• Mısır Mucizesi

Mısır Mucizesi

  • 190,00 TL
  • 133,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Bilgeliğin en önemli merkezlerinden biri olan Antik Mısır dünyası tarihe, sanata, mimariye ve bilime merak duyan herkesin ilgisini çekmiştir. Esasen bütün Antik Mısır kültürü ve firavunî gelenek, çözümlenmeyi bekleyen birçok gizemin kaynağı olarak da görülmüştür. Dünyadaki sayılı Mısırbilim uzmanlarından Lubicz’in bu yapıtı ezoterizm, hermetizm, hiyeroglifler, sembol ve tasvirler, anlatı ve mitoslar, sayı ve elementler, renkler ve geometrik formlar, harfler, tapınaklar, göksel cisim ve sistemlerle ilgili günümüz insanı için epey şaşırtıcı bilgiler sunuyor. Uzun yıllar bilgi ve verileri bizzat yerinde tespit eden yazar, tüm bunların nasıl yorumlanması gerektiğine dair öncü bir çalışmaya imza atıyor.

Antik Mısır’da Bilgi’nin yeryüzündeki temel varlık amacı ve hedefi olarak Tapınak, salt dinsel bir mabet değil, esasen Mutlak Evrensel Hakikat’in hem yeryüzündeki nihai ve biricik tezahürü hem de izdüşümü, konumu, ikametgâhı ve evidir. İnsan tapınağı inşa ederken, tapınak da kendisini yaratacak bilgeliğe ulaşan insanı bizzat bu yaratım süreci içinde inşa eder, tamama erdirir. Mutlak bilgiye ve dolayısıyla bilgeliğe erişen insan, dünyevi bir bedenden ibaret olmadığını, Evrensel Hakikat’in sayılar, orantılar, formlar, vasıflar ve işlevler suretindeki tecellisi olduğunu bilir: İnsan tapınaktır.

Eski Mısır dünyasında her şey bir semboldür; yaşamdaki her eylem, her dinî ritüel, her dikilitaş, her anıt, her hiyeroglif, hattâ hiyeroglifin rengi ve yeri, her tasvir, kullanılan her objenin şekli, kısacası her şey Bilgelik Yasası’na riayet eder ki bu yasa her şeyi kendi kozmik doğasının ahenkli alanına yerleştirir.


  • Yazar: René Adolphe Schwaller de Lubicz
  • Kitabın Başlığı: Mısır Mucizesi
  • Fransızca Özgün Metin: Le miracle égyptien
  • Çeviren: Özcan Doğan [Fransızca]
  • Yayına Hazırlayanlar: Taşkın Takış - Ufuk Coşkun
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 385; Tarih Dizisi - 54
  • Basım Bilgileri: 1. Basım: Nisan 2023
  • Sayfa Sayısı: 344
  • ISBN: 978-625-8123-41-8
  • Boyutları: 13,5 x 21
  • Kapak Resmi: Nübye’deki Mısır eserlerini gösteren çeşitli illüstrasyonlar (Jean-François Champollion).


Çevirenin Sözü

Takdim

Önsöz


BİRİNCİ KISIM

Giriş

I. Tapınak Üzerine Çalışanların Bilmesi Gereken Kavramlar

II. Yaşam Evi

III. Sırat Köprüsü

IV. İde ve Sembol

V. Bilginin Anahtarı Olarak Sayıya Ait Temel Kavramlar

VI. Elementler ve Üçgenler

VII. İnsan ve Ölçüler

VIII. Ahenk, Analojiler, Fonksiyonlar ve Faktörler

IX. Ahenk ve Hacim

X. “Bu” “Bir”dir ve Bilinemez


İKİNCİ KISIM

I. İki Akıl

II. Tüm Günlerin Gizemi

III. Antropokozmos

IV. Firavunî Düşünce

V. Çaprazlama

VI. Tapınağın Mimarisi/Giriş

VII. Tapınağın Mimarisi

VIII. Kralın Tapınağa Yükselişi

IX. Mistik Tapınak


EK

Resimlere Dair Notlar

Dizin

Çevirenin Sözü

 

