Eğitimci Yönüyle Ahmed Cevdet Paşa
- 200,00 TL
-
140,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Her dönem ve çağ yetiştirdiği özel isimleriyle hatırlanır. Osmanlı düşünce tarihinde Ahmed Cevdet Paşa bu istisnai isimlerin başında gelir. Onun son derece üretken yaşam öyküsüne bakıldığında geleneksel dünyada klasik usullerle yetişen bir “âlim”in şaşırtıcı bir çabayla kendi sınırlarını nasıl aşmaya çalıştığını görürüz. Tanpınar'a göre, Ahmed Cevdet Paşa “sefere hazırlanan bir gemi gibi”dir. Zamanına ve çevresine göre aykırı sayılabilecek, hattâ bu ülkede tuhaf karşılanacak bir öğrenme merakı ve hayret duygusu içerisinde Paşa'nın tüm yaşamı adeta kişisel bir seferberlik doğrultusunda ilerlemiştir.
Cevdet Paşa küçüklüğünden itibaren üstün bir gayretle kendini eğitmiştir. İlgi duymadığı saha hemen hemen yok gibiydi. O, daha çok tarihçi ve hukukçu kimliğiyle tanınacaktır. Bilgisi ve donanımı sayesinde yetkin bir idare adamı seviyesine çok geçemeden ulaşır. Bir sosyolog olarak hazırlayıcı ve bir sentezcidir. Gelenek ve modernlik arasında sıkışan bir toplum için çareler arayan bir gözlemcidir. Eğitim üzerine iddiaları bir hayli cesurdur ve bu konuda o bir öncü olarak görülebilir. Ülkedeki birçok yeniliğin, reformların altında onun imzası vardır. 'Cevdet' ismi Tanzimat düşüncesiyle neredeyse özdeş hale gelmiştir.
Mustafa Gündüz, bu yeni çalışmasıyla Ahmed Cevdet Paşa'yı bu kez eğitim açısından değerlendirir. Tabii Paşa'nın bu çok yönlü kimliğini göz önünde bulundurarak ve yaşamındaki ilginç anekdotları da hatırlatarak...Eğitim ile ilgili Cevdet Paşa'nın tespitleri kayda değer. Çünkü Paşa'nın deneyimlerine bakıldığında bugün eğitim alanında yaşanan aksaklıkların hiç de güncel olmadığı görülür. O dönemde de benzer sorunlar, benzer engeller ve benzer katı 'güruh'la karşı karşıya kalırız. Medresenin üniversiteye dönüşmesiyle bir zihniyet kendini tamamen yenilemiş olmuyor ya da sürekli bir nitelik kaybının önüne geçilemiyor. Sadece kimi eski sorunlar aralıklarla nüksediyor...Türk modernleşmesinin kronik ikilikleri ise Cevdet Paşa'nın söylediklerinin aslında ne denli 'yeni' ve bugünkü eğitim tartışmalarının da ne derece eski yüzyıllara uzandığını göstermektedir.
