Edebî eseri oluşturan ve açıklayan şey nedir? Yazarın kendisi mi? Dönemin etkileri ve diğer eserler mi? Ulusal edebiyat mı? Ya da okuyucunun beklentileri mi? İşte bu sorulara yanıt vermeye çalışan bu kitap, son yıllarda dikkate değer bir araştırma ve uzmanlık alanı haline gelen edebiyat sosyolojisini konu edinmektedir.
Edebî eserin “içeriden” analizi ile “dışarıdan” analizini sentezlemeye çalışan edebiyat sosyolojisi, edebî eserler ile bu eserlerin üretim şartları arasındaki ilişkileri sosyo-politik ve sosyo-ekonomik açıdan ele aldığı gibi, edebî alanın işleyiş biçimleri ve edebî eserlerin çeşitli çevrelerde ve toplumda nasıl kabul gördüğü açısından da ele alır. Bu amaçla, edebiyat sosyoloğu, metin analizi, mülakatlar ve gözlem gibi nitel yöntemlerin yanısıra, ağ analizi gibi nicel yöntemleri de kullanabilmekte; ulusaşırı perspektifleri de sosyolojik analizine dâhil edebilmektedir.
Edebiyat tarihi ve edebî incelemelerle disiplinlerarası diyalog kuran bu kitap, sanat sosyolojisi, kültür sosyolojisi, sınıf sosyolojisi, cinsiyet ve “ırk” sosyolojisi, meslek sosyolojisi, yayın sosyolojisi, çeviri sosyolojisi, küreselleşme sosyolojisi ve medya sosyolojisi gibi diğer uzmanlık alanları ile edebiyat sosyolojisi arasındaki kesişimleri de ele almaktadır.
- Yazar: Gisèle Sapiro
- Kitabın Başlığı: Edebiyat Sosyolojisi
- Orijinal Başlık: La sociologie de la littérature
- Çeviren: Ertuğrul Cenk Gürcan [Fransızca]
- Yayına Hazırlayan: Rüveyda Gürcan
- Kapak Tasarımı: Nermin Öz
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 248; Sosyoloji Dizisi - 39
- Basım Bilgileri: 1. Basım / Aralık 2019
- Sayfa Sayısı: 160
- ISBN: 978-625-7030-00-7
- Kapak Resmi: Self-Portrait with Masks, James Ensor, 1899.
- Boyutları: 13,5 x 21
Giriş
I. Edebiyata İlişkin Teoriler ve Sosyolojik Yaklaşımlar
Toplumsal Olgu Olarak
Edebî Olgu
Edebiyatın
Toplumsal Etkileri
Edebiyat
Tarihinin Yasaları
Dünya
Görüşünden Edebî Beğeninin Sosyolojisine
İletişim
Eylemi Olarak Edebiyat
Yansıma
Teorisini Aşmak: Genetik Yapısalcılık Karşısında Kültürel Çalışmalar
İşlevselcilik, Etkileşimcilik
ve İlişkisel Yaklaşım
Alan
Teorisi
Edebî
Kurum
Çoklusistem
Teorisi
Alan,
Edebî Kurum ve Çoklusistem
Sembolik
Etkileşimcilik
Ağlar
II. Eserlerin Toplumsal Üretim Şartları
Edebiyatın Toplumdaki
Durumu
Edebiyatın
İdeolojik Kontrolü
Yazarın
Toplumsal Rolü
Toplumsal
Ayrışma ve Entelektüel İşbölümü
Piyasa
Mantığı
Edebiyat Dünyası ve
Edebiyat Dünyasının Kurumları
Yazarların
Toplumsal İstihdamı
Yazarlık
Mesleğinin Profesyonel Gelişimi
Edebî
Yaşamın Kurumları
Edebî
Alanın Yapısı ve Çoklu Uyum Analizi
İlişkilerin
Yapısı ve Tanınırlıkların Ölçümü: Ağ Analizi
III. Eserlerin Sosyolojisi
Temsillerden, Yapma
Tarzlarına
Edebiyat
ve Toplumsal Temsil(ler)
Pratik
Bilgi Biçimi Olarak Edebiyat
Biçimlendirme
Faaliyeti
Ekoller,
Akımlar, Türler
Ortodoksi
ve Heterodoksi
Edebiyat
ve Kimlik
Edebiyat
ve Ulus
Sömürge
Sonrası Perspektif
Sosyolojik Nesne Olarak
Estetik Tekillik
Edebiyatta
Biyografik Yaklaşım
Simgesel
Devrimler
Yazma
Stratejileri ve Yazar Stratejileri
Yazar
Duruşları ve Skenografileri
IV. Kabul Sosyolojisi
Aracılık Makamları
Kabulün
Aşamaları ve Ortaya Koyduğu Meseleler
Edebiyat
Davaları
Eleştirel
Kabul
Kabulün
Eser Üzerindeki Etkileri
Edebî
Eserlerin Ulusaşırı Dolaşımı
Edebiyat
Sosyolojisi için Yeni Bir Konu: Festivaller
Okuma Sosyolojisi
Okuma
Araştırmalarından, Okuyucunun Yörüngelerine
Matbaanın
Kullanımı ve Okuma Pratiklerinin Dönüşümü
Özdeşleşme
Teorisinden Okuma İlgilerine
Sonuç
Kaynakça
Dizin
Giriş
Edebiyat sosyolojisinin amacı, edebî olguyu toplumsal bir olgu
olarak incelemektir. Bu inceleme, iki hususun sorgulanmasını gerektirir: Edebî
eserleri üreten, tüketen, yargılayan pek çok kişi ve kurumun dâhil olduğu
‘toplumsal bir fenomen’ olarak edebiyatın; ve toplumsal meselelerin, bir döneme
ilişkin temsillerin edebî metinlerdeki yansımasının.
