- Yazar: André Chastel
- Kitabın Başlığı: Tablodaki Tablo
- Fransızca Özgün Metin: Le tableau dans le tableau
- Çeviren: Murat Erşen [Fransızca]
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 211; Sanat Dizisi - 5
- Basım Bilgileri: 1. Basım: Nisan 2018
- Sayfa Sayısı: 102 (Renkli Basım)
- ISBN: 978-605-2133-19-4
- Boyutları: 14 x 21
- Kapak Resmi: Johannes Vermeer, "Ressamın Atölyesi", 1666.
Editörlerin Mevcut Baskı için Notu
Tablodaki Tablo
Velázquez’de Kapının Çerçevelediği Figür
Resimlerin Listesi
Editörlerin Mevcut Baskı için Notu
Bu baskıda, “Idées et Recherches” dizisinden çıkan Fables, Formes, Figures (Motifs, Cilt 2, 1978) başlıklı eserde yayımlanmış iki
inceleme biraraya getirilmiştir; aşağıda yazarın notunu kısmen tekrar
aktarıyoruz:
Hepsi çeşitli vesilelerle kaleme alınmış bu
incelemelerin tamamı aynı analiz yöntemini içerir:
Bütün ile ayrıntı arasındaki ilişkiyi; resmin tamamı –tablo– ile bir kısmı
–motif– arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır.
Velázquez’de Kapının Çerçevelediği Figür (La figure dans l’encadrement de la
porte chez Velázquez) başlıklı küçük deneme, 1960’da Madrid’de düzenlenen Velázquez Kolokyumu’nda yapılan bir sunumun konusuydu (yayın tarihi
1963). Bu sunum, Tablodaki Tablo’nun genişletilmiş ikinci halini teşkil
ettiği, eski resme çerçevelerin-girişine dair yöntemsel inceleme üzerine bir açılıştı.
Bu deneme ayrıca konferans olarak Lizbon Üniversitesi’nde (1961), ardından Collège Philosophique de Paris’te (1963) dinleyiciyle buluştu ve son
olarak 1964’te Bonn’da XIX.
Uluslararası Sanat Tarihi Kongresi’nde (yayın tarihi 1967) bütün
üyelerin hazır bulunduğu oturumda çok daha özet
ama biraz sistemli kılınmış bir biçimde ele alındı.
Burada zor bir işe girişmek istiyorum:
Âlimane (scholarship) bir ciddiyetle, resim üzerinden
takip edilebilecek içgüdüsel veya ciddiyetten uzak, hayal
mahsülü bazı fenomenlerin analizini yapmak. Eksiksiz bir soruşturma mümkün
olmadığından ancak merak uyandırıcı ya da çarpıcı bazı örnekleri ele almakla
yetineceğim ve yaptığım sunum kaçınılmaz olarak öngörülemez âni değişimlere açık (capricieuse,
hercai) bir havada ilerleyecek. Capriccioya (Hercailiğe) Gründlichkeit (Ciddiyet) katmak, birbiriyle uzlaşmaz
iki vasıtayı bağdaştırmak anlamına gelir. Bu yüzden ortaya çıkacak
ahenksizlikler karşısında boynum kıldan ince, zira en cesaretlendirici
nesnellikte başlayıp ne yazık ki sanatlarda en kafa karıştırıcı olan şeyle sona
eren bir tema tarafından sürüklendiğimi hissediyorum.
Akdeniz seramiği ve freskinde, Ortaçağ
minyatüründe sıklıkla, bir vazonun, bir adak resminin, bir tablonun küçültülmüş
imgesini buluruz. Bu parçalar bir atölyeyi,
bir mezarlığı, kutsal bir yeri gözümüzün önünde
canlandırmak için yeterlidir. Örneğin toprağa biçim veren bir çömlekçi,
kitabını bezeyen bir minyatürcü gibi iş başındaki zanaatkârın kendisinin tasviri
anlatıma eşlik etti mi, bu anlatım başka bir anlam kazanır. İlk
numune yarattığı ilgiyi heykelciğin üslubuna borçludur. İkincisi ise buna düşünümsel
bir etki katar. Demek istediğim şu ki ilk imge, tam tamına değerlendirilebilmek için, bizzat eserin küçültülmüş bir
modeline dair fikre varmamızı gerektirirken, ikincisi zanaatkârın otoportresine
dair bir fikri gerektirir. Öyleyse her iki
durumda da söz konusu olan, doğal olarak imtiyazlı
bir imgedir çünkü bu imge, her şeyin içinde meydana geldiği eserin kendisinin
biçimine ya da kaynağına göre tanımlanır. İnsan sanatının tüm yaratımları
için şu soru sorulabilir: Acaba bazı koşullarda,
her sanatın bağrında, yapımının küçültülmüş bir maketini imal etmek ya da
üretiliş sürecinin bir senaryosunu hazırlamak yönünde önüne geçilmez bir eğilim mi vardır? Bütün
oranlar muhafaza edildiğinde bu maket, âdeta sanatçının zihnindeki filozofun cogitosunun eşdeğerlisi ya da uygun somut
terimlerle ifade edersek, sanatçının fingo ergo sum’u (temsil ediyorum öyleyse
varım) olacaktır.
