• Edebiyat Sosyolojisi

Edebiyat Sosyolojisi

  • 150,00 TL
  • 105,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Edebî eseri oluşturan ve açıklayan şey nedir? Yazarın kendisi mi? Dönemin etkileri ve diğer eserler mi? Ulusal edebiyat mı? Ya da okuyucunun beklentileri mi? İşte bu sorulara yanıt vermeye çalışan bu kitap, son yıllarda dikkate değer bir araştırma ve uzmanlık alanı haline gelen edebiyat sosyolojisini konu edinmektedir.

Edebî eserin “içeriden” analizi ile “dışarıdan” analizini sentezlemeye çalışan edebiyat sosyolojisi, edebî eserler ile bu eserlerin üretim şartları arasındaki ilişkileri sosyo-politik ve sosyo-ekonomik açıdan ele aldığı gibi, edebî alanın işleyiş biçimleri ve edebî eserlerin çeşitli çevrelerde ve toplumda nasıl kabul gördüğü açısından da ele alır. Bu amaçla, edebiyat sosyoloğu, metin analizi, mülakatlar ve gözlem gibi nitel yöntemlerin yanısıra, ağ analizi gibi nicel yöntemleri de kullanabilmekte; ulusaşırı perspektifleri de sosyolojik analizine dâhil edebilmektedir.

Edebiyat tarihi ve edebî incelemelerle disiplinlerarası diyalog kuran bu kitap, sanat sosyolojisi, kültür sosyolojisi, sınıf sosyolojisi, cinsiyet ve “ırk” sosyolojisi, meslek sosyolojisi, yayın sosyolojisi, çeviri sosyolojisi, küreselleşme sosyolojisi ve medya sosyolojisi gibi diğer uzmanlık alanları ile edebiyat sosyolojisi arasındaki kesişimleri de ele almaktadır.


  • Yazar: Gisèle Sapiro
  • Kitabın Başlığı: Edebiyat Sosyolojisi
  • Orijinal Başlık: La sociologie de la littérature
  • Çeviren: Ertuğrul Cenk Gürcan [Fransızca]
  • Yayına Hazırlayan: Rüveyda Gürcan
  • Kapak Tasarımı: Nermin Öz
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 248; Sosyoloji Dizisi - 39
  • Basım Bilgileri: 1. Basım / Aralık 2019
  • Sayfa Sayısı: 160
  • ISBN: 978-625-7030-00-7
  • Kapak Resmi: Self-Portrait with Masks, James Ensor, 1899.
  • Boyutları: 13,5 x 21

Giriş


I. Edebiyata İlişkin Teoriler ve Sosyolojik Yaklaşımlar

Toplumsal Olgu Olarak Edebî Olgu

     Edebiyatın Toplumsal Etkileri

     Edebiyat Tarihinin Yasaları

     Dünya Görüşünden Edebî Beğeninin Sosyolojisine

     İletişim Eylemi Olarak Edebiyat

     Yansıma Teorisini Aşmak: Genetik Yapısalcılık Karşısında Kültürel Çalışmalar

İşlevselcilik, Etkileşimcilik ve İlişkisel Yaklaşım

     Alan Teorisi

     Edebî Kurum

     Çoklusistem Teorisi

     Alan, Edebî Kurum ve Çoklusistem

     Sembolik Etkileşimcilik

     Ağlar


II. Eserlerin Toplumsal Üretim Şartları

Edebiyatın Toplumdaki Durumu

     Edebiyatın İdeolojik Kontrolü

     Yazarın Toplumsal Rolü

     Toplumsal Ayrışma ve Entelektüel İşbölümü

     Piyasa Mantığı

Edebiyat Dünyası ve Edebiyat Dünyasının Kurumları

     Yazarların Toplumsal İstihdamı

     Yazarlık Mesleğinin Profesyonel Gelişimi

     Edebî Yaşamın Kurumları

     Edebî Alanın Yapısı ve Çoklu Uyum Analizi

     İlişkilerin Yapısı ve Tanınırlıkların Ölçümü: Ağ Analizi


III. Eserlerin Sosyolojisi

Temsillerden, Yapma Tarzlarına

     Edebiyat ve Toplumsal Temsil(ler)

