Doğu Batı Sayı 02: Doğu Ne? Batı Ne?
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
- Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
- Onur Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
- Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Simten Coşar, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Ali Utku, Aytaç Yıldız
- Dergi Başlığı: Doğu Ne? Batı Ne?
- Dönem: Şubat, Mart, Nisan 1998 [Yıl 1, Sayı: 2]
- Basım Bilgisi: 1000 Adet / 7. Basım Mayıs 2019 [1. Basım Şubat 1998]
- Sayfa Sayısı: 237
- ISSN: 1303-7242
- Barkod: 9771303724863
- Ön Kapak Resmi: Thomas Phillips, Lord Byron.
- Kapak Tasarımı: Aziz Tuna
- Boyutları: 16 x 24
DOĞU VE BATI
Halil İnalcık
Türkiye ve Avrupa:
Dün Bugün
Baykan Sezer
Doğu-Batı Ayırımı
Etyen Mahçupyan
Doğu ve Batı: Bir
Zihniyet Gerilimi
Mehmet Ali Kılıçbay
Fakir Akrabanın
Talihi
Nilüfer Göle
Batı-Dışı Modernlik
Üzerine Bir İlk Desen
Hasan Bülent Kahraman & E. Fuat Keyman
Kemalizm, Oryantalizm
ve Modernite
Mustafa Armağan
Hayalî Doğu’dan
Hayalî Batı’ya
Alev Alatlı
“Doğu-Batı” İçi Boş
Bir Tasnif
Yasin Ceylan
20. Yüzyılın Son
Çeyreğinde Müslümanların Hıristiyan Dünyası Karşısındaki Tavırları
BATILILAŞMA
Hilmi Yavuz
Batılılaşma Değil,
Oryantalistleşme
Mümtaz’er Türköne
Batılılaştıramadıklarımız
DOĞU BATI VE SANAT
Ahmet Kamil Gören
Doğu’da ve Batı’da
İnsanı Betimlemenin Kısa Bir Öyküsü
Turgut Cansever
Doğu ve Batı Kültürel
İlişkiler Tarihine Bir Bakış
DOĞU BATI VE SİNEMA
Nezih Erdoğan
Yeşilçam’da Beden ve
Mekânın Eklemlenmesi Üzerine Notlar
Sadık Yalsızuçanlar
Doğu Batı Arasında
Sinema
DOĞU BATI VE PORTRELER
Ahmet İnam
Polanyi Etiğine
Düşülmüş Birkaç Dipnot
Ümit Meriç Yazan
Bir Avrasya Düşünürü:
Cemil Meriç
KENZ
Patricia Springborg
İbn Haldun ve
Yönetimlerin Döngüsü
Heribert Adam
Nazi Almanyası ve
Ayırımcı Güney Afrika
Muhabbet-i̇ Kadim
“Yerkürenin bir parçası
senin adını alacak”
Horatius
Doğu ve Batı, en bilinen kavram zıtlıklarının başında geliyor.
Doğu ve Batı’nın bazen bir gerçeklik, bazen bir yanılsama olarak ele alınması
başlı başına bir üne sahip. Kavramlar arasında ilk oyun tarih ile coğrafya
arasında, iki bilimin dile getirdiği farklı gerçekliklerde ortaya çıkıyor. Doğu
ve Batı terimlerinin coğrafyada ayrı kutuplara yerleştirilmesine karşılık
tarihçiler bu tür ayırımları geçersizleştirerek zaman içinde yönlerin sürekli
değişen yapısını vurgulamaktadırlar. Tarih biliminin ışığı altında bu ünlü
karşıtlığın yüzyıllara yayılan hareketliliğini gözlemliyoruz.
Her uygarlık kendi
Doğu’sunu ve Batı’sını yaratmıştır. Mısır, Mezopotamya, Roma, Yunan, Avrupa
uygarlıkları kendi Doğu ve Batılarını kuran uygarlıklardır. Akdeniz, Doğu Batı
ilişkilerinin ağırlık merkezidir. Doğu ve Batı’nın kuruluşuna dair geniş
bilgiyi ilk defa Akdeniz medeniyetinden öğreniyoruz. Akdeniz’in özgül yapısı
buraya gelip yerleşmiş her uygarlığa yeni rönesanslar kurma fırsatını
vermiştir. “Greklerin ahenkli güzelliği, Arapların yakıcı düşünce fantezileri,
Haçlı Seferlerinin masalsı çağı”, İskenderiye, Endülüs kültürü, felsefe, çeviri
faaliyetleri ve ekonomik refah Akdeniz’in ayırt edici tarihidir.
