Gregor Samsa bir böcek miydi? Bir sabah uyandığımızda devasa bir böcek olarak kendimizi görmemizin gerçek nedeni neydi? Ya da küçücük, zavallı bir mahlûkat gibi evle iş arasında mekik dokuyan, yozlaşmış ilişkileriyle kendine esir olmuş modern insanın en gerçekçi tasviri miydi bu? İç dünyamızda yaşam karşısında itiraf edemediğimiz böcekçil tepkilerle neden yüz yıldır Kafka’nın bu trajik figürüne kayıtsız kalamıyoruz?
Bu tekdüze dünyada yavaş yavaş insan olma vasfını kaybeden, başka bir canlı türüne dönüşen bir varoluşun, kendi içine hapsolan, kabuğu içinde yalıtılmış bir şekilde böceklerden beter bir yaşam süren modern bireyin hakikatini mi duyuyoruz bu kitapta. Evet, sakin ve temaya uygun bir şekilde anlatılan bu hikâye çığlık çığlığa bir kehanet, bir uyarı ve bir tokattır aslında.
Böcekleşen zihinler, algı dünyaları, yaşamlar… O bizim uydurduğumuz bir masal ya da hikâye değil, bizzat yaşadığımız hayatın ta kendisidir: Bir böceğe dönüşen Gregor Samsa değil de modern dünyada tüm bu içine doğulan koşulları kabul eden bizim, bu dönüşümü yadırgamayan ve kanıksayan zihin ve duygu dünyamızın biricik öyküsüdür.
- Yazar: Franz Kafka
- Kitabın Başlığı: Dönüşüm
- Orijinal Başlık: Die Verwandlung
- Çeviren: Kader Mutlu [Almanca]
- Yayına Hazırlayan: Mirze Mehmet Zorbay
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Kapak Tasarım Uygulama: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 155; Edebiyat Dizisi - 33
- Basım Bilgileri: 2. Basım / Eylül 2019 [1. Basım / Ağustos 2016]
- Sayfa Sayısı: 86
- ISBN: 978-605-9328-16-6
- Kapak Resmi: Stephen Morrissey
- Boyutları: 13,5 x 21
Önsöz
Alman Edebiyatı’ndan
Türkçeye en sık çevrilen eserlerden biri olan Dönüşüm şimdiye kadar en
az otuz çevirmen tarafından dilimize kazandırıldı.
Günümüzde çeviri eserlerin sayısının çok az olduğu ülkemizde
genellikle şöyle bir yargı vardır. Bir eser bir kez çevrildi mi, bir başkası
tarafından tekrar çevrilmesine gerek yoktur. Eserin ilk çevirmeni olmak “özel”
bir şeydir, ondan sonra gelen çevirmenlerin işi “kolaydır.” Çeviri ile uğraşan
herkes de bilir ki çeviri özgün bir çalışmadır; yazar-eser ve çevirmen arasında
ilişki kurularak gerçekleşir ve bu ilişki her çevirmenle farklıdır. Kimi
çevirmen yazar odaklı çeviriyi, kimi çevirmen okur odaklı çeviriyi tercih eder.
Bir eserin birden fazla çevirmenin oluşu, eserin değerini
gösterir. Çevirinin inceliklerini bilen kişi, daha önce çevrilmiş bir eseri
çevirmenin kendisine daha fazla sorumluluk yükleyeceğinin bilincindedir.
Birçok çevirmenin Değişim adıyla çevirdiği eserin özgün adı
Die Verwandlung’dur ve bunun Türkçe karşılığı dönüşümdür. Değişim
sözcüğünün Almanca karşılığı ise Die Veränderung’dur. Eser kahramanı
Gregor Samsa bir değişim değil, bir dönüşüm geçirir, dolayısıyla burada bir
insanın böceğe dönüşümü söz konusudur.
