Augustinus
Aurelius Augustinus
Antik Roma döneminin en önemli filozof ve teologlarındadır.
354-430 yılları
arasında yaşamıştır. 354’te Roma İmparatorluğu’nun
kuzeybatı Afrika eyaleti Tagaste’de doğdu. Pagan bir baba olan Patricius ve son derece
dindar bir anne olan Monica’nın çocuğudur. Yaşadığı zamanlar Roma’nın çöküşüne ve Hıristiyanlığın kabulünün hemen ertesine denk gelir. Ataları muhtemelen Kartacalı Berberiler olan Augustinus, Roma kültürü içinde
eğitilir. 17 yaşında
Kartaca’ya gider. Bir yandan Roma Afrikası’nın başkentinde
yaşayan öğrencilerin
çalkantılı yaşamına katılırken bir yandan da Latin
tarihçileri ve şairleri inceleyerek retorik
konusunda kendisini yetiştirdi. 383 yılında o dönemler Roma İmparatorluğu’nun
başkenti olan Milano’ya taşındı ve orada retorik profesörü
oldu. Burada kendisinden övgüyle bahsettiği
Piskopos Ambrosius (339-397) ile tanıştı ve felsefeye yöneldi. Maniheist düşünceden uzaklaştı ve gerek Yeni Platoncu düşüncelerin gerekse etraftaki kişilerin etkisiyle Hıristiyan
oldu.
Augustinus Ortaçağ Hıristiyan düşüncesinin
temel figürlerinden biri olarak kabul edilir. Felsefi teoloji, mantık, ahlâk ve Hıristiyan
teolojisi üzerine eserler yazmıştır. Augustinus’un yüzden fazla kitabı, üç yüzden fazla mektubu ve beş yüzden fazla vaazı günümüze
ulaşmıştır. Cicerocu akademik şüpheciliği
eleştirdiği Contra
Academicos, evrenin ve dünyanın düzenini
incelediği De Ordine, ruhun ölümsüzlüğünü irdelediği Soliloquia
ve De Immortalitate Animae, müzik ve harmoni üzerine değerlendirmelerde bulunduğu De Musica, öğrenme biçimlerini ele aldığı De Magistro düşünürün ilk dönem eserleridir. Özgür iradeyi
incelediği De Libero Arbitrio, Maniheist düşünceyi eleştirdiği Contra Fortunatum ve Contra Faustum Manichaeum,
Eski Ahit’in yaratılış bölümünü şerh
ettiği De Genesi ad Litteram Imperfectus Liber,
Hıristiyanlıktaki
üçlü birliği ele aldığı De Trinitate Augustinus’un önemli
eserleri arasında gösterilebilir. Tüm
bunların yanında
otobiyografik bir tarzda yazılmış, genel olarak başta
hafıza, zaman, yaradılış olmak üzere kendisinin tüm felsefi ve teolojik
meseleleri incelediği Confessiones,
kutsal kitapların nasıl yorumlanacağını ve bu kutsal kitaplardaki hakikatin nasıl keşfedileceğini dört kitapla tartıştığı De Doctrina Christiana,
daha önce yazdığı eserlerini tekrar gözden geçirdiği ve onları
eleştirdiği Retractationes,
Tanrı, şehitlik ve Hıristiyanlık
inancını derinlemesine analiz ettiği De civitate Dei’yi Augustinus’un en
dikkat çeken eserleri olarak değerlendirmek mümkündür.