İlk yerleşim
birimlerinde yön duygusu küçük alanlarda yiyecek temini, haberleşme, ulaşım
gibi ihtiyaçları karşılamak için gelişmişti. Birbirinden bağımsız yaşayan
bölgelerde dünyaya ait topyekûn bir bakış açısını yakalamak imkânsızdı. Ne
zaman ki imparatorluklar hızla yayılma sürecine girdi, Doğu ve Batı’nın da
sınırları genişlemeye başladı. Siyasi ve ekonomik güç dengelerini
anlayabilmemiz açısından dünyayı ikiye bölmemiz gerekiyordu. Bu bölümleme
hadisesi modernitenin ayırımcı zihniyetine de cazip geliyordu.
Hükmedici ilişkilere
dayanan ilk Doğu Batı ayırımı, Batı’nın kendisinden gelmiştir. ‘Öteki’ni kendi
aynasından üretme ihtiyacı bu farklılığı doğurmuştur. Ötekilik süreci, kendi
bilincinin keşfedilmesiyle başlar. Başkasına bakarken kendimizi gözlemliyoruz.
Batı’nın Doğu’ya bakışında da Batı’nın bilinçaltını keşfediyoruz. Sözgelimi
Hegelci Batı bugüne kadar, tarihin ve evrenselliğin merkezinde kalarak kendini
tanımlayabilmiştir. Batı-dışı toplumların sorunları ise tipik çevre ülke
sorunları olarak görülmüştür. Avrupamerkezci bakışın kültürel planda kendi
kaynaklarına dönme ve bu kaynaklardan modernliği yakalama vurgusu yanında;
gecikmiş, azgelişmiş ikinci bir dünya efsanesi uzun zamandan beri hafızalardan
silinememiştir. Oryantalizm, postkolonyalizm tartışmaları bu konuda geniş bir
literatürü kapsamaktadır.
Doğu ve Batı
kavramları bir sentezi, birlikteliği ifade etse de uzun zamana yayılan bir
kopuştan söz etmek daha gerçekçidir. Ünlü seyahatnâmelerden Batı’nın düş
kırıklığının Doğu’da, Doğu’nun düş kırıklığının ise Batı’da yaşandığını
öğreniyoruz. Kültürel farklılıklar bu zincirin halkalarını genişletmiştir.
Siyasette aşırı genellemelere varan, örneğin Montesquieu’nün “Doğu Despotizmi”
modeli, Doğu toplumlarındaki ara tabakaların canlılığına âşina olmamış bir
modeldir. Bunun yanısıra, romantik edebiyatın taraflar arasında birbirlerine
dair kullandıkları fantastik imgeler ayrı bir olumsuzluklar kümesidir. Doğu ve
Batı öncüllerinden İslâm ve Hıristiyanlık gibi sonuçlar çıkmasa da, dinlerin
gelişimi her iki yakada farklı mecralara akmıştır. Cinsiyet, kültür, kimlik
gibi daha yeni sorunlarda da eski tahakküm ilişkilerinin yeni izleri tespit
edilmiştir.
Rudyard Kipling’i
anımsamamak mümkün mü: “Doğu Doğu’dur Batı’da Batı ve bu ikisi hiçbir zaman
birleşmeyecektir”. Fakat Kipling şiirin devamında “dünyanın iki ucundan iki
kuvvetli adam bir araya gelse bu ayrılık ortadan kalkar” umudunu dile getirir.
Önümüzde sanattan
felsefeye tarihten siyasete uzanan zengin bir kaynak açılıyor. Bu zenginliğin
ortasında durmak aynı zamanda geçmişteki bir muhabbetin ebediyete kadar sürecek
savaşına da ortak olmak demektir.
Taşkın
Takış