Antik Mısır kültürü tarihe, sanata, mimariye, bilime ya da gizemli şeylere merak duyan herkesin ilgisini çekmiştir. Esasen bütün Antik Mısır dünyası çözülmeyi bekleyen bir gizem olarak görülmüştür. Schwaller de Lubicz’in bu çalışması ezoterizm, hermetizm, hiyeroglifler, semboller, tasvirler, anlatılar, mitoslar, sayılar, nitelikler, elementler, renkler, geometrik formlar, mimari yapılar, tapınaklar, göksel cisimler ve benzer unsurlar üzerinden derinlikli soruşturmalar yaparak hem konunun uzmanları hem de meraklıları için dikkat çekici ve epey şaşırtıcı bilgiler sunuyor. Antik Mısır kültürüne dair kapsamlı bilgi ve veri mevcut olmakla birlikte, bu bilgi ve verilerin yorumlanma tarzları arasındaki farklar bu kültüre dair kafa karışıklığını ve dolayısıyla gizemi arttırmıştır. Bu bağlamda, uzun yıllar Mısır’da yaşayan ve kitapta sunulan bilgi, veri ve materyalleri bizzat yerinde tespit eden yazar, yukarıda sıraladığımız unsurların nasıl yorumlanması gerektiğine dair kritik çözümlemeler yapıyor. Tekâmül ve dönüşüm fikrine önemli yer veren yazar, Mısır düşüncesinde varlığı ve şeyleri sayıların ve geometrik formların tekâmülü üzerine kuruyor. Bu dönüşüm fikri bağlamında, Antik Mısır sembolizmi ile Yunan-Hıristiyan sembolizmi arasındaki etkileşimi, düşüncelerin ve onları temsil eden sembollerin dönüşümü üzerinden aktarırken, sözgelimi Thot’un Hermes, Horus’un İsa ve İsis’in Meryem olarak ortaya çıktığını belirtiyor.  

Matematik, mimari ve geometri, diğer alanlarla birlikte, kitabın esas odağını oluşturuyor diyebiliriz. Lubicz’e göre bu alanlardaki edimler modern dünyada alıştığımız üzere yalnızca belli yararlı işlevleri yerine getiren somut üretimler değildir; her birinin kendine özgü ve ötekilerle iç içe geçen varlık nedenleri, kökenleri, anlamları ve göndermeleri vardır. Bir mimari teknik, bir sayı yahut geometrik bir form varoluşa, insana, dünyaya, varlığı ve yaşamı kuşatan şeylere ait belirli hakikatlerin ve zorunlulukların neticesidir ve bu anlamda söz konusu hakikatlere ve zorunluluklara riayet eden her eylem ve yaratım bizzat bir eser olarak somutlaşır; bu eser kusursuzluğun vücut bulmuş hali olup evrenseli temsil eden insan aracılığıyla belirir, açığa çıkar. Evrendeki her şey gibi eser de kusursuz bir ahenk içinde teşekkül eder. 

Antik Mısır’da matematiğin, mimarinin ve geometrinin, kısacası Bilgi’nin yeryüzündeki temel varlık amacı ve hedefi olarak Tapınak, salt dinî bir mabet değil, esasen Mutlak Evrensel Hakikat’in hem yeryüzündeki nihai ve biricik tezahürü hem de izdüşümü, konumu, ikametgâhı, evidir. İnsan tapınağı inşa ederken, tapınak da kendisini yaratacak bilgeliğe ulaşan insanı bizzat bu yaratım süreci içinde inşa eder, tamama erdirir. Mutlak bilgiye ve dolayısıyla bilgeliğe erişen insan, dünyevi bir bedenden ibaret olmadığını, Evrensel Hakikat’in sayılar, orantılar, formlar, vasıflar ve işlevler suretindeki tecellisi olduğunu bilir: İnsan tapınaktır.  

Özcan Doğan

 

Takdim

 

Anıtsal bir eser olan İnsanın Tapınağı, felsefeci R. A. Schwaller de Lubicz’in bizlere bıraktığı, firavunî Bilgeliğe dair en değerli tanıklıktır.