- Yazar: Mustafa Gündüz
- Kitabın Başlığı: Eğitimci Yönüyle Ahmed Cevdet Paşa
- Yayına Hazırlayan: Harun Ak
- Görsel Tasarım: Mr. Z & Z
- Kapak Tasarımı: Aziz Tuna
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 79; Tarih Dizisi - 11
- Basım Bilgileri: 2. Basım / Mart 2015 [1. Basım / Eylül 2012]
- Sayfa Sayısı: 275
- ISBN: 978-975-8717-85-9
- Kapak Resmi: Ahmed Cevdet Paşa
- Boyutları: 14 x 21
Sunuş
Önsöz
Giriş
Osmanlı Devletinde Eğitim Modernleşmesinin Başlaması
II. Mahmud ve Tanzimat Döneminde
Eğitimde Modernleşme
II. Abdülhamid Döneminde Eğitim:
“Muhafazakâr Modernizm”
Jön Türk Dönemi ve Eğitimde Yeni
Paradigmalar
I. Niçin Ahmed Cevdet Paşa ve Eğitim
II. Ahmed Cevdet Paşa, Hayatı ve Eserleri
III. Ahmed Cevdet Paşa’nın Eserleri ve Haklarında Kısa
Bilgiler
IV. Ahmed Cevdet Paşa’nın Eğitim Hayatı
Ahmed Cevdet’in İstanbul’da Medrese
Günleri
Ahmed Cevdet’in Hocaları
Farsça ve Şiire Merak
Murad Molla Tekkesi ve Mesnevi
Dersleri
Ehl-i Tarike ve Tasavvufa
Hayranlığı
Vaizliği
Medrese Günlerine Nostaljik Bakış
Meslek Hayatına Başlangıç
Mustafa Reşit Paşa ve Âli Paşa ile
Tanışması
V. Cevdet Paşa’nın Eğitim Bürokrasisine Girişi ve
Hizmetleri
Maârif Nazırlığı ve Bu Makamdaki İcraatları
Cevdet Paşa’nın Kur’an Hizmeti
VI. Cevdet Paşa’da Eğitim Düşüncesi ve Eğitimin Önemi
Cevdet Paşa’da İnsan ve Medeniyet
Cevdet Paşa ve Eğitimin Önemi
Türkiye’de Maârifin Tarihi Biraz da
‘Ciddiyetsizliğin’ Tarihidir!
İşkodra ve Niş Müfettişliği
Sırasında Okulları Teftişi
VII. Darülmuallimîn Müdürü Olarak Ahmed Cevdet Paşa
Darülmuallimîn Nizamnâmesi ve Türk
Eğitim Tarihindeki Önemi
VIII. Ahmed Cevdet Paşa ve Encümen-i Dâniş Üyeliği
Encümen-i Dâniş’in Açılışı ve Ahmed
Cevdet Paşa’nın Nutku
Encümen-i Dâniş’in Kapanışı ve
Cevdet Paşa’nın Buraya Katkıları
IX. Ahmed Cevdet Paşa ve Özel Eğitim
X. Ahmed Cevdet Paşa, İlmiye Sınıfı ve Eleştirileri
Medreselerde Bozulma ve İlmiyenin
Düşüşü Meselesi
Cevdet Paşa’nın Eserlerinde İlmiye
Sınıfı
Cevdet Paşa’ya Göre İlim ve
İlimlerin Tasnifi
XI. Ahmed Cevdet Paşa’nın Dil ve Dil Eğitimiyle İlgili
Görüşleri
Tarih-i Cevdet’in
Dili ve Türk Dilinin Sadeleşmesine Katkıları
Dil ve Dil Eğitimiyle İlgili
Eserleri
XII. Bir Tarihçi ve Tarih Eğitimcisi Olarak Ahmed Cevdet
Paşa
Tarih-i Cevdet’in
Üslubu, Bir Meseleyi İzah Tekniği
Tarih-i Cevdet’in
Yazılış Amacı, İlim ve Ulema
Ahmed Cevdet Paşa’nın Tarih
Anlayışı
XIII. Muhafazakâr Bir Aile Reisi ve Eğitimcisi Olarak
Cevdet Paşa
Cevdet Paşa’nın Hayat Anlayışı
XIV. Bir Sosyolog Olarak Ahmed Cevdet Paşa ve Osmanlı
Modernleşmesi
Çukurova’da Islahat: Tecirli
Aşireti ve Anadolu’da Cehalet!
Cevdet Paşa Toplum ve Hukuk
XV. Cevdet Paşa’ya Göre Osmanlı ve Rusya Modernleşmesinin
Karşılaştırılması
Değerlendirme ve Sonuç
Ekler
Kaynakça
Dizin
SUNUŞ
Tarihte
siyasî liderler dışında eserleriyle yaşadıkları devirleri temsil düzeyine
ulaşabilen şahıslar nadir bulunmaktadır. Bir
aydın ve devlet adamı olarak çok yönlü kişiliğiyle
Ahmed Cevdet Paşa (1823-1895)’nın ismi âdeta Tanzimat’la özdeşleşmiştir. Tanzimat’ın
uçlara kaymaksızın belli bir meşruluk çerçevesinde yürümesi,
onun sayesinde mümkün olmuştur. Ahmed Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi 1850’den 1895’e kadar ülkedeki icraatın büyük
bir kısmı onun eseridir. Sultan Abdülhamid, onun İstanbul’a gelişinin 50. yıldönümünü o kadar iltifatla
kutlarken, memleketin bir
numaralı iş adamını mükâfatlandırıyordu.
