Dünya ülkeleri arasında Japonya’nın diğer toplumlara benzemeyen farklı ve şaşırtıcı kimliği varlığını hep korumuştur. Batılı bir toplumun dış görünümüne sahip, bilim ve teknikten en üst düzeyde yararlanabilmiş ama aynı zamanda yüzlerce yıldır geleneklerinden kesinlikle taviz vermeyen bir ülkenin başarısını anlatıyor bu eser.
Eski Japonya’nın görkemi ve güzelliğini neye borçlu olduğunu öğrendiğimizde niteliğinden bir şey yitirmediği fark ediliyor. Japonların geleneksel iyilik anlayışı ve davranışlarındaki zarafet büyüsünü sürdürmeye devam ediyor, çünkü bin yıl boyunca samuray geleneği ve kılıç tehdidiyle aşama aşama gelişip olgunlaşan bir kültür ve zihniyet farklılığı canlılığını sürdürüyor.
Bu metin, yaşamın her alanında binlerce yıllık Japon tarihinin bir özetini sunarken Japon kültürünün gizemli yanlarını da ortaya koyuyor. Japonların dürüstlüğe ve içtenliğe dayanan dünyaya bakışları, dinlerin katı kurallarından çok daha fazla bir tutarlılık arz ediyor. Aynı zamanda Buddhizm ve Şintoizm, Japon aile yapısı, toplumsal ilişkiler ve eğitim sistemi kitapta ayrıntısıyla ele alınıyor.
Japonya’yı, kendi ismini değiştirecek kadar çok seven ve buraya tüm
yaşamını adayan bir Avrupalı tarafından kaleme alınan çalışma, ülkeyi içeriden
bir bakışla resmediyor.
- Yazar: Lafcaido Hearn
- Kitabın Başlığı: Japonya
- Orijinal Başlık: Le Japon
- Çeviren: Oğuz Adanır [Fransızca]
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 157; Tarih Dizisi - 18
- Basım Bilgileri: 2. Basım, Eylül 2022 (1. Basım, Eylül 2016)
- Sayfa Sayısı: 346
- ISBN: 978-605-9328-18-0
- Kapak Resmi: Utawaga Kuniyoshi, Kumagaya: Kojirô Naoie, 1852.
- Boyutları: 13,5 x 21
Çevirmenin Önsözü
Bazı Güçlükler
Çekici ve Tuhaf Japonya
İlkel Din Anlayışı
Ailenin/Ocağın Dini
Japon Ailesi
Topluluk/Cemaat Kültü
Şintoizmin Gelişmesi
Tapınma ve Arınma
Ölülerin Koyduğu Kurallar
Buddhizmin Japonya’ya Girmesi
Üst Düzey Buddhizm Öğretisi
Toplumsal Örgütlenme
Askerî Zorbalık
Bağlılık Dini
Cizvit Tehlikesi
Feodal Düzen
Şinto Rönesansı
Kalıntılar
Modern (Resmî) Zorbalık
Resmî Eğitim
Sanayileşme Denilen Tehlike
Japonya ile İlgili Çeşitli Düşünceler
Herbert Spencer’ın Japonlara Yazdığı Mektup
Kaynakça
Çevirmenin Önsözü
Patrick Lafcadio Hearn ya da Koizumi Yakumo sıradışı bir yaşam
öyküsüne sahip, 1850-1904 yılları arasında yaşamış sıradışı bir yazar, sözcüğün
gerçek anlamında özgür beyne sahip bir aydındır. İrlandalı asker bir baba,
Lefkada (Yunanistan) adasında yaşayan bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen
Hearn yaşamının ilk otuz, otuz beş yılını inişli çıkışlı bir yaşam sürdürdüğü
İrlanda, İngiltere ve ABD’de geçirdikten sonra Uzakdoğu’ya göç etmiştir.
Japonya’ya yerleşen ve bir Japon kadına âşık olan yazar bir başka gezegende
yaşadıklarını düşündüğü bu insanları yakından tanımak ve tanıtmak amacıyla
muazzam bir çaba harcamıştır. 1890’lı yıllardan başlayarak Japonya’yı Avrupa ve
Amerika’ya derinlemesine tanıtan gelmiş geçmiş belki de en önemli metinlerden
bazılarını yazmıştır.
Asıl başlığı “Japonya’yı Bir Yorumlama
Denemesi” olan bu metin 1904 yılında yayımlandıktan sonra çok geniş bir okuyucu
kitlesi bulmuş ve günümüze kadar Japonya’yı dünyaya tanıtan en önemli ve ilginç
metinlerden biri olmayı sürdürmüştür. Japonya hakkında birçok metin yazan ve
Japon kültürünü dünyaya tanıtmak amacıyla özellikle gizemli Japon masallarını
İngilizceye çeviren, yeniden düzenleyen Hearn’ün bu metinleri yalnızca Japon
sineması değil aynı zamanda son dönem Hollywood sinemasının da ilgi
odaklarından biri haline gelmiştir.
Japonya’yı ismini ve soyadını değiştirecek
kadar çok seven bu Avrupalı, Japon kültür-zihniyet, inanç ve ülke tarihini,
toplumsal yapısını olabildiğince nesnel ve sağduyudan uzaklaşmadan herkesin
anlayabileceği bir dille aktarmıştır.
Bu metin, yaşamın her alanında binlerce yıllık
Japon tarihinin çok kısa bir özetini sunarken aynı zamanda Japon
kültürünün-düşünce yapısının tüm gizemli yanlarını ayrıntılı bir şekilde ortaya
koymaktadır. Özellikle akılcı düşünceye boyun eğen bir kültür-düşünce yapısına
sahip insanların Japonların binlerce yıl öncesinden neredeyse 20. yüzyıla kadar
sürdürdükleri büyüleyici bir yaşam biçimi karşısındaki şaşkınlığını tüm
içtenliğiyle yansıtmaktadır.
Ancak yazar yalnızca Japonya’nın geçmişiyle
değil, içinde yaşadığı mevcut durumla da ilgilenmiştir. Metin boyunca Fustel de
Coulanges’ın Antik Uygarlık’ında sözünü ettiği antik Yunan ve Roma
uygarlıklarıyla Japon uygarlığını karşılaştıran yazar, Modernleşmeye çalışan
bir Japonya’nın binlerce yıllık alışkanlıklarından neden kolay kolay
kurtulamadığını da göstermektedir.
19. yüzyılın sonuna doğru Avrupa ve Amerikan
istilası tehditleri karşısında düşmana kendi silahlarıyla yanıt verilmesi
gerektiğini kavrayan Japonya, Modernleşmeye karar verip eğitim ve bilimsel
araştırma düzenini, toplumsal, politik ve ekonomik yaşantısını Batılılaştırma
kararı alır. Bu sürecin yaklaşık otuz yıllık bölümüne tanık olan Hearn,
Japonya’nın modernleşme sürecinde özellikle zihinsel-kültürel açıdan ne kadar
zorlandığını göstermeye çalışır.
Dolayısıyla bu metin özellikle günümüz
Japonya’sını anlama konusunda temel bir çalışma olarak nitelendirilebilir. Zira
Japonya’nın yaklaşık yüzyıllık bir süre içinde nereden nereye geldiğini
görmemizi kolaylaştırıyor. Hearn, otuz yıl gibi kısa bir süre içinde
Japonya’nın Avrupalı toplumların yüzlerce yılda yaptığı işi hangi toplumsal
düşünce yapısı ve nasıl bir kolektif disiplin anlayışına boyun eğerek
başardığını açıklıyor. 1970’lerden sonra dünyanın dört büyük ekonomik, bilimsel
ve teknolojik gücünden biri haline gelen bir Japonya’nın bunu hangi
tarihsel-toplumsal-kültürel-ahlâki altyapıya borçlu olduğunu ve bu altyapıda ne
türden radikal değişiklikler yapmaya zorlandığını görüyoruz. Değişmeyi yadsıyan
bir Japonya’nın yok olmaya mahkûm olacağını belirten yazar, bugünün
Japonya’sını görseydi hiç kuşkusuz sözünü dinleyen çocuklarının elde ettiği
başarıya sevinen bir baba kadar çok sevinirdi. Aslında onun Japonya’ya olan
inancı zaten bu konuda hiç kuşku duymadığını gösteriyor.
