• Stokta Yok
    Avrasyacılık

Avrasyacılık

  • 20,00 TL
  • 14,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta Yok


Etiketler: kitaplar

Sunuş:

Coğrafya, siyasetin maddi dünyasıdır. İbn-i Haldun ve Montes­quieu’den yapısalcı tarihçiliğe kadar pek çok siyasal düşünür ve tarihçi, coğrafya ile siyaset arasındaki bağı anlamaya ya da açık­lamaya çalışmıştır.  

Coğrafya ile siyaset arasındaki bağı güçlendiren olgu modernliğin bizatihi kendisidir. Modern dünyanın koşulları siyasete coğrafya biçmekte kadim dünyaya göre çok daha azimlidir. Sözkonusu azmi sadece entelektüel meraklarla açıklamak zordur. Modernleşmenin elbette entelektüel meraklarla bağlantılı; hattâ bu merakları kışkırtan, cesaretlendiren bir tarafı vardır. Ama bu yönlendirmeler, özellikle de modern dünya itibarıyla iktidarlara özgü beklentileri ihmal ederek anlaşılabilir değildir. Nitekim coğrafya ile siyaset arasında dokunan sıkı bağ­lar öncelikle akılcı açılımlarıyla reel politik’in hesaplamaların­da tezahür etmektedir. Reel politik hesaplamalar, coğrafyayla yıkanarak bir jeo-politik kurgulamalara dönüşür. Jeo-politik kur­gular savunmacı olabileceği kadar saldırgan; yayılmacı olabileceği kadar ayrılıkçı da olabilir.

Unutmamak gerekir ki, soğukkanlı jeo-politik akıl yürütmelerin eteklerinde, çoğu kez akıl dışılığa evrilen duygusal açılımlarıyla da siyasal spekülasyonlar da boy gösterir. Bu spekülasyon­lar, cari jeo-politik kurgularla çoğu kez uyumsuzdur. Bu uyumsuzluklarını cari jeo-politik kurgulara dair şikâyet ve eleştirilerden anlayabiliriz. Jeo-politik daima entelijensiyaların torna­sında işlenir. Dolayısıyla mevcut jeo-politik kurguyu ya da yapı­yı destekleyen, reel politikaya destek veren entelijensiya ile bu kurgu ya da yapıyla sorunlu alternatif entelijensiyalar arasın­da sıkı tartışmalar yaşanır.   

Avrasya bir jeo-politik spekülasyondur. Bu spekülasyonu, Tür­­kiye’de özellikle Soğuk Savaş sonrasında daha fazla duyma­ya başladık. Zaman içinde Avrasyacılar olarak tanımlanan bazı siyasal çevrelerin varlığından da haberdar olduk. Önceleri bu kavrama, Türkiye’nin bizatihi olarak işgal ettiği, Doğu-Batı ara­sındaki coğrafi konumun karşılığı olarak muamele ettik. Daha sonra Avrasya’nın farklı çevrelerde farklı yorumlandığına; o kadar ki, en uzlaşmaz sandığımız grupları sıkı fıkı kılabildi­ğine; en uzlaşır sandığımız çevreleri de birbirlerinden husumet­le ayırdığına tanıklık ettik. Nihayet bu kavramın, sadece biz­de değil; Rusya’da da dillendirildiğini gördük.  

Rusya ve Türkiye bu coğrafyanın başat ülkeleri olarak tema­yüz etmektedir. Ama aralarındaki ilişkinin dostane olabileceği tarih­sel tecrübelerin ışığı altında fazlaca beklenebilir olmasa gerekir. Avrasyacılık tarihsel olarak sorunlu bu iki ulusal coğraf­yayı belli bir denklik içinden okuyan ve mukadderatlarını bir şekilde birbirine dâhil eden bakışın ürünüdür. Bu kadarıyla bile akademik anlamda cazip ve davetkâr olmaktadır.  