İlk kez 1915’te Die weissen Blätter adlı aylık dergide
yayımlanan Dönüşüm, Kafka’nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür ve
yayımlanmasının üzerinden nerdeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada
en çok okunan kitaplar arasındadır. 17 Ekim 1912’de Felice Bauer’e gönderdiği
mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini
görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü
yazarak kısa bir ara vermek istediğini yazar. Dönüşüm işte böyle ortaya
çıkar. Ancak tren yolculuğu esnasında yazdığı Hüküm gibi çabuk bitiremez
Dönüşüm’ü. 23 Ekim 1912’de Felice’ye yazdığı bir mektupta genel olarak
öyküden memnun kalmadığını ve öyküyü sınırsız derecede iğrenç bulduğunu itiraf
eder.
Kafka’nın 19 Ocak 1914’te güncesine yazdığı şu not da ilginçtir:
“Okunmaz bir son. Neredeyse baştan aşağı kusurlu.” Yazarın memnuniyetsizliğinin
iki nedeni olabilir. Birincisi Gregor’un ölümüyle değişen anlatım perspektifi
ve bunun okuru soğutacağı endişesi, ikincisi ise o yardımsever ve iyi kalpli
kız kardeşin acımasız ve bencil bir kadına dönüşmesinin psikolojik olarak
inandırıcılıktan uzak olacağı korkusu, Praglı filozof Karel Kosik’in de
belirttiği gibi bir “Anti-Antigone”ye dönüşmesi.
Üç bölümden oluşan öykünün başında bir kumaş pazarlamacısı olan
Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendini kocaman bir böceğe dönüşmüş bulur.
Öykünün ilk cümlesinden şoke olan okur, Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmesinin
bir gerçek mi yoksa sadece bir hayal mi olduğu konusunda düşünmeye başlar.
Eleştirmenler de bu konuda ikiye ayrılmışlardır. Bir grup Gregor’un sıkıntılı
bir düşten uyanıp yarı uykulu bir haldeyken bir böceğe dönüşmüş olduğunu
düşündüğünü, iddia eder, çünkü ancak böylesi bir durum bizim gerçeklik
kavramından algıladığımız şeye uymaktadır. Özellikle psikolojik yorumlar
“dönüşüm”ün kahramanın bilincinde gerçekleştiğini vurgular, o nedenledir ki
Kafka böceğin çizilmesine karşı çıkmıştır ve Kafka olayları kahramanının bakış
açısından verdiği için de okur, Gregor gibi olayların gerçekten öyle
geliştiğini düşünür.
Paul Landesberg ise farklı ve ilginç bir yorum getirir. “Yabancı
bir ortamda uykuya dalmışken, uyandığımızda bir an şaşalamamız, birden bir
gerçekdışılık duygusuna kapılmamız doğaldır, böyle bir yaşantı da varoluş
biçimi herhangi bir süreklilik duygusunu imkânsız kılan gezginci bir satıcının
sık sık karşılaştığı bir durum olsa gerek. Gerçeklik duygusu sürekliliğe,
süreye bağlıdır. Aslına bakılırsa böcek olarak uyanmak Napoléon ya da George
Washington alarak uyanmaktan pek farklı değildir.”
Edebiyat bilimcilerin bir bölümü ise dönüşümün sıkça karşımıza
çıktığı edebi geleneğe dikkat çeker: masallar, mitler, fantezi öyküleri,
öğretici hikâyeler vs. Bu görüşe göre Kafka da bir dönüşümü anlatmış ve
sonuçlarını titizlikle işlemiştir.
Dönüşüm motifini sık sık kullanan Kafka’nın hayvan kahramanlara
olan sevgisi bilinen bir şeydir. Yazarın eserlerinde panter, maymun, fare,
çakal, akbaba, yarasa, sansar ve böcek gibi hayvanlar hep karşımıza çıkar. Çoğu
kez seçilen hayvanın özelliği yazarın kahramanında vurgulamak istediği
“özellikle” örtüşür. Örneğin Dönüşüm’de kocaman böceğin görevi,
kahramanın aşağılık kompleksini, ezilmişliğini, yabancılaşmasını ve toplum
dışında oluşunu vurgulamaktır. Dönüşümün gerçekleştiği her eserde kahraman
birdenbire tüm yaşamını değiştiren bir olayla karşılaşır. O güne kadar
sürdürdüğü yaşamı altüst olur. Karşılaştığı bu yeni dünyaya kendini adeta
fırlatılmış gibi hisseden insan, kendi ve yaşamı üzerine düşünür ve o güne
kadar yanlış ve yalanlarla dolu bir dünyada yaşadığını anlar. Bu eserde de
Gregor’un yaşamı âniden kesintiye uğrar ve kökten değişim geçirir ve bu değişim
olağan bir şeymiş gibi ve basit bir dile sunulur okura.
