Antik Yunan’da Felsefe ve Çağımıza Etkileri
- 600,00 TL
- 
              420,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
İnsanın akıl aracılığıyla kendini, doğayı ve evreni anlama girişiminin sistematik bir biçim kazandığı tek etkinlik olarak Felsefe, başlangıcından itibaren bilincimizin potansiyellerini bize açıkça gösteren en önemli alan olmuştur. Felsefe, Antik Yunan’da başlangıç evresinde olmakla birlikte büyük bir çeşitlilik ve coşkuyla hayat bulmuş ve bu büyük miras, içinde barındırdığı düşünsel zenginliklerle takip eden çağlarda tüm medeniyetlere büyük katkılarda bulunmuştur. Felsefenin, Antik Yunan dünyasında sahip olduğu etki düzeyi sonraki yıllarda çokça aşınmış olmakla birlikte, siyasetten fiziğe, matematikten astronomiye, biyolojiden sanata pek çok alanda etkileri hep var olmuş ve süreklilik göstermiştir. Bu nedenle Felsefe, Batı kültür tarihinin her zaman en önemli hayat damarlarından biri olmuştur.
Thales ve diğer doğa filozoflarının arkhe anlayışları, Septiklerin bilgiye getirdikleri eleştirel bakışları, Sokrates’in erdem ve bilgi öğretisi, Platon’un hakikat/idealar öğretisi, Aristoteles’in ahlâk, bilim, sanat vs. öğretilerine dair katkılarının her biri dikkate alındığında Antik Yunan düşüncesinin önemi çok daha açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Antik Yunan Felsefesi bu yönüyle
yüzlerce yıldır hem felsefi düşüncelerin kaynağında yer almış hem de büyük
tartışmalara yol açmıştır. Bu bakımdan bu düşünsel mirası anlamak, bu felsefi
faaliyetin köken bulduğu topraklarda yaşayan bizler açısından da oldukça önemli
ve değerlidir. Bu amaçla, Adnan Menderes Üniversitesi’nde düzenlenen,
bildiğimiz kadarıyla ülkemizde şimdiye dek Antik Yunan Felsefesiyle ilgili
olarak yapılan ilk sempozyumun bildirilerini biraraya getiren bu eserde, Antik
Yunan düşüncesinin çok farklı anlayışları ele alındığı gibi, hâkim akım ve
düşünürlere dair alternatif perspektifler de işlenmiştir.
- Editör: Yavuz Kılıç
- Kitabın Başlığı: Antik Yunan’da Felsefe ve Çağımıza Etkileri
- Yayına Hazırlayan: Tuncay Saygın
- Kapak Tasarımı: Aziz Tuna
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 69; Felsefe Dizisi - 23
- Basım Bilgileri: 2. Basım: Ekim 2025 (1. Basım: Eylül 2011)
- Sayfa Sayısı: 518
- ISBN: 978-975-8717-75-0
- Boyutları: 13,5 x 21
Önsöz
I. Antikçağ’da Felsefe
Grekçe Felsefenin Mihenk Taşları ve Tarihsel Uzantıları
       Uluğ Nutku
Aristoteles’te Uslamlama Çeşitleri
       Cemal Güzel
Herkes için Sokratik Yöntem
       Talip Kabadayı
Rubik’in Küpü ya
da Platon’un Parmenides Diyaloğundaki Bir ve İki Üzerine
       Yücel Dursun
Haklılandırılmış
Doğru İnanç “Philosophia” mıdır: Platon’da “Sophos” ve “Sophistês”
       Ümit Öztürk
Kadim Hikmet Geleneği ve Miletos Mektebi
       Mehmet Önal
Platon ve Yeni bir Düşünsel Uzamın İnşası
       Abdurrahman Aydın
Aristoteles ve İnsan Doğası: Tür Olarak “İnsan”ın Etik ve Siyasette İnşası
       Nurten Öztanrıkulu
Platon’un
“Logos’un Egemenliği” İlkesinden ve Adalet Tanımından Hareketle, Demokrasi Kavramının Yeniden Sorgulanması
       Meral Işıldak Kerse
Antik Yunan’ın En
