Dünyayı bir oyun olarak yorumlar çoğu düşünür. Ve onlar için dünya-oyununun derinliği “dipsiz” bir satranca benzer. Bir oyunun kurallarını biliyorken, nasıl bir oyun oynandığı ise tam olarak anlaşılamaz. Çünkü bir amacı ve sonu olmayan kusursuz bir oyun asla kendini ele vermez. Oyunun kendiliği ve doğallığı yalnızca hareketinde gizlidir. Bir oyun sonsuz temsilleri sergiler ve sınırsız olanakları içerir. Bu yüzden kişi oyun oynarken her türlü ihtimale ve tehlikeye hazırlıklı olmalıdır.
Oyun kavramı, günümüz düşünce dünyasında, sanatta, siyasette ve felsefede anlaşılmayı talep eden bir kavram olarak belirmektedir. Oyun kavramının merkezi hale gelmesi, sadece insanın yaşamını oynayan bir varlık olarak sürdürdüğünün gündelik yaşamda bilincine gittikçe daha çok varmasıyla ilgili değildir. Bunun ötesinde, felsefede de çeşitli biçimlerde konu edilen dünyevi olan ile dünyevi olanı aşan arasındaki bağlantıyı kurmaya çabalarken gelinen yeni aşamayla da ilgilidir. O nedenle insanın kaçınılmaz olarak içinde olduğu oyun üzerine, farklı bilim disiplinlerinde de daha sistemli olarak düşünülüyor, yazılıyor.
Kitapta Herakleitos'tan Nietzsche'ye, Heidegger'den Gadamer'e, Derrida'dan Huizinga'ya kadar uzanan felsefi bir izlekte, oyun kavramı incelenmektedir. Oyunun Ontolojisi'nde, oyunun neliği çevresindeki temel sorulara yanıt aranmaktadır: Oyun ile oyun olmayanın farkı, oyun ile ciddiyet ve oyun ile amaç arasındaki ilişki, oyun ve realite karşılaştırması, oyun alanı ve oyun çemberinin ne olduğu, oyun-yapı ve oyun-zaman bağlantısı kitap boyunca incelenmektedir.
- Yazar: Yücel Dursun
- Kitabın Başlığı: Oyunun Ontolojisi
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 113; Felsefe Dizisi - 33
- Basım Bilgileri: 2. Basım / Eylül 2019 [1. Basım / Eylül 2014]
- Sayfa Sayısı: 171
- ISBN: 978-605-5063-19-1
- Kapak Resmi: “Astragaloi (beş taş) oynayan kız çocuğu. Romalılar’dan kalma bir heykel.”
- Boyutları: 13,5 x 21
Önsöz
Giriş
I. Bölüm
Felsefe Tarihinde Oyun Kavramı Açısından Bazı Önemli
Kilometre Taşları
a) Herakleitos ve Platon’da Oyun
b) Schiller’in “Oyun Güdüsü”
c) Nietzsche ve Bütünlüklü Bir Oyun Kavramına
Hazırlanış
II. Bölüm
Oyunun Ontolojik Durumunun Belirlenmesi
Çerçevesinde Heidegger, Derrida Gadamer ve Huizinga
1. Heidegger’deki
Gömülü Oyun Kavramı
a) Oyun Alanı ve Anlamı
b) Zamansal Oyun Alanı ve Geschick (Kader)
Kavramı
c) Ayna Oyunu ve Oyunun Çerçevesi
d) Heidegger’de Oyun Kavramının Diğer
Karakteristikleri ve Çözümlenişi
2. Derrida’nın
“Postmodern” Oyun Anlayışı
a) Différance ve Oyun
b) Oyunun Sınırları
c) Derrida’nın Oyun Kavramının Çözümlenişi
3. Gadamer’in Yapısal
Oyun Kavrayışı
a) Sanat ve Hermeneutik Deneyimdeki Oyuna
Dair Ontolojik İpuçları
b) Yapı ve Oyun
c) Gadamer’de Oyun Kavramının Diğer
Karakteristikleri ve Çözümlenişi
4. Huizinga’da
Oyunun Önceliği
a) Kültür ve Oyun İlişkisinde Oyun
b) Huizinga’nın Oyun Kavramının Eleştirileri
ve Çözümlenişi
Sonuç
Neden Nietzsche’nin
Ebedi Dönüş Fikri
Çember İmgesi
Oluş Sorunu
Kaynakça
Dizin
Önsöz
Oyun düşüncesiyle ilk
karşılaştığımda yirmi altı yaşındaydım ve bir dizi “çalkantılı” olayı
yaşamaktaydım. Henüz bu kavramın önemini yeterince kavramamış ama ondan da
artık haberdar olmuştum. Belki de hiçbir zaman doğru dürüst bir “anlatısını”
kuramayacağım olaylar, bana oyun hakkında düşünmem gerektiğini söylemişti. Daha
doğrusu ben kendime vazife çıkarmıştım. Tabii, her ne kadar o sıralar bir
bilgisayar mühendisi olarak çalışsam da felsefede yüksek lisansı kazanmış ve
rotamı çocukluk aşkımın “sayfalarına” sürmek için çoktan demir almıştım.