Niyetim elbette meselenin felsefi içerimlerine
kadar uzanmak değil, bu benim yeteneğimi ziyadesiyle aşar; yapmak istediğim
daha çok, aynı veri, yani (sanatçının sureti
eşlik etsin etmesin) tablodaki bir tablo, mekânın genişletilmiş ya da nesnel bir temsilinde yer bulduğu anda
neler olup bittiğini incelemek. Uyumlu bir ışık ve, tiyatrocuların dediği gibi,
hakiki bir yer birliği ihtiva eden zaten kurulu bir mekân ikiye bölündüğünde
ya da küçültülüp indirgendiğinde ne olmaktadır? Bu, soruşturmanın 15. yüzyılla başlayıp 20. yüzyılda sonlanacağı anlamına geliyor. Bu varış
noktasının sadece konuşmamızın tarihiyle değil, resmin mevcut durumu tarafından
da belirlendiğinin altını çizmeye değer. Yarım yüzyıldır olduğu gibi, önceki sanat biçimlerinin
hızlı ve muhtemelen de nihai bozuluşuna tanıklık etmek tarihçiler
için bir tür imtiyazdır. Bundan,
kendimize sık sık “geriye dönük”
mahiyette sorular sorduğumuz sonucu çıkar: Geçmişi,
şimdinin kesin bulgularından hareketle sorguluyoruz. Şu andan itibaren bizi
yakamızdan tutacak problemi ele almamızın sebeplerinden biri de muhakkak ki bu.
Elimizde, usanç verici olacağı kadar
hayata geçirilmesi de mümkün görünmeyen
hiç eksiksiz bir panorama bulunmadığından, soruşturma malzemesini dört
tarihsel dönem halinde düzenlemek istiyorum. 15. yüzyılda ve 16. yüzyılın başında motifin nesnel olarak
işlenişi gerçeğin kutsanmasına katkıda bulunur;
ikinci aşamada motifin özgül ve tabiri caizse art düşünceli değeri keşfedilir;
motifin tamamen serpilmesi ise 17. yüzyıl sanatında gerçekleşir;
bu dönemde motif hem etkin olarak üslubun
modalitesine dâhil olur hem de yeni nüansların amili olarak ifadeye: 19. yüzyılda –bu tarihi belirginleştirmeye çalışacağız–
resmin köklü bir şekilde öznelleşmesiyle birlikte motif şaşırtıcı bir
değer kazanır.
André Chastel (1912-1990)
İtalyan Rönesansı uzmanı,
Fransız sanat tarihçisidir. 1951-1978 arası L’École pratique des hautes études (EPHE)
yöneticiliği yapan Chastel daha sonra
Sorbonne (1955-1970) ve Collège de France’ta (1970-1984) verdiği dersler, çıkardığı dergiler (L’Information d’histoire de l’art,
1957-1975, Art de France, 1961-1964, La Revue
de l’Art, 1968) ve Monde’da yazdığı makaleler (Reflets et Regards, 1992) ile
tüm bir sanat tarihçisi kuşağının yetişmesinde önemli bir rol oynadı. Bir İtalya
âşığı ve Aby Warburg, Fritz Saxl ve d’Erwin
Panofsky’nin ikonolojik araştırmalarının tutkunu olan Chastel’in çalışmaları
bir yandan kariyeri boyunca gözde alanı
olacak Rönesans incelemesine öte yandan Burckhardt’ın sanat olgusunun bir medeniyetin en aydınlatıcı tanığı olduğu görüşünü yansıtan Kulturgeschichte anlayışını yenileyen genişletilmiş
bir sanat tarihi kavrayışına yöneldi. XV. ve XVI. yüzyıl İtalyası’na ilgisi Le Grand Atelier et Renaissance
méridionale (1965), La Crise de la Renaissance (1968), Le
Mythe de la Renaissance (1969) gibi eserlerle bir dizi sentezle
cisimleşirken, kronolojik ve problematik birçok alana yönelik
merakının meyvesi iki ciltlik Fables,
Formes, Figures (1978) başlıklı makale derlemesi olmuştur. Chastel’in temel kanaati Foucault’yu doğrulayan biçimde sadece eserlerin ve metinlerin
bize bıraktığı maddi izlerin araştırmacı için
erişilir olduğu yönündedir.
Pek çok baskı yapan ve İngilizce, İtalyanca
gibi dillere çevrilen Art Italien (1956) ve dört ciltlik Fransız Sanat Tarihi (Histoire de l’art français, 1992-1996) dışında birçok önemli çalışması
bulunmaktadır.
Murat Erşen
Strasbourg II Marc Bloch Üniversitesi ve Galatasaray
Üniversitesi’nde felsefe okudu. Fransızca ve İngilizceden ellinin üzerinde
kitap ve birçok makale çevirmesinin yanısıra çok sayıda felsefe ve edebiyat
yapıtını da yayına hazırladı. Monokl Yayınevi’nin
kuruluşunda yer aldı. Yıldız Teknik, Doğuş ve İstanbul
üniversitelerinde misafir öğretim görevlisi olarak dersler verdi. Çevirdiği
bazı isimler: A. Badiou, J.-L. Nancy, J. Lacan, J. Derrida, Jean-Luc Mario,
J.-D Nasio, Félix Guattari, Leo Strauss, M. Lazzarato, Pierre Hadot, A.
Kojève, Spinoza, Descartes, Pascal, Luc Ferry, Oscar Wilde, M. Duras, M. Proust.