Basit gibi görünen bu önerme pek çok meseleyi
gündeme getirir. ‘Referans metni’ olarak tanımlanan şey nedir? Yazarın
yayımladığı eser mi? Öyleyse Kafka’nın ölümünden sonra Max Brod tarafından yayımlanan Kafka eserleri ne olacaktır? Ya da bir eserin yazar tarafından
yayımlanan muhtelif versiyonları veya elyazmalarında karşımıza çıkan
versiyonlar? Eserin oluşumuna kafa yormak ve Sartre’ın yaptığı gibi, eseri “yaratıcı bir proje”ye dâhil etmek
mi gerekir? Ya da okuyuculara ve dönemlere göre değişebilen yorumlara mı kafa
yormalıdır?
Gerçekten de, bir “eser”in ya da herhangi bir
kültürel üretimin anlamı, yazarın niyetine indirgenemez. Yazar yaptığı şeyi hep
farkında olarak yapmadığı gibi, eserin anlamı yazarın elinde olmayan iki etkene
bağlıdır: İlkin, bir eserin anlamı, yorumsamacıların iddia ettiği gibi, sadece
onun iç kurgusunda yatmaz; ulusal ya da uluslararası bir ihtimaller alanında da
yatar ve bu alanın sınırlarını çizen şey de, eserin yayımlandığı ya da tekrar
basıldığı an itibarıyla onu kuşatan dünün ve bugünün bütün simgesel
üretimleridir. Böylece bu eşsiz eser, tema açısından, tür açısından,
kompozisyon açısından, üslup açısından diğer üretimlere nazaran tanımlanır.
Çağdaşları tarafından az çok paylaşılabilen (toplumsal gruba göre: sınıf,
cinsiyet, ulus, etnik vb.) ve edebî olmayan metinlerde de bulunabilen toplumsal
dünya temsilleri taşır. Ki bu da, daha özel olarak ilgileneceğimiz bir
meseleye götürür bizi: Uygun bağlam nedir? Sartre’ın Flaubert çalışmasında tercih ettiği gibi, yazarın özel biyografisi
midir? Marksist kuramcıların odaklandığı gibi, toplumsal kökeni ya da toplumsal
aidiyet sınıfı mıdır? Hitap ettiği kitlenin toplumsal karakteristikleri midir?
O ülkenin edebî tarihinin kurucusu durumundaki ulusal edebiyat mıdır? Dünya
Edebiyatı mıdır (Goethe’nin Weltliteratur’ü)? Kültürel Çalışmaların
kurucularının önerdiği gibi, eserlerin toplumsal üretim ve dolaşım şartları
mıdır? Veya Cassirer’den Panofsky’ye kadar uzanan Yeni Kantçı geleneği izleyerek, eserin
dâhil olduğu kültürün algı kategorileri midir?
