İlkin Marcel Mauss’un ortaya atmış olduğu “potlaç, armağan, mana” kavramları üzerinden yapılan sosyolojik ve antropolojik tartışmalar bu kitabın konusunu oluşturuyor. Mauss’un yanısıra Marx, Weber, Durkheim, Lévi-Strauss, Bataille, Dumézil ve Derrida’nın görüşleri etrafında, eski çağlarda ve modern dönemde müşterek yaşamda bağlılıkları ve dayanışmayı sağlayan en temel ilişki biçimlerinin toplumların ve insanların şekillenmesindeki rolü üzerinde duruluyor.
Yıkım ve harcama sayesinde eski atalara hediyeler ve kurbanlar sunma; tüm bunlar tanrılara bahşedilen armağanlardır. Ama tanrılar da insanlara bunun karşısında armağanlar sunmaktadırlar: İyi yaşama ve sağlık. Değişimin ilk ilkesi harcamadır. Kaybedenin kapitalist dünyadaki buhranı yerine, kaybetmeyenin buhranı söz konusudur burada. Çünkü Şeylerin ruhu olduğuna dair inanç, ilkellerde olan bir şey... Makro-kozmos ile mikro-kozmos arasında armağan insanı hem doğanın hem de evrenin bir parçası haline getirebiliyor, bu şekilde de insanlar, tanrılar ve şeyler arasında bir bağ kurarak toplumsal maddi ve manevi ilişkileri belirleyebiliyor. Böylece Armağan, tanrılara verildiğinde kurban oluyor, insanlara verildiğinde potlaç oluyor. Belki modern öncesi dönemde doğayı ve kozmosu muhteşem kılan da budur.
Şu halde Potlaç, tasarruf ilkesinin tam karşıtı gibi gözükmekte ve Weber’in “Protestan ahlâkının kapitalist zihniyeti”nin kurucu ilkesinin karşısına başka bir ahlâk modeli olarak çıkmaktadır. Ticaret ekonomisinde, değişim süreci elde etme mantığına dayandığı ve zenginliklerin sabitliği ilkesi geçerli olduğu halde, potlaç ekonomisinde geçerli olan elde etme mantığında zenginlik sabit olmaktan uzaktır. Çünkü potlaç statünün korunması için harcama yapmak ve zenginliği kaybetmek, tükenmek ve tüketmek üzerine kuruludur.
- Yazar: Ali Akay
- Kitabın Başlığı: Armağan
- Yayına Hazırlayan: Ufuk Coşkun
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 149; Antropoloji Dizisi - 8
- Basım Bilgileri: 2. Basım: Mayıs 2016 (1. Basım: Bağlam Yayıncılık, 1999)
- Sayfa Sayısı: 156
- ISBN: 978-605-9328-10-4
- Boyutları: 14 x 21
İkinci Bakıya Önsöz
Önsöz
Sunuş
Lânetli Pay: Potlaç
Harcama (Armağan) Ekonomisi
Lüks Ekonomisi ve Kapitalizm
Emek Zamanı
I. Bölüm
Din ve Büyü
Armağan Verme
Bataille ve Potlaç
Önce ve Sonra Meselesi
Harcama ve Kriz
Derrida ve Zamanı Vermek
II. Bölüm
Arada Olma Hali
Dizin
İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ
1999
yılında başlayan ve 2000 yılında da devam eden derslerden oluşan Armağan
kitabı dönemin ekonomik kriziyle alâkalı bir şekilde düşünülerek tasarlanmış
bir kitaptı. Bugün krizin boyutlarının katbekat arttığı bir dönem yaşamaktayız.
