• Doğu Batı Sayı 11: Türk Düşünce Serüveni: Araftakiler

Doğu Batı Sayı 11: Türk Düşünce Serüveni: Araftakiler

  • 150,00 TL
  • 112,50 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda
  • Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
  • Onur Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
  • Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Simten Coşar, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Ali Utku, Aytaç Yıldız
  • Dergi Başlığı: Türk Düşünce Serüveni: Âraftakiler
  • Dönem: Mayıs, Haziran, Temmuz 2000 [Yıl 3, Sayı: 11] 
  • Basım Bilgileri: 4. Basım / Kasım 2019 [1. Basım / Mayıs 2000]
  • Sayfa Sayısı: 202
  • ISSN: 1303-7242
  • Barkod: 9771303724108
  • Kapak Tasarımı: Aziz Tuna
  • Kapak Resmi: René Magritte, Golconda (1953), detay.
  • Boyutları: 16 x 24

ÂRAFTAKİLER

Hasan Bülent Kahraman 

Yitirilmemiş Zamanın Ardında: Ahmet Hamdi Tanpınar ve Muhafazakâr Modernliğin Estetik Düzlemi

 

Kurtuluş Kayalı 

Kemal Tahir Gibi Yerli Bir Entelektüeli Doğru Anlamanın Yolu Düşünsel Konumunun Farklılığını Kavramaktan Geçer

 

Nuray Mert

İdris Küçükömer ve “Düzenin Yabancılaşması”

 

Aylin Özman

Yeni Sol, Hümanizma ve Mehmet Ali Aybar Düşüncesi: Ortodoks Marksizme Bir Başkaldırı

 

Ali Osman Gündoğan  

Nurettin Topçu

 

Beşir Ayvazoğlu  

Doğu-Batı Açmazında Peyami Safa

 

Mustafa Armağan  

Cemil Meriç’i Anlamak için Bir Ön Deneme

 

Efkan Bahri Eskin

Sosyalist Olamayacak Kadar Postmodern; Postmodern Olamayacak Kadar Geleneksel; İslâmcı Olamayacak Kadar Dünyevî; Dünyevî Olamayacak Kadar Dürüst: Oğuz Atay

 

Ahmet Turan Alkan 

Halefi Olmayan Bir İlim Adamı: Erol Güngör

 

Ahmet İnam

Hasan Âli Yücel’in Gönül Evreninde Geziler

 

Sadık Göksu  

“Sonradan Gören”lerin Anlayamadığı “Önceden Gören” Dev: Dr. Hikmet Kıvılcımlı

 

ÂRAFTAKİLER

 

Türk düşünce serüvenini üç bölümde incelemeyi tasarladık: Âraftakiler, Akademidekiler ve Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları. İsimlendirmenin geniş perspektifini göz önünde bulundurursak Türk düşüncesini bu üç çalışmada ele alınan kişilerle sınırlandırmak büyük bir iddia olur. Seçimimizi belirlerken “Âraftakiler” ve “Akademidekiler” nitelemesine konu olan sorunun hangi temeller üzerinde yükseldiği irdelenmelidir.

Türk düşünce tarihi hakkında genel bir araştırma, toplumun entelektüel damarının beslendiği kaynakları gösterecektir. Bu tür çabalar günümüzdeki düşünce hareketlerinin ilk izlerini keşfetmeyi sağlayacaktır. Türk düşünce tarihi kavramından çok “serüven” kavramına yakın duran modernleşmenin dinamik doğasının, Türk düşüncesinde hangi dönemlerde çatışma yarattığını gösterebilmek de, geniş bir liste hazırlamak kadar önem kazanıyor.

