Doğu Batı Sayı 34: Akdeniz
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
- Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
- Onursal Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
- Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Cansu Özge Özmen, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Aytaç Yıldız
- Dergi Başlığı: Akdeniz
- Dönem: Kasım, Aralık, Ocak 2005-06 [Yıl 9, Sayı: 34]
- Basım Bilgisi: 2. Basım: Kasım 2023 / 1. Basım: Kasım 2005
- Sayfa Sayısı: 312
- ISSN: 1303-7242
- Barkod: 9771303724344
- Ön Kapak Resmi: İmparator Augustus
- Arka Kapak Resmi: Ezra Pound.
- Boyutları: "Büyük Kanal’ın Girişi", Venedik, Canaletto, 1730.
ZEUS
İLE HERA: AKDENİZ’DE İLK YOLCULUK
Turhan Yörükân
Zeus’un Aşklarıyla Akdeniz’de Kurulmak İstenen Sosyo-Kültürel ve Politik İlişki Ağı
AKDENİZ’DE MEKÂN
Emel Altan Ege
Venedik: Akdeniz’de Doğu ile Batı’nın Buluşma Noktası
Bedia Demiriş
İskenderiye: Antik Çağ Akdeniz’inde Bir Kültür Kenti
Ali Efdal Özkul
Doğu Akdeniz’in Anahtarı Kıbrıs Adası
AKDENİZ
VE KİMLİK
Özlem Hemiş Öztürk
Akdeniz’de Kültürel Belleğin Fragmanları ve Kültürel Belleğin Taşıyıcıları: Çocuklar, Deliler, Entelektüeller
“MARE
NOSTRUM”: BİZİM DENİZ
Halil İnalcık
Akdeniz ve Türkler
İdris Bostan
Kanuni, Barbaros ve Akdeniz’de Değişen Güç Dengeleri
BİR
AKDENİZLİ: FERNAND BRAUDEL
Merve İrem Yapıcı
Bir Akdeniz Tarihçisi: “Fernand Braudel”
AKDENİZ’DE TARİH VE ZAMAN
Turhan Kaçar
Eskiçağ Akdeniz Dünyasında Siyasal Birliğin Sonu
Mehmet Bulut
Merkez, Akdeniz’den Atlantik’e Kayarken Avrupalılar ve Osmanlılar
Mehmet Ali Kılıçbay
Bir Akdeniz Ütopyası
Emile Témime
Akdeniz Vizyonunu Yeniden Ele Almak Otuzlu Yılların Ütopyası mı?
Abdullah Ekinci
Türkiye Selçukluları’nın Akdeniz Politikası ve Doğu Akdeniz’de Hâkimiyetin Tesisi
AKDENİZ KORSANLARI
Hüseyin Kayhan
Osmanlı Öncesi Akdeniz ve Çevresinde Türk Korsanları
Uğur Altuğ
Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz Siyasetinde Korsanların Rolü
SEYİR
Mustafa Pultar
İlk Türkçe Denizcilik Sözlükleri
KENZ
Niyazi Öktem
Fransız Laikliğinin 100. Yıldönümü ve Türkiye
AKDENİZ
Birçok Akdeniz tarihçisinin
kabul ettiği üzere, Akdeniz yalnızca bir deniz değildir. O bir denizin içerdiği
anlamlardan daha fazlasını içerir. Diğer tüm denizler tarih sahnesine sonradan
dahil edilmişken, bu “iç deniz” en başından beri Eski Dünya’nın kaderini tayin
ediyordu. Tarih anlatıları herşey burada başlamıştı ve burada bitmişti diye
yazıyor. Yüzlerce doğuş ve yükseliş hikâyesi bu dev maviliğe eşlik etti.
* * *
Burada
sayısız ada ve yarımada var. Her ada kendi güzelliğinden bir efsane yaratmış.
Bu deniz kendi sularında küçük denizlere ayrılıyor: Sardunya Denizi, Adriyatik
Denizi, Ege Denizi... Limanlar, karmaşık ticarî ağlarla örülüyor. Girift
körfezler, yüzlerce girintili-çıkıntılı şekiller, eşyaları, su bitkilerini ve
canavarları andırıyor. Herkes burada toplanmış: Tacirler, maceraperestler,
korsanlar, güçlü hatipler, sessiz ve dağınık yaşayan halklar, kent-devletleri,
koloniler, deniz cumhuriyetleri ve sırtını denize yaslamış imparatorluklar...