     Pratik Bilgi Biçimi Olarak Edebiyat

     Biçimlendirme Faaliyeti

     Ekoller, Akımlar, Türler

     Ortodoksi ve Heterodoksi

     Edebiyat ve Kimlik

     Edebiyat ve Ulus

     Sömürge Sonrası Perspektif

Sosyolojik Nesne Olarak Estetik Tekillik

     Edebiyatta Biyografik Yaklaşım

     Simgesel Devrimler

     Yazma Stratejileri ve Yazar Stratejileri

     Yazar Duruşları ve Skenografileri


IV. Kabul Sosyolojisi

Aracılık Makamları

     Kabulün Aşamaları ve Ortaya Koyduğu Meseleler

     Edebiyat Davaları

     Eleştirel Kabul

     Kabulün Eser Üzerindeki Etkileri

     Edebî Eserlerin Ulusaşırı Dolaşımı

     Edebiyat Sosyolojisi için Yeni Bir Konu: Festivaller

Okuma Sosyolojisi

     Okuma Araştırmalarından, Okuyucunun Yörüngelerine

     Matbaanın Kullanımı ve Okuma Pratiklerinin Dönüşümü

     Özdeşleşme Teorisinden Okuma İlgilerine


Sonuç

Kaynakça

Dizin

 

Giriş

 

Edebiyat sosyolojisinin amacı, edebî olguyu toplumsal bir olgu olarak incelemektir. Bu inceleme, iki hususun sorgulanmasını gerektirir: Edebî eserleri üreten, tüketen, yargılayan pek çok kişi ve kurumun dâhil olduğu ‘toplumsal bir fenomen’ olarak edebiyatın; ve toplumsal meselelerin, bir döneme ilişkin temsillerin edebî metinlerdeki yansımasının.

Basit gibi görünen bu önerme pek çok meseleyi gündeme getirir. ‘Referans metni’ olarak tanımlanan şey nedir? Yazarın yayımladığı eser mi? Öyleyse Kafka’nın ölümünden sonra Max Brod tarafından yayımlanan Kafka eserleri ne olacaktır? Ya da bir eserin yazar tarafından yayımlanan muhtelif versiyonları veya elyazmalarında karşımıza çıkan versiyonlar? Eserin oluşu­muna kafa yormak ve Sartre’ın yaptığı gibi, eseri “yaratıcı bir proje”ye dâhil etmek mi gerekir? Ya da okuyuculara ve dönemlere göre değişebilen yorumlara mı kafa yormalıdır?

Gerçekten de, bir “eser”in ya da herhangi bir kültürel üretimin anlamı, yazarın niyetine indirgenemez. Yazar yaptığı şeyi hep farkında olarak yapmadığı gibi, eserin anlamı yazarın elinde olmayan iki etkene bağlıdır: İlkin, bir eserin anlamı, yorumsamacıların iddia ettiği gibi, sadece onun iç kurgusunda yatmaz; ulusal ya da uluslararası bir ihtimaller alanında da yatar ve bu alanın sınırlarını çizen şey de, eserin yayımlandığı ya da tekrar basıldığı an itibarıyla onu kuşatan dünün ve bugünün bütün simgesel üretimleridir. Böylece bu eşsiz eser, tema açısından, tür açısından, kompozisyon açısından, üslup açısından diğer üretimlere nazaran tanımlanır. Çağdaşları ­tarafından az çok paylaşılabilen (toplumsal gruba göre: sınıf, cinsiyet, ulus, etnik vb.) ve edebî olmayan metinlerde de bulunabilen toplumsal dünya temsilleri taşır. Ki bu da, daha özel olarak ilgile­neceğimiz bir meseleye götürür bizi: Uygun bağlam nedir? Sartre’ın Flaubert çalışmasında tercih ettiği gibi, yazarın özel biyografisi midir? Marksist kuramcıların odaklandığı gibi, toplumsal kökeni ya da toplumsal aidiyet sınıfı mıdır? Hitap ettiği kitlenin toplumsal karakteristikleri midir? O ülkenin edebî tarihinin kurucusu durumundaki ulusal edebiyat mıdır? Dünya Edebiyatı mıdır (Goethe’nin Weltliteratur’ü)? Kültürel Çalışmaların kurucularının önerdiği gibi, eserlerin toplumsal üretim ve dolaşım şartları mıdır? Veya Cassirer’den Panofsky’ye kadar uzanan Yeni Kantçı geleneği izleyerek, eserin dâhil olduğu kültürün algı kategorileri midir?

