Doğu Batı Sayı 80: Distopya
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
- Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
- Onur Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
- Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Simten Coşar, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Ali Utku, Aytaç Yıldız
- Dergi Başlığı: Distopya
- Dönem: Şubat, Mart, Nisan 2017 [Yıl 20, Sayı: 80]
- Basım Bilgileri: 2. Basım / Nisan 2020 [1. Basım / Haziran 2017]
- Sayfa Sayısı: 300
- ISSN: 1303-7242
- Barkod: 9771303724801
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Ön Kapak Resmi: Otomatik Portakal için üretilen oyuncak seti, Mezcotoys, 2017.
- Arka Kapak Resmi: Presidio Modelo cezaevi, Küba.
- Boyutları: 16,5 x 24
Funda Civelekoğlu
Korkunçlaşan Dünyanın Teselli Noktası Olarak Distopya
Özgür Taburoğlu
Felaketler: Yeryüzüne Teslim Olan Dünya
Emrah Atasoy
Ütopyacılık, Ütopya ve Distopya Üzerine Genel ve Eleştirel Bir Bakış
Simten Coşar & Leyla Bektaş-Ata
Modernin Distopyası: Neoliberal Akademiyi Birlikte Oto-Etnografiyle Anlamak
Mesut Hazır & Talha Dereci
Hayat Bir Distopyadır Modernlikten Postmodernliğe Bir Ütopya-Distopya Dikotomisi içinde Toplum
Koray Tütüncü & Fatma Tütüncü
Bir Distopya Olarak Textualité: Martha Nussbaum’ın Metinsellik Diyarına Karşı Özcülük Savunusu
Pınar K. Üretmen
Distopyalar: Foucault’nun İktidar Kavramının ve Agamben’in Olağanüstü Hal Açılımının Distopik Anlatılardaki İzdüşümleri
Orhun Yakın
Bazen Ölümden İyisi Yok: Bir Distopya Filmi Olarak Threads (1984)
Aslı Favaro
Distopik Filmlerde Teknolojik Evrenler
Richard A. Posner
Huxley’e Karşı Orwell: Ekonomi, Teknoloji, Mahremiyet ve Hiciv
Stantuca Romano Dima-Laza
Ütopya Distopyaya Karşı –Mükemmel Bir Varoluş için Mükemmel Bir Çevre
Andrew Milner
İklimi Değiştirmek: Distopya Siyaseti
Nihal Kocabay-Şener
Distopyadan İnternete Bilgi ve İktidar İlişkisi: Kim Kazandı, Kim Kaybetti?
SENİN ÜTOPYAN BENİM DİSTOPYAMDIR
Her şeyin güzel olacağı iddiasına karşılık hiçbir şeyin güzel
olmayacağını öngören karamsar bir senaryonun yazarlığını üstlenir tüm distopik
söylemler. Bu senaryonun geçtiği zaman belirsizliklerle doludur, konumlandığı
mekân esasen yeryüzünde hiçbir yeri ve bölgeyi işaret etmez ve buranın
sakinleri korku ve tehlikelerle dolu bir yaşam sürerler. Felaketler yeryüzüne
dağılmıştır. Ama yazgının da ötesine geçen bir tevekkülle tüm olumsuzluklar
kabullenilir. Dünyanın geldiği noktada, beklentiler ve umutlar boşa çıkmıştır.
Distopik anlatılar, eski dünyanın büyük ölçüde iyimserlik taşıyan ütopyalarına
karşı, muhtemelen şuna yakın bir itirazı seslendirirler:
Esasen senin ütopyan
benim distopyam olmalı… Bir boşluk hayal et ve kendini geniş bir zaman dilimine
yerleştir. Tutsak edici geçmişe ve büyük harflerle yazılan hiçbir hakikate bel
bağlamadan yalnızca içinde bulunduğun koşulları tarafsız olarak resmetmeyi
dene. Acaba nasıl bir zaman diliminden geçiyoruz? Bugüne kadar sana
anlatılanlarla gerçeklerin örtüştüğünü hiç gördün mü? Yalnızca basit bir ayakta
kalma güdüsüyle canlıların birbirini ezdiği, bunun da ötesinde savaşın
yüceltildiği ve cehaletin övüldüğü bir zemine varıldı. Ütopyaların vaat ettiği
cennet ülkelerini artık unut! Çünkü hâlâ felaket dönemlerinin şarkılarını
mırıldanmakla meşgulüz… Büyük bir yıkımın ve yozlaşmanın ürünüyüz bizler!
