Johan Huizinga

%30
Homo Ludens

Homo Ludens

Johan Huizinga

126,00 TL 180,00 TL

 24 Saatte Kargoda

Johan Huizinga (1872-1945)

Hollanda’nın en büyük tarihçilerinden biridir. Groningen ve Leipzig üniversitelerindeki başarılı bir eğitimin ardından Doğu üzerine yazdığı bir uzmanlık teziyle bilim doktoru oldu. Haarlem’de tarih, Amsterdam’da da Hint edebiyatı dersleri verdi. 1905-1915 arasında Groningen’de, ardından 1942’ye değin Leiden Üniversitesi’nde Tarih profesörü olarak görev yaptı. Ayrıca 1929-1945 yılları arasında Den Haag Bilimler Akademisi Edebiyat Bölümü’nün yöneticiliğini üstlendi. 1942’de Nazilerce rehin alındı ve ölümüne değin gözaltında tutuldu.

Önceleri Hint edebiyatı ve Hindistan’daki kültürler üzerine çalışmalar yaptı. Ama asıl ününü, 14.-15. yüzyıllarda Fransa ve Felemenk’teki yaşam biçimlerini ve düşünce yapısını ele alan Herfsttij der middeleeuwen [Ortaçağın Günbatımı, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Doğu Batı Yayınları, 2023] adlı eseriyle kazandı. Canlı ve akıcı üslubuyla yapıt, tarih açısından olduğu kadar edebî açıdan da önem taşımaktadır. 1919 yılında Hollanda’da yayımlanan bu temel kitap, ardından Fransızcaya ve birçok yabancı dile çevrildi. Tarihçi Huizinga’nın, Amerika Birleşik Devletleri üzerine iki kitabını (1918 ve 1926), Erasmus biyografisini (1924) ve çeşitli inceleme eserlerini de önemli çalışmaları arasında sayabiliriz. Tarihle ilgili eserleri kılı kırk yaran kesinlikteki belgeleme çalışmasıyla ve orijinal bakışısından kaynaklanan üslupçu özelliğiyle ayırt edilir.

Fakat Huizinga’nın aynı zamanda birinci sınıf bir denemeci olduğu 1938’de yazdığı Homo Ludens okunduğunda fark edilecektir. Bunun dışında In de schaduwen van Morgen (1935) adlı eseriyle de bütün dünyada adından söz ettirdi. Bu eserde, zamanımızın özelliği olan endişe verici fenomenleri ustaca analiz etmiş ve değerlendirmiştir.

Huizinga, tüm yapıtlarında tarihsel olgular arasındaki toplumsal ve tinsel ilişkileri gerçekçi bir tutumla açıklamaya çalışmıştır. Kültürü, toplumun maddi, ruhsal ve ahlâki alanların niteliği, doğal durumdan daha yüksek bir varlık durumuna geçişte ortaya çıkan olgu olarak tanımlamıştır. Güç kavramına karşı tarihsel deneyimden kaynaklanan bir güvensizlik duyan Huizinga, dengeli ve uyumlu bir hümanizmanın savunucusu olmuştur.

Ölüm bilinci kavramı üzerinde de duran Huizinga, bunu bireyciliğe bağlamıştır. Ona göre ölüm bilinci toplumsal örgütsüzlük dönemlerinde belirir. Çünkü böyle zamanlarda bireysel seçim, toplumsal değerlere kendiliğinden gösterilen uyumun önüne geçer. Huizinga bu tür dönemlere örnek olarak şehir devletlerinin çözülmesinden sonraki klasik toplumu, feodalizmin çöküşünden sonraki erken Rönesans dönemini ve 20. yüzyılı verir.

Gösterilen: 1 ile 1 arası, toplam: 1 (1 Sayfa)