• Faust

Faust

  • 220,00 TL
  • 154,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Önce halk efsanelerinde, adı meçhule karışmış ozanlar söylediler bu ateşli hikâyeyi. Sonra edebiyatçılar keşfettiler, eski kroniklerin içinde ilginç öyküler ararlarken. Kimler kalemini sivriltmedi ki şeytanla insanın gizli sözleşmesini âdemoğluna fısıldamak için. Ama içlerinde en ölümsüz olanı, müjdeyi ve lâneti tüm ruhları sarsarcasına haykıranı, Goethe’nin Faust’uydu.

Faust, modernitenin trajedisini haber veren ilk büyük yapıt oldu. Kimin kazandığı ve kimin kimi kandırdığı belli olmayan bir irade savaşıydı anlatılan.

Hikâyenin özeti şuydu: Şeytan Tanrı’ya meydan okudu, savaşın sonunu bile bile. Çünkü yaradılış öyküsünü bilmeyen melek olamazdı. Lâkin kendi öyküsünü unutan insan devreye girdiğinde bu meydan okuma, büyük bir soru işaretine dönüştü. Belki şeytan için değil, ama kesinlikle insan için…

Şeytan bir soru işareti, ruh bir soru işareti, insan: ardı sıra dizili soru işaretleri… Ve insanın yeryüzündeki devr-i dâimi başladığı anda, ruhun üzerine yapılan pazarlıklar ve olası sözleşmelerin de dönemi açıldı. Bu sözleşmeden habersiz hiçbir âdemoğlu olmadı. O, her zaman, pazarlığın bir tarafıydı. Belki de bu yüzden, kendini okumak isteyen herkes, pür dikkat kulak kesildi bu hikâyeye: “Kimdir Faust? Şeytan’a mı verdi ruhunu? Nasıl bir sözleşmeydi bu?

O halde herkesin vâkıf olduğu bir temayı, yaşamı efsaneleşmiş bir karakterin omuzlarına yükleyerek  anlatan Goethe’ye kulak verelim… Tüm yaşamını adadığı ölümsüz eseri Faust’a…


  • Yazar: Johann Wolfgang von Goethe
  • Kitabın Başlığı: Faust
  • Orijinal Başlık: Goethes Faust
  • Çeviren: İclal Cankorel [Almanca]
  • Yayına Hazırlayanlar: Taşkın Takış, Mirze Mehmet Zorbay, Harun Ak
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Kapak Tasarım Uygulama: Özgür Demir
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 73; Edebiyat Dizisi - 11
  • Basım Bilgileri: 13. Basım: Ocak 2024 [1. Basım: Aralık 2011]
  • Sayfa Sayısı: 575
  • ISBN: 978-975-8717-77-4
  • Kapak Resmi: Çerçeve: De Studio Literarum’dan detay, Çizim: Orance Finé, (1536). İç resim: Faust ve Mephisto’nun Şeytanî Antlaşması’ndan detay, Çizim: Julius Nisle, (1840).
  • Boyutları: 13,5 x 21

Önsöz

 

FAUST I

 

İthaf

Tiyatroda Ön Gösteri

Gökte Konuşma 

 

Tragedyanın Birinci Bölümü

Gece    

Şehrin Girişi                  

Çalışma Odası               

Çalışma Odası               

Leipzig’de Auerbach Meyhanesi               

Cadı Mutfağı                 

Sokak              

Akşam              

Gezinti             

Komşu Kadının Evi                     

Sokak              

Bahçe   

Bahçede Bir Kulübe                    

Orman ve Mağara                      

Gretchen’in Odası                      

Marthe’nin Bahçesi         

Çeşme Başında                          

Kale İçi                         

Gece                

Katedral

Walpurgis Gecesi

Walpurgis Gecesi Rüyası             

Kasvetli Bir Gün – Kırlar 

Gece Açık Bir Alan                     

Zindan             

 

FAUST II

 

Tragedyanın İkinci Bölümü

Beş Perde

Birinci Perde

Hoş Bir Yöre                 

İmparator Sarayı

Geniş Bir Salon              

Zevk Bahçesi                 

     Karanlık Geçit   

     Işıltılı Salonlar    

     Tören Salonu    

 

