• Susam ve Zambaklar: Kitaplara ve Kadınlara Dair İki Konferans

Susam ve Zambaklar: Kitaplara ve Kadınlara Dair İki Konferans

  • 95,00 TL
  • 66,50 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Açıl susam, açıl! İşte kralların hazinelerini açan ve kraliçelerin bahçelerine götüren sihirli formül! Proust ve daha pek çok yazarın hayran olduğu John Ruskin’in düşüncesinde ve onun ince ve zarif üslubuyla: Susam ve Zambaklar...

Ne okumalı, nasıl okumalı ve neden okumalı? Hayatta şu veya bu mevkiyi sağlayacak ve insanlara sadece bilmediklerini öğreten bir eğitimle kendisini bir yığından farksız hale getiren bir ulus devam edemez. Zamanın ihtiyaçlarına uygun öğretimin yanında iyi düzenlenmiş ve yönetilmiş bir ahlâki eğitim ve iyi seçilmiş eserleri okumak, ne derece mükemmel bir şekilde gerçekleşirse insanlar arasında varolabilecek krallıkların en mükemmeline de böylece ulaşılmış olur. İşte bu, hayatta büyük olmak demektir. Hayatın süslü, debdebeli taraflarında değil de, hayatın ta kendisinde ilerlemek, gerçek mânâda “Ha­yatta ilerlemek”tir.

Ve zambaklar… yani eğer kadınlar, iyilikle, tatlılıkla, hoşluk ve zariflikle muhteşem bir şekilde güçlü olmanın önemini anlamış ve bu güçlerini gerektiği şekilde kullanmayı öğrenmişlerse, bu derece güzel ve iyi, bu kadar yumuşak bir gücün sağlamış olduğu hoşluk ve düzen, iyi bir eğitim, faydalı ve seçkin eserlerle birlikte yüce kalpli, âlicenap insanların birarada yaşayacağı büyük milletlerin de önünü açacak demektir.


  • Yazar: John Ruskin
  • Kitabın Başlığı: Susam ve Zambaklar: Kitaplara ve Kadınlara Dair İki Konferans
  • Orijinal Başlık: Sesame and Lilies
  • Çeviren: Türkân Turgut [İngilizce]
  • Yayına Hazırlayan: Onur Gezmiş
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 160; Edebiyat Dizisi - 34
  • Basım Bilgileri: 2. Basım / Haziran 2020 [1. Basım / Ekim 2016]
  • Sayfa Sayısı: 104
  • ISBN: 978-605-9328-54-8
  • Kapak Resmi: La Liseuse, Jean-Honoré Fragonard, 1776.
  • Boyutları: 13,5 x 21

Çevirenin Önsözü                    

Ruskinin Hayatı ile İlgili Birkaç Söz

 

Susam
Kralların Hazineleri

 

Zambaklar
Kraliçelerin Bahçeleri

Çevirenin Önsözü

 

Ruskin, Türkçesini sunduğumuz Susam ve Zambaklar için, “Hayatım boyunca ışığa çıkarmaya, göz önüne sermeye çalıştığım, öğrenmekten ve öğretmekten sonsuz bir mutluluk duyduğum, insan hayatı için temel olan gerçekleri bu yazılarımda dile getirdim” demiştir. Gene aynı eserleriyle ilgili olarak, “Çocukluğumdan bu yana öğrendiğim, bildiğim her şeyi burada söyledim” şeklinde konuşmuştur.

Sanat yönünden olsun, fikir yönünden olsun çok önem verilen bu iki eser, kamuoyuna, birbiri ardınca verilen konferanslar şeklinde sunulmuştur. Zamanında büyük bir ilgi uyandırmış olan bu konferanslar, bugün de, gerek İngiltere’de gerekse başka ülkelerde aynı ilgi ile okunmaktadır.

Kitaplarla ilgili olarak vermiş olduğu Susam adlı konferansında Ruskin, çok önemli bir noktaya parmak basmıştır: Gerçek mânâda eğitim deyince ne anlamak gerektiği ve böyle bir gerçek eğitime ulaşmanın nasıl mümkün olabileceği...

