Doğu Batı Sayı 47: Cumhuriyetçilik
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Turhan Kaçar
Gesta Reipublicae Romanae: Klasik Roma’da Cumhuriyet’in Kısa Tarihi
Fuat Keyman & Banu Turnaoğlu
Neo-Roma ve Neo-Atina Cumhuriyetçiliği: Cumhuriyetçilik, Demokratikleşme ve Türkiye
Toktamış Ateş
Cumhuriyet
Nuran Erol Işık
“Ortak Bağ”ın Tesisi İçin Eleştirel Cumhuriyet
Nuri Bilgin
Yönlendirici Bir Fikir Olarak Cumhuriyet
Nuray Mert
Cumhuriyet Tarihini Yeniden Okumak
Etyen Mahçupyan
Günümüzün Modern Muhafazakârlığı: Cumhuriyetçilik
Kadir Cangızbay
“Bizim Cumhuriyet”
Oğuz Adanır
Osmanlı Toplumunda Bir Simülasyon Evrenin Varlığından Söz Edilebilir mi? (Türkiye Cumhuriyeti Kaçınılmaz Tarihsel ve Toplumsal Bir Sonuçtur)
Ümit Kardaş
Ordu-Siyaset-Yargı İlişkisi
Hüseyin Aydoğdu
Küreselleşen Dünyada “Cumhuriyet(çilik)” Sorunsalı: Kimlik ve Vatandaşlık Sorunu
Hüseyin Kalaycı
Kendi Kaderini Tayin Kimlerin Hakkı?
CUMHURİYETÇİLİK
Hepimiz
ideal bir Cumhuriyetten yanayız… Cesaretle, kim bunun aksini söyleyebilir
ki?... Yüksek sesle dile gelen bu talep, ortak bir ahitte bulunmuş tüm yurttaşların,
devlet yönetimi için ütopya arayan bilge filozofların, her türlü ideal ve
ihtirasını bu kavram içine sığdıran siyasî kişiliklerin söyleminde açığa çıkar.
Cumhuriyet erdemdir, yüceliktir, büyüklüktür, mutluluktur vs… Belki de, en
tepede duran haliyle o herkesin bağımsızlığıdır. En temelde ise adaleti temsil
eder. Haksızlığa uğramış ve ezilen Roma köylüsü için, cehennemde yanan Roma
valilerini seyretmek cenneti süsleyen en güzel seyirliklerden biri olacaktır. Kuşkusuz
bu tasvir, pagan inancının armağanı değil, cumhuriyetin tâ ilk dönemlerden itibaren
kendi uyruklarına kazandırmış olduğu bir bilinçtir. Cumhuriyet, dünyevî anlamda
kutsanmış siyasî buluşların –en azından şimdiye kadar– en saygı duyulanıdır… En derin ortak yaşama
bilinci, adalet duygusu ve doğal hak kavramı Cumhuriyette tecessüs etmiştir. Bu
haliyle insanlığın ulaştığı ütopya henüz Cumhuriyetin ötesine geçememiştir.
Cumhuriyetin tüm güzel idealleri üzerinde hemfikir
olmakla birlikte bu yüksek değerlerin pratikte nasıl bir karşılık bulduğu
sorusu ise tam anlamıyla bir muammaya dönüşmektedir. Çünkü herkesin yeryüzünde
düşlediği cennet birbirinden öylesine farklı ve özünde öylesine uzlaşılmaz
noktalara sahiptir ki, ortak siyasî bilince vurgu yapmaktan başka bir çözüm yolu
kalmamaktadır. Peki, nasıl yapılacaktır bu? Siyasî bilincin geldiği yere döneceğiz ve her türlü
göreceliği içinde barındıran ‘iyi’ kavramını yeniden ele alacağız. Bu noktadan itibaren
Cumhuriyetçilik, siyasetin dar pratik amaçlarının ötesine geçmekte, neredeyse bir
“erdem” ve “bilgelik” meselesine dönüşmektedir.
Türkiye’de
ele alınış tarzıyla Cumhuriyetçilik ise, alışkın olduğumuz haliyle daha çok ‘laiklik’
üzerinden sürdürülen bir tartışmadır. Tek başına bir değer olarak Cumhuriyet
projesini bütünüyle ele alıp zenginleştirme imkânı yoktur. Daha doğrusu, devletin
göstermiş olduğu sınırlar içinde Cumhuriyetçiliğin zenginliğini keşfetme imkânı
yoktur. Çünkü temel söylem, siyasî akılda yeterince olgunlaşmamış, bilinçaltındaki
güçlü redlerden yola koyulmaktadır. Ayrıca tarihsel, kültürel ve dinî anlamda
her türlü karikatürleştirme çözülmediği müddetçe siyasî literatüre hangi büyük
ütopya yerleşirse yerleşsin, pek bir şey değişmeyecek, siyasetin dili öylesine
kendi halinde ve ezbere akacaktır. Örneğin, Türkiye’de ‘öteki’ni anlayalım
demek aslında biraz da bize hoşgörü gösterin demekten farksızdır. Ötekini
anlayalım demek bizim de o kadar korkulacak bir yüzümüz yok bencilliğini ve
dayatmacılığını içerir. Dolayısıyla bu tür ütopyaları üstlenen çeşitli grup,
cemaat ve ideolojilerin Cumhuriyet’e bakışı, ‘Cumhuriyet’i kendi dünya
görüşümüze göre nasıl yorumlayabiliriz basitliğinin ötesine geçmemektedir. Son
derece pragmatik, dönemlere göre adeta pay kapma yarışına dönüşen bir bakış
açısıdır bu. Cumhuriyetçi bakış açısından evrensel bir yorum kesinlikle
değildir. Herhangi bir özgün deneyime dayanmamaktadır. Bağımsız ve yaratıcı
aklı tamamen dışlamaktadır. Cumhuriyetçi misiniz, demokrat mı gibi bir şemadan hareketle
siz kimden yanasınız gibi bir ucubeliği çağrıştırır. Böylelikle, herkesin
başkasına ‘demokrasi’ dersi verdiği bir ortamda, Cumhuriyet’in erdemler listesine
hiçbir katkı yapılmamakta, sadece açıktan açığa bir ‘güç savaşı’ verilmektedir.
Doğal olarak ne zaman Cumhuriyeti konuşacaksak aslında daima başka bir şeyi
konuşacağız demektir. Ve uzun bir süre bu tuzaktan kaçınmak da imkânsız gibi
görünmektedir.
Taşkın Takış