• Doğu Batı Sayı 18: Dünya Neyi Tartışıyor - I (Küreselleşme)

Doğu Batı Sayı 18: Dünya Neyi Tartışıyor - I (Küreselleşme)

  • 150,00 TL
  • 112,50 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda


Etiketler: dergiler

Uğur Kömeçoğlu
Küreselleşme, Modernleşme ve Modernlik

E. Fuat Keyman
Kapitalizm-Oryantalizm Ekseninde Küreselleşmeyi Anlamak: 11 Eylül, Modernite ve Kalkınma Sorunsalı

Hatice Nur Erkızan
Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine

Halil İnalcık
Kültür Etkileşimi, Küreselleşme

Nurgün Oktik
Globalleşme ve Yüksek Öğrenim

Mehmet Ali Kılıçbay
Kültür Çoğunluğu Sona Ererken

Yasin Ceylan
Global Etik

Nalan Yetim
Küresel Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?

Haluk Tözüm
Küreselleşme: Gerçek mi? Seçenek mi?

Hayri Kozanoğlu
Küreselleşme ve Uluslarüstü Sermaye Sınıfı

Hayriye Erbaş
Küresel Kriz ve Marjinalleşme Sürecinde Göç ve Göçmenler

Cem Somel
Azgelişmişlik Perspektifinden Küreselleşme

Durmuş Özdemir
Küreselleşme, Ekonomik Büyüme ve Çokuluslu Şirketler

Zeynep Bilge Yıldırım
Türk Lirası Öldü mü?

Sübidey Togan
Avrupa Entegrasyonu ve Türkiye AB İlişkileri

Ali Kantur
Küreselleşme ve Türkiye’de Kriz

Ahmet Ulvi Türkbağ
Pasta Tarifleri Üzerine Bir İnceleme: Küreselleşme ve Adalet

Güliz Uluç
Medya Yapılarının Küreselleşmesi

FANTASTİK BİR FESTİVAL: KÜRESELLEŞME

 

Bugün dünyanın neyi tartıştığı sorusuna verilebilecek yanıtlardan ilki küreselleşmeye dairdir. Her tartışma belli bir yönlendirmeyi amaçlar ve arzuları gelişmiş tarihteki her büyük tartışmada olduğu gibi, bugün de dünya kü­reselleşmeyi tartışıyor, yani siyasi ve ekonomik büyük güçler, çeşitli ka­nallarla düşüncelerini ifade ederken küreselleşen bir dünyanın sayısız hik­metlerinden söz ediyor.  

        Küreselleşme, salt bir terim olarak düşünüldüğünde, daha en baştan dünyanın tersine çevrilemez bir akışla döndüğünü, ilerlediğini kabul eder. Kendi dışında söylenebilecek bütün şeyleri marjinalleştiren bu pejoratif üslup, tartışma usulüne pek de uygun düşmemektedir. Nitekim küresel­leşmenin 21. yüzyılın vazgeçilmez bir mitolojisi olarak sunulduğu yer­lerde o, tehditkâr büyüsünü kaybetmekte, yeniden sorgulanmakta, dolayı­sıyla ‘dünya sistemi’ kaos hâlinde parçalara bölünmektedir.

 

* * *

 

Kant’ın ‘dünya vatandaşı’ olarak düşlediği proje insani ve etik temelliydi, küresel­leşmenin ‘dünya vatandaş’ları ise ekonomik süreçlerin ayrılmaz bir par­çasıdırlar.

        En muhataralı bölge, ekonomik küreselleşme ile kültürel küre­selleşme arasında yaşanmaktadır. Kapitalizm ile birlikte ekonomik küreselleşme, kültürel küre­sel­leşmenin bütün boyutlarını çarpıcı bir biçimde etkiledi ve bu etkileşim içerisinde aslî değerler ikinci, üçüncü sırada yer aldı. Tam da bu noktada sorunlar dizisi dallanıp budaklanmaya başladı. Hukuk, kimlik, adalet gibi farklı coğrafyaların ve ulus-devletlerin özgün siyasi yapıları, ekonomik bütünleşmenin karşısına ciddi bir sorun olarak çıktı.

        Evrensel ile yereli kaynaştırma, farklılıkla homojenliği birleştirme, yabancılıkla evcilliği melezleştirme küreselleşmenin belli başlı para­dokslarıdır. Bu paradokslar aşılmadığı müddetçe, aydınlanma dönemin­den itibaren süregelen belirsizlik ve güvensizliğin döngüsel krizi devam edecektir.

        Küreselleşme olgusunu incelerken; sözgelimi, küreselleşmeyi hepimi­zin aynı anda katıldığı, keyif aldığı bir festivalmişçesine yansıtan gazete ve televizyonların mesajlarına bakalım. İletişim sektöründeki son geliş­meler mi izlenmeye değerdir yoksa bilgilerin hangi merkezlerden depola­nıp hangi çevre ülkelerde boşaltıldığı mı analiz edilmelidir?

 

* * *

 

Küreselleşmenin ağlarıyla örülen medya, kullandığı dil sayesinde ne tür bir bilgiye sahiptir? İletişimin bütün olanaklarından faydalanan bireyler niçin kendilerini hâlâ iletişimsiz ve yalnız bir dünyada hissetmektedirler? Uluslarüstü bir üst-kimlik kurulacaksa, bu üst-kimliğin aklı, kültürü, hafı­zası ve sembolleri hangi gelenekten beslenecektir? Tüketim estetiği, tü­ketim felsefesi, tüketim insanı ve tüketim bilgisi gibi sonsuz sayıdaki tüketim serileri ile yeni bir ethos kurulabilir mi? Hızlı büyüme bolluk getirir ve refah toplumu (affluent society) da demokrasinin güvencesidir şeklinde özetlenen tezlere karşılık ne tür bir büyüme olursa olsun büyü­menin bizzat kendisinin eşitsiz bir doğaya sahip olduğu görüşü dikkate değerdir. Herkesin yararına olduğu söylenen finansal enstrümanları ger­çekte kim kullanıyor? Küreselleşmeyi, dolayısıyla bu tartışmayı kim, hangi şartlar altında yönlendiriyor? Fantastik sayılamayacak bu sorular bir yanıt beklerken mutlulukçu retoriğe takılıp, bir gün herkesin her alanda özgürleşebileceği söylenilmektedir.

        Bize düşen sorumluluk, benzeri soruları artırmak olabilir. Bu sayıda küreselleşmenin tarihsel, ekonomik ve kültürel dinamiklerini masaya yatırdık. Sonuçta, dünya çapında bir eklemlenme ve kaynaşma olacaksa, (bu bir ütopyadan farksızdır) bahsi geçen çelişkiler yeniden gözden ge­çiril­melidir. Aksi hâlde kötümserlik, gerçekliğin sağlam bir parçasıdır ve en mutlu ve yalın gerçekliğin uzun bir süre daha beklemesi gerekecek. 

                                                                             

Taşkın Takış