Doğu Batı Sayı 114: Spinoza Meselesi
- 250,00 TL
-
187,50 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
- Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
- Sayı Editörü: Barışcan Demir
- Onursal Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
- Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Simten Coşar, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Cansu Özge Özmen, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Aytaç Yıldız
- Dergi Başlığı: Spinoza Meselesi
- Dönem: Ağustos, Eylül, Ekim 2025 [Yıl 28, Sayı: 114]
- Basım Bilgisi: 2000 Adet / 1. Basım: Aralık 2025
- Sayfa Sayısı: 300
- ISSN: 1303-7242
- Barkod: 9771303721145
- Boyutları: 16,5 x 24 cm
YAŞAM
Eylem Canaslan &
Cemal Bâli Akal
Spinoza ve Yaşam Üzerine Bir Diyalog
SPINOZA’NIN
ONTOLOJİSİNE YENİ BİR BAKIŞ
Savaş Ergül
İçkinlikte Kalma Çabası ve Engellenemeyen Aşkınlık
Barışcan Demir
Boşluksuz ve Kırılgan: Spinoza’nın Düşüncesinde
Yerinde
Eksik
Olan
Erman Kaçar
İçkinlik Eğrileri: Spinoza’da Varlığın Topolojisi
BEDENLERİN
BİLDİKLERİ VE HİSSETTİKLERİ
Övünç Cengiz
Spinoza ve Geometrik Yöntem
Yasin Karaman
Scientia Intuitiva:
Spinoza’nın
Bilgi Kuramında
Sezgisel
Bilgi
Ahmet Aktaş
Keder Kullanışlı Mıdır? Spinoza’da Duyguların
Doğası
ve İyi
Yaşamla
İlişkileri
Üzerine
İki
Düzeltme
ETİK
VE POLİTİK KARŞILAŞMALAR
M. Çağlar Atmaca
“Neşeli Ayrılıklar” Örgütlemek Üzerine
Zeynep Talay Turner
“Gülmek Korkuyu Öldürür”: Hobbes’un Korkusu, Spinoza’nın Neşesi
Pierre-François Moreau
Başkaldırının Meşruiyeti Üzerine: Spinoza, Çokluk ve İsyan
ÖTEKİ
KONULAR
Özge Ejder
Sanatın Ontolojik Kipleri: Karşılaşma, İlişkisellik ve Hakikat
Gökhan Kodalak
Spinoza ve Mimarlık: Geleceğin Nefesi
Sevinç Türkmen
Spinoza’da Şeyleri “Sonsuzluğun Ufku Altında
(sub specie aeternitatis) Kavramak” Açısından Ekolojik Perspektif ve ‘Ekolojik Önyargılar’
Selçuk Gündüz
Spinoza’nın Eşyaları ve Mülksüzlüğü Üzerinden Yaşamına Tesir Eden
Duygulara
Dair
Kısa
Bir
Değerlendirme
SUNUŞ
Minotor miti oldukça ilgi çekicidir: Girit
kralı Minos’un eşi Pesiphae, Poseidon’un Minos’a hediye ettiği boğaya âşık
olmuş ve onunla birlikte olduktan sonra “ailenin yüzkarası” olarak anılacak
olan bir çocuğu, yarı boğa yarı insan olan Minotor’u dünyaya getirmiştir.
Minos, ilâhi bir ceza, ilâhi bir hatırlatıcı olarak gördüğü bu üvey evladı
öldürememiş, fakat onun halkın arasında yaşamasına da izin verememiştir. Bu
nedenle ünlü mimar Daedalos’tan bu konuyu çözmesini istemiş ve Daedalos da
çözüm olarak Minotor için hem bir yaşam alanı hem de bir zindan olan labirenti
inşa etmiştir. Eski Yunan yazarları bu labirenti “içine girenin çıkış yolu
bulamayacağı, birçok dolambaçlı dönüşün dışa açılan gizli çıkışı kapattığı bir
yapı” olarak betimlemiştir.