İkinci etken, bir esere ilişkin sahiplenmeler ve kullanımlar­la, esere atfedilen anlamla ve esere eklemlenme çabalarıyla ilgilidir. Bu kabul süreçleri de edebî üretimin tarihine dâhildir. İlkin, bir eserin kabulü onun toplumsal anlamı üzerinde etkilere sahip olduğu gibi, simgesel değerler hiyerarşisindeki konumu üzerinde de etkilere sahiptir. Eserin eleştirel kabulünden, kitapçılardaki dağıtımına (kitapçı rafları, en çok satanlar listeleri vb.) kadar uzanan bir kabuldür bu. İkinci olarak eser, yazarın hayatı boyunca üzerinde çoğu kez etkiye sahip olur; bu kabulün neden olduğu tepkilere ve beklentilere göre yazar, ­“yaratıcı projesi” üzerinde değişiklikler ya da uyarlamalar yapmaya götürülebilir. Üçüncü olarak, geçmiş eserlere ya da diğer kültürlerden gelen eserlere ilişkin (yeniden) sahiplenmeler, edebî ihtimaller alanının yeniden üretimine ya da yenilenmesine dönük mekanizmaların tam kalbinde yer alırlar. Sürrealistlerin, dönemin yazarları karşısında Lautréamont’u tekrar gün yüzüne çıkarmaları; Fransa’da, 19. yüzyılın klasik roman biçimleri karşısında Dos Passos’ın ya da Faulkner’ın Sartre tarafından meşrulaştırılması; yeni romanın, angaje edebiyat karşısında Flaubert’i sahiplenmesi, bu (yeniden) sahiplenmelerin edebiyat tarihindeki rolünü ortaya koymak için kâfi örneklerdir.

Birçok uzmanlık alanında (örneğin hukuk sosyolojisinde) olduğu gibi, edebiyat sosyolojisi de iki disiplin arasında gidip gelir. Ayrıca sosyoloji ve edebiyat incelemeleri arasında cereyan eden uzun bir gerilimler ve sürtüşmeler tarihinden de mustariptir. Bir disiplin olarak sosyoloji, 19. yüzyılın sonunda hüküm sürmüş hümanist kültürden koparak oluşmuşken, edebiyat incelemeleri de edebiyata ilişkin her tür “determinist” yaklaşıma günümüzde direnmektedir (bu iki disiplin arasındaki “yanlış anlamalar” hakkında bkz. Meizoz [2004, s. 17]). Gerçekten de, edebiyat sosyolojisinin, nesneleştirmeye karşı sergilenen direnci yenmesi gerekmiştir ki bu, ‘edebî eserlerin belirlenmemiş ve benzersiz oldukları’ inancından kaynaklanan bir dirençtir. Edebiyatçılar için aşırı “sosyolojik”, sosyologlar içinse aşırı “edebî” görülen, bazı ülkelerde edebiyata bazı ülkelerdeyse sosyolojiye dâhil edilen edebiyat sosyolojisi, yarım yüzyıldan beri bu alanda üretilen çalışmaların zenginliğiyle tezat oluşturan bir ‘kurumsallaşma eksikliği’nden mustarip olmuştur. Edebiyat ile sosyoloji arasındaki diyalog, disipliner kasılmaların ötesine uzanma eğiliminde olup, gelecek vaat eden işbirliklerinin taşlarını döşemektedir (bkz. Desan ve diğ. [1988]; Baudorre, Rabaté ve Viart [2007]); ve okumakta olduğunuz bu çalışma da, bu tür bir işbirliğini desteklemek için kaleme alınmıştır.

Daha önce kaleme alınan nitelikli sentezlere (Dirkx, 2000; Aron ve Viala, 2006) nazaran, bu çalışmada amaçlanan şey, edebiyat sosyolojisinde tam bir gelişme içerisindeki araştırmala­rın mevcut durumunun bir bilançosunu sunmaktır. Ve bu, sosyolojik ve metodolojik açılar vurgulanarak (çoklu uyum analizi ve ağ analizi gibi nicel yöntemler de dikkate alınarak) yapılacaktır. Ama ayrıca, sanat sosyolojisi, kültür sosyolojisi, medya sosyolojisi, yayın sosyolojisi, çeviri sosyolojisi, meslek sosyolojisi, toplumsal ilişkiler (sınıf, cinsiyet ve “ırk”) sosyolojisi, küreselleşme sosyolojisi gibi sosyolojilerin problemleriyle kesişmeler de vurgulanacaktır. Tüm bunlara yeni ışık tutabilecek bir sosyolojidir bu. Edebiyat tarihçileriyle daimi ilişkiyi gösteren [Lyon-Caen ve Ribard, 2010] bu bilanço, toplumsal cinsiyet ve postkolonyal çalışmalarla kesişen perspektiflere de işaret etmektedir [Write Back] ve Frankofon alanla da sınırlı değildir (her ne kadar, edebiyat sosyolojisinin en canlı olduğu alan Frankofon alan ol­sa da).

