Doğu Batı Sayı 11: Türk Düşünce Serüveni: Araftakiler
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
- Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
- Onur Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
- Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Simten Coşar, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Ali Utku, Aytaç Yıldız
- Dergi Başlığı: Türk Düşünce Serüveni: Âraftakiler
- Dönem: Mayıs, Haziran, Temmuz 2000 [Yıl 3, Sayı: 11]
- Basım Bilgileri: 4. Basım / Kasım 2019 [1. Basım / Mayıs 2000]
- Sayfa Sayısı: 202
- ISSN: 1303-7242
- Barkod: 9771303724108
- Kapak Tasarımı: Aziz Tuna
- Kapak Resmi: René Magritte, Golconda (1953), detay.
- Boyutları: 16 x 24
ÂRAFTAKİLER
Hasan Bülent
Kahraman
Yitirilmemiş Zamanın Ardında: Ahmet Hamdi Tanpınar ve Muhafazakâr
Modernliğin Estetik Düzlemi
Kurtuluş
Kayalı
Kemal Tahir Gibi Yerli Bir Entelektüeli Doğru Anlamanın Yolu Düşünsel
Konumunun Farklılığını Kavramaktan Geçer
Nuray Mert
İdris Küçükömer ve “Düzenin Yabancılaşması”
Aylin Özman
Yeni Sol, Hümanizma ve Mehmet Ali Aybar Düşüncesi: Ortodoks Marksizme Bir
Başkaldırı
Ali Osman
Gündoğan
Nurettin Topçu
Beşir
Ayvazoğlu
Doğu-Batı Açmazında Peyami Safa
Mustafa
Armağan
Cemil Meriç’i Anlamak için Bir Ön Deneme
Efkan Bahri
Eskin
Sosyalist Olamayacak Kadar Postmodern; Postmodern Olamayacak Kadar
Geleneksel; İslâmcı Olamayacak Kadar Dünyevî; Dünyevî Olamayacak Kadar Dürüst: Oğuz
Atay
Ahmet Turan
Alkan
Halefi Olmayan Bir İlim Adamı: Erol Güngör
Ahmet İnam
Hasan Âli Yücel’in Gönül Evreninde Geziler
Sadık Göksu
“Sonradan Gören”lerin Anlayamadığı “Önceden Gören” Dev: Dr. Hikmet
Kıvılcımlı
ÂRAFTAKİLER
Türk düşünce serüvenini üç bölümde incelemeyi tasarladık:
Âraftakiler, Akademidekiler ve Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları.
İsimlendirmenin geniş perspektifini göz önünde bulundurursak Türk düşüncesini
bu üç çalışmada ele alınan kişilerle sınırlandırmak büyük bir iddia olur.
Seçimimizi belirlerken “Âraftakiler” ve “Akademidekiler” nitelemesine konu olan
sorunun hangi temeller üzerinde yükseldiği irdelenmelidir.
Türk düşünce tarihi hakkında genel bir araştırma, toplumun
entelektüel damarının beslendiği kaynakları gösterecektir. Bu tür çabalar
günümüzdeki düşünce hareketlerinin ilk izlerini keşfetmeyi sağlayacaktır. Türk
düşünce tarihi kavramından çok “serüven” kavramına yakın duran modernleşmenin
dinamik doğasının, Türk düşüncesinde hangi dönemlerde çatışma yarattığını
gösterebilmek de, geniş bir liste hazırlamak kadar önem kazanıyor.
Genel yaklaşım, Türk düşünce tarihini Türk modernleşmesinin
aksaklıklarıyla özetleme geleneğidir. Türk düşünce tarihine inildiğinde geniş
bir sentez çalışmasının eksikliği, sağlıklı algılanamamış modernleşmenin
sendromuna dayandırılır. Diğer bir nokta, bürokrat-memur diye sıfatlandırılan
aydın tipinin karşısında başka sınıf, zümre ve değerler sisteminin yer
almamasıdır. Aydının kendini yansıtabilecek, konumlandırabilecek bir aynanın
karşısında bulunmayışı kıyas imkânını, dolayısıyla düşünsel çatışmayı (sentez
çalışmasını) ortadan kaldırmıştır. Aydının zihni flu, kafası bulanıktır.
Aklında ise hep “dirlik ve düzen niye bozuldu?” sorusunun cevabı vardır. O,
ister istemez iktidarın meşruiyetini kendi zihinsel dünyasından devşirmek ve
tüm birikimlerini halka taşımak zorundaydı. Aydın-halk kopukluğunun ilk ortaya
çıkışı, aydının iştiyakla üstlendiği “uygarlaştırma görevi” ile başlar.
Aydınlanma yaygınlaştırılacaktı. “Umuma hizmet” edilecekti. Böylelikle “eylem
entelektüeli” denilen vazifeşinas aydın karakteri ahlâkî retoriğiyle dikkati
çeker: “İşte bu toplumun reçetesi! Bizim eksiğimiz de burada!” şeklinde
methedilen bütüncül yaklaşımlar, romantik bir hassasiyetle örüldüğünde tamamen
bir antiteze, merkeziyetçi-otoriter söylemin yabancısı olmadığı kurallar
silsilesine dönüşebilmektedir.
Âraftakiler tanımlamasıyla bir tereddüdü paylaşıyoruz. Türk
düşüncesi, uzun zamandır kolaylıkla çizilen iyi-kötü tasvirlerin dışında felsefi,
politik ve estetik bağlamını oluşturamadı. Sözde muhalif-aydın figürleri,
gerçekte iktidarın en imtiyazlı rolüne bürünen kimlikleriyle Türkiye’de
alternatif bir düşünsel ortamın önünü açamamışlardır.
1960’lı yıllardan itibaren âraftakiler böylesi bir arayışın
ürünüdür... Denklemin solunda yer alan İdris Küçükömer, Kemal Tahir, Mehmet Ali
Aybar, Hikmet Kıvılcımlı siyasal karşı duruşları, aykırı tezleri ve
projeleriyle sol ortodoksinin gündemini değiştirmeyi başarabilmişlerdir. Sol
düşüncede yeni bir tarih yazımının gerekliliğine inanılmış, şablonculuk terk
edilmeye çalışılmıştır. Denklemin sağında yer alan Nurettin Topçu, Erol Güngör
ve Peyami Safa homojen ve ahenkli bir toplum özlemini de muhafaza ederek sağ
çizginin yeniden doğuş ve inşa beklentilerini güçlendirmişlerdir.
Bu isimleri aynı çatıda toplamamızın sebeplerine gelince; mensup
oldukları cemaatlere eleştirileri, kullandıkları yöntemlerin farklılığı,
Doğu-Batı problemini sürekli gündemde bulundurmaları, düşünsel
alışkanlıklarının klasik Batılı şablonlara uymayışı, tek bir kabın içine
sığdırılamayışları, eylemci ve polemikçi tavırları, yerli duyuşları vb. sonraki
gelenler tarafından anlaşılamamak, deyim yerindeyse onları cennet ile cehennem
arasındaki yerde; ârafta bekletmemize neden oldu. Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemil
Meriç, Oğuz Atay ve Hasan Âli’nin taşıdıkları özgün konumlar için de ayrı bir
parantezin gerekliliğine işaret edelim.
Bu sayıda, denklemin iki ucundaki isimlerle bir dönemin nasıl
düşündüğünü, âraftakilerin nerede birleşip nerede koptuklarını resmî
düşüncelerle olan mesafelerini ve Türk düşünce serüveninde çizdikleri
paradoksları tanımaya çalışacağız.
Taşkın Takış