Kafka öyküsünü mümkün olabilecek en kötü dönemece sokar. Grimm
Kardeşler’in On İki Erkek Kardeş ya da Yedi Fare’sinde
olduğu gibi fedakâr kız kardeşi sayesinde kahramanın tekrar insan haline
dönüşmesi gerçekleşmez. Masalsı başlangıç Gregor’un ailesi tarafından
dışlanmasıyla gittikçe daha gerçekçi olur. Ve okur kısa bir süre sonra
Gregor’un tekrar insan haline döneceğinden ümidini keser.
İnsanın hayvana dönüşmesi motifi antik dönemden bu yana Avrupa
kültüründe sıklıkla karşımıza çıkar. Örneğin Tanrılar Tanrısı Zeus istediği hayvanın
kılığına bürünebiliyordu, aynı şekilde Antikçağ’da Tanrılar insanları
cezalandırmak ya da kurtarmak istediklerinde onları hayvan ya da bitkiye
dönüştürüyordu. Homeros’un Odysseia’sında Kirke, Odysseus’un hayat
arkadaşını domuza dönüştürür; Ovidius’un Metamorfoz’unda Tanrıça Atena
dokumacı Arachne’yi örümceğe dönüştürür. Masallardaki hayvana dönüştürme
motiflerini de unutmamak gerekir. Grimm kardeşlerin masalları bu konuda sayısız
örnek içerir. Kafka’nın Dönüşüm’ünden farklı olarak bu masallarda hayvana
dönüşmüş insanlar masalın sonunda tekrar eski hallerine dönerler.
Gregor Samsa sırtı sert ve yuvarlak karnı, boğum boğum, yuvarlak
kahve renkte, köpek büyüklüğünde bir böceğe dönüşmüştür. Küçük bir burjuva
ailesindeki bu şaşırtıcı, yabancılaştırıcı “dönüşüm” şok etkisi yapmıştır.
Ancak daha da şaşırtıcı olan Gregor’un uykudan uyanıp böceğe dönüştüğünü
gördüğünde şaşırmaması, dahası kabullenmesi, ancak treni kaçırdığını fark
ettiğinde paniklemesidir. Bütün planları altüst olmuştur. Öykünün kahramanı Gregor’un
aklından geçenler direk konuşmalar ve iç monologlar sayesinde okur, hem içten
hem de dıştan olayları gözlemleyebilme fırsatını bulur ve Gregor’un
dönüşümünden sonra da çevresini algılayabildiğini görür. Gene bu anlatım
perspektifi sayesinde Gregor’un mesleğini hiç sevmediği, ancak birçok iş
arkadaşının aksine çok ciddiye aldığı, ailesinin patronuna olan borcunu ödemek
için ölesiye çalıştığı görülür. İşini kaybetme korkusu her şeyin üzerindedir.
Gregor bedensel olarak bir böcektir, ancak zihinsel ve duygusal olarak insan
kalır, insanken ise bir böcek gibi ezilmiştir. Okur ailenin tüm sorumluluğunu
yüklenen Samsa’nın bu sorumluluktan vazgeçmeyi düşlemesinin bedelini ağır bir
şekilde ödemek zorunda kaldığına şahit olur. Gregor yeni görünümünün tüm detaylarını
fark eder, hiçbir şekilde değişmemiş odasını da. Fiziksel yetisini sınar,
yatakta sırtüstü yatmaktadır, ayaklarının üstüne dönemez. Gerçekte de
böceklerin yapamadığı bir harekettir bu. Kendi kendine şu anki durumuna
düşmesinin nedeninin çok yorucu olan mesleğinden kaynaklandığını düşünür, çok
stresli olan ve ailesine bakmak zorunda olmasa istifa edeceği mesleğine isyan
eder. Eserde dikkat çeken bir başka nokta Gregor’un “dönüşüm”üne çevresindeki
herkesin hiçbir şey olmamış gibi tepki vermesi ve günlük yaşamlarına kaldıkları
yerden devam etmeleridir.