Bilgeler’in öğretisi hakkında Lubicz’in deyim yerindeyse doğuştan gelen Bilgisi mimarlık, metinler ve anıtlara dair orantılar üzerinden ifade edilen insanüstü bir ilmin ifşasıyla tasdik edilmiştir; inisiyatik Luksor Tapınağı bunun kusursuz bir modelini sunar.

Sahada yapılan on iki yıllık incelemeler ve verimli düşünme süreçleri sembolik ve teknik nitelikte birçok yöntemin keşfine vakfedilmiştir; bu yöntemler yoluyla Üstadlar “taşları konuşturmayı” bilmiştir ve böylelikle teolojik, kozmogonik ve jeodezik bilgilerini takipçilerine bırakmayı amaçlamışlardır; onların “Kutsal Biliminin” en kıymetli dalı olan İnsan Bilimi bunların başında gelir: Osirisçi daimi yeniden-oluşlar içinde insanın yaşadığı yeryüzü hayatıyla başlayan ve onu yeniden İlâhi Dünya’yla birleştiren Horusçu yeniden doğuşa dek insanı konu alan bir bilim.

Kutsal Bilimi keşfetme arzusundaki birçok araştırmacıya bu hazineleri ulaştırma fırsatı, Lubicz’i, özgünlüklerini saptamak için lazım gelen belgelerle birlikte, yaptığı keşifleri yayımlamaya yöneltmiştir.

Ne var ki, Lubicz’in matematiğe ve geometriye dair çalışmaları gibi, İnsanın Tapınağı’nın büyük önemi ve hacmi, özellikle inisiyasyon öğretisiyle ve bunu sezgisel olarak kavramaya imkân veren araçlarla ilgilenen bazı okurları ürkütmüştür.

Kısaca belirtmek gerekirse, bu okurlar çoğunlukla Bilgeler’in öğretisiyle temasa imkân tanıyan bir erişim yolu bulmayı arzularlar ki, her şeyden evvel bu Bilgeliğin basit temellerini özümsemek isterler.

Bu arzulara bir yanıt verebilmek amacıyla, İnsanın Tapınağı’nın temel felsefesini içeren bölümleri seçtik; fakat bunu yaparken, firavunî Bilginin olağanüstü ifşaâtının gerektirdiği aritmetik, geometrik ve teknik zorlukları dışarıda bıraktık.

Seçilen bölümler söz konusu eserin ikinci kısmını oluşturmaktadır.

Buna ek olarak, Lubicz’in yayımlanmamış metinleriyle birlikte bu kitabın birinci kısmını oluşturduk; Lubicz hazırladığımız bu birinci kısımda okurlarını Yüksek Mısır ve Pisagor (Pythagoras) Bilimi’ne hazırlamakta ve onlara vazgeçilmez temel unsurları öğretmektedir. Sayıların ezoterik anlamı, sembolik dilin anahtarları ve sezgisel Anlama’ya erişmek için zorunlu düşünme biçimi bu temel unsurlar arasında yer almaktadır.

Üstad Lubicz’in, en bilgisiz okurların dahi bu öğretiyi özümsemesi için gösterdiği gayret, elimizdeki metinlere şifâhî bir öğretinin coşkulu havasını katmaktadır; Üstad, öğrencilerinin yaşadığı zorlukları iyi bilmekte ve Bilgeler’in Bilimi’ne nüfuz etmek için elzem zihin dünyasında yollarını bulmayı öğretmektedir.

 
Isha Schwaller de Lubicz 

Önsöz

 

1958 yılında, Schwaller de Lubicz Antik Mısır’daki felsefi düşünce ve matematik bilimi üzerine olan temel çalışmasını, Luksor Tapınağı hakkında yaptığı araştırmaların sonuçlarıyla birlikte yayımladı.

Mısır matematiği üzerine yaptığı çalışmaların sonuçları, kendisinden önce gelen araştırmacıların çalışmalarıyla halihazırda edindiğimiz bilgileri tasdik edip ötesine geçmekle birlikte, kızı Lucy Lamy’nin kendisiyle yaptığı işbirliği, bu matematik düşüncesine bizi şaşırtan bir açıklık kazandırmasına imkân vermiş gibi görünüyor; öyle ki, yakın tarihli bir çalışmanın (Batı Düşüncesinin Macerası, Bertrand Russell) ilk sayfalarında şunları okuruz: “Felsefe, herhangi bir insan genelgeçer bir soru sorduğunda başlar; bilim de öyledir -bu tür bir merak duyan ilk insanlar Yunanlar olmuştur. Bugün bildiğimiz haliyle felsefe ve bilim Yunan icadıdır.”

Musa ve Pisagor’un (Pythagoras) bütün kültür anlayışlarını Mısır Tapınağı’ndan aldıklarını kolaylıkla unutabiliyoruz hakikaten; fakat bunu biçimsel olarak inkâr etmek bana daha zor gibi görünüyor.

Schwaller de Lubicz yayımladığı bir dizi çalışmada ve özellikle İnsanın Tapınağı adlı eserinde hakikati yahut en azından hakikatin bir kısmını yeniden inşa etmiştir, ki bana göre İnsanın Tapınağı Luksor Tapınağı üzerine bugüne dek yapılmış en yetkin ve zahmetli çalışmadır.

Bu eser birçok okuru ne yazık ki yıldırabilecek niteliktedir, zira yaşadığımız dönemde “17. yüzyılın dürüst insanıyla,” yani gerçek bir filozof olmak için yeterince derin ve geniş bir bilgiye sahip insanla karşılaşmak çok daha zordur.

Halihazırda, Cahiers du Sud dergisinin 358. sayısında Arpag Mekhitarian ilk izlenimini şu ifadelerle aktarmıştı: “Sayın Lubicz’in eserini analiz etmeye giriştiğim sırada, üzerime aldığım görevin ne denli zahmetli olduğunu fark etmiştim. Eserdeki birçok bölüm sıradan arkeologlar için anlaşılır olmakla birlikte, diğer birçok bölüm yalnızca küçük bir seçkin insanlar topluluğuna mahsus bir matematik bilgisi gerektirmektedir. Aynı zamanda bu bölümler, Eski Mısır’la ilgili meselelere dair yaklaşım tarzı ve çalışma yöntemlerinde radikal bir değişimi zorunlu kılmaktadır. Yazarın meseleleri sunuş tarzını takip edip içine nüfuz edebilmek için, Yunan akılcılığının salık verdiği sisteme göre bunları incelemek yerine, zihin yapısını değiştirmek, bir Mısırlı gibi düşünüp yaşamak, var olan şeyleri temaşa edip onları daha ziyade sezgiyle, kalbî bilgiyle duyumsamak gerekir. Schwaller de Lubicz böyle bir disiplini benimsemiş ve uzun yıllar firavunî düşüncenin ustalarıyla bir zihinsel ortaklık içinde yaşamayı başarmıştır.

Matematiksel çalışmaları felsefi çalışmalardan ayırmak bana imkânsız gibi gelmiştir, zira bu eser en ufak bir parçasını dahi eksiltemeyeceğimiz bir bütün oluşturur.

Firavunî yazının sembolik karakteri üzerine yaptıkları ortak bir çalışmada, R. A. Schwaller de Lubicz ve Isha Schwaller de Lubicz birebir tercüme edilen bazı firavunî metinlerdeki hermetizme dikkat çekmişlerdir, ancak söz konusu metinlerin sembolik tercümesini yaptığımızda parıltılı bir netlik kazanırlar. Bu eserde sembol sözcüğüne verilen hakiki anlam net bir biçimde ifade edilmiştir.

Kısaca belirtmek gerekirse, sembol sözcüğü ona verdiğimiz gündelik anlamda kullanılmamaktadır; gerçekte harfler bizim için bir sesi yahut imgeyi temsil eden birer semboldür; Çincede sözcük bir ideogramdır; Zirve Dönem Mısır dilinde sembol yaşamsal bir işlevin grafik ifadesidir.

Kısmen yazarın ölümünden sonra yayımlanan elimizdeki eser (yalnızca Mısırbilimle değil, aynı zamanda matematik felsefesi ile de ilgilenen) okurlara hakiki bir anahtar sunmaktadır, zira yazarın felsefi ve biraz hermetik dilini herkesçe anlaşılır bir biçimde tercüme etmemize imkân veren bir dizi tanım içermektedir.

