Bu eser, çağımızda sayısız araştırmaya konu edilen İslâm’da modernleşme hakkında bugüne kadar yapılmış en şümullü ve derinlikli incelemedir. “Hıristiyanlaştırmadan medenileştirmeye Batılı kozmopolis projesinin sekülerleşmesinin modern Batı/Doğu karşılaşmasını nasıl etkilediği” merkezî sorusundan hareket eden eser, İslâm dünyasında modernleşmeyi ilk kez Batı ile Doğu’nun bu büyük karşılaşması bakımından ele alıyor. Eser, Batı ile İslâm, geleneksel ile modern İslâm ve Osmanlı ile sair İslâm arasında çok-katlı bir mukayese yoluyla Batı’nın geçtiği modernleşme sürecinin İslâm dünyasını nasıl etkilediğini vukufla gösterdikten sonra bunun yol açtığı sekülerleşme sürecini derinlemesine inceliyor.
Çalışmada on dokuzuncu asır İslâm dünyasında modernleşmeye karşı alınan bütün tavırlar modern İslâm incelemelerinde kullanılacak analitik bir çerçeve oluşturmak üzere kategorileştiriliyor ve İslâm düşüncesindeki değişimin mahiyetini göstermek için Osmanlı ve Mısır İslâm düşüncesinin temsilcileri olarak alınan Namık Kemal ve Muhammed Abduh örneklerinde “gelenekselcilik/modernizm” olarak iki ana tipe dönüştürülerek karşılaştırılıyor. Farklı İslâm yorumlarının, özellikle sömürge-sonrası paradigmalara meydan okuyan tek örnek olarak Osmanlı İslâm yorumunun modernizmle hesaplaşmadaki etkisini vukufla gösteren eser, modern İslâm incelemelerine yepyeni bir boyut getiriyor.
Bedri Gencer, ilk elden kaynaklara dayanarak bir bütün olarak modern İslâm dünyasındaki değişim sürecini tasvir ederken sağlam bir muhakeme ve akıcı bir dille problematik durum ve fikirlere doyurucu açıklamalar getiriyor. Eser, böylece bugün İslâm dünyasının yaşadığı müzmin problemlerin kaynağına inerek bu problemleri aşmak için çağdaş İslâm düşüncesinin taşıdığı potansiyeli ortaya koyuyor. Modern İslâm hakkında çığır-açıcı bir inceleme olarak Türkiye’de geniş yankı bulan eserin tamamen tadil ve tekmil edilmiş dördüncü yayınını sunuyoruz.
- Yazar: Bedri Gencer
- Kitabın Başlığı: İslam'da Modernleşme (1839-1939)
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 78; Siyaset Bilimi Dizisi - 6
- Basım Bilgileri: 4. Basım / Nisan 2017
- Sayfa Sayısı: 886
- ISBN: 978-975-8717-84-2
- Kapak Resmi: Cameron Rex Hibbert, Alhambra
- Boyutları: 16 x 24, Ciltli, Sert Kapak
Sunuş
Dördüncü Yayına Önsöz
Üçüncü Yayına Önsöz
İkinci Yayına Önsöz
Birinci Yayına Önsöz
Özet
Giriş: Din ve Modernlik
İbrahimî Din ve Ümmetler
Gelenek
Modernlik
İdeoloji ve Ütopya
İslâm Düşüncesi
İslâm Yorumları
Birinci Bölüm: Medenîleştirici Batı’nın Gelişi
Medenîleştirici Batı’nın
Gelişi I: Sıcak Savaş: Modernleştirme
Medenîleştirici Batı’nın Gelişi II: Soğuk
Savaş: Sekülerleştirme
İkinci Bölüm: Batı’ya Karşı Batı için
Batı’nın Gelişinin Şoku
Osmanlı’nın Modernlikle
İmtihanı
Mısır’ın Modernlikle İmtihanı
Üçüncü Bölüm: Modernizme Giden Yol
Ulemâdan Aydınlara
Medenîleştirici Batı’nın Gelişi III: Yumuşak
Emperyalizm
Dördüncü Bölüm: Modernizm Karşısında İslâm
İslâm Modernizmi
İdeolojileşme Örüntüleri
Dinden İdeolojiye
Garp Meselesi
Beşinci Bölüm: Muhafazakârlık
Reformizm
Pasif Muhafazakârlık
Aktif Muhafazakârlık, Sava Paşa: Usûl-i Fıkıhta Tecdit
İbni Haldun’un Son Şakirdi: Ahmed Cevdet
Tunuslu Hayreddin
Geleneksel Aktivizm
Altıncı Bölüm: Mesihçilik
Afgânî Muamması
Mesih’i Beklerken
Mehdî’yi Beklerken
Afgânî İstanbul’da
Beklenen Mehdî’den Devrimci Mehdî’ye
Dinden İdeolojiye
Yedinci Bölüm: Eleştiri