Dönüşümün akşamında yabancılaşma artar. Gregor yeni durumunu
kabullenmemekle birlikte her gün biraz daha bilinçdışı da olsa bir hayvanın
davranış biçimlerini sergiler. Kız kardeşi Gregor’u bir hayvan gibi beslemeye
başlar. Aile üyeleri Gregor’un konuşulanları anlayabildiğini akıllarına bile
getirmez. Gregor da onlara yanıldıklarını göstermeye çalışmaz. Ancak
odasındayken, dönüşümünden sonra ailesinin içine düştüğü maddi durumu öğrenince
utanır, endişe ve korku kaplar tüm benliğini. Bütün ailesi kendisi yüzünden
çalışmak zorunda kalmıştır. Tüm bu duygular Gregor’un hâlâ insan olduğunun bir
kanıtıdır. Ancak tam burada anlatıcının araya girmesiyle okur Gregor’un
ailesinin maddi durumu konusunda yanıldığını, ailesi tarafından kandırıldığını
öğrenir. Babası yıllar önce iflas ettiğinde parasının bir kısmını kurtardığı
halde Gregor’a bundan bahsetmemiştir. Bunun sonucunda ise ailesi yıllar boyunca
Gregor’un tüm kazancına el koymuş ve gerçekte ihtiyaçları olmadığı halde onu
çok çalışması gerektiğine inandırmışlardır. Gregor insanca duygularla ailesinin
sorumluluğunu yüklenmesi konusunda yanılmış, ailesi büyük bir soğukkanlılıkla
yıllarca kendisini sömürmüştür.
Ailesi başlangıçta Gregor’un dönüşümünü sükûnetle karşıladığı gibi
zaman içinde de aynı sükûnetle gittikçe daha yoğun bir şekilde Gregor’u
kendilerinden soyutlar, Gregor ile ilgilenme işi kız kardeşine kalır. Her ne
kadar Gregor kız kardeşinin onu hâlâ ailenin bir bireyi gibi gördüğüne inansa
da, gerçek hiç de öyle değildir. Gerek kız kardeşinin ona yemeğini veriş şekli,
gerekse Gregor’un odasına girdiğinde sanki boğulacakmış gibi koşup pencereyi
açması, Gregor’un kız kardeşi konusunda yanıldığını gösterir okura. Bu konudaki
en çarpıcı nokta, kız kardeşinin odadaki eşyaları boşaltmak için ısrar
etmesidir. Kız kardeşi Gregor’un duvarlarda tırmanması için odayı boşaltmaya
karar vermiş görünse de, aslında bunu yapmakla Gregor’un artık insan olmadığını
kabullendiğini göstermektedir. Annesinin kızına yaptığı itirazlardan “insan
geçmişini” anımsayan Gregor en azından duvardaki bir resmi almalarını
engellemeye çalışır.
Gregor’un dönüşümünden önce ve sonra ailesi de köklü değişimler
geçirir. Ailedeki ilk değişim babasının iflas etmesi ve Gregor’un onun yerine
ailenin sorumluluğunu almasıyla başlar. Ailesi için kendisi unuturcasına feda
etmesi Gregor’u gururlandırır ve mutlu eder, ancak bu sahte bir mutluluktur.
Çünkü Gregor’un sırtından geçinen asalak ailesi onu sömürür, içten içe kemirir.