İkinci Perde

Yüksek Kubbeli, Dar Gotik Tarzda Bir Oda           

Labarotuar         

Klasik Valpurgis Gecesi         

     Yukarı Peneios’da                                                                           

     Aşağı Peneios’ta            

     Yukarı Peneios’da         

     Ege Denizinin Kayalık Koyları      

 

Üçüncü Perde

Sparta’da Menelas’ın Sarayının Önü         

Kalenin İç Avlusu           

Sahne Tamamen Değişir             

 

Dördüncü Perde

Dağlık Bölge                 

Dağın Eteklerinde          

Rakip İmparatorun Çadırı

 

Beşinci Perde

Açık Arazi         

Saray               

     Karanlık Gece

     Geceyarısı                     

     Sarayın Büyük Ön Avlusu            

     Defin    

Dağ Geçitleri                 

 

                                          ÖNSÖZ

 

1749 yılında Frankfurt’ta dünyaya gelen Johann Wolfgang von Goet­he, içerik ve biçim bakımından sadece Alman Edebiyatının değil aynı zamanda dünya edebiyatının da en önemli eserlerinden biri olan iki bölümlük Faust trajedisini yazmaya başladığın­da henüz yirmili yaşların başlangıcındaydı. 60 yılda tamamlanan bu manzum trajedi, yazarının gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönem­lerinin izlerini taşır. Goethe, 16.2.1788 tarihinde Dük Karl August’a yazdığı mektupta, o tarihe kadarki hayatının tümü­­nü kapsadığını söylediği Faust konusuna ilk eğildiği zamanlar henüz “Deha Çağı” da denilen Sturm-und-Drang akımı hüküm sürmekteydi.

Gerçekten de kitaplardan edindiği bilgilerle yetinemeyen bilim adamı Faust, coşkulu, genç Goethe’nin bir aynasıdır. Öznel, tutkulu bir kalemden çıkan birinci bölüme karşılık ikinci bölüm­de öznellikten söz etmek doğru olmaz. Yıllar içinde yaza­rının olgunlaşan fikirleri ile birlikte daha yüce, daha geniş, daha aydınlık ve tutkusuz bir âlem sunulur. Aynı şekilde birinci bölüm Faust ve Gretchen figürleri etrafında yoğunlaşan bir olay örgüsü çerçevesinde birbiriyle bağlantılı bir bütün olarak geli­şirken ikinci bölümün konuları arasında uyum ve tutarlılık görülmez. Kurmaca gerçeklikteki Faust karakteri de böylece sürek­lilik sağlamaya ve değişik dünya görüşlerini sergilemeye yara­yan bir araca dönüşmüştür. Sturm-und-Drang’ın genç Goet­he’sinin hezeyanlarının dinmesiyle birlikte ikinci bölümün üslû­bu da değişmiştir. Trajedinin kahramanı Faust, toplumsal ve tarihsel niteliklerin ön plana çıktığı beş farklı alanda (İmpara­tor Sarayı - Homunkulus ve Klasik Walpurgis Gecesi - Helena - İç Savaş - Toprak Kazanma) gösterilir. Goethe’nin olgunla­şan düşüncelerinin paralelinde, başkaldırıcı ruhtan uzaklaşmış, mevcut yasalara saygı duyması beklenen, Klasik Çağ’ın hayat felsefesine uyan yeni bir kahraman yaratılmıştır.    

25 sahneden oluşan birinci bölüm ile 5 sahneden oluşan ikin­ci bölümü, olaylar dizisi ve söz konusu sahnenin eser içindeki fonksiyonu bakımdan değerlendirmek eseri yorumlamamız­da yardımcı olacaktır.

 

“İthaf”: Eserin otobiyografik boyutu.

Goethe’nin Faust’u ilk yazmaya başladığı yılları ve onun hayat hikâyesini kapsar.

 

“Tiyatro’da Ön Gösteri”: Eserin sanatsal boyutu

     Tiyatro müdürü, yazar ve oyuncular gezici tiyatro kumpanya­sında oyun öncesi aralarında yaptıkları konuşmada ideal bir tiyat­ro eserinin nasıl olması gerektiğini tartışırlar.  

 

“Gökte Ön Konuşma”: Metafizik boyut.

Başmelekler yaradılışı överken, diğer yandan Tanrı ve Mephisto arasında geçen konuşmada insanın değeri konusunda kar­şıt fikirler çarpışmaktadır. Gökte, melekler ve Tanrı katında yapı­lan anlaşmanın örneği yeryüzünde gerçekleşecek, Faust denek taşı olarak kullanılacaktır.

