• Stokta Yok
    Doğu Batı Sayı 46: II. Meşrutiyet - II

Doğu Batı Sayı 46: II. Meşrutiyet - II

  • 150,00 TL
  • 112,50 TL


  • Stok Durumu: Stokta Yok


Etiketler: dergiler

Odile Moreau
Jön Türkler ve Emperyalizme Karşı Direnen Gizli Örgütler

Kemal Karpat
İttihad ve Terakki Cemiyeti 31 Mart 1909 Ayırım Noktası ve Cumhuriyet’e Mirası

Altay Cengizer
Tüm Zamanlar İçin Kayrılan Elem: Eski Avrupa Sona Ererken İmparatorluk İçin Direnen Jön Türkler

Fatih Ünal
II. Meşrutiyet, Ulusçuluk ve Kürt Ayrılıkçı Hareketi

Mehmet Özden
Hürriyet Çağında Milliyetçilik

Mehmet Okur
Tanzimat’tan II. Meşrutiyete Cemiyetler: İllegal Yapıdan Legal Yapıya Geçiş

Baran Hocaoğlu
II. Meşrutiyet’in İlânı Sırasında İki Tarz-ı Siyaset: Merkeziyetçiler ile Âdem-i Merkeziyetçiler Mücadelesi

Bayram Soy
1908 Jön Türk Devrimi’ne İngiltere’nin Yaklaşımı

Nevin Ateş
Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Selanik Nüsha-i Fevkalâdesi Işığında 31 Mart Hadisesi’ne Bir Bakış

Ülkü Gürsoy
II. Meşrutiyet Dönemi Dergileri Üzerine Bir Değerlendirme

Adem Kara
Meşrutiyetin Oluşumunda Aydınların Etkisi

Adem Efe
II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1925) İslâmcıları ve Çağdaşlaşma Görüşleri

Süleyman Güngör
1908 Devrimi ve Mekteb-i Mülkiye

II. MEŞRUTİYET

 

Her tarihsel dönem kendi ruhunu içinde taşır, kısa sayılabilecek bir za­man diliminde olup bitmesine karşılık II. Meşrutiyet zamanın ruhunu yansıtan ve sonraki birçok gelişmeyi derinden etkileyen önemli bir milat sayılır. Tam yüzyıl önce bugünlerde, resmî olarak 24 Temmuz 1908’de Meşrutiyet ikinci defa ilân edildi. Olağanüstü bir ilgiyle karşılanan bu olay bir kırılma ânına tekabül eder. Tarihte ilk kez bir Türk “revolusyon”u meydana gelir. Osmanlıların siyasî dağarcığına “liberté, égalité, fratarnité” sloganları kısıtlı da olsa yerleşir. Kanun-i Esasî yürür­lüğe konur. İmparatorluğa serbestî gelmiştir. Adalet ve Hürriyet’i tem­sil eden kadınlar istibdadın zincirlerini kıracak şekilde dönemin ilüstrasyonlarında resmedilir. Avrupa basını, Jön Türklerin yurtiçi ve yurtdışında uzun muhalefetleri sonucunda, iktidara karşı verdikleri derin mücadelenin ardından Sultan Abdülhamid’in Jön Türklere karşı dirayeti­nin artık kırıldığını, bağımsızlık talep eden farklı etnik grupların yanında ilk defa Müslüman Türklerin de bu geniş özgürlük halkasına katıldığını yazar. Tevfik Fikret, Meşrutiyet’in ilân edildiği gün kaleme aldığı şiirinde sis perdelerinin dağıldığını, karanlık günlerin nihayet geride kaldığını haykırır: Doğacaktın…Bu kalbimizde saklı, / Pek gizli ve renksiz bir ümî­din /Pek belirsiz bir parıltısıydı…Nihayet ufuk açıldı, sen doğdun /Bütün gösterişinle, şimdi bütün gökler / Seni alkışlıyor, şimdi bütün gözler sende, senin sevincinle parlıyor her yer.

        Gelen hürriyet ile başta İstanbul olmak üzere birçok ilde bir bayram havası eser, her tarafa yazılar, bayraklar asılır. Sansürün kalkışıyla Bâb-ı Âlî’de bir yayın furyası başlar. Sayısız dergi ve gazete peşpeşe yayımla­nır. Bâb-ı Âlî hiçbir dönemde böyle bir renkliliğe tanık olmamıştır. Türk­çülük, İslâmcılık, Batıcılık gibi her biri Osmanlı’nın çözülüşüne çare ara­yan düşünce akımları doğar. Eğilimler farklı olsa da çıkış noktası itiba­riyle birçok Osmanlı aydınının “vicdan”ında benzer sesler yankılanır. Mil­liyetçilik hâkim ve güçlü bir temadır. Dönemin neşriyatındaki dil ve üs­lup, fikirlerin ifade edilişindeki zenginlik ve bağlı kalınan idealler günü­müzün bir hayli ilerisindedir. Ya da günümüzde bu dönem üzerine ka­leme alınan fantastik tarih yazıları ve ‘tarihsel roman’lar zamanın ruhunu kavramaktan oldukça uzaktır. Halbuki basın aracılığıyla kamuoyunu şe­killendiren anlayışın ilk defa hangi koşullar altında nasıl meydana geldi­ğini anlamak bugünkü kan kaybını öğrenmek açısından faydalı olabilir.

        İlk defa II. Meşrutiyet döneminde Batı üzerinde ciddiyetle düşünülür. Önemli çeviriler yapılır. Özellikle toplumcu ve dayanışmacı felsefeler etkilidir. Latin alfabesi tartışılır, kadın hakları gündeme gelir, “tesettür” meselesinde bugün hangi kelimeler kullanılıyorsa o gün de benzer keli­meler kullanılır. Seçkincilik, bir eğitim modeli olarak resmî kurumlara, okullara yerleşir. Daha sonra Cumhuriyet’i kuran “güzideler”, bu okul­lardan yetişecektir. Bu dönemde ortaya atılan birçok yeni siyasal tezin her ne kadar uygulanma şansı olmasa da, Cumhuriyet’in “kurucu” dedi­ğimiz unsurlarını sonradan etkileyeceği muhakkaktır. Zaten hukuk ve laiklik alanında bu tür bir geleneğinin olmaması düşünülemez. Kaldı ki, Meşrutiyetin de fikrî altyapısı çok daha gerilere uzanır.

        II. Meşrutiyetin yarattığı iyimser hava bir süre sonra kaybolacaktır. Devletin iyice zayıfladığı bir anda İttihad ve Terakki’nin baskıcı yönetimi boşluğu doldurur. Öyle ki çoğu çevrede eski günler aranır olur. (Otoriteyi simgeleyen “İttihadçı” tanımlaması bundan böyle unutulmayacak bir deyim olarak siyasal literatüre yerleşir.)

        Düşünce hayatı, eğitim, hukuk, siyaset ve basın tarihi açısından bu dönemin kendine özgü bir kimliği vardır. Dünyaya bakışın ilk kez ne zaman kökten bir değişime uğradığı sorusu yanıtlandığında ve II. Meşru­tiyetin bu renkli dili çözümlendiğinde Cumhuriyet’in daha sonraki modernleşme projeleri çok daha iyi anlaşılacaktır.

        Dergimiz iki ciltte II. Meşrutiyet’i genel çizgileriyle kısmen ele ala­caktır. Ondan sonraki sayımızda ise II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e bir geçiş yapılacak ve Cumhuriyetçilik sayımız hazırlanacaktır.

 

Taşkın Takış