İkinci değişim Gregor’un böceğe “dönüşümü,” daha önceki güçlü
konumunu kaybedip ailesi için bir yük haline gelmesidir. Böcek biçimini alması
onun mutsuz, köleleştirilmiş varlığını ve uzun süredir baskı altında tutulan
isyanının grotesk biçimde dışavurumudur. Grotesk, Kafka için hep bastırılmış
bir gerçeğin aydınlatılması için bir araçtır. Kafka kahramanının kendine
yabancılaşmasını, insanlıktan uzaklaşmasını bu şekilde ifade eder. Ailenin tüm
bireylerinin Gregor’un “böcekleşmesinde” katkısı büyüktür. Annesi astım hastası
olarak, babası yataktan çıkmayan, günlerini gazete okumakla geçiren tembel bir
ihtiyar olarak, kız kardeşi amaçsız ve rahat bir hayat süren sorumsuz biri
olarak Gregor’a yüklenmiş ve geçimlerinin sağlanması için onu kendileri için
köle gibi çalıştırmıştır. Gregor’un bu ürkütücü görünümünde kendi
hayvanlıklarını görürler. Gregor’u tekrar eski görünümüne getirebilecek tek
şey, ailenin tüm bireylerinin onun yanında yer alması olacaktır. Ancak ailesi
artık işlerine yaramayan bu “yaratıktan” oğulları da olsa uzaklaşır ve gerçek
yüzleri bir kez daha ortaya çıkar. Ailesi Gregor’u kendi kaderine terk eder,
yanına uğramaz, tek bir insanca söz söylemez, odasındaki mobilyaları dışarı
çıkararak ona “insan” geçmişini unutturmaya çalışır ve onun yüzünden çalışmak
zorunda kaldığını göstererek vicdan azabı çekmesini sağlar. Gregor yeni haliyle
ailesi için onların kabullenmediği ve bilinçaltına itmeye çalıştığı bir diken
gibidir. Kafka bu eserinde de diğer yapıtlarında olduğu gibi bir yandan kendi
babasının üzerindeki baskısını, diğer yandan toplum içindeki hiyerarşi ve
anonim güçlere karşı eleştirisini dile getirir. Burada ayrıca iş yaşamının en
acımasız yanları vurgulanır. Firma temsilcisinin dediği gibi hiçbir mevsim
tanımayan pazarlamacılık Gregor’un özel hayatına geçit vermeyen mesleğinin zorluğunu
gösterir.
Gregor’un dönüşümünün dışında geçirdiği değişim ise, ailesine
duyduğu sorumluluk bilinci ve suçluluk hissidir. Ailenin rahatı ve refahı için
boşu boşuna çabaladığını, ailenin küçük burjuva kötümserliği ile kendisine
ihtiyaçları olduğunu ve bağımlı oldukları konusunda samimi olmadıklarını anlar
ve ailesinin refah ve rahatlığının kendisine bağlı olduğu düşüncesinden
sıyrılır.
Üçüncü değişim ise Gregor’un dönüşümünden sonra aile bireylerinin
yaşamındaki değişim, her birinin silkinip çalışmaya başlamasıdır. Uyuşuk uyuşuk
yatağından çıkmayan, gazetelere dalıp hiçbir işe yaramayan biri olan babası
pısırıklığından sıyrılıp enerjik, iş sahibi, evde sözü geçer, varlığıyla
Gregor’u tehdit eden güçlü bir kişiye dönüşür ve elma bombardımanına tuttuğu Gregor’u
ağır yaralar. Kafka, babanın değişimini Gregor’un bakış açısından verir. Anne
de değişir. O çaresiz, astım hastası, sık sık bayılan, zayıf kadın gider,
yerine ev işlerini üstlenen, aile bütçesine katkıda bulunmak için dışarıya
dikiş diken bir kadın gelir. Aile bireyleri içinde en büyük değişimi Gregor’un
kız kardeşi gösterir. Dönüşümden önce Gregor’a en yakın kişi iken, dönüşümden
sonra tamamen Gregor’un karşısında olur ve Gregor’a karşı tutumunda babasından
bir farkı kalmaz. Gregor için “bu yaratıktan kurtulmamız gerek” diyen de odur.