Gençleri yarınki hayatlarına hazırlayabilmek için onlara nasıl bir eğitim vermek gerekecektir? Onları, kendi kendini yetiştirmesini bilen, kültürlü, hayat bilgisine sahip, kendine ve topluma faydalı olmaya çalışan, belirli bir dünya görüşüne, belli bir hayat felsefesine ulaşmış bulunan insanlar olarak yetiştirmek nasıl mümkün olacaktır? Yalnızca hayatta parlak bir mevki edinmelerine ve belli bir meslek, gelir sağlayan bir iş sahibi olmalarına önem veren bir eğitim sisteminin yerine, ferdin kültürünü genişletecek, zenginleştirecek, kendi kendisiyle ve toplumla ahenk hâlinde yaşamasını sağlayacak gerçek bir eğitim nasıl olmalıdır? Böyle bir eğitim yalnızca okullarda verilen bilgilerle sağlanabilir mi? Okullarda edinilen bilgilerin yanısıra fertlerin başka bilgiler edinmeleri de gerekmez mi? Ve bu gibi bilgileri sağlayacak kaynaklar nelerdir?

Ruskin’e göre, gerçek mânâda eğitimi sağlayacak en güçlü kaynak, gelmiş geçmiş yılların büyük adamlarının ortaya koydukları edebî eserlerdir. Ancak bu türlü eserleri okuyarak veya okutarak yukarıda ortaya atılmış olan sorulara bir cevap bulmak mümkün olabilecektir. Şu var ki, okunacak kitapların çok iyi seçilmiş olması ve büyük bir dikkatle okunması şarttır. Aksi takdirde istenilen gayeye ulaşılamaz ve beklenen fayda sağlanamaz. Kitapları seçmeyi bilmek, okumayı bilmek, onlardan tam mânâsıyla faydalanmayı bilmek, ayrıca, öğrenilen şeyleri günlük hayata tatbik etmeyi bilmek gerçek bir eğitimin temel şartını teşkil etmekte, dolayısıyla kitap seçmeyi ve kitap okumayı apayrı bir sanat hâline getirmektedir. İşte Ruskin’in bu konferansında bize anlatmak ve öğretmek istediği şey budur.

Zambaklar’da ise, kadınların aile ve toplum içerisindeki yeri ve rolü üzerinde durulmuş ve kadınların, kendilerine düşen görevleri yerine getirebilmeleri için nasıl bir eğitime tâbi tutulmaları gerektiği sorusu ortaya atılmıştır. Titiz bir öğretici, iyi bir ahlâkçı, büyük bir düşünür olan Ruskin’e göre, ilk önce kadını bir süs olarak gören anlayıştan vazgeçmek gerekir. Kadının kendine has değerleri, kabiliyetleri ve meziyetleri vardır ve o, bu meziyetleriyle gerek kocasına ve çocuklarına, gerekse yakın çevresine ve topluma borçlu olduğu görevleri kendine has bir şekilde yerine getirir. Tatlılığı, şefkati, yumuşaklığı, sadakati ve fedakârlığı ile aile hayatının merkezinde yer alır; aile fertlerinin mutluluğu, hattâ başarısı geniş ölçüde kadına bağlıdır. O bu meziyetlerini geliştirmediği veya kaybettiği takdirde, toplumun temeli olan ailenin mutluluğu tehlikeye girmektedir. Bu sebeple, Ruskin, kadınların çok iyi yetiştirilmesinin, çok iyi bir eğitime tâbi tutulmasının önemi üzerinde ısrarla durmaktadır. Çünkü, bu gerçekleştirilmediği takdirde, toplumda bozuklukların meydana geleceğini çok iyi bilmektedir. Büyük şairimiz Tevfik Fikret’in, “Kadınlarını okutmayan bir millet, oğullarını ebedî cehalete mahkûm etmiştir; hüsranına ağlasın!” sözü ile ifade etmek istediği gerçeği, en iyi fark etmiş olan düşünürlerden biridir Ruskin.

Bu nokta üzerinde biraz daha durmak istiyorum, çünkü okuyucunun kafasında, “19. yüzyılın düşünürlerinden biri olan Ruskin’in o çağın İngiliz kadınları için söylemiş olduğu şeylerin, günümüz kadınları için ne derece geçerli olabileceği” şeklinde bir sorunun belirebileceğini düşünüyorum. Bu bakımdan, genel olarak bugünkü kadınların içerisinde bulundukları bu durumla ilgili olarak çağdaş bilim adamlarının önemle üzerinde durdukları noktalarla ilgili bazı açıklamalarda bulunmak faydalı olacaktır.