Şayet bu eseri takdim etme onuruna nail olduysam, bunun sebebi şudur ki, Schwaller de Lubicz’in düşüncesinin özünü kavradığıma inanıyorum ve onun eserini derinlemesine okumaktan sonsuz bir keyif alıyorum.

Bu eleştirel çalışmayı daha fazla açmak gereksiz bir şekilde uzamasına neden olacaktır ki hiç kuşkusuz buna ihtiyaç yoktur. Her okur eseri kendi usûlünce düşünecek ve yorumlayacaktır; ve umuyorum ki yaptığım bu takdim –ki bana göre çok kısadır– bizi okumak isteyenlerin merakını arttırmak için kâfidir. Böylelikle ben, çok sevdiğim ve şahsi eğitimime büyük katkısı olan bir insana karşı görevimi yerine getirmiş olacağım.

 Doktor J. Ricord

René Adolphe Schwaller de Lubicz (30 Aralık 1887 - 7 Aralık 1961) 

Fransız matematikçi, kimyager, Mısırbilimci ve ezoterizm üzerine dünyada en önemli uzmanlardan biridir. Kimya eğitimini École Normale Supérieure’de aldı. Erken yaşlarda mistisizme ve hermetik konulara ilgi duydu, Paris’teki teozofik çevrelerle tanıştı. Sonrasında Antik Mısır’da hermetizm, ezoterizm, sembolizm, numeroloji, mimari, matematik, kozmoloji, geometri ve benzer konularda birçok özgün çalışma ortaya koydu, kitaplar yayımladı. Bunların en ünlüsü İnsanın Tapınağı adlı üç ciltlik eseridir. Yazı ve konferanslarında modern zihniyet karşısında antik dünyanın derinliğini ve bilgeliğini sıklıkla vurguladı. 12 yıl boyunca Mısır’da yaşadı, özellikle Thebai’deki tapınaklar üzerine derinlikli incelemeler yaptı. Bunların en ünlüsü Luksor tapınağı üzerine yaptığı çalışmalardır. Lubicz, bu tapınakları felsefe ve teolojinin, kozmolojik, matematiksel ve mimari bilginin cisimleşmiş nihai formu olarak gördü. Antik Mısır düşüncesi ve sembolizmi ile Yunan hermetizmi ve sembolizmi arasındaki etkileşimi, düşüncelerin, kavramların ve sembollerin dönüşümünü inceledi. Pisagor’un sayılar teorisinden etkilenen Lubicz, kadim düşüncenin bütün evreni, yaratılışı ve varlığı sayılar ve geometrik formlar üzerine inşa ettiğini ortaya koydu. 

Eserlerinden bazılarıÉtude sur les nombres, (1915); Adam ­L’homme Rouge, (1926); L’appel du feu, (1927); Du symbole et de la symbolique, (1950); Le Temple dans l’Homme (1949). Propos sur ésotérisme et symbole, (1960); Le roi de la théocratie pharaonique, (1961).

Özcan Doğan

Çevirmen, redaktör, yazar. 1981 yılında doğdu. Hacettepe Üniversitesi Fran­sız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Çevirdiği kitaplardan ba­zıları şunlardır: Amerika’da Demokrasi (Tocqueville), Sosyoloji ve Antropoloji (Mauss), Avrupa Düşüncesinin Serüveni (Russ), Sanat (Farago), İntihar (Durkheim), Plotinos ya da Bakı??n Safl????şın Saflığı (Hadot), Orada Saat Kaç? (Gruzinski), Yöntem Üzerine Konuşma (Descartes), Özdeyişler (La Rochefoucauld).

Notos, Birikim, Birgün, Özgür Edebiyat, Yasakmeyve, Kül Öykü, Öykü Gazetesi, Sarnıç, Kirpi Şiir, Mevzuedebiyat, Peyniraltı Edebiyatı, Edebiyathaber, Lacivert gibi dergilerde öykü, şiir ve yazıları yayımlandı. Bunun Konumuzla Bir İlgisi YokBay How Ne Yapmalı? ve Kendime İyi geceler adlı üç öykü kitabı, Öyle Değil mi Zehra?Yeryüzünde Sesler, Ayakları Pürdikkat Refakatçi Haydutlar adlı üç romanı var.