Mısır Mucizesi
- 270,00 TL
-
189,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Bilgeliğin en önemli merkezlerinden biri olan Antik Mısır dünyası tarihe, sanata, mimariye ve bilime merak duyan herkesin ilgisini çekmiştir. Esasen bütün Antik Mısır kültürü ve firavunî gelenek, çözümlenmeyi bekleyen birçok gizemin kaynağı olarak da görülmüştür. Dünyadaki sayılı Mısırbilim uzmanlarından Lubicz’in bu yapıtı ezoterizm, hermetizm, hiyeroglifler, sembol ve tasvirler, anlatı ve mitoslar, sayı ve elementler, renkler ve geometrik formlar, harfler, tapınaklar, göksel cisim ve sistemlerle ilgili günümüz insanı için epey şaşırtıcı bilgiler sunuyor. Uzun yıllar bilgi ve verileri bizzat yerinde tespit eden yazar, tüm bunların nasıl yorumlanması gerektiğine dair öncü bir çalışmaya imza atıyor.
Antik Mısır’da Bilgi’nin yeryüzündeki temel varlık amacı ve hedefi olarak Tapınak, salt dinsel bir mabet değil, esasen Mutlak Evrensel Hakikat’in hem yeryüzündeki nihai ve biricik tezahürü hem de izdüşümü, konumu, ikametgâhı ve evidir. İnsan tapınağı inşa ederken, tapınak da kendisini yaratacak bilgeliğe ulaşan insanı bizzat bu yaratım süreci içinde inşa eder, tamama erdirir. Mutlak bilgiye ve dolayısıyla bilgeliğe erişen insan, dünyevi bir bedenden ibaret olmadığını, Evrensel Hakikat’in sayılar, orantılar, formlar, vasıflar ve işlevler suretindeki tecellisi olduğunu bilir: İnsan tapınaktır.
“Eski Mısır dünyasında her şey bir semboldür; yaşamdaki her eylem, her dinî ritüel, her dikilitaş, her anıt, her hiyeroglif, hattâ hiyeroglifin rengi ve yeri, her tasvir, kullanılan her objenin şekli, kısacası her şey Bilgelik Yasası’na riayet eder ki bu yasa her şeyi kendi kozmik doğasının ahenkli alanına yerleştirir.”
- Yazar: René Adolphe Schwaller de Lubicz
- Kitabın Başlığı: Mısır Mucizesi
- Fransızca Özgün Metin: Le miracle égyptien
- Çeviren: Özcan Doğan [Fransızca]
- Yayına Hazırlayanlar: Taşkın Takış - Ufuk Coşkun
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 385; Tarih Dizisi - 54
- Basım Bilgileri: 1. Basım: Nisan 2023
- Sayfa Sayısı: 344
- ISBN: 978-625-8123-41-8
- Boyutları: 13,5 x 21
- Kapak Resmi: Nübye’deki Mısır eserlerini gösteren çeşitli illüstrasyonlar (Jean-François Champollion).
Çevirenin Sözü
Takdim
Önsöz
BİRİNCİ KISIM
Giriş
I. Tapınak Üzerine
Çalışanların Bilmesi Gereken Kavramlar
II. Yaşam Evi
III. Sırat Köprüsü
IV. İde ve Sembol
V. Bilginin Anahtarı Olarak Sayıya
Ait Temel Kavramlar
VI. Elementler ve Üçgenler
VII. İnsan ve Ölçüler
VIII. Ahenk, Analojiler, Fonksiyonlar ve
Faktörler
IX. Ahenk ve Hacim
X. “Bu” “Bir”dir ve Bilinemez
İKİNCİ KISIM
I. İki Akıl
II. Tüm Günlerin Gizemi
III. Antropokozmos
IV. Firavunî Düşünce
V. Çaprazlama
VI. Tapınağın Mimarisi/Giriş
VII. Tapınağın Mimarisi
VIII. Kralın Tapınağa Yükselişi
IX. Mistik Tapınak
EK
Resimlere Dair
Notlar
Dizin
Çevirenin Sözü
Antik Mısır kültürü tarihe, sanata, mimariye, bilime ya da gizemli
şeylere merak duyan herkesin ilgisini çekmiştir. Esasen bütün Antik Mısır dünyası çözülmeyi bekleyen bir gizem olarak
görülmüştür. Schwaller de Lubicz’in bu çalışması ezoterizm, hermetizm, hiyeroglifler, semboller, tasvirler,
anlatılar, mitoslar, sayılar, nitelikler, elementler, renkler, geometrik
formlar, mimari yapılar, tapınaklar, göksel cisimler ve benzer unsurlar
üzerinden derinlikli soruşturmalar yaparak hem konunun uzmanları hem de
meraklıları için dikkat çekici ve epey şaşırtıcı bilgiler sunuyor. Antik Mısır kültürüne dair kapsamlı bilgi ve veri mevcut olmakla
birlikte, bu bilgi ve verilerin yorumlanma tarzları arasındaki farklar bu
kültüre dair kafa karışıklığını ve dolayısıyla gizemi arttırmıştır. Bu
bağlamda, uzun yıllar Mısır’da yaşayan ve kitapta sunulan bilgi, veri ve
materyalleri bizzat yerinde tespit eden yazar, yukarıda sıraladığımız
unsurların nasıl yorumlanması gerektiğine dair kritik çözümlemeler yapıyor.
