• Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkesin ve Hiç Kimsenin Kitabı

Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkesin ve Hiç Kimsenin Kitabı

  • 150,00 TL
  • 105,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Ey kardeşim, yalnızlığa mı çekilmek istersin? Kendine giden yolu mu aramak istersin? Biraz dur ve dinle beni… Verebilir misin kendine kötünü ya da iyini, asabilir misin istemini başının üstüne bir yasa gibi? Olabilir misin kendi kendinin yargıcı ve intikamcısı kendi yasanın?… Bugün bile kalabalıkta ıstırap çekiyorsun ey sen, tek kişi: bugün hâlâ cesaretin ve umutların tam. Fakat bir gün yoracak seni yalnızlık, bir gün kırılacak gururun ve yerinden oynayacak cesaretin. Haykıracaksın bir gün: “Ben yalnızım” diye… Duygular vardır yalnızları öldürmek isteyen; başaramazlarsa öldürmeyi, o zaman kendileri ölmek zorunda kalırlar. Fakat yeter mi senin gücün katil olmaya?... Koru kendini iyilerden ve adillerden! Hoşlanırlar onlar kendi erdemini yaratanları çarmıha germekten – nefret ederler yalnızlardan. Koru kendini kutsal saflıktan... Bazı insanlara elini değil, pençeni uzatmalısın sadece: ve isterim ki, pençenin tırnakları da olsun. Fakat karşılaşabileceğin en büyük düşman kendin olacaksın yalnızca; bizzat kendini bekleyeceksin mağaralarda ve ormanlarda pusuda. Ey yalnız kişi, kendine giden yolu yürürsün! Kendinden ve yedi şeytanının önünden geçer yolun!.. Ey yalnız kişi, yaratıcının yolunda yürürsün: bir Tanrı yaratmak istersin sen kendine, yedi şeytanından. Ey yalnız kişi, seveninin yolunda yürürsün: kendini seversin sen, bu nedenle küçümsersin kendini, sevenlerin küçümsediği gibi. Yaratmak ister seven kişi, çünkü küçümser! Sevdiği şeyi küçümsemek zorunda kalmamış bir kişi, ne anlar ki sevgiden? Sevginle gidesin yalnızlığına ve yaratmanla kardeşim; çok sonra topallar adalet senin ardından. Gözyaşlarımla gidesin yalnızlığına kardeşim. Ben kendisinden ötesini yaratmak isteyeni ve öyle yok olanı severim.

Böyle buyurdu Zerdüşt.


  • Yazar: Friedrich Nietzsche
  • Kitabın Başlığı: Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkesin ve Hiç Kimsenin Kitabı
  • Orijinal Başlık: Also Sprach Zarahustra. Ein Buch für alle und keinen, 1891.
  • Çeviren:Gülperi Sert [Almanca]
  • Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış, Ufuk Coşkun
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Tasarım Uygulama: Aziz Tuna
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 83; Felsefe Dizisi - 26
  • Basım Bilgileri: 5. Basım / Aralık 2021 [1. Basım / Kasım 2012]
  • Sayfa Sayısı: 376
  • ISBN: 978-975-8717-92-7
  • Kapak Resmi: Dura Europos’taki eski Mitra tapınağında bulunmuş olan Zerdüşt portresi. Suriye, MS III. yüzyıl
  • Boyutları: 13,5 x 21

Çevirmenin Önsözü

Friedrich Wilhelm Nietzsche

Böyle Buyurdu Zerdüşt Üzerine

 

Birinci Bölüm

Zerdüşt’ün Öndeyişi

Zerdüşt’ün Konuşmaları

Üç Dönüşüm Üzerine

Erdem Kürsüleri Üzerine

Ötedünyalılar Üzerine

Bedeni Küçümseyenler Üzerine

Sevinçler ve Tutkular Üzerine

Solgun Suçlu Üzerine

Okuma ve Yazma Üzerine

Dağdaki Ağaç Üzerine

Ölüm Vaizleri Üzerine

Savaş ve Savaşçı Halk Üzerine

Yeni Putlar Üzerine

Pazaryerindeki Sinekler Üzerine

İffet Üzerine

Dost Üzerine

Bin Bir Erek Üzerine

İnsan Sevgisi Üzerine

Yaratıcının Yolu Üzerine

Yaşlı ve Genç Kadıncıklar Üzerine

Engerek Sokması Üzerine

Çocuk ve Evlilik Üzerine

Gönüllü Ölüm Üzerine

Armağan Eden Erdem Üzerine

 

İkinci Bölüm

Ayna Tutan Çocuk

Mutluluk Adalarında

Merhametliler Üzerine

Rahipler Üzerine

Erdemliler Üzerine

Ayaktakımı Üzerine

Zehirli Örümcekler Üzerine

Ünlü Bilgeler Üzerine

Gece Türküsü

Dans Nağmesi

Mezar Türküsü

Kendini Aşma Üzerine

Yüce İnsanlar Üzerine

Kültür Ülkesi Üzerine

Lekesiz Algılama Üzerine

Bilginler Üzerine

Şairler Üzerine

Büyük Olaylar Üzerine

Kâhin

Kurtuluş Üzerine

İnsanın Akıllılığı Üzerine

En Sakin Saat

 

Üçüncü Bölüm

Gezgin

Hayal ve Bilmece Üzerine

İstenmeden Gelen Mutluluk Üzerine

Güneş Doğmadan

Küçülten Erdem Üzerine

Zeytin Dağında

Geçip Gitmek Üzerine

Dönekler Üzerine

Yuvaya Dönüş

Üç Kötü Şey Üzerine

Ağırlığın Ruhu Üzerine

Eski ve Yeni Levhalar Üzerine

İyileşen Kişi

Büyük Özlem Üzerine

Diğer Dans Şarkısı

Yedi Mühür

 

Dördüncü ve Son Bölüm

Bal Kurban Etmek

Yardım Çığlığı

Krallarla Konuşma

Sülük

Büyücü

Emekli

En Çirkin İnsan

Gönüllü Dilenci

Gölge

Öğleyin

Selâmlaşma

Akşam Yemeği

Daha Yüce İnsan Hakkında

Hüznün Türküsü

Bilim Üzerine

Çölün Kızları Arasında

Uyanış

Eşek Töreni

Sarhoş Türkü

İşaret

 

Çeviride Yararlanılan Kaynaklar

ÇEVİRMENİN ÖNSÖZÜ

 

19. yüzyılın en büyük filozoflarından biri olan Friedrich Nietzsche’nin başyapıtı Also sprach Zarathustra’yı çevirirken çok zevk aldığımı belirterek söze başlamak istiyorum.

İlk kez 2002’de çevirdiğim ve 2003’te İlya Yayınları’ndan çıkan çevirim yedi basım yaptı. Aradan geçen on yıl içinde öğ­retim üyeliğimin yanısıra sekiz kitap daha çevirdim ve her kitap çeviri deneyimime ve yöntemime çok şey kazandırdı. Bu nedenle yıllar önceki çevirimi doğrudan bir yayınevine vermektense gözden geçirmek istedim, titiz bir çalışma sonunda elinizdeki bu kitap ortaya çıktı.

Eseri ilk çevirdiğim 2002 yılını düşündüğümde bugün bile başım dönüyor. Başka herhangi bir eser çevirmeden, Nietzs­che’yi ve tüm eserlerini tanımadan başyapıtı sayılan Zerdüşt’ü çevirmek nasıl bir cüretkârlık! Fakat çevirmenlik böyle bir şey; cesur, cüretkâr, gözükara olmalı bir çevirmen. Çevirmenlik ne kadar zor, ne kadar çok sorumluluk isteyen bir uğraş. Her anlaşılmazda, her yorumda tereddüt, kuşku, kararsızlık, korku, utanç ve benzeri duygularla boğuşur çevirmen. Her çeviri ayrı bir mücadele, ayrı bir boğuşma hattâ yeni bir savaş; çevirmenin kaynak metinle ve kendisiyle savaşı bence.

Eserin ülkemizdeki çeviri serüvenine gelince; Türkiye’de felsefe kürsüsünün kurulmasından bir yıl sonra Sadi Irmak (1934, İkbal Yayınevi) tarafından ilk kez çevirilen eserin ikinci çevirmeni Turan Oflazoğlu’dur (1964, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları). Oflazoğlu’nun eserin İngilizce tercümesinden yaptığı çeviri hâlâ basılmakta ve okunmaktadır. Üçüncü çeviri Osman Derinsu’ya ait (1972, Varlık Yayınları). 1934’ten 1972’ye kadar eseri üç kişi çevirmişken 2000’li yıllara gelindiğinde Zerdüşt çevirilerinde bir patlama yaşanır: 2003’te benim İlya’da çıkan çevirimin yanısıra Regaip Minareci’nin (2003, Morpa), Mustafa Tüzel’in (2003, İş Bankası Yayınları), Lale Sunay’ın (2005, Gün Yayıncılık), Murat Batmankaya’nın (2006, Say Yayınları) ve Ahmet Cemal’in (2007, Kabalcı) çevirisini görüyoruz. Bu tarihten sonra da birçok yayınevi Nietzsche’nin bu eserinin çevirisini bastı. Bu arada çıkan korsan çevirileri saymıyorum. Bilindiği üzere bir eserin sıklıkla ve çeşitli çevirmenlerce çevrilmesi eserin önemini ve ona olan talebi gösterir.

Bugüne kadar yapılmış çevirilerin hepsinin büyük bir emek harcanarak, özenilerek ortaya çıktığından hiç kuşkum yok. Hep­si ayrı ayrı değerli, Nietzsche’nin bu güzel eserinin nice okurlara ulaşmasında köprü olmuş ve yazın alanında önemli bir yere sahip çevirilerdir.

Çeviri için iki nokta sık sık tekrarlanır. Birincisinde çeviri çoğu zaman evli kadına benzetilir ve güzeli sadık olmaz, sadık olanı güzel olmaz denilir. Birincisinde izlenen yöntem yazarı okura götüren, ikincisinde ise okuru yazara götüren yöntemdir. Ben tüm çevirlerimde her iki yöntemi bir arada kullanıyorum. Bu çevirimde de Nietzsche’nin Alman dilinin zenginliği içindeki mükemmel uslubunu aynı zenginlikteki Türkçemizde vermek için özen gösterdim.

Günümüzdeki bir başka çeviri anlayışına göre iyi bir çevir­men “görünmeyen” çevirmendir. Çeviri sadece dilin aktarılma­sı değildir. Gerek çağdaş çeviri kuramları, gerek günümüz oku­ru çeviri bir eserde kültür aktarımının da olması gerektiği görü­şün­de. Kültür, bir toplumun sadece dilinde değil söyleminde, inancında, folklöründe, gelenek ve göreneklerinde kendini gös­terir. Bunu aktarmak isteyen çevirmen ise görünmek hattâ se­sini duyurmak zorundadır. Nietzsche gibi bir dil ustasının yaz­dığı bu eserde benzetmeler, kıssalar, metaforlar, Tevrat ve İn­cil’e göndermeler o kadar çok ki tüm bunları kaynak dili ve kay­nak kültürü çok iyi bilen çevirmen anlayabilir ancak. Bence çevirmen anladığı, yorumladığı, çoğu zaman araştırarak bul­du­ğu olguları eserin hedef okur tarafından kaynak okurun anladığı şekilde anlaşılabilmesi için açıklamak zorundadır. Bu yöntem çevirmeni “görünür” kılar, metnin içinden çevirmenin “sesini” duyurur. Erek okur çevirmenin dilinden kaynak metinde anlatılandan kafasında bir resim oluşturamazsa Nietzs­che’yi değil anlamak, doğru okuyamamış olur. Bu nedenle göz­den geçirdiğim bu çevirimde önceki çevirimden daha çok dip­not verdim. Örneğin “Solgun Suçlu” adlı bölümde yer alan Der Strich bannt die Henne, der Streich, den er führte bannte seine arme Vernuft – den Wahnsinn nach der Tat heisse ich dies (­Çizgi tavuğu büyüler, suçlunun düşüncesi de onun zavallı usunu büyüler – ben buna eylemden sonraki delilik diyorum) cümlesini olduğu gibi çevirip geçmek yerine Nietzsche’nin burada ne anlatmak istediğini anlamaya çalıştım, yaptığım araştırma sonucunda bulduğum şu yorumu dipnotta açıkladım: “Ahlâklı insanlar suçluları sadece tek bir şeyin, tek bir eylemin parçası olarak görürler: suçun. Suçlular da bu tek eylem varlıklarının parçası olduğu müddetçe kendilerini öyle görürler. Ve bu tıpkı, tavuğun etrafına çizilen, onu kımıldamaz hale getiren tebeşir dairesi gibidir. Bir başka deyişle tavuk nasıl hipnotize edilmiş gibi bu dairenin dışına çıkamazsa ahlâk dünyasında da suçluyu hipnotize eden birçok şey vardır.” Yaptığım bu açıklamayı dipnotta okuyan Türk okuru Nietzsche’nin bu benzetmesini kolayca anlayacaktır.

Bir başka örnek ise Nietzsche’nin tüm eserde yaptığı keli­me oyunları ve deyimleri değiştirmekle ilgili: Yazarın Almanca­daki Auf Herz und Nieren prüfen düz çevirisi “Yüreği ve böbrekleri kontrol etmek” olan ancak “bir şeyler bulmak için her yana bakmak, her şeyi didik didik etmek” anlamına gelen deyimi ironik bir anlam katmak için değiştirdiği Und wenn man auch Nierenprüfer ist: wer glaubt wohl noch, dass ihr Nieren habt cümlesini “Böbrekten anlayan kişi de olsa, kim inanır sizin de böbreğiniz olduğuna” diye çevirdiğimizde okur ne Nietzsche’nin deyimi değiştirdiğini fark edecek ne de bu deyimle anlatılmak istenen şu asıl mânâyı anlayacaktır: “Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın siz zavallı insanlarda kayda değer bir şey bulmak mümkün değil.” Dipnotlarda verdiğim bu açıklamaların bazen yazarı okura götürmek bazen de okuru yazara götürmek için gerekli ve yegane yöntem olduğunu düşünüyorum.

Eser şimdiye kadar “Zerdüşt Böyle Dedi” ve “Böyle Buyur­du Zerdüşt” başlıklarıyla çevrildi. Ben de özgün metindeki -“Böy­le Konuştu Zerdüşt”- başlığına yakın olanı tercih ettim ve “Böyle Buyurdu Zerdüşt” başlığını uygun gördüm.

Bu çeviride ilk çevirimden biraz daha fazla Tevrat ve İncile yapılan göndermeler tespit ettim ve bunları sonnot olarak kitabın arkasında değil de dipnot olarak sayfa altında göstermeyi tercih ettim. Eserin herkes tarafından okunmak isteneceğini düşünerek Nietzsche’nin bu eserde üstünde durduğu üstinsan, sonsuz yeniden geliş ve güç istenci gibi anlaşılması güç kavramları açıklamayı gerekli bulduğum ve “Böyle Buyurdu Zerdüşt Üzeri­ne” başlıklı bir yazı yazdım, ayrıca Nietzsche’nin hayatının önemli devrelerini vurguladığım bir bölüm koydum.

Daha ilk okuduğum öğrencilik yıllarımda özellikle üslübu­na hayran olduğum Zerdüşt’ü inceleme arzum onu her satırını anlama ve Çevirme İstenci uyandırmıştı bende. Yıllar içinde birçok kişi tarafından çevrilen eserin günün birinde bir Üstçevirmen tarafından çevrilmesini ve bir Üstçevirinin ortaya çıkmasını, Böyle Buyurdu Zerdüşt’ün sayısız çevirmenler tarafından Sonsuzca Yeniden Gelmesini ümit ediyorum; umarım hiç Ni­­­etzs­che öldü demek zorunda kalmayız; Nietzsche’yi anlamak zor olduğu kadar kolay da, bu nedenle onu anlamak için kırbacınızı değil yüreğinizi yanınızda götürmeniz yeter.

Nietzsche’nin şiirsel üslubunu Türkçede vermek için çok titizlendiğim bu çevirinin Türk okurlarına benim özgün metinden aldığım hazzı vermesini ve okurda Nietzsche’nin diğer eserlerini okuma merakı uyandırmasını diliyor ve eserin Herkesin Kitabı olmasını ümit ediyorum.

                              

                                                                   Gülperi Sert

                                                       Kasım 2012 İzmir

Friedrich Wilhelm Nietzsche (1844-1900)

Alman filozof, filolog ve kültür eleştirmeni. Çoğu çevrelerce Avrupa’nın en büyük düşünürü olarak kabul edilir. Yazdığı eserler zamana meydan okumuş ve 21. yüzyıl dâhil tüm zamanların en çok alıntı yapılan filozofu olmuştur. 1844 yılında Leipzig yakınlarında Röcker kasabasında dünyaya gelir. Bonn Üniversitesi’nde filoloji ve ilahiyat eğitimi alır. Henüz yirmi dört yaşındayken Basel Üniversitesi’nde klasik filoloji kürsüsüne en genç kişi olarak atanır. Gençlik yıllarında Schopenhauer ve Wagner’in etkisi altındadır. Yaşamı boyunca felsefenin daima temellerine inmeye çalışır. Belki de bu yüzden Wagner dâhil, üniversite çevreleriyle, birçok dostuyla sürekli bir gerilim içindedir. Bu kopuşun bedelini derin yalnızlığıyla ödeyecektir Nietzsche. Yaşamının ilerleyen yıllarında Basel’den aldığı emekli maaşıyla geçinen Nietzsche, sağlığına yararlı iklimleri bulmak için Fransa, İtalya ve İsviçre’de seyahat eder. Büyük yapıtlarının bir kısmını buralarda kaleme alır. Onun eserleri çağına tümden bir karşı çıkış olarak yorumlanabilir. Düşünceleri ve üslubuyla varoluşçuluktan psikanalize, sanattan felsefenin her sahasına derin izler bırakmıştır. Aforizmaları, karşıt kavramları ve ironisiyle düşünce tarihini taçlandırmıştır. Çok az düşünür, yazar ve sanatçı onun kadar özgün olmayı başarabilmiştir. Nietzsche her zaman yeniden okunmuş ve yeniden değerlendirilmiştir. Böyle Buyurdu Zerdüşt, “çekiçle yapılan” felsefenin en güzel örneklerinden biridir.

Gülperi Sert

1982 yılında A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’ndan mezun oldu. 1982’den 1984’e kadar Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde, 1984’ten 1993’e kadar Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde çalıştı. 1993 1997 yılları arasında Almanya’da Friedrich Wilhelm Üniversitesi Doğu Dilleri Enstitüsü’nde çalıştı ve Türkçe, Çeviri ve Çağdaş Türk Edebiyatı dersleri verdi. 1998’de Dokuz Eylül Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde Mütercim Tercümanlık Bölümü’nü kurdu. Gülperi Sert daha çok Zweig çevirileriyle tanınmaktadır: Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar (2004) (İş Bankası Yayınları); Clarissa (2010) (Can Yayınları); Satranç (2012); Böyle Buyurdu Zerdüşt (2012); Genç Werther’in Acıları (2013); Joseph Fouché & Bir Politikacının Portresi (2015); Dünün Dünyası Bir Avrupalının Anıları (2016); Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat (2017) (Doğu Batı Yayınları).