Etkili Siyasi Düşüncelerinden Biri: Platon ve İdeal
Devleti
       Nur Yeliz Gülcan
Felsefe, “Kosmos”
ve Ekoloji Üzerine Bir Tartışma
       Aylin Çankaya
Bilginin Nesnesini Yitirmesi Sürecinde Platon
       Ogün Ürek
Kent Devlette Erkek Egemenliği ve Günümüze Yansımaları
       Zafer Yılmaz
Kadına Karşı Düşünme
ve Kadının Ontolojik Politikadaki Serüveni: Antik Yunan
Mit ve Felsefelerinde Kadının Konumu
       Hüseyin Üngür
Düşünce-Mekân
Etkileşimi Bağlamında Antik Çağ Kentleşmesinin Çevresel Yansımaları: Batı Anadolu Kıyı Kentleri
       A. Arda Yüceyılmaz
Aristoteles’te İlk İlkelerin Bilgisi ve “Nous” Üzerine
       Mehmet Ali Sarı
Presokratik
Dönemde Arkhe ve Oluş Sorunu Çerçevesinde Tanrı Problemi
       Emin Çelebi
Aristoteles: Adalet İdesinin Bilgisi Işığında Modern Birey ve Toplum
       Tayfun Torun
Aristoteles’in Ahlâk Felsefesinde Phronesis Kavramı
       Tufan Çötok
Aristoteles Bir Erdem Etikçisi midir?
       Berfin Kart
Yunan Düşüncesinin Eşiğindeki Düşünür Homeros ve Ahlâk
       Mehmet Akgün
Erosefe Üstüne Bazı Düşünceler
       Ahmet İnam
II. Antikçağ Felsefesinin Günümüze Etkileri
Greklerde ve Günümüzde Etik-Politik Erdem Olarak Adalet
       Veli Urhan
Platon’un İdealar Kuramının Schopenhauer’ın Sanat Anlayışı
Üzerine Etkileri
       Adnan Esenyel
Aristoteles ve Platon’un John Dewey Üzerindeki Etkisi ve Günümüz Eğitim
Anlayışına Yansımaları
       Süleyman Aydın
“Soyutlama”dan “Seçme”ye: Aristoteles ve Cassirer’de Kavram Teorisi
       Milay Köktürk
Biyosiyaset Tartışmalarını Platon ve Aristoteles Üzerinden Okumak
       Onur Kartal
Antik Yunan Felsefesinin Günümüze Etkileri: Nietzscheci Bir Bakış
       Metin Topuz
Platon, Felsefenin Buyurganlığı ve Çağdaş Karşı Düşünce
       Tuncay Saygın
Elea Okulu’nun Felsefesi ve Bu Felsefenin Kutsal Metinlerin Bazı
Çağdaş Çevirilerine Etkisi
       Fikret Osman
Husserl’in Psikolojizm Eleştirisinin Aristoteles Felsefesindeki Kökenleri
       Kamuran Gödelek & Aynur
Yurtsever
Siyaset Felsefesinde Platoncu Keşifler ve İsimler
       Savaş Ergül
Amartya Sen ve
Martha Nussbaum’un “Olanaklar Kuramı”nın Aristotelesçi İzleri
       Barış Mutlu
Çağdaş Anarşizmin
Antik Yunan Düşüncesindeki Kökleri: Kinikler ve Erken
Stoacılar
       Kemal Bakır
Sokratik Söylemin S. Kierkegaard Üzerinden Günümüze Etkileri
       M. Zeynep Zafer
Aristoteles ve Kant’ın Töz Anlayışlarının Karşılaştırılması
       Vedi Temizkan
Parmenides’ten Heidegger’e “Aletheia” Kavramının Dönüşümü
       Esra Çağrı
Platon’un Gorgias’ında “Technē” Hakkında Düşünceler ve Günümüz için Anlamı
       Eriko Ogden & Mustafa Çevik
“Eros” ve “Sophos”unu Yitirmiş Felsefe
       Ayşe Gül Çıvgın
Önsöz
Adnan
Menderes Üniversitesi Felsefe Bölümü olarak düzenlediğimiz ilk sempozyumu
Antikçağ felsefesine ve onun günümüzdeki etkilerine ayırmanın iki bakımdan daha
anlamlı olacağını düşündük. Birincisi, Batı felsefesinin kaynağı, ilk felsefe
ve bilim okulu olan Miletos Okulu’nun bu topraklarda (Aydın’da) hayat bulmuş
olması; ikincisi, günümüzde de etkisini gösteren Antikçağ felsefesi üzerine
ülkemizde çok az sayıda sempozyum yapılmış olması.
