• Doğu Batı Sayı 16: Türk Düşünce Serüveni: Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları

Doğu Batı Sayı 16: Türk Düşünce Serüveni: Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları

  • 180,00 TL
  • 135,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda


Etiketler: dergiler

E. Fuat Keyman
Şerif Mardin, Toplumsal Kuram ve Türk Modernitesini Anlamak

Ayşe Azman
Tarihselciliğe Karşı Ampirizm ve Mübeccel B. Kıray

Ferhat Kentel
Murat Belge; Özne ve Aydın

Aylin Özman & Simten Coşar
Siyasal Tahayyülde Devletin Belirleyiciliği Metin Heper Çalışmaları Üzerine Bir İnceleme

Bülent Arı
“Dairenin Dışındakiler”i Araştıran Tarihçi: Ahmet Yaşar Ocak

Süleyman Seyfi Öğün
Türk Tarihçiliğinin Şehirli Yüzü: İlber Ortaylı

Mustafa Günay
Doğan Özlem’in Felsefe ve Bilim Anlayışı

Betül Karagöz
Küreselleşen Türkiye’de Evrensel Değer: İsmail Tunalı

Sezgin Kızılçelik
Batı Düşün Kalıplarının Dışında, “Takım Anlayışı”ndan Hareket Edenlerin Karşısında Bir Yerli, Yerli Olduğu Kadar Evrensel Bir Sosyolog: Baykan Sezer

Ahmet İçduygu
Türk Modernleşmesi İçinde Bir “Rönesans” İnsanı ve(ya) “Tecessüskâr” Bir Bilim İnsanı: Nermin Abadan-Unat

H. Bayram Kaçmazoğlu
Bir Halk Adamı Olarak Aydının Portresi: İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu

Dursun Ayan
Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı

Halil İnalcık
Bilimler Akademisi Tarihte ve Türkiye’de

GAYDINLANMANIN ERKEN AYDINLARI

 

Geç aydınlanmanın erken aydınları…Düşünebildiğimiz kadar söyleriz... “kadar” bir sınırdır, bizi bağlar. Dü­şüncemizdeki bir ritm bozukluğu, ifa­de­mizi akamete uğratır. Ve parçalar ara­sındaki uyumsuzluk bir süre sonra bede­nimizi kangren yuvasına çevirir. Oysa temel gereksinimlerin öte­sinde yaşamdan beklediğimiz  parmaklarımızın göz­lerimiz kadar görebil­me yetisi, aklımızın da adımlarımız kadar hızlı olma gücüydü.

        Türkiye’de evrensel ölçülerde aydınlanma özlemini dile getirenler me­se­lelere iyimser yaklaşımda bulunmuşlardır. Ay­dınlanma, özgürlük ve toplumsal barış adına verilen onca mücadelenin ardın­dan sonuçta bir suçlunun gülümsemesi gibi ortada derin şüpheler kalmıştır. Çünkü ta­raf­la­rın hem müşfik ve sevecen bir yüz ifadesi hem de içten içe damarları dışarı çıkacakmış gibi iktidarı ele geçirme arzuları aynı kareye sığma­maktaydı. Bugün, siyasî pragmatizme ve diyalog gösterisine düşmeden kaç aydın kendi cemaatinin dışındaki cemaatlerin de kalbi ve kulağıdır? Geç aydınlanmanın temsilcileri toplumsal kimliklerine bir şecere çıkar­tır­ca­sına tarihe yaklaşmışlardır, bugünkü ideolojileri neyse Türkiye sos­yo­lo­jisini de derme-çatma bir yapı üze­rinde kurmuşlardır. Modernleşme tarihimizin sorunlarıyla yüz yüze geldiğimiz anda böylesi bir yöntem us­turuplu bir keşmekeş olur, ki entelektüel karın ağ­rıları olarak bizi yerlere yıkan da bunlardır!

        Eğer mutlu bir tesadüfle toplumdaki her kesimin kendisinden bir anla­m bulabileceği bir yöntem ortaya çıkarsa takdire değerdir ki o akıl, his­set­miş, kav­­ramış ve sosyal bilimlerde fikir imâlatına başlamıştır, seri değil spe­si­fik üretime...Artık tuğlalar üst üste konularak yeni bir yapı kurula­bi­lir. Dü­şünce üslubu kuramamış bir ülke için, gelecekten umutlu olabil­mek bel­ki biraz da bu ihtimale bağlıdır.      

        Bilim çok zamandır, dosdoğru okumaların, şüpheden ari ademoğlu ca­kası­nın bir mecrası olmaktan uzaklaştı. Bu zaman zarfı, mazrufun her an yenilenen bir süreç olduğunu gösterdi bize. Bilim artık sadece bilgilerin üzerine yenilerini koyarak ileriye dönük daha berrak görüş sağlamanın pe­şinde olan mütevazı bir uğraştır ya da en azından öyle olması gerekir. Ak­si halde ne geçmiş ihya edilebilir ne de gelecek inşa...Osmanlı’dan bugüne “muhafız” ve “bekçi” ro­lünü üstlenen gecikmiş bir dönemin (ay­dınlanma) temsilcileri  yaşamlarını idealizmin sınırları içerisinde tanım­lasalar da,  kavramsal çerçevedeki zayıf­lıklar yüzünden var olan gerçek­liği de görememişlerdir. 

        Sözgelimi, modernleşme tarihi yazılırken karşılaşılan sorunların mikro ölçekte ne anlama tekabül ettiği üzerinde durulmamıştır. Büyük sözlere iltifat ederken gündelik yaşamımızdaki en küçük olaylar ıskalanmıştır. Şe­rif Mardin, modernleşme tarihini yazarken genel sosyolojik kavramları ha­yatımıza tercüme edebilmeyi başarabilmiştir. Mardin, “...yöneldiğim araş­­tırmalardan doğan sonuç, dinin yalnız bir kurum (ulema sınıfı, med­reseler, vakıflar ve tarikatlar) işlevini görmediğiydi; aynı zamanda ‘dev­let’ ile sıra­dan halk arasında kurumsal olmayan bağlantıların söy­lemini de oluşturu­yordu. 19. yüzyılın muhafazakâr tarihçisi Cevdet Paşa, Müs­lü­man cenaze törenlerinde İslamî kamuoyunun işleyişini ayrın­tı­la­rıyla an­la­tır­ken, bize bu sistemin nasıl işlediğinin ipuçlarını da vermişti” sap­ta­ma­sında  bulunarak kendimizi tanımamız açısından mikro-ölçekte bir sos­­yo­loji ve gündelik yaşam kalıplarının, bazen genel geçer yapı ve ide­olo­jiler­den ne denli önemli olduğu­nun altını çizmektedir...

        Metodolojik arayışın yansıması olan bu satırlar Türk bilim gele­ne­ğin­de oluşan bir üslubun izlerine örnek teşkil edebilir.

 

* * *

 

Türk Düşünce Serüveni’nin yeni sayısı entelektüel birikimimizin köşe taş­larına yer vermeye devam ederek dizinin bu aşamadaki son halkasını oluş­­turuyor. Bu sayının isimleri, Türk Düşüncesi­nin de karak­te­ris­ti­ği­ne şekil veren ve birikimleriyle bir dönemin, bir kuşağın ruhunu taşıyan insanlardır.

 

Taşkın Takış