Peki, acaba oyunun kuralını değiştirmek, hem
bir Minotor hem bir labirent mimarı olmak mümkün müdür? Bize göre Spinoza’nın
özgünlüğü kendini tam da bu noktada belli etmekte ve düşünce tarihinde bu iki
ucu kendinde birleştiren bir üçüncü tür gibi dikilmektedir. Spinoza hem bir
Minotor hem de bir labirent üreticisi olarak değerlendirilebilir. 1656’da
Yahudi cemaatinden aforoz edilerek korkunç bir şekilde yalnızlaştırılan; Kısa
İnceleme’yi, bu kitabı okuyanları kitaptan başkalarına bahsederken dikkatli
olmaları için uyaran bir pasajla sonlandıran; Teolojik-Politik İnceleme
yayımlandıktan sonra ise “şeytanın uşağı”, hatta “Deccal’in ta kendisi” olarak
anılmaya başlanan ve söylenene göre bir suikastçi tarafından öldürülmeye
çalışılmış olan Spinoza’nın, bu bağlamda bir yönüyle bir Minotor olduğu
söylenebilir. Öte yandan, şu da unutulmamalıdır ki, Spinoza kendine yüzük mührü
olarak caute (temkin) ifadesini seçmiş, temkinli bir Minotor’dur. Diğer
bir deyişle Minotor da artık oyunun kurallarını değiştirmiştir. Spinoza’yla
birlikte Minotor’un yeni oyunu, bir sapkının temkinli bir şekilde
davranabileceğinin, hatta bir bakmışız ki, bu sefer labirentin mimarının yerini
bile alabileceğinin bir ifadesi olarak belirir. Bir Minotor olarak Spinoza,
tam da hapsedildiğini düşünebileceğimiz bir labirentin içerisinde,
dışarıdakiler için bir düşünce labirenti üretmeyi başarabilmiştir. Etika,
hem geometrik yönteme göre düzenlenme tarzıyla hem içindeki nedenselliğin
daimiliği vurgusuyla hem de açıklamalarının geriye gidimli yapısıyla, çıkışsız
bir kıvrımlar bütünü gibidir. Belki de biraz da bu yüzden, Nadler’in “çıkışsız
bir labirent” olarak ifade ettiği Etika’da Borges “berrak bir labirent”
görecektir. Bergson bu durumu “Teoremler ve birbirine karışmış tanımlamalar,
sonuçlar ve notlar… Etika’nın bütün bu girift makinesi ve ezici gücü
karşısında insan, silahlı bir zırhın önündeymiş gibi hayranlık ile korku
arasında sıkışıp kalıyor” sözleriyle ifade etmiştir. Böyle düşünüldüğünde, Etika
için Eski Yunan yazarlarının labirent üzerine söyledikleri kolaylıkla
tekrarlanabilir gibi görünür: “içine girenin çıkış yolu bulamayacağı, birçok
dolambaçlı dönüşün dışa açılan gizli çıkışı kapattığı bir yapı”. Bu yönüyle
Spinoza, bir Minotor olduğu kadar, okuru Minotorlaştıracak bir labirent mimarı
olarak da değerlendirilebilir.
Bu dosyada, Spinoza’yı hemen hemen her zaman
bu ikili hatta değerlendiren, onun Minotor yönünü unutmadan onun ürettiği
labirentle yüzleşmeyi deneyen yazılara yer vermeye çalıştık. Bir yandan
günümüzde neredeyse Spinoza’yı bir kişisel gelişim gurusu gibi değerlendiren
bakış açısının karşısında, sistematik bir şekilde düzenlenmiş; “ontoloji”,
“epistemoloji”, “siyaset ve etik” ve “öteki konular” başlıklarına ayrılmış
yazılar aracılığıyla bir Minotor olarak Spinoza’nın nasıl tekrar ciddiye
alınabileceğini göreceksiniz. Diğer taraftansa, Spinoza’nın bizi içine
yerleştirdiği labirentte yolumuzu nasıl bulabileceğimizi, orada nasıl imdat
çıkışları üretilebileceğimizi tartışan yazılarla karşılaşacaksınız. Bu
bakımdan, yazılarıyla Spinoza’nın labirentini gevşetmeye yardımcı olan
yazarlara, Cemal Bâli Akal’a, Eylem Canaslan’a, Savaş Ergül’e, Erman Kaçar’a,
Övünç Cengiz’e, Yasin Karaman’a, Ahmet Aktaş’a, M. Çağlar Atmaca’ya, Zeynep
Talay Turner’a, Pierre-François Moreau’ya, Özge Ejder Johnson’a, Gökhan
Kodalak’a, Sevinç Türkmen’e ve Selçuk Gündüz’e; dosyanın hayata geçmesi için
tüm coşkusu ve disipliniyle çalışan Doğu Batı Yayınları sahibi Taşkın Takış’a
ve emeği geçen tüm Doğu Batı Yayınları çalışanlarına teşekkürü bir borç
biliriz.
Barışcan Demir



