Doğu Batı Sayı 17: Ekonomi
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Halil İnalcık
Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış
Şevket Pamuk
Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme Çağında Osmanlı Ekonomisi
Bülent Arı
Osmanlı Maliyesinin İflası ve 1854 İstikrazı
Canay Şahin
Yeni Bir Çalışma Işığında Osmanlı’da Dış Borçlanma ve Mali İflas Üzerine
S. Akşin Somel
Osmanlı Son Döneminde Eğitim Yatırımları ve Vergilendirme Meselesi
Orhan Güvenen
Türkiye Ekonomisi ve Zaman Dinamiğinde Sosyal Sermaye Eksikliği
Feridun Yılmaz
İktisatta “Politik”in Doğası
Bhikhu Parekh
Üstün İnsanlar: Mill’den Rawls’a Liberalizmin Dar Görüşlülüğü
Nurgün Oktik
Immanuael Wallerstein; Tarihsel Kapitalizmin Analizi ve Dünya Sistemi
John Friedmann
Yoksulluğu Yeniden Düşünmek: Yetkilendirme ve Yurttaşlık Hakları
Selim Somçağ
Küreselleşmenin Ekonomik Anlamı
Merih Celasun
Gelişen Ekonomilerin Dış Kaynak Kullanımı, Finansal Krizler ve Türkiye Örneği, 2001
Faruk Selçuk
“Alacakaranlık Kuşağı”
Erinç Yeldan
Türkiye Ekonomisi’nde 2000-2001 Krizinin Yapısal Kaynakları Üzerine
Süleyman Demirel
Cumhuriyet ve Türkiye Kalkınması
Emre Alper
Finansal Küreselleşme, Demokrasi Açığı ve Yükselen Piyasalarda Yaşanan Sürekli Krizler: Sermaye Hareketlerinin Liberalleşmesi Sonrasında Türkiye Deneyimi
Serdar Sayan
Demografik Gelişmeler ve Türkiye Ekonomisi
Işın Çelebi
Güvensizlik Ortamı-Bekleyişler Kriz ve Çözüm
Merih Celasun
Ekonomide Uzun Dönemli Büyüme Enflasyon Süreci ve IMF Destekli Program
“HER SON BİR BAŞLANGIÇTIR VE HER BAŞLANGIÇ BİR KOMEDYA!”
“Me’murîn ay başlarında maaşlarını isterler. Sultanlar ve kadınlar paranın nereden geldiğini bilmeyüb heman para deyü saltanatı iz’ac ederler. Sarraf ve tüccar ve esnaf dahi para içün devleti tazyik ederler. Hazinede para yok. Vükelâ âciz. İstanbul bir azim buhran içinde idi.”
Ahmet Cevdet Paşa, Marûzât.
“Chicago Üniversitesi’nde Meksika Araştırmaları Merkezi’nin gözlemine göre, siyasi iktidar, seçimde halk oyunu kaybetmemek amacı ile gerekli önlemleri almakta kasten gecikmiştir. Dolarla yerli para paritelerinin teşvik ettiği para spekülasyonları ve toplumun birden yabancı mallara yönelen bir tüketici toplumu haline gelmesi, aniden büyüyen dış ticaret açığı ve arkasından ani çöküş. Bıçak sırtında yürüyen Türkiye ekonomisi, her an 1994 krizine düşme tehlikesi karşısındadır. Ticaret dengesinde büyüyen açık, 80 milyarı aşan dış borç, bütçeyi yutan iç borçlar ve nihayet tüketici toplumu, ithal malların gönüllü propagandacısı olarak mütemadiyen kamçılayan bilinçsiz bir medya. İşte Türk ekonomisini çöküşe götürebilecek bir tablo.”
Halil İnalcık, Doğu Batı, Sayı: 2, 1998
Arada
birbuçuk asırlık zaman dilimi olmasına rağmen iki önemli tarihçi, karşılıklı
konuşuyorlarmışçasına ülkelerinin halini benzer sözlerle tasvir ederler. Evet,
buhran büyük ve kriz derindir. Ekonominin bu ülkede oynadığı oyun sonun bir
başlangıç ve başlangıcın bir son olduğu komedyalara ne çok benzemektedir!
Ekonomi meselesi gündeme geldiğinde, tıpkı komedyalardaki trajik unsurlar hep
unutulur. Bu sebeple karşılaşılan kriz sadece ekonomik değil, aynı zamanda
siyasî ve kültürel bir sorundur. Çünkü beklenmedik anda ortaya çıkan ekonomik
krizler bir gün içerisinde olup biten bir potansiyeli taşımamaktadırlar. Uzun
yılların ağır yükü tarihin kaldıramayacağı bazı özel günlere, hassas zaman
dilimlerine yüklenmiştir. Enflasyonun patlak vermesi, faiz şokları, ağır devalüasyonlar,
para ve kur politikalarının dengesizliği bu sürenin bittiğine dikkat çekmiştir
sadece. Ekonomik krizlerle sallanan Türkiye rastlantı sonucu kazaya uğramamıştır,
‘kaza geliyorum demez’ ama kriz her defasında geliyorum der ve gelmiştir de.
Bugün,
hangi sorunu ele alırsak alalım orada ‘kriz’in bir parçasını göreceğiz.
Eğitim sorunundan bürokrasinin hantallığına, gerçekleri örtbas etmeye yarayan devletçi-milliyetçi
söylemlerden medyanın herhangi bir etik kaygı gütmeyen haberciliğine kadar
gündelik yaşamımızı işgal eden bütün irrasyonalist olayların faturasını,
ekonomi, rasyonel hesaplarla önümüze koymuştur. Ancak biz enflasyonun yüksekliğiyle
gelişme düzeyini doğru orantılı gösteren tezlere dahi prim vererek bütün aklî
unsurları perdeleme başarısını gösterebildik. İstatistikleri tersine çevirdik.
Kısır döngü içerisinde kısa vadeli çözümler aradık. Gelinen son noktayı
dikkate almadan kendimizi hep bir başlangıç noktasında her şeyi kontrol
edebilen duruma hâkim bir kişi olarak gördük. Ama ekonominin bu tür ilkel metotlarla
istikrar sağlayamayacağını bir türlü göremedik.
* * *
Osmanlı devlet adamları müttefiklerinden yardım talep
ettiği yıllarda bir dizi reformun âcil olduğu hissedilmişti. “Türkiye için
gerekli olan ilk şey, mâlî düzendir; bunun için de ilk adım bütçe disiplininin
sağlanmasıdır. ... Yapılacak iş, bir yandan devlet harcamalarını sıkı bir
kontrol altına alırken öte yandan gelirin toplanma ve dağıtımında iyi bir
teşkilatlanmadır”. Ne bir kelime eksik, ne de bir kelime fazla olan bu sözler
bugün değil 1860 yılında sarfedilmiştir (Bkz. bu sayıda, Bülent Arı, “Osmanlı
Maliyesinin iflası” ve “1854 İstikrâzı” ve Canay Şahin “Yeni Bir Çalışma
Işığında Osmanlı’da Dış Borçlanma ve Mâlî İflas Üzerine”)
* * *
Bu sayıdaki birçok yazı, sonuç olarak, genel ölçekteki
hareketleri analiz edemeyen siyasi popülizmin ekonomik yıkıma nasıl yol
açtığını gösteriyor. Dileriz, bolca tarihî örnekler verilerek çeşitli referanslarla
somutlaşan bu sayı ekonomik anlayışımızın nasıl bir zihniyet dünyası
taşıdığını ifade edebilsin.
Taşkın
Takış