Birer insan başarısı olan felsefe ve bilimin dünyamızda
etkili kılınmasında Miletos Okulu’nun önemli bir payı vardır. Miletos Okulu
pratik amaçlar için değil, sadece hakikate ulaşmak için felsefi sorunlarla boğuşan
bir okul olarak görülmektedir. Bu yüzden, Sokrates öncesi filozoflar arasında
Miletoslular, sadece Batı insanının bilimsel düşünmesinin başlangıcını oluşturan
bir alan açmakla kalmamışlar, insanlığa felsefeyi ve bilimi armağan etmişlerdir.
Miletoslu filozofların öne sürdüğü görüşler, varsayımlar bugün bize çocukça,
basit ya da alelacele yapılmış çıkarımlar gibi gelebilir. Ancak yaşadıkları
dönem göz önüne alınırsa, bu filozofların ne oranda önemli bir iş yaptıkları
daha iyi anlaşılabilir.
Milet’in MÖ 494 yılında Perslerin eline geçmesiyle
Miletos Okulu’nun buradaki gelişmesi sona ermiştir. Bu Okulun filozofları
hiçbir pratik gereksinim ve kaygı taşımaksızın, insanı kuşatan dünya, evren
hakkında bilgi edinmeye çalışmışlardır. Antikçağ felsefesine ve bilimine en
büyük ivmeyi sağlayan da dünyadaki bu değişim ve dönüşüm olmuştur. Miletos
Okulu’nun gelişmesi Persler yoluyla engellenmişse de insanı ve dünyayı anlamaya
çalışan filozoflar, düşünürler Miletosluların çağrılarına kulak vermişlerdir.
Bu çağrıyı duyan günümüz filozofları, felsefi tartışmalarında,
kaçınılmaz olarak, burada üzerinde ana hatlarıyla durulan filozofların görüşleriyle
bağlantı kurmuşlardır. Elbette, felsefi inceleme bütünüyle zamansız ve mekansız
değildir, filozoflar aynı zamanda çağının tanıklarıdır da. Onlar da kesinlikle
hata yapabilirler, ama iki bin beş yüz yıl önce yazılmış felsefi bir tartışma,
bu yolla eskimiş, günümüz dünyasıyla ilgisiz ve ciddiye almaya değmez diye
görülemez. Burada ele alınan filozoflar okumaya, tartışmaya değerdirler. Çünkü
onlar, üzerinde düşünülmesi olanaklı olan en temel ve en önemli sorunlardan bazıları
üzerine çok önemli iddialarda bulunmuşlardır. 
Ele alınan sorun her ne olursa olsun, bir sorun hakkında
inançlara sahip olmak filozof için yeterli değildir. Çünkü felsefeyi din
ya da sanattan ayıran şeyler vardır. Filozoflar bilmek istedikleri şeyleri
sadece akla uygun olarak bilmek isterler, akla uygun olarak iddia edebildikleri
şeyleri temellendirmek isterler ve temellendirebildikleri şeyi doğrulamaktan
kendilerini sorumlu tutarlar. Ama filozofların temel sorunlara nihai yanıtlar
verdiğini düşünmek de doğru değildir.