Dr. Meşdi İsmayılov, elinizdeki çalışmasıyla okurları, işte bu kav­ramın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Avrasyacı­lık az çalışılmış bir konu. Elbette ki öncü bazı çalışmaların kat­kılarını inkâr edecek değilim. Ama Dr. İsmayılov’un, serencamına başlangıcından itibaren tanıklık ettiğim ve büyük ölçüde doktora tezine dayanan çalışması, çok sayıda özgüllükler ve katkılar içeriyor. Siyaset felsefesi, sosyoloji, siyasi tarih üçgeninde, hiçbirini ihmal etmeden yürütülmüş bir çalışma bu. Dr. İsmayılov, uzun yıllar alan sabırlı ve özenli çalışmasında, Rusya ve Türkiye’de Avrasyacılığın düşünsel temellerini, anakronizme düş­meden ve birincil kaynaklar üzerinden ele alıyor ve kıyasla­ma­lı bir değerlendirmeye kavuşturuyor. Bizi hem Rus hem de Osman­lı-Türk siyasi düşüncesinin galerisine ustalıkla sokuyor; kâh İsmail Gasprinski, kâh Trubetskoy ile buluşturuyor.  

Çalışma sadece bir metin çalışması değil. Dr. İsmayılov, me­­tin çalışmasını, bağlam çalışmasıyla taçlıyor. Yakın tarih iti­ba­­­­rıyla Avrasyacı tezlerin hangi bağlamlarda ne gibi itibar gördü­ğünü, yine anakronizme düşmeden gösteriyor. Bu metin-bağ­lam titizliği, Avrasyacılığın orijinal metinlerinden marjinal metinlerine (yorumlarına) doğru kesintisiz devam ettiriliyor.  

Dr. Meşdi İsmayılov’un çalışmasının Avrasyacılık konusunda bundan sonra yapılacak çalışmalara, sadece içeriği ile değil; sağ­lam dili metodolojik sağlamlılığı ile de ilham verici olacağını tereddütsüz söyleyebilirim.   

Süleyman Seyfi Öğün

 

“Avrasyacılık, tarihsel olarak sorunlu iki ulusal coğrafyayı (Rusya ve Türkiye) belli bir denklik içinden okuyan ve mukadderatlarını bir şekilde birbirine dâhil eden bakışın ürünüdür. Bu kadarıyla bile entelektüel anlamda cazip ve davetkâr olmaktadır.

Dr. İsmayılov, uzun yıllar süren çalışmasında, Rusya ve Türkiye'de Avrasyacılığın düşünsel temellerini, anakronizme düşmeden ve birincil kaynaklar üzerinden ele alıyor ve kıyaslamalı bir değerlendirmeye kavuşturuyor. Bizi hem Rus hem de Osmanlı-Türk siyasi düşüncesinin galerisine ustalıkla sokuyor; kâh İsmail Gasprinski, kâh Trubetskoy ile buluşturuyor. Çalışma sadece bir metin çalışması değil. İsmayılov, metin çalışmasını, bağlam çalışmasıyla taçlıyor.”

Kitap, Avrasyacılığın başlangıcından günümüze kadar olan gelişimini düşünce tarihi kapsamında mukayeseli bir yöntemle ele almaktadır. Sosyal-siyasal teori odağından irdelenen temel Avrasyacı kavramlar, aynı zamanda tarihsel bağlamları gözönünde bulundurularak modernite, postmodernite ve globalleşme olguları ile ilişkiselliği çerçevesinde anlatılmakta ve Rus ve Türk Avrasyacılıklarında “Rusluk” ve “Türklük” algıları analiz edilmektedir.

Avrasyacılık, bir taraftan Batılı liberal değerlere karşı muhafazakâr bir doktrin olarak; diğer taraftan Atlantikçiliğe karşıt bir cephede konuşlanan jeopolitik bir dünyagörüşü olarak; öbür taraftan ise ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesi olarak “üçüncü dünyanın” sosyalist söylemi içerisinde kendisine yer bulmuştur. Bazen de Avrasyacılık genel eskatolojik ruhu çerçevesinde, küreselleşmeye karşı alternatif-küreselleşmeyi, postmodernizme karşı Ortodoks Hıristiyan ahlâkını yüceltmiştir. Yer yer bu özelliklerinden bir veya birkaçı öne çıksa da Avrasyacılığın temel paydası, içinde yaşadığımız çağı anlamlandırmada bir perspektif sunuyor olmasıdır.  

 

  • Kasım 2011
  • 405 sayfa
  • ISBN: 978-975-8717-79-8
  • Ebat: 14x21
  • 2. Hamur kitap kağıdı, karton kapak