilinci ya da Geçmişin Algısı

A. İslâm Öncesi Arap Toplumunda Zaman ya da Dehr Anlayışı

B. Gerçeklik Algısı Bakımından İslâm Öncesi Arap Toplumunda Rivâyet, Bilgi ve Şiir

     B.1. Rivâyet

          B.1.1. Eyyâmu’l-Arab (Arap Günleri) Rivâyeti

          B.2.2. Ensâb (Soy Zinciri) Rivâyeti

          B.2.3. Şiir Rivâyeti

               B.2.3.1. Şiir Rivâyetinin Gerçekliği

          B.2.4. Ahbâr/Âsâr Rivâyeti

 

I. Bölüm: İslâmi Dönemde Geçmiş Algısı Yahut el-Mesûdî’nin Geleneksel Tarih Yazıcılığının Arka Planı

A. İslâm Toplumunda Tarih Yazıcılığının Doğuşu

     A.1. Kur’an ve Geçmiş

     A.2. Câhiliye Devrinden Tevârüs Edilen Unsurlar

     A.3. Hadis Yazımı ve Tarihyazımı

 

II. Bölüm: Erken Dönem İslâm Tarihçiliğinin Güçlü Siması: Ebu’l-Hasan Ali el-Huseyn Bin Ali el-Mesûdî (Ö.346/957)

A. el-Mesûdî’nin Hayatı

B. Seyahatleri

C. İlişkileri ve Temasta Bulunduğu Kişiler

D. Kişiliği

III. Bölüm: el-Mesûdî’nin Eserleri

A. el-Mes’ûdî’nin İlgi Alanları ve Tarihçiliği

B. Eserleri

     B.1. Murûcu’z-Zeheb ve Me’âdinu’l-Cevher

     B.2. et-Tenbîh ve’l-İşrâf

C. el-Mesûdî’den Etkilenen Tarihçiler

     C.1. el-Mesûdî ve İbn Haldun

D. el-Mesûdî, el-Yakûbî ve et-Taberî

 

IV. Bölüm: el-Mesûdî’de Tarihsel Gerçeklik

A. İslâmi Epistemoloji ve Gerçeklik Ölçütleri

     A.1. Müslüman Tarihçiliğe Özgü Gerçeklik Anlayışı

B. el-Mesûdî’nin Tarihçiliğinde Gerçeklik Kriterlerinin Genel Çerçevesi

C. Tarihsel Gerçeklik Kriterlerini Kullanış Tarzı

     C.1. Tarihsel Gerçeklik Anlayışında Kur’an Âyetleri ve Hadisler

     C.2. Tarihsel Gerçeklik Anlayışında Başkalarının Görüşlerini Kullanımı

     C.3. Kendi Deneyim, Gözlem, Araştırma ve Görüşleri

          C.3.1. Gözlemleri ve Maddî Bulguları

          C.3.2. Tarihsel, Sosyolojik, Antropolojik Tespitler ve Spekülasyonlar

          C.3.3. Mülâkat ve Münâzaraları

          C.3.4. Hurâfe ve Uydurma Bilgiler Karşısındaki Tutumu

          C.3.5. Tarihsel Gerçeği Tespitte Yazarlara Eleştirel Yaklaşımı

D. Tarihsel Gerçeği Tespitte İlklerin Tarihini Ortaya Koyma Kaygısı

 

Sonuç

 

Kaynakça

Dizin

ÖNSÖZ

 

İnsanoğlunun zihniyetini, geçmişi belirliyor. Geçmişinden taşıdı­­ğı akılla o, bugüne ve yarına ilişkin reflekslerini ortaya koyuyor. Toplumların gerçeklik algıları da bu reflekslerden biri.

Geçmiş, gerçeklik ve bugün arasında olmazsa olmaz türden iliş­­kiler söz konusu. Oswald Spengler’in ifadesiyle gerçek, “in­sa­nın içerisine doğduğu dünyanın tasvirinden ibarettir.” Tasvir etmede kullanılan kavram ve sıfatlar, insanın geçmişinin bi­çim­­lendirdiği hafızanın ürünleri. Dolayısıyla, toplumların gerçek­lik algıları, dün ve bugün içinde bulundukları fiziksel ve ruh­­sal koşulların ürünü olup görecelidir. Fiziksel koşulları coğ­raf­ya, iklim vb. maddî unsurlar oluştururken, ruhsal koşullar üze­­rinde büyük ölçüde dinî ve moral sistemler etkilidir. Bu an­lam­­da gerçeklik algısı, zaman içinde bireysel ve toplumsal değer­­leri; iyi-kötü, doğru-yanlış gibi normları da oluşturuyor.