Felsefede yüksek lisansımı yaparken kafamda hep oyun düşüncesi vardı ama bu
kavrama nasıl bir giriş yapılacağını öğrenmem sonra, yani doktora zamanında
oldu.
Oyun, hayat denen
realitenin bizatihi kendisi idi. Ve yalnız bu kadar da değildi. Heidegger ve
Derrida’nın dediği gibi daha da “derin”di. İşte bu çalışmayla bu derinliğe bir
“giriş” yapmak amaçlandı. Özellikle kitabın sonuç bölümü okunduğunda neden bir
“giriş” dediğim daha iyi anlaşılacaktır. Kitap ileride çıkarmayı planladığım
başka bir çalışmanın başlangıcıdır adeta. Ve bu haliyle o, mutlaka ele alınması
ve anlaşılması gereken bir çalışmadır. Çünkü o, Batı Felsefesi’nin daha ziyade
önceki yüzyılın sonlarına doğru üzerinde yoğunlukla durduğu ve felsefedeki
diğer birçok kavramı kendisiyle ilişkilendirdiği Oyun üzerinedir.
Oyun düşüncesinin ise
neden önemli olduğu, bu düşüncenin içerisine girmekle anlaşılacaktır. Ve
felsefe bu düşünceyi daha tarihinin emekleme dönemlerinden itibaren büyük bir
itinayla ele almıştır. Antik Yunan’ın gören bilgeliği, ilk olarak
Herakleitos’un eliyle oyun düşüncesini öylesine yukarılara çıkarmıştı ki halen
onun konumu diğer kavramlarla karşılaştırıldığında erişilmezdir.
Umarım ben de okuyucuya
oyun düşüncesiyle, ancak çok yükseklerden tadına varılabilecek bir manzarayı
görme hissini verebilirim. Bu yöndeki çalışmalarımda hep yanımda olan hayat
arkadaşım Çiler Dursun’a da teşekkür etmek isterim.
Ağustos 2014 / Ankara
Yücel Dursun (1968 - 2018)
1991 yılında Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliğinden mezun olmuştur. 2001 yılında aynı üniversitenin Felsefe bölümünden yüksek lisans ve 2008’de Felsefe doktoru unvanını almıştır. 2011 yılında doçentliğe hak kazanmış ve Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümünde Öğretim Üyesi olarak çalışmıştır. Yücel Dursun’un bir çeviri (Matematik Felsefesi, İmge Kitabevi Yayınları, 2004) ve bir telif (Felsefe ve Matematikte Analitik/Sentetik Ayrımı, Elips Yayınları, 2004) olmak üzere iki kitabı ve felsefe alanında Ulusal ve Uluslararası dergilerde yayımlanmış birçok makalesi vardır. Çağdaş Fransız Felsefesi, Klasik Alman İdealizmi, Bir’in İki ile İlişkisi, Oyun, Matematik Felsefesi gibi alan ve konularda yoğunlukla çalışmıştır. Yücel Dursun 16 Aralık 2018 tarihinde geçirdiği bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrılmıştır.