Doğu Batı Sayı 45: II. Meşrutiyet - I
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Halil İnalcık
II. Meşrutiyet
A. Teyfur Erdoğdu
Osmanlılığın Evrimi Hakkında Bir Deneme: Bir Grup (Üst Düzey Yönetici) Kimliğinden Millet Yaratma Projesine
Ahmet Kuyaş
II. Meşrutiyet, Türk Devrimi Tarihi ve Bugünkü Türkiye
Nevzat Artuç
II. Meşrutiyet’in İlânı
H. Aliyar Demirci
1908 Parlamentosunda Meşrutiyetin Değerleri ve İlkeleri
Cenk Reyhan
Jön Türk Hareketi Türk Devrim Süreci Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çözümleme
Necmettin Doğan
Türk Demokrasi Tarihini Anlamanın Bir Aracı Olarak Meşrutiyet
Mustafa Gündüz
II Meşrutiyet İdeolojilerinde Sosyoloji ve Geleceğin Toplum Tasavvuru
Birgül Koçak & Aytül Tamer
II. Meşrutiyet Döneminde İki Milliyetçi Kadın: Halide Edib ve Müfide Ferid
Kemal Bakır
II. Meşrutiyet Döneminde Milli Seçkincilik ve Eğitim: Emrullah Efendi Tuba Ağacı Nazariyesi
Enver Töre
II. Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu
II. MEŞRUTİYET
Her tarihsel dönem kendi ruhunu içinde taşır, kısa sayılabilecek bir zaman diliminde olup bitmesine karşılık II. Meşrutiyet zamanın ruhunu yansıtan ve sonraki birçok gelişmeyi derinden etkileyen önemli bir milat sayılır. Tam yüzyıl önce bugünlerde, resmî olarak 24 Temmuz 1908’de Meşrutiyet ikinci defa ilân edildi. Olağanüstü bir ilgiyle karşılanan bu olay bir kırılma ânına tekabül eder. Tarihte ilk kez bir Türk “revolusyon”u meydana gelir. Osmanlıların siyasî dağarcığına “liberté, égalité, fratarnité” sloganları kısıtlı da olsa yerleşir. Kanun-i Esasî yürürlüğe konur. İmparatorluğa serbestî gelmiştir. Adalet ve Hürriyet’i temsil eden kadınlar istibdadın zincirlerini kıracak şekilde dönemin ilüstrasyonlarında resmedilir. Avrupa basını, Jön Türklerin yurtiçi ve yurtdışında uzun muhalefetleri sonucunda, iktidara karşı verdikleri derin mücadelenin ardından Sultan Abdülhamid’in Jön Türklere karşı dirayetinin artık kırıldığını, bağımsızlık talep eden farklı etnik grupların yanında ilk defa Müslüman Türklerin de bu geniş özgürlük halkasına katıldığını yazar. Tevfik Fikret, Meşrutiyet’in ilân edildiği gün kaleme aldığı şiirinde sis perdelerinin dağıldığını, karanlık günlerin nihayet geride kaldığını haykırır: Doğacaktın…Bu kalbimizde saklı, / Pek gizli ve renksiz bir ümîdin /Pek belirsiz bir parıltısıydı…Nihayet ufuk açıldı, sen doğdun /Bütün gösterişinle, şimdi bütün gökler / Seni alkışlıyor, şimdi bütün gözler sende, senin sevincinle parlıyor her yer.
Gelen hürriyet ile başta İstanbul olmak
üzere birçok ilde bir bayram havası eser, her tarafa yazılar, bayraklar asılır.
Sansürün kalkışıyla Bâb-ı Âlî’de bir yayın furyası başlar. Sayısız dergi ve
gazete peşpeşe yayımlanır. Bâb-ı Âlî hiçbir dönemde böyle bir renkliliğe tanık
olmamıştır. Türkçülük, İslâmcılık, Batıcılık gibi her biri Osmanlı’nın çözülüşüne çare arayan düşünce
akımları doğar. Eğilimler farklı olsa da çıkış noktası itibariyle birçok Osmanlı
aydınının “vicdan”ında benzer sesler yankılanır. Milliyetçilik hâkim ve güçlü
bir temadır. Dönemin neşriyatındaki dil ve üslup, fikirlerin ifade edilişindeki
zenginlik ve bağlı kalınan idealler günümüzün bir hayli ilerisindedir. Ya da
günümüzde bu dönem üzerine kaleme alınan fantastik tarih yazıları ve ‘tarihsel
roman’lar zamanın ruhunu kavramaktan oldukça uzaktır. Halbuki basın aracılığıyla
kamuoyunu şekillendiren anlayışın ilk defa hangi koşullar altında nasıl
meydana geldiğini anlamak bugünkü kan kaybını öğrenmek açısından faydalı
olabilir.
İlk defa II. Meşrutiyet döneminde Batı
üzerinde ciddiyetle düşünülür. Önemli çeviriler yapılır. Özellikle toplumcu ve
dayanışmacı felsefeler etkilidir. Latin alfabesi tartışılır, kadın hakları
gündeme gelir, “tesettür” meselesinde bugün hangi kelimeler kullanılıyorsa o
gün de benzer kelimeler kullanılır. Seçkincilik, bir eğitim modeli olarak
resmî kurumlara, okullara yerleşir. Daha sonra Cumhuriyet’i kuran “güzideler”,
bu okullardan yetişecektir. Bu dönemde ortaya atılan birçok yeni siyasal tezin
her ne kadar uygulanma şansı olmasa da, Cumhuriyet’in “kurucu” dediğimiz
unsurlarını sonradan etkileyeceği muhakkaktır. Zaten hukuk ve laiklik alanında
bu tür bir geleneğinin olmaması düşünülemez. Kaldı ki, Meşrutiyetin de fikrî
altyapısı çok daha gerilere uzanır.
II. Meşrutiyetin yarattığı iyimser hava
bir süre sonra kaybolacaktır. Devletin iyice zayıfladığı bir anda İttihad ve
Terakki’nin baskıcı yönetimi boşluğu doldurur. Öyle ki çoğu çevrede eski günler
aranır olur. (Otoriteyi simgeleyen “İttihadçı” tanımlaması bundan böyle unutulmayacak
bir deyim olarak siyasal literatüre yerleşir.)
Düşünce hayatı, eğitim, hukuk, siyaset ve
basın tarihi açısından bu dönemin kendine özgü bir kimliği vardır. Dünyaya
bakışın ilk kez ne zaman kökten bir değişime uğradığı sorusu yanıtlandığında ve
II. Meşrutiyetin bu renkli dili çözümlendiğinde Cumhuriyet’in daha sonraki modernleşme
projeleri çok daha iyi anlaşılacaktır.
Dergimiz iki ciltte II. Meşrutiyet’i
genel çizgileriyle kısmen ele alacaktır. Ondan sonraki sayımızda ise II. Meşrutiyet’ten
Cumhuriyet’e bir geçiş yapılacak ve Cumhuriyetçilik
sayımız hazırlanacaktır.
Taşkın
Takış