Osmanlı Eleştirisi
Geleneğe Karşı Modernizm ve Fundamentalizm
Öteki Tedeyyünün Eleştirisi
Sekizinci Bölüm: Yeni Paradigma
Aklî Dinden Tabiî Dine
Tabiî Dinden Pozitif Dine
Akıl ile Gönül Arasında
Din Karşısında Bilim
İlme Karşı Marifet
Tabiî Hukuk
Hukuk-Değer İlişkisi
Yeni İslâm
Yeni Hukuk
Dokuzuncu Bölüm: Yeni Toplum
Adalete Çağrı
Hak Gâsıbı Leviathan’ın
Reddi
Hâkimiyet Meselesi
Mesihçi Anayasalcılığın İflası
Modern Kamuoyunun Doğuşu
Abduh’un Siyasî Vizyonu
Demokratik Çoğulculuk Sorunu
Siyasî Kültür ve Katılım
İktisadî Sorun
Onuncu Bölüm: Yeni İnsan
Eğitimin Değişen Mânâsı
Pozitivistik Eğitimin
Çıkmazı
Kader Konusuna Dönüş
Kader İnancı Hürriyet Değeri
İradeye Çağrı
Hümanizm ve Şeref
Sonuçlar
Özgürlük ve Sekülerizm
Aydından Tekrar Âlime
Dâru’s-Sünne ve Beytü’l-Hikmeyi Yeniden Kurmak
Bibliyografya
Dizin
DÖRDÜNCÜ
YAYINA ÖNSÖZ
Açıkçası elinizdeki kitabı yayınlamadan önce her baskıda bir önsöz
gerektirecek bir tadilat yapacağımı tahmin etmezdim. Bilhassa inceleme türü
eserlerinin yeni baskısını yapan hemen hemen her yazar, bu problemi yaşar.
Herkes zamanla entelektüel tekâmül kayd ettikçe eski yazdıklarını tadil
ihtiyacı duyar. Ancak bir veya iki seferden sonra eski eseri tadil gayretinin
sonu olmadığını anlayınca pes eder; değişen fikirlerini yeni baskıların
önsözünde ifadeyle yetinerek yeni birikimini yeni çalışmalara dönüştürmeye
yönelir. Bu yüzden ikinci eserimiz Hikmet Kavşağında Edmund Burke ile Ahmed Cevdet’in ikinci baskısında herhangi veya ciddî bir
tadilat düşünmüyorum. Ancak bu eserin yeni baskılarında tadilatı sürdürmemizin
sebebi, kaynak bir eser olmasıdır. Kaynak bir eser, nisbî kalıcılığı itibariyle
yazarı ve okuru tarafından daha çok ihtimamı hak eder. Bu kadar şümullü bir
eserin bir o kadar yorucu tadilatı için sanıyorum bu yeterli bir gerekçedir.
Bu yüzden bu dördüncü
baskıda da hayli vakit alan esaslı bir tadilat yapma zarureti hissettim. Son
ilmî gelişmeler ışığında çalışmayı neredeyse baştan aşağı gözden geçirerek
yeniden yazdım, yeni başlıklar ekledim, pürüzlü cümleleri düzelterek dilini
daha akıcı, rafine hale getirmeye çalıştım. Kitapta işlenen konularla ilgili
önemli yeni yayınlara atıf yaptım. “İbrahimî dinler, deizm, tecdit, tahkik” gibi birçok kavramsallaştırma ve tasnifi ya
kavramsal giriş kısmında “İbrahimî Din ve Ümmetler” başlığı altında veya ilgili
yerlerde tadil ettim. Musa Kazım ve Ziya Gökalp gibi Abduh’tan etkilenen Osmanlı aydınlarının görüşlerine daha fazla
yer verdim, yeni bazı bulgulara dayanarak Mustafa Sabri’nin çağdaş İslâm düşüncesi bakımından öneminin altını çizdim. Ayrıca bu
sırada akademisyen Yılmaz Karadeniz’in Cemâleddîn Afgânî hakkındaki çalışmasını yayınlanmadan önce inceleme fırsatı
buldum. Karadeniz, çalışmasında daha önce kullanılmamış Osmanlı arşiv belgeleri
ve Farsça kaynaklara dayanarak Afgânî’nin İngiliz ajanı olduğuna hükm ettiren karanlık
münasebetler ağını ortaya koyuyor. Böyle bir gelişme, onun hakkında “İslâm modernizminin babası” sıfatıyla yapılan bütün çağdaş
incelemelerin çökmesi demektir. Ancak biz de çağdaş Müslüman topluluğu
etkileyen bir fenomen olarak onu inceledik.
Dil, bu tadilattan da
nasibini aldı. Türk fikir ve ilim camiası, maalesef dil meselesinin önemini halen kavrayabilmiş
değil. Dil, varlık ile zihin (düşünce) arasında köprüdür; dil, a‘yânda şeyler
arasındaki dokuyu yansıtabildiği nisbette zihnin düşünce kapasitesi genişler.
Bir lafzın (kelime) bir şeyin (varlığın) mânâsına delaletiyle kâinattaki
şeylerin dokusu ile onu ifade eden lafızların ve mânâların dokuları arasında
münasebet kurulur. Birbirinden türeyen şeylerin dokusuna karşılık olarak
birbirinden türeyen lafızlar ile mânâlarının dokuları arasındaki münasebet,
etimoloji/semantik münasebeti olarak bilinir. Mesela Türkçe ve Arapçada “(tin) din-lenmek=ruh/istirahat” kelimeleri arasındaki etimolojik irtibat, şeyler
ile mânâların dokuları arasındaki münasebeti gösterir.
Bütün dillerde
görülebilecek bu hususiyet, belki de en bariz Arapçada görülür. Mesela
yakınlara kadar Türkçede de kullanılan, “cemaat, cemiyet, câmi, câmia, içtimaî”
kelimelerinin hepsi cem‘ kökünden türemiş olarak semantik bir doku
oluştururlar. Câmi, müminlerin huzurunda toplanarak cemaat
olduğu, ibadet ettiği Allah’ın evi, câmia, öğrendiği üniversite
demektir. Câmi ile câmia arasındaki bu etimolojik münasebet, Eflatun’da olduğu gibi, zikir ile ilim arasındaki münasebeti, ilmin nihaî olarak Allah’ın
hatırlanmasından, üniversitenin mescitten kaynaklandığını gösterir. Osmanlı’da
olduğu gibi şehrin birimi mahalle, bir câminin etrafında kurulur; mahalle
halkı, aslında câmi cemaatidir. Ancak siz cemaat yerine topluluk
dediğinizde câmiyi ve dolayısıyla aslında câmi cemaatinden oluşan mahallenin
baskısını da anlamazsınız. Aynı cem‘ kökünden türeyen içtimaî
yerine sosyal veya toplumsal dediğinizde birbirine bağlı bütün bu
etimolojik ve semantik dokuyla birlikte dünyagörüşünü parçalamış olursunuz.
Düşünce bir dünyagörüşüne
dayanarak işler, dünyagörüşü ise “içtimaî, cemaat, cemiyet, câmi, câmia” kelimelerinin
irtibatında görüldüğü gibi terminolojik bir dokuyla formüle edilir. Dolayısıyla
içtimaî yerine sosyal=toplumsal dendiğinde kelimeler
arasındaki etimolojik bağla birlikte semantik bağ da kopar ve düşüncenin
işleyeceği dünyagörüşünün vücut bulduğu terminolojik doku parçalanır. İşte
bugün üzerinde oynanan bir asırlık ideolojik oyunlar sonucunda dilimiz,
Türkçemiz, varlığın dokusunu yansıtacak kelimeler dokusunu kayb ettiği için
düşünce üretemiyoruz. Dilde asalet, düşüncede asalet demektir; “yanıt, olanak,
olasılık” gibi köksüz kelimelerle köklü düşünce üretilemez. Dilin ölümü
düşüncenin, bu da milletin ölümü demektir. Bu felaket karşısında aslımıza
dönmekten başka çare yoktur. O yüzden biz de bu baskıda olabildiğince sosyal
veya toplumsal yerine içtimaî, yüzyıl yerine asır, anlam
yerine mânâ, ilişki yerine münasebet, gözlem yerine
müşahede, gözlemci yerine müşahit, kapsam yerine şümul,
içerik yerine muhteva vs. diyerek özümüze dönme yolunda biraz
daha mesafe almaya çalıştık. Belki kayb edilmiş bir dilin geri gelme ihtimali,
kayb edilmiş bir dünyanın geri gelme ihtimali kadardır. Ancak Yahya Kemal’in dediği gibi, “İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar.”
Bahçeşehir, 10 Şubat 2017
Bedri Gencer
Bedri Gencer
7 Nisan 1968’de Konya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. 1991’de Mimar Sinan Üniversitesi’nden Sosyoloji lisans, 1993’te Marmara Üniversitesi’nden İktisat Tarihi yüksek lisans, 1998’de İstanbul Üniversitesi’nden Uluslararası İlişkiler doktora derecesi, 2004’de Siyaset Bilimi doçenti unvanını aldı. 2009’da Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde profesör oldu. Halen aynı üniversitenin Sosyoloji Bölümü Başkanı’dır. Profesyonel yazı hayatına 1986’da İlim ve Sanat dergisinde başlayan Gencer’in birçok popüler ve akademik dergide Türkçe ve İngilizce makaleleri yayınlandı. Öğrencilik yıllarında İngilizce ve Arapça’dan tercümeler yaptı. 2008’de İslâm’da Modernleşme, 1839-1939, 2011’de Hikmet Kavşağında Edmund Burke ile Ahmed Cevdet isimli ikinci eseri yayınlandı. Evli ve iki çocuk babasıdır.