Doğu Batı Sayı 46: II. Meşrutiyet - II
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta Yok
Odile Moreau
Jön Türkler ve Emperyalizme Karşı Direnen Gizli Örgütler
Kemal Karpat
İttihad ve Terakki Cemiyeti 31 Mart 1909 Ayırım Noktası ve Cumhuriyet’e Mirası
Altay Cengizer
Tüm Zamanlar İçin Kayrılan Elem: Eski Avrupa Sona Ererken İmparatorluk İçin Direnen Jön Türkler
Fatih Ünal
II. Meşrutiyet, Ulusçuluk ve Kürt Ayrılıkçı Hareketi
Mehmet Özden
Hürriyet Çağında Milliyetçilik
Mehmet Okur
Tanzimat’tan II. Meşrutiyete Cemiyetler: İllegal Yapıdan Legal Yapıya Geçiş
Baran Hocaoğlu
II. Meşrutiyet’in İlânı Sırasında İki Tarz-ı Siyaset: Merkeziyetçiler ile Âdem-i Merkeziyetçiler Mücadelesi
Bayram Soy
1908 Jön Türk Devrimi’ne İngiltere’nin Yaklaşımı
Nevin Ateş
Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Selanik Nüsha-i Fevkalâdesi Işığında 31 Mart Hadisesi’ne Bir Bakış
Ülkü Gürsoy
II. Meşrutiyet Dönemi Dergileri Üzerine Bir Değerlendirme
Adem Kara
Meşrutiyetin Oluşumunda Aydınların Etkisi
Adem Efe
II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1925) İslâmcıları ve Çağdaşlaşma Görüşleri
Süleyman Güngör
1908 Devrimi ve Mekteb-i Mülkiye
II. MEŞRUTİYET
Her tarihsel dönem kendi ruhunu içinde taşır, kısa sayılabilecek bir zaman diliminde olup bitmesine karşılık II. Meşrutiyet zamanın ruhunu yansıtan ve sonraki birçok gelişmeyi derinden etkileyen önemli bir milat sayılır. Tam yüzyıl önce bugünlerde, resmî olarak 24 Temmuz 1908’de Meşrutiyet ikinci defa ilân edildi. Olağanüstü bir ilgiyle karşılanan bu olay bir kırılma ânına tekabül eder. Tarihte ilk kez bir Türk “revolusyon”u meydana gelir. Osmanlıların siyasî dağarcığına “liberté, égalité, fratarnité” sloganları kısıtlı da olsa yerleşir. Kanun-i Esasî yürürlüğe konur. İmparatorluğa serbestî gelmiştir. Adalet ve Hürriyet’i temsil eden kadınlar istibdadın zincirlerini kıracak şekilde dönemin ilüstrasyonlarında resmedilir. Avrupa basını, Jön Türklerin yurtiçi ve yurtdışında uzun muhalefetleri sonucunda, iktidara karşı verdikleri derin mücadelenin ardından Sultan Abdülhamid’in Jön Türklere karşı dirayetinin artık kırıldığını, bağımsızlık talep eden farklı etnik grupların yanında ilk defa Müslüman Türklerin de bu geniş özgürlük halkasına katıldığını yazar. Tevfik Fikret, Meşrutiyet’in ilân edildiği gün kaleme aldığı şiirinde sis perdelerinin dağıldığını, karanlık günlerin nihayet geride kaldığını haykırır: Doğacaktın…Bu kalbimizde saklı, / Pek gizli ve renksiz bir ümîdin /Pek belirsiz bir parıltısıydı…Nihayet ufuk açıldı, sen doğdun /Bütün gösterişinle, şimdi bütün gökler / Seni alkışlıyor, şimdi bütün gözler sende, senin sevincinle parlıyor her yer.
Gelen hürriyet ile başta İstanbul olmak
üzere birçok ilde bir bayram havası eser, her tarafa yazılar, bayraklar asılır.
Sansürün kalkışıyla Bâb-ı Âlî’de bir yayın furyası başlar. Sayısız dergi ve
gazete peşpeşe yayımlanır. Bâb-ı Âlî hiçbir dönemde böyle bir renkliliğe tanık
olmamıştır. Türkçülük, İslâmcılık, Batıcılık gibi her biri Osmanlı’nın çözülüşüne çare arayan düşünce
akımları doğar. Eğilimler farklı olsa da çıkış noktası itibariyle birçok Osmanlı
aydınının “vicdan”ında benzer sesler yankılanır. Milliyetçilik hâkim ve güçlü
bir temadır. Dönemin neşriyatındaki dil ve üslup, fikirlerin ifade edilişindeki
zenginlik ve bağlı kalınan idealler günümüzün bir hayli ilerisindedir. Ya da
günümüzde bu dönem üzerine kaleme alınan fantastik tarih yazıları ve ‘tarihsel
roman’lar zamanın ruhunu kavramaktan oldukça uzaktır. Halbuki basın aracılığıyla
kamuoyunu şekillendiren anlayışın ilk defa hangi koşullar altında nasıl
meydana geldiğini anlamak bugünkü kan kaybını öğrenmek açısından faydalı
olabilir.
İlk defa II. Meşrutiyet döneminde Batı
üzerinde ciddiyetle düşünülür. Önemli çeviriler yapılır. Özellikle toplumcu ve
dayanışmacı felsefeler etkilidir. Latin alfabesi tartışılır, kadın hakları
gündeme gelir, “tesettür” meselesinde bugün hangi kelimeler kullanılıyorsa o
gün de benzer kelimeler kullanılır. Seçkincilik, bir eğitim modeli olarak
resmî kurumlara, okullara yerleşir. Daha sonra Cumhuriyet’i kuran “güzideler”,
bu okullardan yetişecektir. Bu dönemde ortaya atılan birçok yeni siyasal tezin
her ne kadar uygulanma şansı olmasa da, Cumhuriyet’in “kurucu” dediğimiz
unsurlarını sonradan etkileyeceği muhakkaktır. Zaten hukuk ve laiklik alanında
bu tür bir geleneğinin olmaması düşünülemez. Kaldı ki, Meşrutiyetin de fikrî
altyapısı çok daha gerilere uzanır.
II. Meşrutiyetin yarattığı iyimser hava
bir süre sonra kaybolacaktır. Devletin iyice zayıfladığı bir anda İttihad ve
Terakki’nin baskıcı yönetimi boşluğu doldurur. Öyle ki çoğu çevrede eski günler
aranır olur. (Otoriteyi simgeleyen “İttihadçı” tanımlaması bundan böyle unutulmayacak
bir deyim olarak siyasal literatüre yerleşir.)
Düşünce hayatı, eğitim, hukuk, siyaset ve
basın tarihi açısından bu dönemin kendine özgü bir kimliği vardır. Dünyaya
bakışın ilk kez ne zaman kökten bir değişime uğradığı sorusu yanıtlandığında ve
II. Meşrutiyetin bu renkli dili çözümlendiğinde Cumhuriyet’in daha sonraki modernleşme
projeleri çok daha iyi anlaşılacaktır.
Dergimiz iki ciltte II. Meşrutiyet’i
genel çizgileriyle kısmen ele alacaktır. Ondan sonraki sayımızda ise II. Meşrutiyet’ten
Cumhuriyet’e bir geçiş yapılacak ve Cumhuriyetçilik
sayımız hazırlanacaktır.
Taşkın
Takış