Aslında genel kanıya göre, filozofların tartışmalarının
temel hatalar içerdiği, hatta ele aldığı sorunların, problemlerin çoğunun
anlamsız olduğu, sadece dilsel ya da kavramsal karışıklıklar yüzünden gerçek
problem gibi görünen sözde problemler olduğu öne sürülmüştür. Bu söylenenler doğru
olsa, entelektüel açıdan birine ilginç gelmesi dışında, Antikçağ’daki felsefi
tartışmalara zaman harcamak anlamsız olurdu. Oysa, Antikçağ filozoflarından
hâlâ öğrenebileceklerimiz olduğunu bu sempozyumda sunulan bildirilerde de
göreceğiz. Bu noktanın anlaşılması için felsefe ve bilim arasındaki farklılığı
bir iki cümleyle de olsa dile getirmek uygun olacaktır.
Farklı bilim alanlarında ilerleme olabilir ve son tartışmalar
daha önceki tartışmalar bakımından bir gelişme de sayılabilir. Bilimlerde
genellikle en son söylenen en doğru olandır diye görülebilir. Ne var ki
felsefedeki durum asla böyle değildir. Felsefede en son söylenen en doğru olandır
diye iddia edilemez. Günümüz dünyasına ışık tutan Antikçağ filozoflarının düşünceleri
gücünden hiçbir şey yitirmemiştir. Sözgelimi “kendimi araştırdım” diyen
Herakleitos’tan; araştırmada, incelemede öncelikle araştırılan her ne ise onun
“ne olduğu”nu soran ve “ne olduğunu bilmediğim bir şeyin nasıl olduğunu nerden
bilebilirim?” diyen Sokrates’ten; “adalet güçlünün işine gelendir” olgusuna rağmen,
ısrarla “adalet nedir?” diye soran Platon’dan; “yurttaş, düşünüp taşınarak ve
eleştirerek yönetime katılan kişidir” diyen Aristoteles’ten öğrenebileceğimiz
pek çok şey olduğunu düşünüyorum.
Hepimiz filozofların tartıştıkları sorunlar hakkında
düşüncelere sahip olma eğilimindeyizdir. Genel olarak söylersek, hepimizin
kendimiz, insan ve evren/dünya hakkında soruları vardır. Filozofların ele aldığı
sorunlar ya da sorular, bizim üzerine düşündüğümüz sorunlarla, sorularla kimi
zaman aynı da olmayabilir. Bu yüzden filozofların tartıştıkları problemler,
genellikle günlük yaşamımızda sürekli ortaya çıkan türden problemler gibi
görülmeyebilirler. Ne var ki başta kendimizi olmak üzere, insanı ve dünyayı
anlamanın yolu da çok önemli bir sorun değil midir?     
Son olarak Sempozyumumuzda emeği geçenleri anmak
istiyorum. Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Şükrü Boylu’nun
ilgi ve desteği olmasaydı bu Sempozyumu düzenlememiz mümkün olmazdı. Sayın
Rektörümüze vermiş olduğu destekten dolayı çok teşekkür ediyorum. Sempozyumun
düzenlenmesinde Bölümümüz öğretim elemanlarının ve Üniversitemizin çeşitli
birimlerinin önemli katkıları olmuştur, bu yüzden onlara da teşekkür etmeyi bir
borç bilirim. Ayrıca Sempozyum kitabının yayımlanmasını sağlayan Doğu Batı Yayınları
editörü Sayın Taşkın Takış’a minnettar olduğumu belirtmek isterim.
                                                                               
Doç. Dr. Yavuz Kılıç
Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı

