Doğu Batı Sayı 61: Işık Doğudan Yükselir - II
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Ekrem Demirli
XIII. Asır’da Anadolu’da Düşünce Hayatına Dair Bazı Mülahazalar: İbnü’l-Arabî ve Sadreddin Konevi veya Metafizik’in Yeniden İnşası
Rifat Okudan
Şeyhu’l-İşrâk Sühreverdî Maktûl ve İşrâkî Hikmeti
Hanife Dönmez
Doğu Düşüncesinde İnsan-ı Kâmil
Henri Corbin
Endülüs’de
Süleyman Tülücü
Doğunun İncisi: Binbir Gece Masalları
Turhan Kaçar
“Dünyaya İki Işık”: Geç Antikçağ’da İran ve Roma
Muzaffer Duran
Akamenidler’de Hoşgörü Politikası
Wolfgang Bauer
Çin Felsefesi’nin Genel Özellikleri
Kubilay Atik
Kore Aydınlanması Joseon Dönemi
Baha Zafer
Mezopotamya’da Doğa Felsefesi: Matematik ve Astronomi
Ali Küçükler
Hint-Avrupa Diline Bir Katkı: Pini Dilbilimi
Sadık Erol Er
Bir Felsefe Geleneği İnşa Etmek Osmanlı Felsefe Çalışmalarına Genel Bir Bakış
Taşkın Takış
Tarihyazımının Rönesansı: Halil İnalcık
OM MANİ PADME HUM*
Doğu’ya
dair müzikten edebiyata sanattan düşünce ekollerine kadar bir ilginin zaman
zaman gün yüzüne çıktığını söyleyebiliriz. Öncelikle araştırılması gereken konu
bugün “Doğu” kelimesinden ne kastediliyor? Modern zihniyete karşı duran alternatif
bir düşünce sistemi mi, Doğu uygarlıklarının duyuş, düşünüş ve inanış tarzları
mı yoksa siyasi ve ekonomik anlamda Batı’nın öteki kıyısında yer alan bir
tehdit unsuru mu? Kültürel bakımdan Doğu çeşitli vesilelerle gündeme geldiğinde
bir aykırılık ve eksiklik hemen göze çarpar. Kaynağını romantik edebiyatta
bulan gerçeklikle örtüşmeyen bir temsil etme biçimi, bir tasvir sanatıdır bu. Bu
betimleme tarzında güzel, hayalî, şiirsel ve dişil olan imgeler Doğu’ya
atfedilir…Bu yaklaşım günümüzde grotesk ve popüler sayılabilecek örnekleriyle sürmektedir.
Doğu’yu keşfetmek adına son derece hikâyeleştirilmiş, masalsı bir evren
yaratılır. Şiir ve masal Doğu’nun kalbinde uzun zamandan beri yankı bulmuştur,
ancak Doğu aydınlanması ve bilgeliği Batılı bir dil ve söylem içinde kurgulanır.
Bu meseleyi, Oryantalizm çalışmalarımızda ayrıntılı olarak işlediğimiz için burada
yeniden ele almıyoruz. Bir başka soru ise, Uzak Doğu düşüncesini, Hint, Çin ve Japon felsefelerini, Zen Budist
hareketlerini ve İslâm felsefesini tek bir “Doğu” kalıbı içine yerleştirebilmek
mümkün müdür acaba? Nasıl ki, tek bir Avrupa’dan söz edilemeyecekse Doğu’da da
birbirine yakın duran coğrafyalar ortak bir zaman dilimini ve yazgıyı
paylaşmamışlardır. Bu koşullar altında İslâm düşüncesinin birbirinden farklı
yüzyılları ne derece Doğu’da yer alabilir, üzerinde durulması gereken diğer bir
sorudur. Tarih boyunca sürekli Batı’ ya doğru göç etmiş bir hareketin, “akıl”,
“birey”, “egemenlik” ve “güç” gibi konulardaki algı ve refleksleri, günümüzdeki
davranış biçimleri modern dünyayla bir alışveriş ve uyum içindedir. Dolayısıyla
bu tür bir zihniyetin edebiyat ve kültürdeki yansıması aşkınsal bir boyutu
vurgulamaktan çok Yunus Emre, Mevlânâ ve Fuzulî gibi isimlerle küçük küçük manevi
adacıkları yaratmak olacaktır. Doğu yalnızca şekilde görünür, “om” sesi hiç
duyulmaz; parlak ve cafcaflı, öz ise tamamen unutulmuştur. Shakespeare’e
öykünerek bir Fuzulî kültü yaratmak, Mevlânâ’dan hakikat fasılları okumak, Batılı
bilinçaltını gıdıklayan hoşnut edici Doğu masallarını kaleme almak, XIX.
yüzyıldaki Batılı seyyahları, romantikleri aratacak türden “bizdeki” öznenin
kendisini tanıma ve arayışının tuhaf ve dolaylı bir yolculuğudur.
İki ciltlik “Işık Doğu’dan Yükselir” sayımız bir övgü ve yüceltme amacı içermiyor. Antik Doğu’nun kendine özgü yaşam deneyimi, doğaya bakışı, evreni algılayış biçimi, mantık düzeni ve elbette “söz” ustalığı iç bağlantılarından koparılmadan sunulmaya çalışıldı. Bu da üzerinde çalışılan sahadaki “dil”in doğrudan kendisiyle konuşabilmekle mümkün olur. İki ciltte böylesine geniş bir alanda sadece bazı örnekler vermekle yetindik. Başta Upanishad’lar olmak üzere Hintçe ve Sanskritçe metinlerden Türkçeye önemli çalışmalar kazandıran Korhan Kaya bu dillerdeki “merhamet” motifi üzerinde duruyor. Sadık Armutlu, Farsça kaynakları bir araya getirerek bu dil aracılığıyla İranî geleneğin şiir meclisine giriyor. Tolga İnsel, uzak iklimlerden Kyoto’dan dergimize katkıda bulundu. İnsel, Suziki’nin Zen’le ilgili makalesini çevirirken dipnotlardaki açıklamalarında görüleceği üzere Zen dünyasını okurla birlikte düşünmeye davet ediyor. Kubilay Atik, Japonya ile ilgili çalışmasında “Japon mucizesi”ni modern bir süreç olarak kavramak yerine çok daha eskilere giderek Japonya’yı klasik döneminden itibaren ele alıyor. Giriş yazımız özgün bir metinle başlıyor. A.H. Tanpınar kitabının yazarı Mehmet Aydın’ın gnostiklerle ilgili makalesi yeni bir tez niteliğinde. Türkçede pek bilinmeyen Gnostikler, kadim Doğu uygarlığının el atılmamış bir alanı. Aydın, Gnostiklerin Batı’ya ve varoluşçu düşünürlere olan etkisini gösterirken Doğu kültürünün Batı felsefesiyle buluşabileceği ve kısmen içinde yer bulabileceğimiz bir çıkış noktasını ustalıkla yakalayabiliyor.
Taşkın Takış