Bir yandan Batı dünyası ile Doğu dünyası arasındaki epistemolojik ve ontolojik
kopuşun yaşanmasıyla oluşan zihniyet dünyasının içindeyiz, diğer yandan ise savaş
ekonomisi, şiddetten kaçan büyük göçlerin ve mülteci sorunlarının her yerde
yaşanmakta olduğu bir dünyadayız. Yardım ve alışveriş, mübadele kısıtlamalar
içinde devam etmekte. Sınırları geçmeye çalışanlara uygulanan vahşet, devlet
güçlerinin vahşeti Avrupa’yı kasıp kavurmakta. Polis copları, gazlar, çelme
takan gazeteciler, taranan kahveler, öldürülen insanlar, hamile kadınlar ve
bebekler; şehirler sürekli tehdit altında, yıkılmakta, yok edilmekte; bir
vahşet kol gezmekte dünyada. Bir de her yerde “iç savaş” halleri armağan
dünyasının dışına itmekte insanları. Savaş arkaik kabile toplumlarında belli
sayıda insan öldüğünde durmaktaydı. Clastres bunu bize Amerikalı yerlilerde
göstermekteydi. Konuşma, antlaşma, kız verip alma, Lévi-Strauss’un söylediği şekliyle
“kadın mübadelesi ve dolaşımı” yıkım ve yok etme psikolojisine bırakılmış hale
gelmekte. Hangi iktidar bu kadar yönetmek imkânlarından çıkabilir? Nasıl bu
kadar idare edilemez bir dünyaya gelinir? İç savaş armağan ekonomisini yok
etmekte; ama başka dayanışmalar, başka uluslararası ilişkiler, yardımlaşmalar
ve armağan ilişkileri doğmakta dünyamızda. Kaçanlara yardım, sınırları
geçmeleri için; toprağa yardım, yok olmasın diye; doğaya yardım düşüncesi, doğa
ile alışverişimiz bitmesin, ekosistem bizi terk etmesin diye. Bu nedenle yeni
direnme biçimleri doğmakta, uluslararası ağlardan. Tarih bir “zamanlar-arası
tarih” olarak okunmaya, zamanların arasındaki zamanın içine kıvrılarak
bakılmaya başlanmakta, zamanı yavaşlatarak…
Mültecilere yardım bir “armağan” biçimi olarak ele alınmaya da
devam ediliyor diğer yandan. Büyük bir yardım ve armağan örgütlenmesi
yaşanmakta her yerde ve bilhassa da Türkiye’de. Bu denli bir hareketlilik her
yerde yardımseverliği ön plana çıkarıyor. Her gün Suriye ve Irak’taki savaş
durumu giderek kötüleştikçe, uluslararası alanda yeni dengeler söz konusu
olmaya başladı. Bu hareketli ve şiddet dolu dünyada yaşamaya ve hayatta kalmaya
çalışan insanlara yardım elini uzatan birçok organizasyon da mevcut. Yardımseverlik
ile Potlach’ın aynı şey
olmadığını vurgulamak gerekir herhalde; ancak bir karşılıklılık ilişkisi olarak
armağan ilişkisi bir ruh alıp vermek olarak algılandığı vakit, burada bir ruh
ile “üşüyen bir ruh” arasındaki karşılıklılık ilişkisi gündeme gelir mi? Bu
soruyu sormak en azından mümkündür.
Marcel Mauss bu anlamda menfaatler arası
bir ilişkiden bahsetmekte değil midir? Bu total bir ilişkidir; hem sosyal
alanı, hem ekonomik alanı, hem hukuk alanını ilgilendirmektedir. Bu sadece
ürünlerin bir alışverişi değildir, ruhların da bir mübadelesidir. Mübadele
insanlar arasındadır, ama bunlar değişik kabile mensupları arasındadır.
Klanlar, aileler ve aşiretler arası ilişkilerdir. Hem de şeflerinin arasındaki
özel ilişkilerdir. Chinook yerlileri kabilesinde Mauss’un incelediği Potlach’tır. Öyle bir total
menfaat ilişkisidir ki, her kabileyi ve şeflerini hukuki bir şekilde yapılan
bir sözleşmeyle bağlar. Sahip oldukları ve ürettikleri her şey bu ilişkiye
bağlı olduğu kabul edilmektedir. Bir anlamda şefler arasındaki ilişkilerin
bağlayıcılığı kabile içinde bir hâkim aristokrasi ilişkisi kurmak için ehven
bir zemin hazırlayabilmektedir.
Maorilere ait olarak kullanılan kavram içinde “ruhlar ilişkisi”
vardır. Buna kitapta anlatıldığı gibi hau adı verilmektedir. Yani
armağan olarak verilen sabit bir nesne gibi kabul edilememektedir. İkili bir
anlam ortaya çıkmaktadır. Nesnenin ruhu dolaşıp, yerine, ilk çıktığı yere
gelmekle yükümlüdür. Hareket halinde olup, kökene dönmek zorundadır. İlk ortaya
çıkan yani ilk verilen sahibine dönmek zorundadır, yoksa lanet ortaya
çıkabilecektir. Bu bazen bir nesne, bazen bir çocuk veya bazen bir kadın
dolaşımına ait olarak işleyebilir. Bunlar ritüellerdir. Alınan bir armağanın
ruhunu aldıktan sonra geldiği yere geri verme zorunluluğu olduğundan
karşılıklılık ilişkisine bağlı olarak çalışmaktadır.
