Doğu Batı Sayı 18: Dünya Neyi Tartışıyor - I (Küreselleşme)
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Uğur Kömeçoğlu
Küreselleşme, Modernleşme ve Modernlik
E. Fuat Keyman
Kapitalizm-Oryantalizm Ekseninde Küreselleşmeyi Anlamak: 11 Eylül, Modernite ve Kalkınma Sorunsalı
Hatice Nur Erkızan
Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine
Halil İnalcık
Kültür Etkileşimi, Küreselleşme
Nurgün Oktik
Globalleşme ve Yüksek Öğrenim
Mehmet Ali Kılıçbay
Kültür Çoğunluğu Sona Ererken
Yasin Ceylan
Global Etik
Nalan Yetim
Küresel Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?
Haluk Tözüm
Küreselleşme: Gerçek mi? Seçenek mi?
Hayri Kozanoğlu
Küreselleşme ve Uluslarüstü Sermaye Sınıfı
Hayriye Erbaş
Küresel Kriz ve Marjinalleşme Sürecinde Göç ve Göçmenler
Cem Somel
Azgelişmişlik Perspektifinden Küreselleşme
Durmuş Özdemir
Küreselleşme, Ekonomik Büyüme ve Çokuluslu Şirketler
Zeynep Bilge Yıldırım
Türk Lirası Öldü mü?
Sübidey Togan
Avrupa Entegrasyonu ve Türkiye AB İlişkileri
Ali Kantur
Küreselleşme ve Türkiye’de Kriz
Ahmet Ulvi Türkbağ
Pasta Tarifleri Üzerine Bir İnceleme: Küreselleşme ve Adalet
Güliz Uluç
Medya Yapılarının Küreselleşmesi
FANTASTİK BİR FESTİVAL: KÜRESELLEŞME
Bugün dünyanın neyi
tartıştığı sorusuna verilebilecek yanıtlardan ilki küreselleşmeye dairdir. Her
tartışma belli bir yönlendirmeyi amaçlar ve arzuları gelişmiş tarihteki her
büyük tartışmada olduğu gibi, bugün de dünya küreselleşmeyi tartışıyor, yani
siyasi ve ekonomik büyük güçler, çeşitli kanallarla düşüncelerini ifade
ederken küreselleşen bir dünyanın sayısız hikmetlerinden söz ediyor.
Küreselleşme,
salt bir terim olarak düşünüldüğünde, daha en baştan dünyanın tersine
çevrilemez bir akışla döndüğünü, ilerlediğini kabul eder. Kendi dışında
söylenebilecek bütün şeyleri marjinalleştiren bu pejoratif üslup, tartışma
usulüne pek de uygun düşmemektedir. Nitekim küreselleşmenin 21. yüzyılın
vazgeçilmez bir mitolojisi olarak sunulduğu yerlerde o, tehditkâr büyüsünü
kaybetmekte, yeniden sorgulanmakta, dolayısıyla ‘dünya sistemi’ kaos hâlinde
parçalara bölünmektedir.
* * *
Kant’ın
‘dünya vatandaşı’ olarak düşlediği proje insani ve etik temelliydi, küreselleşmenin
‘dünya vatandaş’ları ise ekonomik süreçlerin ayrılmaz bir parçasıdırlar.
En muhataralı bölge,
ekonomik küreselleşme ile kültürel küreselleşme arasında yaşanmaktadır.
Kapitalizm ile birlikte ekonomik küreselleşme, kültürel küreselleşmenin bütün
boyutlarını çarpıcı bir biçimde etkiledi ve bu etkileşim içerisinde aslî
değerler ikinci, üçüncü sırada yer aldı. Tam da bu noktada sorunlar dizisi
dallanıp budaklanmaya başladı. Hukuk, kimlik, adalet gibi farklı coğrafyaların ve
ulus-devletlerin özgün siyasi yapıları, ekonomik bütünleşmenin karşısına ciddi
bir sorun olarak çıktı.
Evrensel ile yereli
kaynaştırma, farklılıkla homojenliği birleştirme, yabancılıkla evcilliği
melezleştirme küreselleşmenin belli başlı paradokslarıdır. Bu paradokslar
aşılmadığı müddetçe, aydınlanma döneminden itibaren süregelen belirsizlik ve
güvensizliğin döngüsel krizi devam edecektir.
Küreselleşme
olgusunu incelerken; sözgelimi, küreselleşmeyi hepimizin aynı anda katıldığı,
keyif aldığı bir festivalmişçesine yansıtan gazete ve televizyonların
mesajlarına bakalım. İletişim sektöründeki son gelişmeler mi izlenmeye
değerdir yoksa bilgilerin hangi merkezlerden depolanıp hangi çevre ülkelerde
boşaltıldığı mı analiz edilmelidir?
* * *
Küreselleşmenin ağlarıyla örülen medya, kullandığı dil
sayesinde ne tür bir bilgiye sahiptir? İletişimin bütün olanaklarından
faydalanan bireyler niçin kendilerini hâlâ iletişimsiz ve yalnız bir dünyada
hissetmektedirler? Uluslarüstü bir üst-kimlik kurulacaksa, bu üst-kimliğin
aklı, kültürü, hafızası ve sembolleri hangi gelenekten beslenecektir? Tüketim
estetiği, tüketim felsefesi, tüketim insanı ve tüketim bilgisi gibi sonsuz
sayıdaki tüketim serileri ile yeni bir ethos
kurulabilir mi? Hızlı büyüme bolluk getirir ve refah toplumu (affluent society)
da demokrasinin güvencesidir şeklinde özetlenen tezlere karşılık ne tür bir
büyüme olursa olsun büyümenin bizzat kendisinin eşitsiz bir doğaya sahip
olduğu görüşü dikkate değerdir. Herkesin yararına olduğu söylenen finansal
enstrümanları gerçekte kim kullanıyor? Küreselleşmeyi, dolayısıyla bu
tartışmayı kim, hangi şartlar altında yönlendiriyor? Fantastik sayılamayacak bu
sorular bir yanıt beklerken mutlulukçu retoriğe takılıp, bir gün herkesin her
alanda özgürleşebileceği söylenilmektedir.
Bize düşen sorumluluk, benzeri soruları
artırmak olabilir. Bu sayıda küreselleşmenin tarihsel, ekonomik ve kültürel
dinamiklerini masaya yatırdık. Sonuçta, dünya çapında bir eklemlenme ve kaynaşma
olacaksa, (bu bir ütopyadan farksızdır) bahsi geçen çelişkiler yeniden gözden
geçirilmelidir. Aksi hâlde kötümserlik, gerçekliğin sağlam bir parçasıdır ve
en mutlu ve yalın gerçekliğin uzun bir süre daha beklemesi gerekecek.
Taşkın
Takış