Türkiye’nin de yaklaşık aynı tarihlerde benzer
bir değişim sürecinden geçmesi okuyucuya bir karşılaştırma olanağı tanıyor.
Japonya hızla dünya ekonomisi, bilim ve teknoloji anlayışını belirleyen
ülkelerden biri haline gelirken Türkiye’nin bu konularda görece neden
geciktiğini anlayabiliyoruz.
Son olarak daha önce Çin Uygarlığı (Eugène
Simon) başlığını taşıyan çevirimizde belirttiğimiz gibi Japon kültür-düşünce
yapısı tarihinin de M. Mauss’un “Armağan Kültürü” kuramı çerçevesinde
okunabileceğini düşünüyoruz. Günümüzde giderek eski etki ve önemini yitiren bir
Marksist tarih anlayışının yerini çoktan alması gereken bu kuramsal yaklaşımın
Marx’ın dünya tarihini ekonomik bir tarihe indirgeme eğilimindeki yaklaşımıyla
karşılaştırıldığında çok daha zengin ve evrensel niteliklere sahip olduğu, ufuk
açıcı bir kurama benzediği görülmektedir.
İçinde yaşadığımız dünyayı ve ulusların zihniyet-kültür değişikliklerinin kökenlerini anlayabilmemizi sağlayan bu sıradışı metinler bize aynı zamanda özellikle de Uzakdoğu’da ulus-devlet kavramının ne kadar önemli olduğunu ve küresel ekonomi anlayışının bu toplumların zihinsel-kültürel-ahlâki yapılarında çok fazla bir değişikliğe yol açamadığını da gösteriyor.
İzmir, Şubat 2016
Oğuz Adanır
Lafcadio Hearn (1850-1904)
İrlandalı bir cerrah subay ile Lefkada adasında yaşayan Yunanlı
bir anneden doğan Patrick Lafcadio Hearn sırasıyla İrlanda, Londra ve Paris’ten
sonra 19 yaşında ABD’ye giderek önce New York sonra Cincinatti’ye yerleşir.
Siyahi (melez) bir genç kadınla yasa dışı evlilik yapar, boşanır. İki yıl
Martinique adasında Harper’s Monthly için çalışır. O sırada Japon kültürünü
keşfeder. Japonya’da elçilik yapan bir dostunun daveti üzerine 1890 yılında
Yokohama’ya gider. Bir Samuray’ın kızı olan Koizumi Setsuko ile evlenir ve çok
zor bir iş olan Japon vatandaşı olmayı başarır. Kısa sayılabilecek yaşamına
yaklaşık yirmisi Japonya tarihi, kültürü, zihniyetiyle ilgili otuza yakın kitap
sığdırır. Japon insanını ve kültürünü özellikle Avrupa ve ABD’ye olabilecek en
doğru ve nitelikli bir şekilde tanıtır. Japonya ile ilgili bu çalışmalarının
büyük bir kısmı onlarca kez basılır ve bugün hâlâ basılmaya devam ediyor.
Geleneksel Japon hayalet hikâyelerini Batılıların anlayabileceği bir şekilde
derler ve yayımlanmasını sağlar. Hollywood bunların bazılarıyla ilgilenip film
yapar. Yaşamı başlı başına birkaç ciltlik roman olabilecek bu ilginç kişilik
1904 yılında Tokyo’da kalp krizi geçirerek yaşama veda eder ve Buddhist
âdetlere uygun bir şekilde gömülür.