Tekâmül ve dönüşüm fikrine önemli yer veren yazar, Mısır düşüncesinde varlığı
ve şeyleri sayıların ve geometrik formların tekâmülü üzerine kuruyor. Bu dönüşüm
fikri bağlamında, Antik Mısır sembolizmi ile Yunan-Hıristiyan sembolizmi arasındaki
etkileşimi, düşüncelerin ve onları temsil eden sembollerin dönüşümü üzerinden
aktarırken, sözgelimi Thot’un Hermes, Horus’un İsa ve İsis’in Meryem olarak ortaya çıktığını belirtiyor.
Matematik, mimari ve geometri, diğer alanlarla birlikte, kitabın esas odağını
oluşturuyor diyebiliriz. Lubicz’e göre bu alanlardaki edimler modern dünyada
alıştığımız üzere yalnızca belli yararlı işlevleri yerine getiren somut
üretimler değildir; her birinin kendine özgü ve ötekilerle iç içe geçen varlık
nedenleri, kökenleri, anlamları ve göndermeleri vardır. Bir mimari teknik, bir sayı yahut geometrik bir form varoluşa, insana,
dünyaya, varlığı ve yaşamı kuşatan şeylere ait belirli hakikatlerin ve
zorunlulukların neticesidir ve bu anlamda söz konusu hakikatlere ve
zorunluluklara riayet eden her eylem ve yaratım bizzat bir eser olarak
somutlaşır; bu eser kusursuzluğun vücut bulmuş hali olup evrenseli
temsil eden insan aracılığıyla belirir, açığa çıkar. Evrendeki her şey gibi eser
de kusursuz bir ahenk içinde teşekkül eder.
Antik Mısır’da matematiğin, mimarinin ve geometrinin, kısacası
Bilgi’nin yeryüzündeki temel varlık amacı ve hedefi olarak Tapınak, salt dinî bir mabet değil, esasen Mutlak Evrensel
Hakikat’in hem yeryüzündeki nihai ve biricik tezahürü hem de izdüşümü, konumu,
ikametgâhı, evidir. İnsan tapınağı inşa ederken, tapınak da kendisini
yaratacak bilgeliğe ulaşan insanı bizzat bu yaratım süreci içinde inşa eder,
tamama erdirir. Mutlak bilgiye ve dolayısıyla bilgeliğe erişen insan, dünyevi
bir bedenden ibaret olmadığını, Evrensel Hakikat’in sayılar, orantılar,
formlar, vasıflar ve işlevler suretindeki tecellisi olduğunu bilir: İnsan
tapınaktır.
Özcan Doğan
Takdim
Anıtsal bir eser olan İnsanın Tapınağı, felsefeci R. A.
Schwaller de Lubicz’in bizlere bıraktığı, firavunî Bilgeliğe dair en değerli
tanıklıktır.
Bilgeler’in öğretisi hakkında Lubicz’in deyim yerindeyse doğuştan
gelen Bilgisi mimarlık, metinler ve anıtlara dair orantılar üzerinden ifade
edilen insanüstü bir ilmin ifşasıyla tasdik edilmiştir; inisiyatik Luksor
Tapınağı bunun kusursuz bir modelini sunar.
Sahada yapılan on iki yıllık incelemeler ve
verimli düşünme süreçleri sembolik ve teknik nitelikte birçok yöntemin keşfine
vakfedilmiştir; bu yöntemler yoluyla Üstadlar “taşları konuşturmayı” bilmiştir
ve böylelikle teolojik, kozmogonik ve jeodezik bilgilerini takipçilerine
bırakmayı amaçlamışlardır; onların “Kutsal Biliminin” en kıymetli dalı olan
İnsan Bilimi bunların başında gelir: Osirisçi daimi yeniden-oluşlar içinde
insanın yaşadığı yeryüzü hayatıyla başlayan ve onu yeniden İlâhi Dünya’yla
birleştiren Horusçu yeniden doğuşa dek insanı konu alan bir bilim.
Kutsal Bilimi keşfetme arzusundaki birçok
araştırmacıya bu hazineleri ulaştırma fırsatı, Lubicz’i, özgünlüklerini
saptamak için lazım gelen belgelerle birlikte, yaptığı keşifleri yayımlamaya
yöneltmiştir.
Ne var ki, Lubicz’in matematiğe ve geometriye
dair çalışmaları gibi, İnsanın Tapınağı’nın büyük önemi ve hacmi,
özellikle inisiyasyon öğretisiyle ve bunu sezgisel olarak kavramaya imkân veren
araçlarla ilgilenen bazı okurları ürkütmüştür.
Kısaca belirtmek gerekirse, bu okurlar
çoğunlukla Bilgeler’in öğretisiyle temasa imkân tanıyan bir erişim yolu
bulmayı arzularlar ki, her şeyden evvel bu Bilgeliğin basit temellerini
özümsemek isterler.
Bu arzulara bir yanıt verebilmek amacıyla, İnsanın
Tapınağı’nın temel felsefesini içeren bölümleri seçtik; fakat bunu
yaparken, firavunî Bilginin olağanüstü ifşaâtının gerektirdiği aritmetik, geometrik ve teknik zorlukları dışarıda bıraktık.
Seçilen bölümler söz konusu eserin ikinci
kısmını oluşturmaktadır.
Buna ek olarak, Lubicz’in yayımlanmamış
metinleriyle birlikte bu kitabın birinci kısmını oluşturduk; Lubicz
hazırladığımız bu birinci kısımda okurlarını Yüksek Mısır ve Pisagor (Pythagoras) Bilimi’ne hazırlamakta ve onlara vazgeçilmez
temel unsurları öğretmektedir. Sayıların ezoterik anlamı, sembolik dilin
anahtarları ve sezgisel Anlama’ya erişmek için zorunlu düşünme biçimi bu
temel unsurlar arasında yer almaktadır.
Üstad Lubicz’in, en bilgisiz okurların dahi bu
öğretiyi özümsemesi için gösterdiği gayret, elimizdeki metinlere şifâhî bir
öğretinin coşkulu havasını katmaktadır; Üstad, öğrencilerinin yaşadığı
zorlukları iyi bilmekte ve Bilgeler’in Bilimi’ne nüfuz etmek için elzem zihin dünyasında
yollarını bulmayı öğretmektedir.
Isha Schwaller
de Lubicz
Önsöz
1958 yılında, Schwaller de Lubicz Antik Mısır’daki felsefi düşünce ve matematik bilimi üzerine olan temel çalışmasını, Luksor Tapınağı
hakkında yaptığı araştırmaların sonuçlarıyla birlikte yayımladı.
Mısır matematiği üzerine yaptığı çalışmaların
sonuçları, kendisinden önce gelen araştırmacıların çalışmalarıyla halihazırda
edindiğimiz bilgileri tasdik edip ötesine geçmekle birlikte, kızı Lucy Lamy’nin
kendisiyle yaptığı işbirliği, bu matematik düşüncesine bizi şaşırtan bir açıklık kazandırmasına
imkân vermiş gibi görünüyor; öyle ki, yakın tarihli bir çalışmanın (Batı
Düşüncesinin Macerası, Bertrand Russell) ilk sayfalarında şunları
okuruz: “Felsefe, herhangi bir insan genelgeçer bir soru sorduğunda başlar;
bilim de öyledir -bu tür bir merak duyan ilk insanlar Yunanlar olmuştur. Bugün bildiğimiz haliyle
felsefe ve bilim Yunan icadıdır.”
Musa ve Pisagor’un (Pythagoras) bütün kültür anlayışlarını Mısır Tapınağı’ndan
aldıklarını kolaylıkla unutabiliyoruz hakikaten; fakat bunu biçimsel olarak
inkâr etmek bana daha zor gibi görünüyor.
Schwaller de Lubicz yayımladığı bir dizi
çalışmada ve özellikle İnsanın Tapınağı adlı eserinde hakikati yahut en
azından hakikatin bir kısmını yeniden inşa etmiştir, ki bana göre İnsanın
Tapınağı Luksor Tapınağı üzerine bugüne dek yapılmış en yetkin ve zahmetli
çalışmadır.
Bu eser birçok okuru ne yazık ki yıldırabilecek
niteliktedir, zira yaşadığımız dönemde “17. yüzyılın dürüst insanıyla,” yani
gerçek bir filozof olmak için yeterince derin ve geniş bir bilgiye sahip
insanla karşılaşmak çok daha zordur.
Halihazırda, Cahiers du Sud dergisinin
358. sayısında Arpag Mekhitarian ilk izlenimini şu ifadelerle aktarmıştı:
“Sayın Lubicz’in eserini analiz etmeye giriştiğim sırada, üzerime aldığım
görevin ne denli zahmetli olduğunu fark etmiştim. Eserdeki birçok bölüm sıradan
arkeologlar için anlaşılır olmakla birlikte, diğer birçok bölüm yalnızca küçük
bir seçkin insanlar topluluğuna mahsus bir matematik bilgisi gerektirmektedir. Aynı zamanda bu bölümler, Eski
Mısır’la ilgili meselelere dair yaklaşım tarzı ve çalışma yöntemlerinde radikal
bir değişimi zorunlu kılmaktadır. Yazarın meseleleri sunuş tarzını takip edip
içine nüfuz edebilmek için, Yunan akılcılığının salık verdiği sisteme göre
bunları incelemek yerine, zihin yapısını değiştirmek, bir Mısırlı gibi düşünüp
yaşamak, var olan şeyleri temaşa edip onları daha ziyade sezgiyle, kalbî
bilgiyle duyumsamak gerekir. Schwaller de Lubicz böyle bir disiplini benimsemiş
ve uzun yıllar firavunî düşüncenin ustalarıyla bir zihinsel ortaklık içinde
yaşamayı başarmıştır.
Matematiksel çalışmaları felsefi çalışmalardan
ayırmak bana imkânsız gibi gelmiştir, zira bu eser en ufak bir parçasını dahi
eksiltemeyeceğimiz bir bütün oluşturur.
Firavunî yazının sembolik karakteri üzerine
yaptıkları ortak bir çalışmada, R. A. Schwaller de Lubicz ve Isha Schwaller de
Lubicz birebir tercüme edilen bazı firavunî metinlerdeki hermetizme dikkat
çekmişlerdir, ancak söz konusu metinlerin sembolik tercümesini yaptığımızda
parıltılı bir netlik kazanırlar. Bu eserde sembol sözcüğüne verilen hakiki
anlam net bir biçimde ifade edilmiştir.
Kısaca belirtmek gerekirse, sembol sözcüğü ona
verdiğimiz gündelik anlamda kullanılmamaktadır; gerçekte harfler bizim için bir
sesi yahut imgeyi temsil eden birer semboldür; Çincede sözcük bir ideogramdır;
Zirve Dönem Mısır dilinde sembol yaşamsal bir işlevin grafik ifadesidir.
Kısmen yazarın ölümünden sonra yayımlanan
elimizdeki eser (yalnızca Mısırbilimle değil, aynı zamanda matematik felsefesi ile de ilgilenen) okurlara hakiki bir anahtar
sunmaktadır, zira yazarın felsefi ve biraz hermetik dilini herkesçe anlaşılır
bir biçimde tercüme etmemize imkân veren bir dizi tanım içermektedir.