Kocasına yardımcı olmak, çocuk yetiştirmek, evde huzur ve rahatı sağlamak, aile hayatını düzenli bir şekilde yürütecek faaliyetlerde bulunmak, bir kelime ile “ev kadınlığı” rolünü benimsemek, çok eski zamanlardan beri kadının temel görevleri olarak görülmüştür. Oysa bugünün kadını, bu temel görevlerine ilâve olarak daha başka görevler de yüklenmek zorunda kalmıştır. İyi bir ev kadını, iyi bir anne, şefkatli bir eş olduğu kadar, kocasının işleri ve problemleri ile ilgilenmek, gerektiği takdirde malî yönden ailenin yardımcısı olmak, belli bir işte veya meslekte başarı göstermek ve topluma faydalı olmak ve bütün bu görevleri yerine getirirken de maddi ve manevi yönden kendi kendini geliştirecek ve güzelleştirecek faaliyetleri de ihmal etmemek zorundadır.

Bu durum, daha çok çalışan kadınların hayatında ciddi birtakım problemlere yol açmıştır. Birçok kadının, kadın olmaktan nefret ettiği, “Keşke kadın olarak dünyaya gelmeseydim” diye hayıflandığı herkesçe bilinmektedir. Bu gibi kadınlar, kadınlık rollerini kabul etmede büyük güçlük çekerler. Erkek olarak dünyaya gelmedikleri için acı duyarlar. Bu acı bazen şuurlu olduğu gibi, bazen da şuursuz olabilir; belirsiz bir huzursuzluk ve tedirginlik duygusu şeklinde ortaya çıkabilir. Genel bir mutsuzluk duygusu, tatminsizlik veya ruhsal çöküntü, bu gibi kadınların sık sık şikâyet ettikleri arazlardır. Bunun sonucu olarak da bu gibi kadınlar, erkeklere karşı genel ve yaygın bir husumet duygusu yaşarlar. Onlarla işbirliği yapacak yerde rekabet etmeye kalkarlar. Bu durum, aile saadetini ve huzurunu geniş ölçüde tesir altına alan, dolayısıyla yuvayı yuva olmaktan çıkaran, çok önemli bir faktör olarak rol oynamaktadır.

Nitekim, çağımızın psikiyatrlarından olan William G. Niederland, sıcaklık, şefkat, tatlılık, yumuşaklık ve nezaketten yoksun olan, ev işlerinden hoşlanmayan, anne olmak istemeyen, kısaca geleneksel kadınlık rolünü inkâr eden bu tip kadınların içerisinde bulundukları çatışmalı durumu çok iyi bir şekilde dile getirmektedir: “Kadının yüzyıllar boyunca devam eden geleneksel rolü, ev kadını olarak, çocuk yetiştirmek, tatlılık, şefkat ve sevgi göstermek olmuştur. Bugün bazı kadınlar bu kadınlık vasıflarını kaybetmişlerdir. Sevmek değil hükmetmek istemektedirler; dolayısıyla haşin, duygusuz, otoriter, âsi bir tavır takınmaktadırlar... Bu durumun sürüp gitmesi, aile hayatında ciddi güçlüklere yol açmakta, hem kadının, hem erkeğin, hem de çocukların mutlu insanlar olarak yaşamasını engellemektedir... Oysa çağımızın bu soğuk, bu haşin dünyasında kadınların sıcaklık, şefkat, tatlılık, yumuşaklık, anlayış vb. gibi huzur verici özelliklerine her zamankinden çok ihtiyaç vardır.”

Psikiyatr Marynia Farnham ise şöyle demektedir: “Bir evin yuva olabilmesi, kadınla erkek arasında sağlam münasebetlerin kurulmuş olmasına bağlıdır; ancak böyle bir yuva insana güvenlik ve huzur sağlayabilir ve ancak böyle bir yuva içerisinde geleceğe güvenle bakan mutlu çocuklar yetiştirilebilir. Bu ise her şeyden önce kadının kadınlık rolünü benimsemesi ile gerçekleşebilir.”

Ruskin’in Zambaklar adlı konferansı dikkatle okunacak olursa, onun o zamanki kadınlar için söylemiş olduğu şeylerle yukarıda söz konusu ettiğimiz yazarların fikirleri arasında büyük bir yakınlık olduğu görülecektir. Bu bakımdan, bu konferansta öne sürülmüş olan fikirler daha çok günümüz kadınları için büyük bir önem taşımaktadır, çünkü eski kadınlar genel olarak kadınlık rollerini benimsemişlerdi ve çatışmalı bir durum içerisinde değildiler. Bugünün kadını ise böyle bir çatışmalı durum içerisine girmiştir, çünkü, psikolog ve evlilik işleri danışmanı George Lawton’ın da dediği gibi, “Evlilik münasebetlerinde bugün kadından beklenen şeyler erkeklerden beklenenlerden çok daha fazladır. Dolayısıyla bütün rollerde usta olmak, bir kadın için gerçekten güç bir iştir ve bütün bu rolleri aynı derecede oynayabilen kadınlar, gerçek fakat bilinmeyen dâhilerdir.”