Ahmed
Cevdet’i çağındaki ulema heyeti arasında yegâne kılan, her bakımdan istisnaî
yetişme tarzıydı. Ta çocukluğundan itibaren görülen olağanüstü bir öğrenme
şevki ve azmi, deyim yerindeyse bir arı gibi her çiçekten bal almaya meyyal
kişiliği, onun vasatın üstüne çıkmasını sağlamıştır. Paşa, farklı İslamî entelektüel
meşrepleri temsil eden medrese, mektep ve tekke formasyonlarını bünyesinde
birleştirmeyi başarmıştı. O, kendisini zorlu bir mücadelenin beklediği uzun
hayat seferine sağlam bir donanımla hazırlanmıştı. Fatih Camii’nde zamanın
alternatif medrese programlarından ve en iyi hocalardan azamî düzeyde
yararlanmasını bilmiş, ayrıca bununla yetinmeyerek Mühendishane-i Berri-i
Hümâyun hocası Miralay Nuri Bey’den özel olarak aklî-tabiî ilimler tahsil etmişti.
O, bu
şekilde halen dünya çapında İslâm âlimlerinin çıktığı
XIX. asır Osmanlı Devleti’nde, uzunca bir süre ihmal edilen aklî ilimlerde de vukuf
kazanarak tam anlamıyla küllî ilme ulaşan zamanının önde gelen bir İslâm âlimi
olmuştu. Ancak o, bununla da kalmadı; istisnaî yetişme tarzı, onu küllî bir
ilim adamının ötesinde aynı zamanda teoriyle pratiği birleştiren bir “ilim ve
amel adamı” yapacaktı. Paşa, medrese tahsilinin yanısıra XIX. yüzyılın ilk yarısında
büyük şöhret kazanan, ulema ve üdebanın toplandığı gözde bir mekân, adeta bir
akademi sayılan Murad Molla tekkesine devam ederek
kazandığı mesnevîhan icazetiyle hem tasavvuf, hem de edebiyat zevki alır. Buradan
da oldukça iyi bir referansla çocuklarına özel ders vermek üzere hayatını
değiştirecek olan Mustafa Reşid Paşa’nın konağına girer.
Burada mevcut İslâm kültürünü siyaset, hikmet-i hükümet kültürüyle
birleştiren Paşa, bu biricik formasyonuyla tarihin akışına seyirci kalan ulema
sınıfından sıyrılarak öne çıkar.
XIX.
asırda hızla değişen bir dünya, yükselen Batı’nın etkisiyle zorunlu olarak
modernleşmenin çekim alanına giren Osmanlı’da devletin dayandığı geleneksel
yasa olan fıkıh ile onun bekçisi ulemanın aleyhine işliyordu. Cevdet, fıkıh ile
ulemayı saf dışı bırakan bu süreçte ciddî inisiyatif olan nadir âlimlerden
biriydi. O, XIX. asırda bir âlim olarak belki de en zor işi, en ağır
sorumluluğu üstlenmişti. Onun işi, bir taraftan giderek birbirlerinden ayrışan
din ile devletin gereklerini optimal olarak uzlaştırmak, diğer taraftan da
dini, fıkhı temsil kabiliyetini kaybeden ulemayı fiilen saf dışı bırakmaktı.
Hedef, gerekirse ulemanın aleyhine olacak şekilde temsilcisi ulemanın
üstündeki dinin hayatîyetini, ebedî geçerliğini, göstermekti.
Cevdet,
Tanzimat devrinde devleti kurtarmak
için zorunlu olarak başlatılan reform hareketinin hemen hemen her alanında inisiyatif
aldı. O, çağın ruhu uyarınca yeni bir tarih ve sunum tarzı bakımından yeni
bir fıkıh anlayışına öncülük etti. Ancak asıl reform, çağın gerektirdiği yeni
bir insan tipinin yetiştirilmesini sağlayacak eğitim alanındaydı. Onunla ilgili
çalışmalarda tarih ve hukuk gibi alanlardaki misyonu vurgulandığı halde eğitim
alanındaki reformculuğu gereğince değerlendirilmiş değildir. Hâlbuki o,
ulemanın düşüşüne bağlı olarak medrese eğitiminde başlayan nitelik kaybından
dolayı meslek hayatı boyunca eğitim meselesine kafa yormuş, bu alanda ciddî
çabalar göstermiştir. 1844’de meslek hayatına girişinden itibaren Meclis-i Maârif’in aktif çalışanları
arasında, Encümen-i Dâniş’in önemli üyeleri arasında yer almış, ilk müdürü
olduğu Dârülmuallimîn’ in ilk nizamnamesini
hazırlamıştır. Ancak teori ile pratiği birleştiren istisnaî bir seçkin olarak
Cevdet’in hem teorik, hem pratik bakımdan eğitim alanına katkısını inceleyen
bir çalışma bildiğimiz kadarıyla bugüne kadar yapılmamıştır.
Maalesef
bugüne kadar onun başta Tarih’i olmak
üzere eserlerinin tenkitli bir yayını bir tarafa, eğitim
alanındaki teorik ve pratik çalışmalarını değerlendirecek incelemeler de
yapılmış değildir. İşte bu birincil ve ikincil literatürün yetersizliği karşısında Cevdet
hakkındaki incelemeler daha da önem kazanmaktadır. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e yenileşme devri Türk düşünce, eğitim ve
entelektüel tarihi
alanında yaptığı değerli çalışmalarla adını
duyuran arkadaşımız Mustafa Gündüz’ün elinizdeki çalışması, Ahmed Cevdet
hakkındaki literatürde görülen bu boşluğu doldurmaya yönelik
olarak atılan ilk ve ciddi bir adımdır. Eser, Cevdet’in hem
teorik, hem pratik bakımdan eğitim alanına katkısını ortaya
koyan takdire şâyan bir çalışmadır. Kendisinin de ifade ettiği
gibi ileride çalışmanın arşiv kaynakları
bakımından daha çok desteklenmesi, çalışmayı daha mükemmel hale
getirecektir.
Kendisini
bu değerli çalışmasından dolayı tebrik ederken eserin hak ettiği
ilgiyi görmesini ve yapacağı daha nice nitelikli çalışmayla ilim
hayatımıza katkılarını sürdürmesini diliyorum.
Prof.
Dr. Bedri GENCER
ÖNSÖZ
Türk eğitim tarihi
kurumları, şahısları ve ortaya koyduğu ürünleri bakımından hayli zengin bir
mirasa sahiptir. Ancak bu mirasın bütün yönleriyle ortaya konulduğunu,
incelendiğini, devlet ve toplumsal hayatın refahı için ondan gerekli derslerin
çıkarıldığını söylemek biraz güçtür. Elbette bu alanda yapılmış kıymetli ve
faydalı pek çok eser bulunmaktadır. Bu eserlerin uluslararası bilim
ortamlarında temsil edilmesi ve tanıtılması ayrı bir mesele olarak durmaktadır.
Ancak burada vurgulanması gereken öncelikli durum, tarihsel zenginliğin henüz bütün
yönleriyle ortaya konulmamış olmasıdır.
Türk
eğitim tarihinin önemli eserlerinden birini yazan Faik Reşit Unat, “milli eğitim
hayatımızın dünü hakkındaki bilgisizliğimizin hudutları her gün biraz daha
genişleyecek ve bugün henüz elimizde imkânlar var iken yapamadığımız işlerin yarın yabancılar tarafından
gerçekleştirildiğini veya yanlış açılardan yorumlandığını görmenin en az
mahcubiyeti altında bunalmak icap edecektir” ifadesinden bu yana yaklaşık 50
sene geçmiş bulunuyor. Bu süre zarfında eğitim tarihinin kurumları, programları,
önde gelen şahısları ve kavramları üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Ancak
Türk eğitim tarihinin zengin mirasına bakıldığında araştırılması gereken daha pek
çok konunun, kişinin ye problem alanlarının olduğu görülebilir. Bu alan üzerine
yaptıkları çalışmalarla özellikle uluslararası bilim alanında hayli etkili
olan, B. Fortna, Frank A. Stone, R. Chambers, B. Salmoni, S. Faroghi, D. Quataert, J. Szyliowicz ve C. Neumann’ın çalışmalarına
bakıldığında Unat’ın gelecek öngörüsünün doğruluğuna kısmen de olsa katılmak
gerekmektedir. Dolayısıyla “kendimiz” hakkındaki bilgilerin başkaları
tarafından araştırılması mahcubiyetine düşmemek ve daha da önemlisi söz konusu
bilgilerin yanlış yorumlanmasına imkân vermemek için bu konularda sorumluluk
almak başta Türk akademisyen ve araştırmacılarına düşen öncelikli bir görevdir.
Türk
eğitim tarihinin mirasına kısaca bakıldığında, dünya eğitim mirasına katkı olarak
görülen pek çok eser, yöntem ve düşünce sahibi eğitimci vardır. Türkiye’yi
yakından tanıyan bir Batılının ifadesine göre “Türkler, yabancı eğitim
düşünürlerini de etkileyen orijinal eğitimsel kavramlar ve kurumlar yaratmışlardır.” Aslında tarih sayfaları arasında yaplacak kısa
bir araştırma ile bu gerçeğin görülebilmesi bir batılının tanıklığına ihtiyaç
duyulmayacak ölçüde açıktır. İbn-i Sina’dan, Farabi’ye, Kınalızâde Ali’den, Amasyalı Hüseyinoğlu’na, Sadık Rıfat Paşa’ dan Selim Sabit’e, Ahmed Cevdet Paşa’dan Münif Paşa’ya, Said Paşa’dan Emrullah Efendi ve Satı Bey’e gelinceye kadar görüş,
öneri, eser ve uygulamaları ile hayli önemli ürünler ortaya koymuş sayısız eğitimci
sima vardır. Bu ve diğer pek çok eğitimci arasında, yaşadığı çağın eğitim dünyasını
belirleyenler olduğu gibi, o zamandan bu yana etkili olup klasikleşmiş olanlar
da az değildir. Bunun yanında medrese, enderun, atabeklik, lalalık gibi eğitim
kurum ve yöntemleri eğitim dünyasının hemen her bakımdan önemli mirasları
arasında yer almaktadır. Her ne kadar modernizm meşruiyet sorunuyla, geleneksel
olan her şeyi olumsuzlayarak bir kenara atmış olsa da, kişi ve kurumlarıyla
tarih ve geleneğin ürünleri daha iyi bir gelecek ve hayat için vazgeçilmez
birikimlerdir. Dolayısıyla tarihsel birikimin her yönüyle incelenmesi
kaçınılmaz eylem olmalıdır.
Her ne
kadar bugün neredeyse bütün dünyayı etkisi altına alan batılı modern eğitim
zihniyet ve metotlarının kaynakları arasında, Türk eğitim tarihini görmek güç olsa
da, bu bir tarihsel gerçeklikten değil, bir ihmalden ya da kasıtlı görmezden
gelme uygulamasından kaynaklanmaktadır. Eğitim uygulamalarına ve
programlarına hâkim siyasetin ve paradigmaların ihmal ve garazkârlığından
şikâyet etmeden öncelikle yapılması gereken şey, zenginliği ve özgünlüğü her
haliyle ortada olan tarihi mirasın sağlam/geçerli veri ve yöntemlere dayalı
bir şekilde araştırılması, ortaya konulması ve dünya bilim platformunun en
yüksek düzeylerinde temsil edilmesi gereklidir.
Türk eğitim
tarihinde görüş, eser ve uygulamalarıyla önemli görülen şahıslardan pek çoğu erken
Cumhuriyet ve son dönem Osmanlı
zamanında yaşamışlardır. Bu zatlar üzerine yeterli düzeyde monografik ve
biyografik çalışmaların yapıldığını söylemek güçtür. Öyle ki, bir şekilde Türk
eğitim tarihine hizmeti dokunmuş pek çok kişinin isminden başka bir özelliğinin
bilinmemesi önemli eksikliktir. Bunlar arasında Sadık Rıfat Paşa, Denizlili Yahya Efendi, Hoca Tahsin Efendi, Selim Sabit vd. ilk elden sayılabilecek
isimlerden bir kaçıdır.