Kitabın ilk bölümü, bu uzmanlığın tarihini ve ona en çok damga vurmuş kuramları, özellikle eserlerin iç analizi ile dış analizi arasındaki yarılmayı aşmaya çalışmış olan kuramları resmetmektedir. Bu açıdan bakıldığında edebî olguya sosyolo­jik yaklaşım, eserler ile eserlerin toplumsal üretim şartları arasın­daki aracılıkların [médiations] incelenmesi olarak düşünü­lür. Bu aracılıklar, kitabın izleyen bölümlerinde incelenen araştırma eksenlerini oluşturan üç düzeyde yer alır: İlk olarak eserlerin maddi üretim şartları ve edebiyat dünyasının işleyiş biçimi; ikinci olarak eserlerin sosyolojisi (taşıdıkları temsillerden, yazarları tarafından üretilme biçimlerine kadar); üçüncü olarak eserlerin kabul ve sahiplenilme şartları ve kullanımları.

Bu üç bölümün her birinde, ampirik araştırmalardan ­gelen örneklere dayanılarak, bu problemlerin değerlendirilmesi için kullanılan yöntemler de ele alınacaktır. Sosyolojik yaklaşım edebî olgunun kavranması için kullanılan geleneksel nitel yöntemleri (belge analizi, eserlerin ve/veya eleştirilerin içerik analizi), bireysel yörüngelere ilişkin incelemeleri (ama biyografiden farklı incelemelerdir bunlar) ve çağdaş bir konu söz konusuysa eğer, mülâkatları ve etnografik gözlemi de ekler. Ama sosyolojik yaklaşımın kelimenin tam anlamıyla ‘edebî’ yaklaşımlardan farklılaşmasını sağlayan şey, bilhassa, nicel yöntemleri de kullanmasıdır. Gerçekten de, edebiyatı ‘eşsiz yaratıcı eylem’ olarak betimleyen ortak tasvire rağmen, edebiyatın üretim ve kabul süreçlerinde nicelleştirilebilir ya da ölçülebilir yönler de eksik değildir: Yazarların ve kamunun toplumsal özellikleri, yayın tipleri, maddi destekler, türler, ilişki ağları vb. İster bir grup ya­zarın prosopografisi (kolektif biyografisi), ister ağ analizi, ister sözölçüm [lexicométrique] analizi, isterse de okumaya ilişkin araştırmalar olsun; nicel yaklaşımlar belli bir toplumsal yapılanmadaki edebî yörüngelerin, eserlerin ya da okuma deneyimlerinin indirgenemez görünen bazı özelliklerini aydınlatırlar (daha ince niteliksel analizlerle eklemlenmeleri şartıyla). Nihayet, eserlerin (özellikle çeviri ama ayrıca taklit yoluyla) ulusaşırı dolaşımına ve göç yörüngelerine (sürgün durumlarının edebî üretim üzerindeki etkilerine) ilişkin incelemelerle birlikte, edebiyat tarihinin gayrimillileşmesinin açtığı perspektifleri de değerlendireceğiz.

 

Gisèle Sapiro

Fransız sosyolog. 22 Haziran 1965’te Neuilly-sur-Seine’de doğdu. Tel Aviv Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat Felsefe çalışmaları yaptı. Gisèle Sapiro, Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nde (CNRS) ve Sosyal Bilimler Yüksek Okulu’nda (EHESS) araştırma direktörü olarak görev yapmaktadır. Edebiyat sosyolojisi alanında uzman olan ve Yazarların Savaşı, 1940-1953 (Fayard, 1999; 2. basım 2006) ile Yazarın Sorumluluğu. Fransa’da Edebiyat, Hukuk ve Ahlak, 19.-21. Yüzyıl (Seuil, 2011) adlı eserlerde imzası bulunan Sapiro, CNRS bünyesinde yayımlanan “kültür ve toplum” koleksiyonunun da yöneticiliğini üstlenmiştir.

 

Ertuğrul Cenk Gürcan

Siyaset bilimci Ertuğrul Cenk Gürcan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunudur. Sosyoloji, siyaset bilimi, siyaset felsefesi ve insan hakları alanında çeşitli telif ve tercüme eserleri bulunan Gürcan, halen çevirmen ve bağımsız sosyal bilimci olarak çalışmalarını sürdürmektedir.