Bu ilk üç sahneden sonra asıl oyun, tragedyanın birinci bölü­mü başlar.

 

“Gece”: Faust’un bilgiye susamışlığı ve ruhundaki buhranlar.

Gotik tarzda bir odada gece geç saatlere kadar çalışan Faust, kitap bilgisi ile tatmin olmaz ve dünyanın özünün ne olduğu­nu anlamak için kendini büyüye adamaya karar verir. Ümitsiz­liğe kapılarak zehir şişesine elini uzattığı anda çalan Paskalya çanları ile yeniden hayata döner.

 

“Şehrin Girişi”: Faust’un farklı yaşam biçimleriyle tanışması.

Paskalya gezisine çıkan insanların mutluluğu, Faust’un huzur­suz, arayış içindeki ruhuna tezat teşkil eder. Halkın kendisi­ne yönelttiği övgüler onun eski hatalarını ve yetersizliğini hatırla­masına sebep olur.

 

“Çalışma Odası I”: İnkârcı ruh Mefisto, Faust’un anlaşma öne­­risini erteler.

Faust İncil’i kendi yorumuyla tercüme eder. “Başlangıçta söz vardı” cümlesine “söz” yerine “eylem”i yerleştirir. Mefisto ken­dini tanıtır.

 

“Çalışma Odası II”: İnsanın çaba ve zevk arasındaki bocala­ma­sına değinilir.

Faust ile Mefisto arasında anlaşma imzaladıktan sonra yolcu­luğa çıkmaya hazırlanılır.

 

“Auerbach Meyhanesi”: Faust’un şeytanla çıktığı gezinin ilk dura­ğı.

İçki âlemindeki öğrencilerin kaba saba şakaları ve Mefisto’ nun sihirbazlık numaraları Faust’un seviyesinin altındadır.

 

“Cadı Mutfağı”: Gretchen ve Faust’un ikinci bölümde karşıla­şacağı Helena’nın önceden anılması.

Büyücülerin kendine sunduğu içki ile 30 yaş gençleşen Faust, Helena’nın sihirli aynadaki görüntüsü karşısında kendinden geçer. Bu sahne, yaşlı âlimin gençleşmesi için gerekli bir geçiş­tir.    

 

“Sokak”: Faust’un şeytanla gezisinin ikinci durağı.

Faust sokakta gördüğü Gretchen’e laf atar. Birleşmeleri için ara­larındaki tek engel kızın masumiyetidir. Mefisto’nun yardımı­­na ihtiyaç duyar.

 

“Akşam”: Faust-Gretchen ilişkisi ilerlemektedir.

Gizlice Gretchen’in odasına giren Faust’un şehvet hisleri duy­gusallık ve sevgiye dönüşür. Faust’tan etkilenen Gretchen “Thule’de bir kral vardı” şarkısını söyler. Mefisto’nun himayesin­deki mücevher kutusunun baştan çıkartıcı gücü.  

 

“Gezinti”: Mefisto’nun hayâl kırıklığı.

Gretchen’in annesi mücevherleri kiliseye hibe eder. Faust, Mefis­to’dan yeni hizmetler bekler. Olaylar yavaşlar. Kiliseye taş­lamalar.

 

“Komşu Kadının Evi”: Marthe’nin çöpçatanlık planları.

Gretchen’in yeni mücevherleri Marthe’nin tavsiyesi uyarınca kızın annesinden saklanır. Mefisto, Marthe’ye kocasının ölüm (!) haberini getirir ve Faust’un yalancı şahitliğini talep eder.

 

“Sokak II”: Yalancı şahitlik.

Faust, yalancı şahitliğe yanaşmaz. Mefisto, diğer yalan yemin­leri (aşk vaatleri vs.) hatırlatır. Başka çaresi olmadığı için Faust kendini olayların akışına bırakır.

 

“Bahçe”: Faust ve Gretchen ilişkisinin zirvesi.

Marthe ve Mefisto birlikte gezintiye çıkarlar. Gretchen’in mah­cubiyeti ve Faust’un heyecan içinde aşkını ilân edişi. Marthe’nin, Mefisto’yu birleşmeye zorlaması. Bu iki çiftin masumiye­tinin, saf aşklarının (Faust-Gretchen) ve âdiliğinin (Mefisto - Marthe) karşılaştırılması.

 

“Bahçede Bir Kulübe”: Faust - Gretchen ilişkisi ilerler.

     Gretchen de artık Faust’a karşılık vermeye başlar fakat davra­nışlarının annesinin ahlâk anlayışına uymayacağını düşünerek kendini frenler.

 

“Orman ve Mağara”: Olay akışında duraksama. Kendine dönüş ve tefekkür

Faust’un Ulu Ruh’a minnet duası. Arzudan zevke yönelen ruhu­nun yeniden tatminkârsızlığa sürüklenmesi işlenir. İnsanlık­tan çıkmış, gayesiz ve huzursuz Faust, Gretchen’in akıbetini önce­den hisseder ve buna rağmen kendini kadere terk eder (Ey cehen­nem, böyle bir kurban gerekmiş sana!)

 

“Gretchen’in Odası”: Duraksama. Gretchen’in ruh hali. 17. sah­­nenin tamamlanması. Felâketin ön habercisi olarak melankoli.

Tek başına çıkrık başında oturan Gretchen, Faust’a duyduğu melankolik aşkını “Kalmadı huzurum/Ağırlaştı yüreğim” şar­kısı ile ifade eder.

 

“Marthe’nin Bahçesi”: İlişkilerin zirvesine ulaşılmıştır. Gret­c­­hen Faust ile birleşmeye ruhen hazırdır. Kiliseye bağlı din­dar­lık ile Faust’un serbest anlayışı çarpışmaktadır. Anneye verilen öldü­rücü uyku ilacı ile suçlu durumuna girerler.

Gretchen, Faust’un dinî anlayışlarından tedirgin olur. Faust’un tümtanrıcı inancı karşısında Gretchen’in kuşkuları. Mep­­histo’yu görünce olacakları sezer ve ürperir. Gece buluşmak üzere sözleşirler ve anneye uyku ilacını verirler.

 

“Çıkrık Başında”: Faust ve Gretchen’in yaşadıkları aşk gecesine dolaylı olarak imâda bulunulur. Bärbelchen’in akıbeti, Gretc­hen’in felâketini yansıtır. Istıraplar başlamıştır.

Lieschen, evlenmeden hamile kalan ve terk edilen bir kızı yerer. Gretchen bu kızın hikâyesinde kendi kaderini görür.

 

“Kale İçi”: Gretchen artık tamamen suçlu konumundadır. İkin­ci bölümün sonunda Mater Gloriosa (Nurlu Meryem’in) yanın­da görülecektir.

Çaresizlik içinde, oğlunun ölümünden sonra acılar içinde kıv­ranan Mater dolorosa’ya yönelir. Yardım et! Kurtar beni utanç­tan ve ölümden!

 

“Gece”: Gretchen’in acıları artar. Kardeşi onu yasalara karşı gel­mekle suçlar. O, artık yeryüzünde lânetlenmiştir. Yeniden suça bulaşma: Faust’un cinayeti.

Şerefini yitiren kızkardeşi hakkında Valentin’in kendini hak­lı gören suçlamaları. Tüm şehrin önünde kardeşini orospu diye lanetler. Faust, Gretchen’e giderken artık kuşkulu ve kasvetli bir ruh haline bürünmüştür. Mefisto’nun yönettiği kılıç dar­beleri ile Valentin’i öldürür.

 

“Katedral”: Gretchen’in acılarının en dip noktası. Acımasız inti­kam tanrısının hayâli. Din bağlamında lanetlenme.

Kötü ruh, Gretchen’i sayısız suçla itham eder. Kıyamet gününün hayâli. Gretchen bilincini kaybeder.

 

“Walpurgis Gecesi”: Gretchen hikâyesine ara verilir. Yeryüzün­deki üçüncü durak. Cinsel taşkınlık.

Blocksberg’de Faust’un dikkati başka yöne çekilir. Korkunç doğa manzaraları. Cadıların şeytanca telâşı. Dizginsiz cinsellik, şeh­vet. Faust güzel cadıyla cinsel içerikli dansta. Cadının içinden çıkan kırmızı bir fare ile dans son bulur. İdam edilen Gretchen’in hayâli.

 

“Walpurgis Gecesi Rüyası”: Oyun arası. Asıl hikâyeyle bağlan­­tısı olmayan bir tür Intermezzo. Şairin hayâl gücü devreye girer.

Zevksiz bir biçimde olaylardan sapma. Peri Oberon ve Titania’nın evlilik yıldönümleri şerefine amatörce sahnelenen bir oyun. Çağın tanınmış edebiyatçılarının, filozoflarının kendilerini hicvederek tanıtmaları.

 

“Kasvetli Bir gün. Kırlar”: Gretchen’in acılarla dolu hayatı sonu­­na yaklaşmaktadır. Vicdan azabı içindeki Faust, geç de olsa kıza destek olmaya karar verir.

Faust’un ıstırabı had safhasına varmıştır. Gretchen zindanda idamını beklemektedir. Faust, Mefisto’yu suçlayarak lânetler. Mefisto’nun gücü kaderin ağlarını çözmeye yetmez. Ancak zin­danın kapısını açabilir.

 

“Gece. Açık Bir Alan”: Olaylar netleşir. Gretchen idam edile­­cektir.

Faust ve Mefisto, Gretchen’in idam sehpasının önünden geçer­ler.

 

“Zindan”: Gretchen hikâyesinin sonu: Suç, günah ve âşıkların kurtarılması. Dolaylı olarak, Gretchen’in ve çocuğunun ölü­mün­den sorumlu olan Faust en büyük günaha girmiştir.

Aklını yitiren Gretchen çocuğunu boğmuştur. İdamını bekle­mektedir. Faust’un kendinden uzaklaştığını hisseder ve onun Mefistofeles ile yakınlığından ürker. Kendini Tanrının merhametine terk eder. Mefisto, Gretchen’in mahkûm olduğunu söy­le­yerek Faust’u olay yerinden uzaklaştırır. Buna karşılık gökler­den gelen ses kızın kurtulduğunu bildirir.

 

Tragedyanın ikinci bölümü:

 

Birinci bölümden farklı olarak Mefisto, Faust’u gerçeklikten uzak, çağların ve kişilerin birbirinin yerini aldığı, iç içe geçtiği bir âlemde gezdirse de temelde ana hatlar korunur. Hattâ ikinci bölümün, Gretchen hikâyesi olarak adlandırabileceğimiz birin­ci bölümü pekiştirdiği söylenebilir. Birinci bölümün tümü Faust’un duraklarından sadece birisidir. Doymak ve durmak bil­meyen arayışı içinde sürekli bocalayan Faust, ne yazık ki, Hele­na’da vücut bulan “mutlak güzeli” ancak bir “ön his” olarak yaşayacak ve asla tatmin olmayacaktır. Yayımından yaklaşık bir asır sonra batı kültürünün simgesi haline gelen geleneksel Faustvarî insan Goethe’nin geniş hayâl gücünde değişik kişi­liklere bürünmüş olsa da, kendi içinde tutarlıdır ve ana hat­larda bir süreklilik gözlenir. Ne var ki, Faust’u zevk vaatleriyle kandırmayı başaramayan şeytan, iddiayı kaybetmiş sayılır çünkü dünyevî zevklerin ötesinde, göklerden gelen sonsuz sevgi Faust’un ruhunu kurtaracaktır. Bu bölümdeki olaylar konu bakı­mından birbirinden bağımsızdır. Goethe, Klasik Walpurgis Gece­si, Homunkulus figürü, Euphorion’un kişiliğinde Antik Çağın ve Ortaçağın sembolik birleşmesi ve Philemon ve Baucis çif­ti aracılığıyla her sahneye sembolik bir anlam yüklemiştir. Son sahnede bencil emellerinden sıyrılan Faust’u toprak sahibi bir senyör olarak gösteren Goethe, Mefisto’yu kandırarak Faust’un ruhunu kaçıran meleklerle ruhun ölümsüzlüğünü simgeler.

Epilog’da, Tanrının merhametini ve ruhun ölümsüzlüğünü işler.

Birinci ve ikinci bölümler arasındaki uçurumun derinliğine rağmen bu iki bölümün birbirlerine kenetlenerek bağlandığı unsur­lar da mevcuttur: Faust ve Mefistofeles’in dışında öğrenci Bac­calaureus olarak, Wagner ise Profesör olarak tekrar karşımı­za çıkarlar. Gretchen, dağlardaki bulutların arasından görünür. Her iki bölümde de yer alan bazı motifler devamlılığı sağla­maktadır. Trajedinin iki bölümünün merkezinde de bir kadın figü­rü bulunmaktadır: Gretchen ve Helena.        

Geleneksel Faust efsanesinin temelinde insanla şeytan arasın­da yapılan anlaşma yatar. Hıristiyan dünya görüşündeki inan­ca göre, insanın kötü davranışları, günahları Tanrı karşıtı bir alandan, şeytandan kaynaklanmaktadır. Bu inanç “içine şey­tan girdiği” farz edilen, ortaçağın günah keçileri “cadıların”, büyü­cülerin yakılması vahşetine yol açacak kadar güçlüydü. Orta­çağ ile Yeniçağ arasındaki çetin karışıklık döneminde şeytanla buluşma, birleşme motifi giderek belirginleşir. Faust traje­disinde de Tanrı ve şeytanın insan ruhu üstüne girdikleri iddia, insanın zevk arayışı ve ahlâk kuralları ile bencillik ve iyi­lik­severlik arasındaki çelişkisinin bir sembolüdür.

Batı dünyasındaki bu motif geleneğinin zemininde, şeytanın Hz. İsa’yı çölde kötülüğe teşvik ettiği “İsa deneniyor” âyeti (Mar., 1:12-13; Luk., 4:1-13) vardır.

    

Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh ara­­cılığıyla çöle götürüldü...

İblis bu kez İsa’yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O’na bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek, “yere kapa­na­rak bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim” dedi.

İsa ona şöyle karşılık verdi: “Çekil git, şeytan! ‘Tanrın Rab­­be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazıl­mış­tır.” (Matta 4, Bap 4)

 

Goethe’nin Faust’u da “denenecek”tir. Fakat Ortaçağ efsanesin­de önce suçlanan, sonra yargılanan ve sonunda lânetlenen Faust’tan farklı olarak modern Faust, şeytan Mefistofeles’e uyma­sına rağmen kurtulacaktır, kurtulmalıdır. Çünkü Goethe, evrensel insan ruhundaki ikilemi işlerken aynı zamanda “yeni” bilim adamının nasıl olması gerektiğini de vurgular ve Ortaçağ inanç­larını yıkarak Yeni Çağ’daki pozitif bilim adamının modeli­ni çizer. Araştırmacı ruhu teşvik eden Goethe’yi, kurmaca katın­da melekler, canla başla çabalayan insanı kurtaracakları vaa­diyle desteklerler. Değişen dünya görüşlerine paralel, Matta âye­tindeki tanrının yerini ilim almalıdır. İnsan küçük evren (Mik­rokosmos) olduğuna göre büyük evreni (Makrokosmos) tak­lit ederek sanat ve ilim düzleminde yaratıcı olabilir. Faust, antik çağın mutluluk idealleri denge ve ruh huzurunu (tranquilli­tas animi) kendi isteği ile terk edecek ve uç hisler arasında boca­layarak mutlak emelinin peşine düşecektir.

Varlığın iç yüzünü kavrama, insana vâkıf olma arzusuyla son­­suz bir açlık içinde bilgiye susamış, araştırıcı, çabalayan ruhun serüvenidir Faust. Onun gerçek biliş, kavrama karşısında­ki susuzluğunu felsefe, hukuk, tıp ve ilahiyat gibi bilgi alanları gidermekte yetersiz kalınca şeytanla “arkadaş” olmak ve onun çizeceği yolda gerçeği aramak, başvurmak zorunda kaldı­ğı bir yöntemdir. Thomas Mann, aslında Faust’un Mefisto ile aynı kişi olduğunu, eserdeki rol dağıtımı uyarınca değişik iki kişi­lik altında gözükmesi gerektiğini, onun diyalektik bir anlayı­şın ürünü olduğunu söyler. Sturm-und-Drang zihniyetinin tek yönlülüğünü ve tehlikesini sezen Goethe, Faust’un coşkun heye­canını Mefisto’nun kendine hâkim ve katı dünya görüşü ile etkisiz kılarken, diğer taraftan Mefisto’nun soğuk nihilizmini Faust’un idealist inançlarıyla dengeler.

