• Doğu Batı Sayı 42: Bir Zamanlar Amerika - II

Doğu Batı Sayı 42: Bir Zamanlar Amerika - II

  • 180,00 TL
  • 135,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda


Etiketler: dergiler

Gülriz Büken
Quetzalquatl Soyunun Yaşayakalışı: Atzlán’dan Frontera’ya Mejicanolardan Meksika Kökenli Amerikalılara

Ayşe Lahur Kırtunç
Çengelde Sallanan Amerikan Rüyası

Meldan Tanrısal
Beyaz Adamın Gelişi ile Kızılderili Kadınların Değişen Yaşam Biçimleri

Bahar Gürsel
Kenar Mahalleden Beyazperdeye: “Yeni Göç” Dalgası ve Amerika’daki İtalyan Göçmenler

İsmail Öğretir
Bir Azınlık-Oluş Yazımı Olarak Afrikalı-Amerikan Edebiyatı: Deleuze-Guattarici Bir Yaklaşım

Orhun Yakın
Death Wish: Hollywood Usulü Suç ve Ceza

Timothy M. Roberts
Türk Bakış Açısından Amerikan Tarihi

C. Akça Ataç
Bağımsızlık Savaşçılığından Dünya Hükümdarlığına: Amerikan İmparatorluk Anlayışının Tarihsel Gelişimi

Nasuh Uslu
ABD’nin Temel Tehdit Kaynağını Kurutma ve Hegemonya Kurma Adına Orta Doğu’ya Yönelmesi

Ayhan Akman
Eşitlik Çağında Demokrasilerin Özgürlük Sorunsalı: Bireycilik, Din ve Siyaset Üzerine Tocquevilleci Bir Tartışma

Ezra Pound
Amerika

Cansu Özge Özmen
Genç Cumhuriyet’in Akdeniz Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu’yla Yapılan 1830 Dostluk ve Ticaret Antlaşması; ya da 19. Yüzyıl Amerikan-Osmanlı İlişkilerinin Amerikan Yazınına Etkisi ve Seyahatnâmeler

Burcu Bostanoğlu
Amerika ve Osmanlı’nın Akdeniz’de Başlayan Seyir Defteri

Reyda Ergün & Cemal Bâli Akal
Bilgenin Siyaseti, Siyasetçinin Yalnızlığı

AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFEDELİM - II


Kuruluş mitleri, imparatorlukların temel motifleri arasında yer alır. Yara­tılan mitler sayesinde imparatorlukların doğuş süreçleri sıradışı bir kimlik kazanmış olur. ABD’nin kurucu unsurları da birbirine bağlı sayısız hikâ­yeden oluşur. Bu kurucu unsurlar birer mite dönüşürken diğer yandan dün­ya genelinde büyük bir siyasal gerçekliği de inşâ ederler.

        Birleşik Devletler’de geniş siyasal toplulukların katılımıyla oluşan ta­rihsel deneyim, siyasal ve ekonomik açıdan eşine az rastlanır sonuçlar üretmiştir. Kıtaya ilk defa adım atanlar, Avrupa’nın toplumsal çalkantıla­rından uzak, her şeyin yeniden kurulabileceği bir fırsatı elde etmişlerdi. Ancien régime ve yaşlı düzenin muhafazakâr kalıntıları taze topraklara taşınmamıştı. Eski âdet ve alışkanlıklar yerinde bırakılmış ve burjuvazi­nin hiyerarşik yapısı, katı dili ve lüks anlayışı terk edilmişti. Yeni Dün­ya’da soylu olmayan sınıfları ve maceraperestleri bekleyen talih ve mut­luluk, aristokrasinin toprağa ve asalete bağlı kurumlarını gölgede bırak­mıştı. Herkes kendi soyuna ve nesebine bakmaksızın, doğanın bah­şettiği imkânlar ölçüsünde yükseliyordu. Avrupa’da başarısızlığa uğrayan eşitlik ve demokrasi düşleri bu sefer kendiliğinden bir projeye dönüşe­cekti. Bü­tün sosyal kurumlar maddi refahın yükseltilmesine hizmet edi­yordu. Ka­nunlar asli ruhunu fırsat eşitliğinden alıyordu ve bölgelerin, eyaletlerin iş­le­yişindeki serbestiyet, kendine özgülük, bambaşka bir sis­tem yaratmıştı. Böyle bir serpilme ve gelişme arzusunun yanında Tanrı’nın inayetinin ek­sik olacağı düşünülemezdi. Motivasyon düzeyi yüksek bir din anlayışı, her şeyden önce dinamik bir sınıfın doğmasına eşlik etmişti. Protes­tanlı­ğın iyimser karakteri esasen Amerika’nın ‘Orta Çağ’ı yaşamadan modern dünyaya geçmesinde aranmalıdır. Amerika ‘Orta Çağ’ı görmemişti. Sıra­dan bir Amerikalı için ‘kötü’lüğün her za­man için bilinen bir yanı, hesap­lanabilir bir tarafı vardı. Dolayısıyla ‘mutlak iyi’ arayışı ve kendini sorgu­lama şüpheciliği de antik dünyada, kutsal kitaplarda bırakılmalıydı ve ge­lişmeye mani iç-sorular daima as­kıya alınabilirdi.

        Göçmenlerin Kıtaya ayak bastığı dört yüz yıllık sürede Amerikan dü­şünüş biçimi ve yaşam tarzı giderek dünyamıza damgasını vurdu. Bu süre zarfında zinde bir güç olmanın fırsatı sonuna dek kullanılmış oldu. Bu güç ABD’nin kendi kaynaklarını serbestçe tüketerek, bazen sert ve acı­masız bir şekilde kullanarak bir mite dönüştürdüğü güçtü. Ancak bu gü­cün tarihsel ilişkilerden soyutlanarak tek başına tahlil edilmesi, bu impa­ratorluğun dünya üzerinde kurduğu egemenliği açıklamaya yetmeyecek­tir. Bu nedenlerin de ayrı başlıklar altında etüd edilmesi gerekmektedir.

        Amerika’nın kendi içinde ürettiği bu refahın dünyaya taşmasıyla bir­likte Amerikan Yüzyılı da başlamış oluyordu. Artık, gözler önünde yük­se­len bir ışıltıyı kim görmezden gelebilirdi veya ayağa kadar gelen bir fır­satı kim geri tepebilirdi? Reddedilmeyen, bilâkis her geçen gün rağbet gö­ren bir rüyaydı bu. Zaten herkes kendi ruhundaki Amerika’ya çoktan göç etmişti bile… Tepkiler ise, bir öfkenin nesnesini doğrudan hedef ala­bilecek keskinliği hiçbir zaman yakalayamadı. Sanattan kültüre, dü­şünce hayatından en muhalif seslere kadar küçük ve büyük Amerikalar dün­ya­nın dört bir yanında kuruldu ve çoğaldı. 

* * * 

Tüm bilinirliğine ve apaçıklığına karşın, Amerika hâlâ bir muammayı içinde barındırmaktadır. Amerika’nın gövde gösterisi belki de kendini iç­ten kemiren bir güçsüzlük deşifre edilinceye kadar sürecektir. Dolayı­sıyla bu alanda yapılmış incelemelere, kültürel araştırmalara eskisinden daha çok ihtiyaç vardır. Bu sayımızda Amerika üzerine uzun bir dönem ince­leme yapmış isimlerin yetkin çalışmalarına yer veriyoruz.

 

 Taşkın Takış