Tanzimat dönemi aydın, âlim,
devlet adamı kimliklerinin yanında yaşadığı çağı neredeyse bütün özellikleriyle
temsil kabiliyetini haiz önemli simalardan biri kuşkusuz Ahmed Cevdet Paşa (1823-1895)’dır. Cevdet
Paşa, başta hukuk ve tarih alanına getirdiği yenilikler ve devasa eserlerle
Tanzimat ıslahatlarının hem kuramsal hem de uygulama sahasındaki ideologu, yenileşmenin
en önde gelen mimarı sayılmaktadır. Cevdet Paşa “muhafazakâr terakkici” ya da “muhafazakâr
medeniyetçi” özelliğiyle sancılı geçiş döneminin sağlıklı bir köprüsü olmuştur.
Tahsili, aldığı görevleri ve eserleriyle, pasif gibi görünse de zamanına
damgasını vuran bir âlim ve devlet adamıdır. Hattâ Tanpınar’a göre “1850’den 1895’e
kadar memlekette yapılan şeylerin büyük bir kısmı onun eseridir.” Son derece
yoğun devlet işleri arasında inanılmaz çalışma azmi, entelektüel gayreti, tutarlılık
sevdası, hayat ve ahlâk terbiyesiyle devlet büyüklerine bağlılığı ve hikmet-i
hükümet’e (raison d’état) sonsuz inancı onun üzerinde çalışma yapanları şaşkınlığa
uğratmaktadır. Özgün olma ve tarafsızlık iddiası, çalışkanlığı ve hırsı en
yakınlarına bile güvensizlik ve nefret telkin etmiştir. Bu durum onun her
bakımdan yalnız bir insan olarak yaşamasına sebep olmuştur.
Bugüne
kadar Cevdet Paşa’nın farklı yönleri üzerine pek çok çalışma yapılmış olsa da,
onu bütün yönleri ile ele alan kuşatıcı, derinlemesine bir araştırma
neredeyse yoktur. Türkiye’ de sayıları yüzü mütacaviz tarih bölümlerine karşın Tarih-i Cevdet gibi bir eserin henüz sağlıklı bir neşri ve
edisyon kritiği yapıl(a)mamıştır. C. Neumann’ın eseri dışında ise, ciddi bir inceleme de yoktur. Buna
karşın Cevdet Paşa’nın tarihçiliğini, hukukçuluğunu, devlet adamlığını,
dilciliğini ve sosyologluğunu ön plana çıkaran çalışmalar bir hayli fazladır.
Ancak Paşa’ nın bugüne kadar fazla üzerinde durulmayan en önemli vasıflarından
biri eğitimciliğidir. Meslek hayatına ilk başladığı anlardan itibaren hayatının
sonuna kadar eğitim işleri ile bir şekilde ilgilenmiş, bazen aktif, bazen
ikincil görevlerle sürekli bu dünyanın içinde olmuştur. Her şeyden önce, 1844’te
meslek hayatına başlamasından itibaren Meclis-i Maârif’in aktif çalışanları arasındadır, Darülmuallimîn’in ilk
müdürüdür ve bu kurumun ilk nizamnâmesini hazırlamıştır. Encümen-i Dâniş’in en önemli üyelerindendir,
memleketin farklı yörelerini teftiş ederken eğitim işlerine ayrı bir önem
vermiştir. Eğitimin yaygınlaşması ve niteliğinin artması için pek çok kitap
yazmıştır. Özellikle dil, tarih, hukuk ve ahlâk eğitiminin sağlam temeller
üzerinde yapılması için önemli katkılar sağlamış ve bu alanlarda okutulması
için ders kitapları yazmıştır. Bütün bunlardan sonra da kısa sürelerle de olsa
üç defa Maârif Nazırlığı yapmıştır. Bu görevi sırasında eğitimin teşkilat ve
program bakımından yenilenmesine hizmetleri olmuştur.
Bütün
bunlar Cevdet Paşa’yı bir eğitimci olarak kabul etmek ve incelemek için
fazlasıyla yetecek kişisel tecrübe ve somut birikimlerdir. Buradan hareketle
Cevdet Paşa, Türk eğitim tarihinin önde gelen bir siması olarak görüldü ve bu
çalışma kendi eserleri ve arşiv belgeleri üzerinden hazırlandı. Çalışmada maârifin
ıslahına, yaygınlaşmasına ve tadiline yönelik Cevdet Paşa tarafından
hazırlanmış raporlar, talimatnameler ve lâyihalar da kullanılmıştır. Bu kısa
çalışmada, gerek kendi eserlerinin gerekse arşiv kaynaklarının taranmasıyla Cevdet
Paşa’nın eğitim görüşlerinin ve uygulamalarının büyük ölçüde ortaya konulduğuna
inanılmaktadır.
Türk-İslâm modernleşmesi,
düşünce tarihi ve batılılaşma maceramızın son yüz yılını oldukça geniş ve
derinlemesine bir vukufla İslâm’da
Modernleşme (1839-1939) başlıklı eserinde inceleyen sayın hocam Prof. Dr.
Bedri Gencer’e çalışmama bir takdim yazma lütfunda bulundukları için çok
teşekkür ederim. Elbette onun kıymetli eseri yanında bu kitap bir cür’et bile
sayılabilir.
Bu kitabın
yayımlanması sürecinde nazik ilgilerini ve taltifkâr ifadelerini esirgemeyen,
kurulduğu günden bu yana yayıncılık dünyasına ciddiyet ve kalite getiren yayınevi
ve Türkiye’de gerçek anlamda “hür düşüncenin muhkem kalelerinden” biri Doğu Batı dergisinin genel yayın yönetmeni Taşkın Takış Beye ve yayınevinin
kıymetli çalışanlarına candan teşekkürler.
Kitabın
hazırlanması sürecinde farklı şekillerde yardımları dokunanlara teşekkürü bir
borç bilirim. İyi niyetle yapılacak eleştirilere ilim efkâr-ı umûmiyemisin ve çalışma
alanımızın daha nitelikli ve zengin eserlere kavuşması adına her zaman muhtaç
olduğumuzu belirtmek isterim. Eserin bu haliyle başta Türk eğitim tarihi
alanına olmak üzere bütün sosyal bilim ilgililerine faydalı olması en büyük
dileğimiz ve beklentimizdir.
Mustafa
GÜNDÜZ
İstanbul, 2012
Mustafa Gündüz
Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, EPÖ/ESTT programında yüksek lisans yaptı (2001) ve aynı bölümde doktora derecesi aldı (2005). 2006-2011 arasında Fırat Üniversitesi, Eğitim Fakültesinde görev yaptı. Halen Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümünde eğitim tarihi doçentidir. Princeton Üniversitesi Near Eastern Studies bölümünde 2012 Bahar döneminde ‘Departmentel Guest’, 2014-15’te ‘Visiting Fellow’ statüsünde çalışmalar yapmıştır. Temel araştırma alanı, Türk eğitim tarihinin Tanzimat sonrası gelişmeleri olup, dönemin eğitim sorunları ve eğitimcileri üzerine çalışmaktadır. Telif, tercüme ve yayına hazırlama niteliğinde eğitim tarihinin farklı konularını içeren birçok kitap ve makalesi mevcuttur.
Telif Eserleri
Meşrutiyet’in Klasik Paradigmaları, Osmanlı Mirası Cumhuriyet’in İnşası; Eğitimci Yönüyle Ahmed Cevdet Paşa; Osmanlı Eğitim Mirası - Klasik ve Modern Dönem Üzerine Makaleler; Komşuluk Kültürü.
Yayına Hazırlananlar
İçtihad’ın İçtihad’ı - Doktor Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar, Bir Abdülhamid Müdafaanâmesi, 11 Nisan İnkılâbı - 31 Mart Olayı’na Popüler Bir Yorum, Eğitimci Bir Jön Türk Lider - Ahmed Rıza Bey ve Vazife ve Mes’uliyet Eserleri, Mustafa Satı Bey ve Fenn-i Terbiye.