Genel yaklaşım, Türk düşünce tarihini Türk modernleşmesinin aksaklıklarıyla özetleme geleneğidir. Türk düşünce tarihine inildiğinde geniş bir sentez çalışmasının eksikliği, sağlıklı algılanamamış modernleşmenin sendromuna dayandırılır. Diğer bir nokta, bürokrat-memur diye sıfatlandırılan aydın tipinin karşısında başka sınıf, zümre ve değerler sisteminin yer almamasıdır. Aydının kendini yansıtabilecek, konumlandırabilecek bir aynanın karşısında bulunmayışı kıyas imkânını, dolayısıyla düşünsel çatışmayı (sentez çalışmasını) ortadan kaldırmıştır. Aydının zihni flu, kafası bulanıktır. Aklında ise hep “dirlik ve düzen niye bozuldu?” sorusunun cevabı vardır. O, ister istemez iktidarın meşruiyetini kendi zihinsel dünyasından devşirmek ve tüm birikimlerini halka taşımak zorundaydı. Aydın-halk kopukluğunun ilk ortaya çıkışı, aydının iştiyakla üstlendiği “uygarlaştırma görevi” ile başlar. Aydınlanma yaygınlaştırılacaktı. “Umuma hizmet” edilecekti. Böylelikle “eylem entelektüeli” denilen vazifeşinas aydın karakteri ahlâkî retoriğiyle dikkati çeker: “İşte bu toplumun reçetesi! Bizim eksiğimiz de burada!” şeklinde methedilen bütüncül yaklaşımlar, romantik bir hassasiyetle örüldüğünde tamamen bir antiteze, merkeziyetçi-otoriter söylemin yabancısı olmadığı kurallar silsilesine dönüşebilmektedir.

Âraftakiler tanımlamasıyla bir tereddüdü paylaşıyoruz. Türk düşüncesi, uzun zamandır kolaylıkla çizilen iyi-kötü tasvirlerin dışında felsefi, politik ve estetik bağlamını oluşturamadı. Sözde muhalif-aydın figürleri, gerçekte iktidarın en imtiyazlı rolüne bürünen kimlikleriyle Türkiye’de alternatif bir düşünsel ortamın önünü açamamışlardır.

1960’lı yıllardan itibaren âraftakiler böylesi bir arayışın ürünüdür... Denklemin solunda yer alan İdris Küçükömer, Kemal Tahir, Mehmet Ali Aybar, Hikmet Kıvılcımlı siyasal karşı duruşları, aykırı tezleri ve projeleriyle sol ortodoksinin gündemini değiştirmeyi başarabilmişlerdir. Sol düşüncede yeni bir tarih yazımının gerekliliğine inanılmış, şablonculuk terk edilmeye çalışılmıştır. Denklemin sağında yer alan Nurettin Topçu, Erol Güngör ve Peyami Safa homojen ve ahenkli bir toplum özlemini de muhafaza ederek sağ çizginin yeniden doğuş ve inşa beklentilerini güçlendirmişlerdir.

Bu isimleri aynı çatıda toplamamızın sebeplerine gelince; mensup oldukları cemaatlere eleştirileri, kullandıkları yöntemlerin farklılığı, Doğu-Batı problemini sürekli gündemde bulundurmaları, düşünsel alışkanlıklarının klasik Batılı şablonlara uymayışı, tek bir kabın içine sığdırılamayışları, eylemci ve polemikçi tavırları, yerli duyuşları vb. sonraki gelenler tarafından anlaşılamamak, deyim yerindeyse onları cennet ile cehennem arasındaki yerde; ârafta bekletmemize neden oldu. Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemil Meriç, Oğuz Atay ve Hasan Âli’nin taşıdıkları özgün konumlar için de ayrı bir parantezin gerekliliğine işaret edelim.

Bu sayıda, denklemin iki ucundaki isimlerle bir dönemin nasıl düşündüğünü, âraftakilerin nerede birleşip nerede koptuklarını resmî düşüncelerle olan mesafelerini ve Türk düşünce serüveninde çizdikleri paradoksları tanımaya çalışacağız.

 

Taşkın Takış