Bu şekilde bakıldığında bir armağan veya başka bir deyişle
söylersek bir “yardım” nasıl geri dönebilecektir? Bir ruh ilişkisi burada
mevcut olabilir mi? Belki olabilir. Ama aslında mültecilere yapılan yardım,
anonim bir yardım olarak karşılıklılığı içermekte midir? Yardım o halde ruhlar
arası bir alışverişi içerebilmekte midir? Yoksa yardım veya zekât gibi bir ruh
temizleme ilişkisi daha çok başka bir dinî anlamı mı içermektedir? Armağan
ilişkisinde olmazsa olmaz bir anlamda “vermek” lazımdır. Vermek armağanın bir
şartı olarak durmaktadır. Ama bunun yanında daha doğrusu karşılığında başka bir
menfaat ilişkisi yatmaktadır: verilenin geri verilme zorunluluğu söz konusudur;
oysa yardım ilişkisinde bu geri verme zorunluluğu sadece verme ilişkisine
dönüşmüştür. Yani yardım edildiğinde bu yardıma karşılık geri gidecek olan bir
borçlanma vardır ve bu ilişki yok edilmiştir. Borçlanma karşılıklılık
ilişkisinde söz konusu edilmektedir; ama yardım karşılıksız bir yardım olarak
armağan kavramının dışında durmaktadır. Ancak burada başka bir ilişki ortaya
çıkmaktadır sanki? Karşılıksız vermek. Zamanını vermek gibi karşılık ilişkisi
yani borç ilişkisi olmaksızın vermek. Bu armağan kavramının sınırlarını
zorlayan bir hareket olarak durmaktadır. Potlach dinîdir ve sosyaldir de.
Ancak dolaşım içinde gerçekleşecek bir dinî ritüel ve bir borç meselesi, burada
devreye girer. Mauss için bu total ilişkiler en
başından en sonuna kadar sosyal ilişkilerdir. Bu anlamda baktığımızda bir homo
œconomicus söz konusudur; halbuki yardım kavramında ne karşılıklılık ne de
ekonomik bir birey davranışı mevcut olmaktadır. Bataille’ın vurguladığı gibi
“harcama” total bir ilişki olarak durmaktadır; ama zengin bir adam servetinden
ne kadarını harcayabilecektir? İş adamlarının 1970’li yıllarda da yapıldığı
gibi artık ürünlerini harcayarak yardım etmek yerine ürünleri yakarak bir
“harcama” gerçekleştirmektedirler. Harcama irrasyonel olmalıdır; ama bu tip bir
harcama söz konusu olduğu vakit ekonomik bir rasyonaliteye bağlı kalınmakta ve
irrasyonel gibi duran yardım ilişkisi bir tarafa bırakılmakta değil midir?
Bu anlamda Potlach ve armağan
gibi kavramların her zamandan fazla yaşandığı bir toplumsal ilişkiler dönemi
içinde olduğumuzun bilincindeyiz. Mauss da, neticede, bir kooperasyon
(ortaklık veya yardım) ilişkisi için bu armağan kavramını düşünmüş değil midir?
Bugünün ekonomik kriz şartlarında, savaş veya iç savaş durumlarındaki
ülkelerini terk etmek zorunda kalanların ihtiyaçları olan yardım da bu anlamda
bir armağan ilişkisi olarak görülemez mi?
İstanbul,
10 Şubat 2016
Ali Akay
Paris’te 1976-1990 yılları arasında Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilim okudu. 1986 yılında “Türklerde Devletçi İktidarın Oluşumu” adlı doktora tezini savundu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesidir. Sergi küratörlüğü yapmaktadır. Sanat, sosyoloji ve çağdaş sanatı birleştiren yazılar ve kitaplar yazmaktadır. Paris VIII , İNHA üniversitelerinde Paris’te, Humboldt Üniversitesinde Berlin’de dersler vermiştir. Paris Jeu de Paume Müzesinde 2009-2010 yılı boyunca seminerler yapmıştır. Toplumbilim (1992-2011) ve Plato Çağdaş Sanat Dergisi (2005-2007) dergilerinin kurucusudur. Son olarak da Teorik Bakış dergisinin kurucusudur. Yazıları ve ortak yazarlı kitapları birçok dilde yayımlanmıştır.