Gerçeğin daha iyi
görülebilmesi adına bizden uzak bir geleceği haber eden distopyalar
alışılagelen tüm mantık kurgularını karartır. Geçmiş ve hafızalar tek tek
silinir. Böylelikle tek bir doğrultuda hareket eden ve düşünen türler
kopyalanır, çoğaltılır. Geleneksel ilişkiler, tarih anlayışı, doğaya bakış ve
dünya algısı tepetaklak edilir. Şimdiye kadar öğrenilen doğru/yanlış
tablolarının hiçbir kıymeti yoktur. Ahlâki ve vicdani değerlerin önüne kalın
bir set çekilmiştir. Yalnızca düşmanın hedef gözetildiği bir nefrettir bizleri
yaşatacak olan. Bu çarkın dönebilmesi için yeni bir bilgi sistemine,
ayrışmanın, sınıflanmanın kusursuz olduğu bambaşka bir etik manzumesine gereksinim
vardır. Dolayısıyla herkese yeni vazifeler düşmektedir. Gücü elinde tutan
önderler, siyasiler, elitler ve daha altta toplanan iş adamları ve bilgi
yayıcılarının esas görevi bu hınç mekanizmasının verimliliğini artırmaktır.
Yepyeni ufuklara doğru hızla yol alınacaktır. Örneğin kitaplar hayatımızdan
çıkarılması gerekiyorsa eğer, üst makamdan gelen emrin derhal yerine
getirilmesi gerekir. Okumadığını, düşünmediğini, hayal etmediğini ve hattâ
bugüne kadar hiçbir konuda fikir beyanında bile bulunmadığını ispatlayan biri
çıkarsa, o kişi bu başarısından ötürü ödüllendirilmelidir. İdeal düzende
duygular sıcak bir temas kurmaktan ziyade teknolojinin içe doğru hiçbir
geçirgenlik kabul etmemesi gibi daima dışa doğru anlamsızlığı, soğukluğu ve
boşluğu yaymalıdır. Her şey denetim altına alınmalıdır ki, tehditler
savuşturuluncaya dek bu üstün görev dev bir gözün acımasız bakışlarına tam bir
teslimiyet içinde devredilebilsin.
Distopik bir toplum
tahayyülü tüm anormallikleri normale çevirmekte ustadır. Bu seviyede bir akıl
yürütme tarzının edebiyat ve sinemadaki yansımaları ufuk açıcı olmuştur. Çok
sayıda Batılı örnek zıtlıkların çoğaltılması suretiyle kişi ve kurumların küçük
dünyalarına inebilmiştir. Biraz da acımasız diyebileceğimiz ironik üslupla
nasır tutmuş benlikler tamamen aykırı ve tuhaf tekniklerle sarsılmaya, yerinden
edilmeye çalışılmıştır.
Doğu Batı’nın distopyayı
gündeme getiriş sebebi, bu örneklerin davranış kalıplarımıza nüfuz ettiğini
tekrar hatırlamak ayrıca birbirinden farklı toplumların hastalıklı bir kurguyu
nasıl aynı kalıplarla yeniden üretebildiğini göstermektir. Son yıllarda Orwell,
Huxley gibi yazarların eserlerinin sanki dün yazılmış gibi bizde ilgiyle
karşılanmasının somut bir açıklaması olmalıdır. Sözü edilen yazarların
çalışmaları soğuk savaş öncesi bir döneme denk gelse de, bugünkü halet-i
ruhiyenin esasen pek değişmediği, çelişkilerin, trajikomik sahnelerin ne derece
benzer olabileceği yönündedir. Nihayetinde yaşadığımız dönem tam da distopik
çağrışımlara uygun düşen bir ortamı çağrıştırır ve acı deneyimlerdeki
süreklilik ütopyalardan çok distopyalara kulak vermemiz gerektiğini
öğütler.
Taşkın
Takış