İnsan hayatını tümüyle kapsayan bu eserde Goethe çeşitli filo­zofların dünya görüşlerine yer vermekle beraber bunların hiç­bi­riyle birebir örtüşmez. Bu görüşleri çağının kültürel gelenekle­rine uyarlayarak kendi dünya görüşünün hizmetinde kullanır. Renk­ler Kuramı adlı eserinde zıtlıkların çatışmasını işleyen Goet­he “Faust”ta da öncelikle dualite ilkesini işler. Faust karak­terini, insanın tüm olumlu ve olumsuz yanlarını bünyesinde barın­dıran, conditio humana’nın bir özeti olarak görmek doğru ola­caktır. Somut, ideal bir figür olarak insanlığı savunan Faust,  kur­macadaki soyut tiplemesinde sadece çabalayan insanı simgeler. Gökte Konuşma’da insanın iyi veya kötü, erdemli veya günah­kâr olarak değil de etkin veya tembel diye ikiye ayrılması ilginç­tir. Gretchen’in, onun annesinin ve kardeşinin ölümünden sorumlu, Philemon ve Baucis’i gözünü kırpmadan kurban veren, kendini şeytana adayan, Tanrı’ya ve kutsallığa küfür ede­bilen bir Faust’u etik bakımdan pozitif bir sembol olarak kabul etmek mümkün değildir. Tüm etik paradokslara rağmen Goet­he’nin, Faust’u lânetlememesi Tanrı’nın Gökte Konuşma’ da söylediği şu sözlerle açıklanabilir:

    

     Karanlık arzularının içinde bunalan iyi bir insan,

     Asla ayrılmaz doğru yoldan.

 

                                            İclal Cankorel

Johann Wolfgang von Goethe (1749 - 1832)

Goethe, varlıklı bir aileden gelen babası tarafından Aydınlanma düşüncesinin ideallerine göre yetiştirildi. Küçük yaşta Fransızca, Latince ve Eski Yunanca öğrendi, güzel sanatlar ve tiyatroyu tanıdı. 1765’de hukuk eğitimine başladı. 1774’te yazdığı ilk romanı Genç Werther’in Acıları (Die leiden des jungen Werther) gerek anlatımı gerek duygularının coşkunluğu ve çağdaş gençliğin duygu ve düşüncelerini yansıtmaktaki başarısıyla evrensel bir üne kavuştu. Bu kitap, Avrupa’da elden ele dolaştı. Goethe, 1775’de Weimar Dükü tarafından elçilik danışmanlığına atandı ve Weimar kasabasını yıllar içinde bir kültür kenti haline getirdi.1782’de “von” unvanını aldı. 1786’daki İtalya’ya ünlü seyâhati Goethe’nin ‘yeniden doğuşu’ sayılır. Tüm yaşamı boyunca üzerinde çalıştığı Faust, dünya klasikleri arasında bir başyapıttır. Goethe, yalnızca edebiyatla değil eğitim, doğa bilimleri ve felsefe de içinde olmak üzere pek çok konuyla yakından ilgilendi ve birçok düşünürü etkiledi. Nietzsche hayatı boyunca Goethe’ye saygı duymuş ve halefi olarak onu selâmlamıştır. Hugo von Hoffmanstahl, 1922 yılında şunları yazar: “Goethe, eğitim temeli olarak bütün bir kültürü teşkil etmektedir”. Thomas Mann ise Goethe’ye karşı büyük bir sempati beslemiştir. Sadece yazar kimliğine değil, aynı zamanda tüm alışkanlıkları ve karakter özelliklerine hayran kalmıştır.

İclal Cankorel

1950 yılında İstanbul’da doğdu. 1969 yılında İstanbul Alman Lisesi’nden (Abitur); 1973 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden birincilikle mezun oldu. 1976 yılında Kanada, Ottawa-Carleton Üniversitesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünden “Master” derecesini aldı. 1996 yılında Ankara Üniversitesi, Dil-Tarih- Coğrafya Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünden “Doktor” unvanını kazandı. 1997-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde yardımcı doçent olarak görev yaptı. 1998-1999 yılları arasında Bilkent Üniversitesi’nde edebiyat dersleri verdi. 2001-2004 yılları arasında Ukrayna, Kiev Devlet Linguistik Üniversitesi ve 2009-2011 yılları arasında Azerbaycan, Bakü Slavyan Üniversitesi Alman Edebiyatı Bölümü’nde misafir öğretim üyesi olarak ders verdi. 2013 yılından itibaren Marmara Üniversitesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünde Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapmaktadır. Almanca, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İtalyanca bilmektedir.