İkinci etken, bir esere ilişkin sahiplenmeler
ve kullanımlarla, esere atfedilen anlamla ve esere eklemlenme çabalarıyla
ilgilidir. Bu kabul süreçleri de edebî üretimin tarihine dâhildir. İlkin, bir
eserin kabulü onun toplumsal anlamı üzerinde etkilere sahip olduğu gibi,
simgesel değerler hiyerarşisindeki konumu üzerinde de etkilere sahiptir. Eserin
eleştirel kabulünden, kitapçılardaki dağıtımına (kitapçı rafları, en çok
satanlar listeleri vb.) kadar uzanan bir kabuldür bu. İkinci olarak eser,
yazarın hayatı boyunca üzerinde çoğu kez etkiye sahip olur; bu kabulün neden
olduğu tepkilere ve beklentilere göre yazar, “yaratıcı projesi” üzerinde
değişiklikler ya da uyarlamalar yapmaya götürülebilir. Üçüncü olarak, geçmiş
eserlere ya da diğer kültürlerden gelen eserlere ilişkin (yeniden)
sahiplenmeler, edebî ihtimaller alanının yeniden üretimine ya da yenilenmesine
dönük mekanizmaların tam kalbinde yer alırlar. Sürrealistlerin, dönemin
yazarları karşısında Lautréamont’u tekrar gün yüzüne çıkarmaları; Fransa’da, 19.
yüzyılın klasik roman biçimleri karşısında Dos Passos’ın ya da Faulkner’ın Sartre tarafından meşrulaştırılması; yeni romanın, angaje edebiyat karşısında Flaubert’i sahiplenmesi, bu (yeniden) sahiplenmelerin edebiyat
tarihindeki rolünü ortaya koymak için kâfi örneklerdir.
Birçok uzmanlık alanında (örneğin hukuk
sosyolojisinde) olduğu gibi, edebiyat sosyolojisi de iki disiplin arasında
gidip gelir. Ayrıca sosyoloji ve edebiyat incelemeleri arasında cereyan eden
uzun bir gerilimler ve sürtüşmeler tarihinden de mustariptir. Bir disiplin
olarak sosyoloji, 19. yüzyılın sonunda hüküm sürmüş hümanist kültürden koparak
oluşmuşken, edebiyat incelemeleri de edebiyata ilişkin her tür “determinist”
yaklaşıma günümüzde direnmektedir (bu iki disiplin arasındaki “yanlış
anlamalar” hakkında bkz. Meizoz [2004, s. 17]). Gerçekten de, edebiyat sosyolojisinin,
nesneleştirmeye karşı sergilenen direnci yenmesi gerekmiştir ki bu, ‘edebî
eserlerin belirlenmemiş ve benzersiz oldukları’ inancından kaynaklanan bir
dirençtir. Edebiyatçılar için aşırı “sosyolojik”, sosyologlar içinse aşırı
“edebî” görülen, bazı ülkelerde edebiyata bazı ülkelerdeyse sosyolojiye dâhil
edilen edebiyat sosyolojisi, yarım yüzyıldan beri bu alanda üretilen
çalışmaların zenginliğiyle tezat oluşturan bir ‘kurumsallaşma eksikliği’nden
mustarip olmuştur. Edebiyat ile sosyoloji arasındaki diyalog, disipliner
kasılmaların ötesine uzanma eğiliminde olup, gelecek vaat eden işbirliklerinin
taşlarını döşemektedir (bkz. Desan ve diğ. [1988]; Baudorre, Rabaté ve Viart [2007]); ve okumakta olduğunuz bu
çalışma da, bu tür bir işbirliğini desteklemek için kaleme alınmıştır.
Daha önce kaleme alınan nitelikli sentezlere
(Dirkx, 2000; Aron ve Viala, 2006) nazaran, bu çalışmada amaçlanan şey, edebiyat
sosyolojisinde tam bir gelişme içerisindeki araştırmaların mevcut durumunun
bir bilançosunu sunmaktır. Ve bu, sosyolojik ve metodolojik açılar vurgulanarak
(çoklu uyum analizi ve ağ analizi gibi nicel yöntemler de dikkate alınarak) yapılacaktır.
Ama ayrıca, sanat sosyolojisi, kültür sosyolojisi, medya sosyolojisi, yayın sosyolojisi, çeviri sosyolojisi, meslek sosyolojisi, toplumsal ilişkiler (sınıf, cinsiyet ve “ırk”)
sosyolojisi, küreselleşme sosyolojisi gibi sosyolojilerin problemleriyle
kesişmeler de vurgulanacaktır. Tüm bunlara yeni ışık tutabilecek bir
sosyolojidir bu. Edebiyat tarihçileriyle daimi ilişkiyi gösteren [Lyon-Caen ve Ribard, 2010] bu bilanço, toplumsal cinsiyet ve postkolonyal çalışmalarla
kesişen perspektiflere de işaret etmektedir [Write Back] ve Frankofon alanla da sınırlı değildir (her ne kadar, edebiyat
sosyolojisinin en canlı olduğu alan Frankofon alan olsa da).