Burası büyük dinlerin ve kutsal kitapların güzergâhı. Maşrık’ın Mağrib’e
aktarıldığı yer, Batı’nın Doğu’ya baktığı ilk pencere. Arapların bilimi,
İspanya şiiri, Etrüsk sanatı, Minos çömlekleri, Miken vazoları, Roma mimarisi,
Yunan estetiği bu havzada gelişip büyüyor. Ticaret ve pahalı savaş sanatları
uzun tecrübelerden sonra burada öğreniliyor. Küçük topluluklar oligarşik,
tirancı, demokratik yapılarıyla kibirli. İlk kültürel birlikler deneniyor.
Birbirine komşu ülkeler, karşıt kıyılarda yer alan karma halklar buradan farklı
dünyaları seyrediyor. Bu bakış açılarından, antik şehirlere ilişkin bizim merak
ettiğimiz yaşam üslupları doğuyor. Kudüs, İskenderiye, Venedik, Cenova ve
Marsilya... Bu şehirlerin elverişli koşulları, doğal güzelliği, siyasî
başarıları övgüyle dile getiriliyor. Cicero: “Siraküsa tüm Yunan kentlerinin en
büyüğü ve tüm kentlerin en güzelidir...Hem doğal konumundan ötürü güçlüdür, hem
ister denizden, ister karadan, hangi taraftan yaklaşılırsa yaklaşılsın çarpıcı
bir görüntüsü vardır.” Ancak Sicilya da öyledir, Korsika da, Kıbrıs da,
İstanbul da...
Her millet denizle
mesafesini farklı düzeyde, farklı çıkar ilişkileriyle kurmuş. Tüm bu
çeşitlilikler arasından tek bir Akdeniz söylemi, tek bir Akdeniz kimliği
çıkaramayız. Ayrı köklerden beslenen Sezarcı hırslarla denizin melankolisini
taşıyan edebî kahramanlar çift karaktere sahip. Akdenizlilik tarifleri hep
geneldir ve kimin Akdeniz’i temsil ettiği de tartışmalıdır.
Tüm karşıtlıklar burada
birbirine meydan okuyor. Predrag Matve-jević’in Akdeniz için çizdiği şemaya
göre: “Evrenselliğe karşı yerellik. Agora’ya karşı labirent. Dynoissos neşesine
karşı Sisyphos kayası. Alet-hia’ya karşı enigma. Atina’ya karşı Sparta. Roma’ya
karşı barbarlar. Doğu İmparatorluğu’na karşı Batı İmparatorluğu. Kuzey kıyısına
karşı güney kıyısı: Avrupa’ya karşı Afrika. Hıristiyanlığa karşı İslâm.
Katolikliğe karşı Ortodoksluk. İsa’nın öğretisine karşı Musevi soykırımı.”
Haritada Akdeniz’in
sınırlarını tespit etmek kolay görünebilir ama bu sınırlar etkisi bakımından
çok daha geniş bir alana yayılıyor. Akdeniz tipik bir güneyli ve güneyin tam da
kendisi olarak bilinse de, karadaki orta bölgelere, kuzeyin sınırlarına
dayanan, çölün içlerine uzanan bir hareketliliğe sahip. Akdeniz’i bir kıyı
şeridi boyunca takip edemezsiniz, onu dağların ve yolların arasına katmanız
gerekecektir. Romalılar donanma gücüne önce karadaki güvenilir yollardan
ulaşıyor. Ticaret yolları, verimli topraklar, zengin maden yatakları bu denizin
sınırlarını genişletiyor. Ve Avrupa Akdeniz’den doğuyor. Akdenizsiz bir Avrupa
‘Kara Avrupa’sıdır, fazlasıyla renksizdir.
* * *
Bu sayıda Akdeniz’in zaman çizgisinden yalnızca bir bölüm olayı, mekânı ve kişileri aktarıyoruz. Özellikle XVI. yüzyıla kadar Akdeniz’in parlak renkli sayfaları ayrı başlıklar altında incelenmeye değer. Türklerin Akdeniz’le olan ilişkisi daha ayrıntılarıyla tasvir edileceği gibi, Roma ve Yunan uygarlıkları, İtalyan Rönesansı, Akdenizlilik ve Akdeniz kimlikleri gelecekteki başka sayılarımızın konusudur.
Taşkın Takış