Şayet bu eseri takdim etme onuruna nail
olduysam, bunun sebebi şudur ki, Schwaller de Lubicz’in düşüncesinin özünü
kavradığıma inanıyorum ve onun eserini derinlemesine okumaktan sonsuz bir keyif
alıyorum.
Bu eleştirel çalışmayı daha fazla açmak
gereksiz bir şekilde uzamasına neden olacaktır ki hiç kuşkusuz buna ihtiyaç
yoktur. Her okur eseri kendi usûlünce düşünecek ve yorumlayacaktır; ve umuyorum
ki yaptığım bu takdim –ki bana göre çok kısadır– bizi okumak isteyenlerin
merakını arttırmak için kâfidir. Böylelikle ben, çok sevdiğim ve şahsi
eğitimime büyük katkısı olan bir insana karşı görevimi yerine getirmiş
olacağım.
Doktor J.
Ricord
René Adolphe Schwaller de
Lubicz (30
Aralık 1887 - 7 Aralık
1961)
Fransız
matematikçi, kimyager, Mısırbilimci ve ezoterizm üzerine dünyada en önemli
uzmanlardan biridir. Kimya eğitimini École Normale Supérieure’de
aldı. Erken yaşlarda
mistisizme ve hermetik konulara ilgi duydu, Paris’teki teozofik çevrelerle tanıştı. Sonrasında Antik Mısır’da hermetizm, ezoterizm, sembolizm, numeroloji,
mimari, matematik, kozmoloji, geometri ve benzer konularda birçok özgün çalışma ortaya koydu, kitaplar yayımladı.
Bunların en ünlüsü İnsanın Tapınağı adlı üç
ciltlik eseridir. Yazı ve konferanslarında modern zihniyet karşısında antik dünyanın derinliğini
ve bilgeliğini sıklıkla vurguladı. 12 yıl
boyunca Mısır’da yaşadı, özellikle Thebai’deki tapınaklar üzerine derinlikli incelemeler yaptı. Bunların
en ünlüsü Luksor tapınağı üzerine yaptığı çalışmalardır. Lubicz, bu tapınakları felsefe ve teolojinin, kozmolojik, matematiksel
ve mimari bilginin cisimleşmiş nihai formu olarak gördü. Antik Mısır düşüncesi ve sembolizmi ile Yunan hermetizmi ve
sembolizmi arasındaki etkileşimi, düşüncelerin,
kavramların ve sembollerin dönüşümünü inceledi. Pisagor’un sayılar teorisinden etkilenen Lubicz, kadim düşüncenin bütün evreni, yaratılışı ve varlığı sayılar
ve geometrik formlar üzerine inşa ettiğini ortaya koydu.
Eserlerinden bazıları: Étude sur les nombres,
(1915); Adam L’homme Rouge, (1926); L’appel du feu,
(1927); Du symbole et de la symbolique, (1950); Le Temple
dans l’Homme (1949). Propos sur ésotérisme et symbole,
(1960); Le roi de la théocratie pharaonique, (1961).
Özcan Doğan
Çevirmen, redaktör, yazar. 1981 yılında doğdu. Hacettepe
Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Çevirdiği
kitaplardan bazıları şunlardır: Amerika’da Demokrasi (Tocqueville), Sosyoloji
ve Antropoloji (Mauss), Avrupa Düşüncesinin Serüveni (Russ), Sanat (Farago),
İntihar (Durkheim), Plotinos
ya da Bakı??n Safl????şın Saflığı (Hadot), Orada Saat
Kaç? (Gruzinski), Yöntem Üzerine Konuşma (Descartes), Özdeyişler (La Rochefoucauld).
Notos, Birikim, Birgün, Özgür Edebiyat, Yasakmeyve,
Kül Öykü, Öykü Gazetesi, Sarnıç, Kirpi Şiir,
Mevzuedebiyat, Peyniraltı Edebiyatı, Edebiyathaber,
Lacivert gibi dergilerde öykü, şiir ve yazıları yayımlandı. Bunun
Konumuzla Bir İlgisi Yok, Bay How Ne Yapmalı? ve Kendime
İyi geceler adlı üç öykü kitabı, Öyle Değil mi Zehra?, Yeryüzünde
Sesler, Ayakları Pürdikkat Refakatçi Haydutlar adlı üç romanı
var.