Kitabın ilk bölümü, bu uzmanlığın tarihini ve ona
en çok damga vurmuş kuramları, özellikle eserlerin iç analizi ile dış analizi
arasındaki yarılmayı aşmaya çalışmış olan kuramları resmetmektedir. Bu açıdan
bakıldığında edebî olguya sosyolojik yaklaşım, eserler ile eserlerin toplumsal
üretim şartları arasındaki aracılıkların [médiations] incelenmesi
olarak düşünülür. Bu aracılıklar, kitabın izleyen bölümlerinde incelenen
araştırma eksenlerini oluşturan üç düzeyde yer alır: İlk olarak eserlerin maddi
üretim şartları ve edebiyat dünyasının işleyiş biçimi; ikinci olarak eserlerin sosyolojisi (taşıdıkları temsillerden, yazarları
tarafından üretilme biçimlerine kadar); üçüncü olarak eserlerin kabul ve
sahiplenilme şartları ve kullanımları.
Bu üç bölümün her birinde, ampirik araştırmalardan
gelen örneklere dayanılarak, bu problemlerin değerlendirilmesi için kullanılan
yöntemler de ele alınacaktır. Sosyolojik yaklaşım edebî olgunun kavranması için
kullanılan geleneksel nitel yöntemleri (belge analizi, eserlerin ve/veya
eleştirilerin içerik analizi), bireysel yörüngelere ilişkin incelemeleri (ama
biyografiden farklı incelemelerdir bunlar) ve çağdaş bir konu söz konusuysa
eğer, mülâkatları ve etnografik gözlemi de ekler. Ama sosyolojik yaklaşımın
kelimenin tam anlamıyla ‘edebî’ yaklaşımlardan farklılaşmasını sağlayan şey,
bilhassa, nicel yöntemleri de kullanmasıdır. Gerçekten de, edebiyatı ‘eşsiz
yaratıcı eylem’ olarak betimleyen ortak tasvire rağmen, edebiyatın üretim ve
kabul süreçlerinde nicelleştirilebilir ya da ölçülebilir yönler de eksik
değildir: Yazarların ve kamunun toplumsal özellikleri, yayın tipleri, maddi
destekler, türler, ilişki ağları vb. İster bir grup yazarın prosopografisi
(kolektif biyografisi), ister ağ analizi, ister sözölçüm [lexicométrique] analizi, isterse de
okumaya ilişkin araştırmalar olsun; nicel yaklaşımlar belli bir toplumsal
yapılanmadaki edebî yörüngelerin, eserlerin ya da okuma deneyimlerinin
indirgenemez görünen bazı özelliklerini aydınlatırlar (daha ince niteliksel
analizlerle eklemlenmeleri şartıyla). Nihayet, eserlerin (özellikle çeviri ama ayrıca taklit yoluyla) ulusaşırı dolaşımına ve göç
yörüngelerine (sürgün durumlarının edebî üretim üzerindeki etkilerine) ilişkin
incelemelerle birlikte, edebiyat tarihinin gayrimillileşmesinin açtığı
perspektifleri de değerlendireceğiz.
Gisèle Sapiro
Fransız sosyolog. 22 Haziran 1965’te Neuilly-sur-Seine’de doğdu. Tel Aviv Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat Felsefe çalışmaları yaptı. Gisèle Sapiro, Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nde (CNRS) ve Sosyal Bilimler Yüksek Okulu’nda (EHESS) araştırma direktörü olarak görev yapmaktadır. Edebiyat sosyolojisi alanında uzman olan ve Yazarların Savaşı, 1940-1953 (Fayard, 1999; 2. basım 2006) ile Yazarın Sorumluluğu. Fransa’da Edebiyat, Hukuk ve Ahlak, 19.-21. Yüzyıl (Seuil, 2011) adlı eserlerde imzası bulunan Sapiro, CNRS bünyesinde yayımlanan “kültür ve toplum” koleksiyonunun da yöneticiliğini üstlenmiştir.
Ertuğrul Cenk Gürcan
Siyaset bilimci Ertuğrul Cenk Gürcan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunudur. Sosyoloji, siyaset bilimi, siyaset felsefesi ve insan hakları alanında çeşitli telif ve tercüme eserleri bulunan Gürcan, halen çevirmen ve bağımsız sosyal bilimci olarak çalışmalarını sürdürmektedir.