Toplumların tarihsel gerçeklik algılarında dinlerin belirleyici­l­iği tartışılmaz. Bireyin ve dolayısıyla kitlelerin ruhsal dünyala­­rını biçimlendiren din, ahlâk ve ideoloji, bir tür zihniyet turnu­solu olarak da değerlendirilebilecek özellikler taşır ve neredey­se tüm sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik dışavurumlarda be­lirleyicidir. Örneğin, Ortaçağ Batı kültürünün tarihsel gerçeklik anlayışı, iki büyük din –Yahudilik ve Hıristiyanlık– tarafından biçimlendirilmiş olup, kutsalın tarih aracılığıyla tezahürü ilkesine dayanmaktadır. Söz konusu ilkenin itkisiyle tarihte neler olduğuna yönelen Batılı zihniyetin, tarihsel gerçeklikle ilişkisi, asırlar içinde ortaya çıkan teolojik ayrışmalar ve seküler yaklaşımlarla evrilmiş ve dönüşmüşse de anılan ilke etkisini hiç­bir zaman kaybetmemiştir.

Geçmişin ve hâlin (bugünün) ürünü olan gerçeklik, toplumsal ve moral anlamda meşrûlaşan ölçütleriyle tarihsel gerçekliği, dolayısıyla geçmişin kayıt altına alınması anlamına gelen ta­rih yazıcılığını da inşâ ediyor. Bu bağlamda kitapta “tarihsel ger­çeklik”le kastettiğimiz, ortak geçmişe sahip bir toplumun, geç­mişten hâle taşıyıp yeniden ürettikleri gerçeklik anlayışının, es­ki zamanlarda yaşanılanların ifadesinde tezahür etme biçimidir.

Toplumların tarih yazma biçimleri bir yandan ait oldukları dönemin zihniyetini okumaya yardımcı olurken, diğer yandan o toplumda zaman içinde evrilen tarihsel gerçeklik ve gerçeklik al­gısına ilişkin kanaatler ortaya koymayı mümkün kılar. Dolayı­­sıyla tarihsel gerçeklik açısından tarih yazıcılığı, aynı zamanda bir milletin sahip olduğu zihniyetin âdeta bir genetik haritası gibidir.

Böyle bir görme biçimi, erken dönem İslâm tarihyazımına uygulandığında, nasıl bir sonuçla karşılacağımızın cevabı bizi, erken dönem İslâm tarihyazımının en dikkat çeken yazarlarından biri olduğu halde üzerinde fazla çalışılmamış Ebu’l Hasan Ali el-Mes’ûdî üzerinde yoğunlaşmaya sevk etti. Ebu’l-Hasan’a tarihsel gerçeklik anlayışı açısından bakıldığında neler söylenebilir? Onun, ataları vasıtasıyla kendisine ulaşan Câhilî geçmişi ile yeni din İslâm’ın ortaya koyduğu akletme biçimi nasıl harman­­lanmış ve bunun sonucunda “geçmişte neler olduğu”na iliş­kin nasıl bir tarihsel gerçeklik inşa edilmiştir?

Bu bağlamda yapılmış incelemeler sorgulandığında, İslâm ta­rihçiliğinin doğuşu ve yükselişi üzerine çoğu Batılı ve Arap bilim adamlarının yaptığı az sayıdaki çalışmayla karşılaşılır. An­cak bu eserlerde tarihsel gerçeklik ve onun tarih yazıcılığında ortaya koyulma biçimiyle hemen hiç ilgilenilmediği görülmekte. Yukarıdaki sorular bu kitapta, el-Mes’ûdî’nin günümüze ulaşan Murûcu’z-Zeheb ve Me’âdinu’l-Cevher ile et-Tenbîh ve’l-İşrâf isimli eserleri temel alınarak değerlendirilmeye çalışıla­cak.