Kadınların bu çok yönlü rollerini ve görevlerini yerine getirebilmeleri, çok iyi yetiştirilmelerine, çok iyi bir eğitim görmüş olmalarına bağlıdır. İşte Ruskin, bilhassa bu nokta üzerinde durmakta ve kadınların eğitimine apayrı bir yer vermektedir.

Görülüyor ki, Ruskin’in Türkçesini sunduğumuz her iki konferansı da, çağımız daha çok gelişmekte olan ülkeler ve bu arada ülkemiz için son derece önemli bir konu olan eğitim problemi ile ilgilidir. Ruskin’in kitaplara “susam”, kadınlara ise “zambaklar” demesi ve eğitim alanında büyük bir rol oynayan bu iki kuvveti çiçek isimleriyle adlandırmış olması, onun şair ve sanatkâr tarafını açığa serer. Ama her iki konferansında ortaya attığı sorular ve bu soruları işleyiş tarzı, tam bir bilim adamına yakışacak şekilde, sistemli bir inceleme metodunu ifade eder. Bu bakımdan, Ruskin’in bu iki konferansının, sanat yönünden olsun, fikir yönünden olsun Türk okuyucularına çok şey kazandıracağını düşünüyorum. Yıllar önce Millî Eğitim Bakanlığı Tercüme Kurulu’nun kararıyla, İngiliz Klâsikleri Serisi’nde yayımlanmak üzere, tercüme edilecek kitaplar arasına alınan, ne yazık ki bugüne kadar tercüme edilmeyen bu eseri, faydalı bir iş yaptığıma inanarak, klâsik metinde yer alan ve numaralı olarak işaretlenmiş bulunan notlarıyla birlikte, seve seve, ama büyük bir titizlik ve gayret göstererek Türkçeye çevirmeye çalıştım. Başarabildimse ne mutlu bana!

 

Türkân Turgut

 

John Ruskin (1819-1900)

Ünlü İngiliz yazar, şair ve sanat eleştirmeni. Londra’da dünyaya geldi. Ruskin’in babası John James Ruskin resme meraklı bir şarap tüccarıydı. On dört yaşındayken ailesiyle birlikte Fransa, İngiltere ve İsviçre’yi gezdi. 1836’da Oxford’daki Christ Church College’a girdi, ama düzenli biçimde okuyamadı. 1839’da Newdigate Şiir Ödülü’nü kazandı. Ruskin’in küçüklüğünde resme istidadı görüldüğü için resim dersleri almıştı. Babasıyla birlikte yaptığı iş gezilerinde uğradıkları büyük malikanelerde ünlü resim koleksiyonlarını bizzat görme imkânı oldu. 1842 yılında Oxford’dan mezun oldu. Ruskin henüz 24 yaşındayken Modern Ressamlar (Modern Painters) adlı eseri yayımlandı. 1869’da Oxford Üniversitesi’nin ilk Slade Kürsüsü profesörlüğüne seçildi; güzel sanatlar konusunda verdiği derslerde ve konferanslarda büyük başarı kazandı. Son yıllarında güç bir yaşam sürdü, bunalım ve hastalık nöbetleri peşini bırakmadı. John Ruskin, dönemin İngiltere’sinin sanat beğenisini derinden etkilemiştir. Mimarlıkta ve dekoratif sanatlarda Gotik üslubu savunan, ülkesinin sanatsal bilincinin koruyuculuğunu yapan tipik bir Victoria dönemi sanatçısı olarak görülmüştür. Kırk yaşına kadar mimarlık ve resim sanatlarına dair yazdığı eserler, onun en değerli yönünü meydana getirir. Adları bilinmeyen sayısız sanatçının elinden çıkmış olan Gotiğin doğalcı biçimlerini dikkatle incelemiştir. Susam ve Zambaklar, onun toplum sorunlarına ilgi duyan çok çeşitliliğinin bir yansımasıdır. Aynı zamanda bu klasikleşmiş eser, ünlü yazar Marcel Proust tarafından Fransızcaya da çevrilmiştir.