el-Mes’ûdî, günümüzden yaklaşık bin sene öncesinde ka­leme aldığı eserler üzerinde inşâ ettiği tarihsel gerçeklik ölçütleri ve dolayısıyla eleştiri mekanizmalarını bugünden bakarak anlamaya çalışmak, muhakkak ki son derece güç bir iş. Bu nok­tada karşılaşılan ilk engel, kültürel göreliliktir. Yukarıda da değinildiği gibi, Ebu’l-Hasan ve döneminin tarihsel gerçeklik ölçütleri, Arap Yarımadası’nda yüzyıllardır hüküm sürmüş olan fiziksel ve ruhsal koşullarla İslâm’ın buluşmasından ortaya çı­kan kültürel sentezde biçimlenmiş olmalı. Arap tarihçi Abdülaziz ed-Dûrî’ye göre, İslâm tarihyazımı hadis, kahramanlık hi­kâ­yeleri, soy zincirleri, İslâmî ilkeler, kabilevî eğilim, dil bilim, Arap imparatorluğu ve coğrafya asabiyetinden etkilenmiştir. Esasen, tüm bu belirleyici unsurlar aynı zamanda kültürel göreliliğin tezahürleridir. Durulan noktadan, yani insanların kendi gerçekliklerini inşâ ettikleri kültür coğrafyalarından imkân öl­çüsünde sıyrılmaya çalışıp, farklı bir kültürün tarihsel gerçeklik algılamasına yaklaşabilmelerinde dinî iklimin ortaklığı belli bir kolaylık sağlayabilir. Ancak çok fazla belirleyici olabileceği dü­şünülemez; çünkü bilindiği üzere dinler, temel kurallar dışında pratik yaşamın pek çok alanına ilişkin tâli uygulamalarda, tarihsel ve dolayısıyla özgün kültürel arketiplerle biçimlenir.

Karşılaşılan ikinci büyük engel, el-Mes’ûdî’yi diğer âlimlerden ayıran özellikleridir. Kuşkusuz her insan içinde bulunduğu toplumdan ayrı olarak, kendine mahsus ikinci bir evreni de tem­sil eder. Onun biricikliğinde, örneğin biyo-genetik ve fiziksel koşullar etkili olduğu gibi, biyografik arka planı da belirleyici­dir. Bireysel farklılıklar, farkındalığı yüksek, zeki, meraklı in­san­ların kimliklerinde sıradan insanlara göre çok daha fazla be­lir­leyici olabilmektedir. Dolayısıyla onların ürettiklerini de bu yak­­laşım dahilinde değerlendirmek gerekebilir. Ancak el-M­e­s’ûdî’nin karakteristik özelliklerine ilişkin olarak ne şahsı ne de başkaları söz söylemiştir. Hakkındaki çok sınırlı biyografik bil­gilerde bile yanlışlıklar söz konusudur. O halde nasıl olacak da onun özgün yaklaşımlarından biri olan tarihsel gerçeklik algısı ortaya koyulabilecek?

Muhakkak ki tarih, doğası gereği, geçmişe dair mutlak bilgiler veren değil, ancak geçmişi anlamaya çalışan bir bilim dalıdır. Dolayısıyla, yaşamış olduğu döneme ve el-Mes’ûdî’ye has tarihsel gerçekliği anlamaya çalışmanın da imkân dâhilinde olduğunu düşünüyoruz.

Elinizdeki bu kitabın bir başka özelliği de erken dönem İs­lâm tarihçiliği vasıtasıyla Selçuklu ve Osmanlı dönemi tarih ya­zı­cılığının yapısökümü ve analizine ışık tutma ihtimalidir. Bilin­diği üzere dünya, Batı’nın iktisaden ve siyaseten güçlenmesine pa­ralel olarak, Batılı zihniyet kalıplarının etkisi altına girmiş; bu rüz­gâr, Osmanlı Devleti’ni de etkilemişti. 17. yüzyıldan itibaren tedricî olarak ilerleyen ve kökleşen yenileşmeci tavırlar, Cum­huriyet devrimleriyle birlikte, bütünüyle bir paradigma değişikliği, bir zihniyet devrimine dönüştü. O kadar ki beraberinde ciddi bir geçmişin yeniden inşâsı faaliyeti de yürütüldü. Bilindiği gibi o dönemin tarih yazıcılığıyla, Türklerin yakın geç­mi­şi büyük ölçüde göz ardı edilerek, uzak geçmişi üzerinden ye­ni bir Türk kimliği yaratılmaya çalışıldı.

Yazı dili ve tarihsel âidiyet anlamında yaşanan bu kopuş, neredeyse içinde bulunulan 21. yüzyılın ilk çeyreğine değin bütünsel bir tarih ve kimlik algısının oluşmasını engelleyegelmiştir. Böylesine temel problemlerin aydınlatılmasında erken dönem İslâm tarih yazıcılığı, dolayısıyla da Osmanlı-Türk tarih ya­zıcılığının esasındaki geleneksel unsurları farketmek, görece daha doğru bir tarih algısının yaratılmasını mümkün hâle getire­bilir. Anılan ve benzeri puslu noktalarla ilişkili olarak bu çalış­manın taşıdığı amaç, bütünsel bir tarih algısı yaratmaya mütevazi bir katkıda bulunabilmektir. Takdir edilir ki bir geleneği anlamaya, o geleneğin mümkün olduğunca en temelinden başlamak, en sağlıklısı olacaktır. Karşıdaki resmin devâsâ ve çok uzakta olması muhakkak ki görme kabiliyetimizi baltalamaktadır. Ancak, resmin kendini açan karelerini tetkik ve tasvirle bü­tü­nü hakkında spekülasyonlarda bulunulabileceğimizi düşünüyo­ruz. Diğer taraftan, el-Mes’ûdî’nin (ö.346/956) tarihyazımındaki gerçeklik anlayışını irdeleyen bu kitabın, yeni araştırmalara ilham vermesi umulmaktadır.

Vurgulandığı üzere, tüm yaşayan kültürler gibi geçmişin ele alınma kültürü de süreklilik taşıyor. Her ne kadar bu süreklilik, kimi topluluklarda siyasî baskıların ürettiği geçici bariyerlerle engellenmiş ya da çarpıtılmış olsa da yaşayan dolayısıyla düşünen bir toplulukta gerçeği arama dürtüsü canlılığını devam et­tirecek ve birileri tarihe “neden?” ve “nasıl?” sorularını yönelt­me­­de ısrarlı davranacaktır.

Gene de zamanı ve aynı coğrafyayı paylaştığımız herhangi bir topluluğa ilişkin fikir beyan etmenin zorlukları karşısında, günümüzden yaklaşık bin yıl evvelinde çok farklı bir coğrafyada yaşamış bir bilgenin tarihsel gerçeklik algısını çalışma konusu olarak belirlemek, üstesinden gelinmesi zor bir görevdir. Bu­nunla beraber, Stephen Humpreys’in de işaret ettiği üzere, hic­rî 2. yüzyıl sonlarından itibaren çeşitli konularda kaleme alı­nan sayısız Arapça eser, o dönem insanlarının kendi toplumları­nı algılama biçimlerine ciddi ölçüde ışık tutmaktadır. Dolayısıy­la bu görev aynı zamanda merak ve heyecan uyandıran bir alanın kapılarını ardına kadar açmaktadır.

Erken dönem İslâm tarihyazımına ilişkin olarak el-Mes’ûdî’ nin tarihçiliğine tarihsel gerçeklik açısından yöneltilen soruların, kısmî ancak etki alanı geniş ve mühim sorular olduğu ileri sü­rülebilir. Yukarıda da değinildiği üzere, bir toplumda zaman içinde oluşan gerçeklik ve eleştiri anlayışının tarihçiliğe yansıma biçimlerine dair fikir sahibi olmak geçmişi ve dolayısıyla hâ­li anlamlandırmamızı kolaylaştırabilecek bulmaca parçaları gi­bi­dir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacına biraz olsun ulaşmasının, tarih araştırmalarına omuz verenlerin kitaplarda karşılaştıkları bağlamların alt okumalarını belli oranda algılamalarına yardım edebileceği umulmaktadır.


 

Emine Sonnur Özcan

1967 Rize doğumlu. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fa­kültesi’nde aldı. Doktora çalışmasını ise Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nde ta­­mamladı. Tarih üzerine yayımladığı çeşitli kitap, makale ve çevirileri bulunmaktadır. Eserleri: Bilginler Bilgini İbn-i Sîna, Ötüken, 2005),Doğunun Öğretmeni Fârâbî, (Ötü­ken, 2006) Bilgi Büyücüsü Bîrûnî, (Ötüken, 2007), 2011. Çevirileri: Suraiya Faroqhi, Os­manlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı, Doğu Batı, 2006), Mark T. Gilderhus, Tarih ve Ta­rih­­­çiler, Tarih Yazıcılığına Giriş, (Birleşik, 2011).