Ve Gregor’dan bahsederken “es” (Almancada nesneleri işaret eden zamir)
sözcüğünü kullanır, ancak Gregor öldükten sonra ondan bahsederken “er”
(erkekler için kullanılan işaret zamiri) der.
Üçüncü bölümde ailenin maddi durumunda değişiklik yaptığı görülür,
hizmetkârlar işten çıkarılır, evin odaları kiraya verilir. Gregor ile iri yarı,
kaba ve korkusuz gündelikçi kadın ilgilenir. İş, para ve kiracılar Gregor’un
ailesi için önemlidir. Gregor’u böcek haliyle gören kiracılar ev sahibini kira
ödememekle tehdit ederler. Ailenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların
bilincinde olan kız kardeşi de isyan eder ve “yaratık,” diye adlandırdığı
Gregor’dan kurtulmak gerektiğini söyler. Gregor sürüne sürüne odasına gider.
Acı dolu yaşamının sonuna gelen Gregor, ailesinin daha fazla acı çekmesini
engellemek için yok olmaktan başka bir çaresi kalmadığını anlar. Manevi ölümü
duyduklarıyla gerçekleşmiştir zaten, fiziksel olarak da o gecenin sabahında
ölür. Aile Gregor’un sonuna, insanı dehşete düşürecek kadar normal bir tepki
verir, yani rahatlar. Tüm “inançlı” insanların yaptığı gibi istavroz çıkarıp
Gregor’u yanına aldığı için Tanrıya şükreder.
Öykü boyunca okur, Gregor’un “insan” ve “hayvan” kimliğinin
birbirine karıştığına, iç içe girdiğine şahit olur. Kız kardeşinin kiracı
beylere keman çaldığı akşam müzikten zevk alması ve onu “özlediği gıda” olarak
görmesi insan kimliğinin bir kanıtı iken, kız kardeşine sahiplenme, onu odasına
çekme arzusu ve yaşadığı sürece bırakmama isteği ise mitolojide ejderhaların
bakireyi mağaraya çekme isteğini çağrıştırır. O güne kadar yaşamının amacını
ailesi için çalışmakta gören ve insanlığını unutmuş olan Gregor hayvana
dönüştükten ve işe yaramaz hale geldikten sonra insan olduğunu hatırlar. Gene
bu sahnede Gregor “dönüşümünden” bu yana ailesine ilk kez insan olduğunu âdeta
haykırdığı bir anda kız kardeşi onu hayvan olarak niteler.
Kafka’da gerçeklikle kurmaca ya yan yanadır ya da iç içedir.
Sürekli birbirine geçiş söz konusudur. Gregor’un böceğe dönüşmesi kurmacadır,
aynı evde ailesinin sürdürdüğü günlük yaşam ise gerçek.
Bireyi kendi kurallarına uymakla yükümlü bir
köle gibi gören aile ve toplum düzeni değişmedikçe Kafka’nın Dönüşüm’ü
kim bilir daha kaç asır okunacaktır.
Gülperi Sert
Franz Kafka (3 Temmuz 1883 – 3 Haziran 1924)
Çek asıllı Avusturyalı öykü ve roman yazarı. Prag’da doğdu ve zamanla ismi bu şehirle özdeşleşti. 1893-1901 yılları arasında Prag’da Eski Kent Devlet Lisesi’ne gitti. Okulun baskıcı ve tutucu eğitimi üzerinde olumsuz bir etki bıraktı. Kafka babasının zorlamasıyla Prag Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yazıldı. Ancak ilgi alanları daima farklı oldu. 1906 yılında hukuk eğitimini tamamladı ve sonraki yıl bir sigorta şirketinde çalışmaya başladı. Kafka iş dünyasının tekdüzeliğini yapıtlarında başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Kafka, Prag edebiyat çevrelerine Max Brod sayesinde girmiştir. Onun yanında tanıdığı Felice Bauer ile 1914 ve 1917 yıllarında iki kez nişanlanmasına karşılık bu ilişkileri uzun sürmedi. 1914’te, I. Dünya Savaşı’nda Kafka çelimsiz vücut yapısı nedeniyle askere alınmadı. 1917 yılında hastalandı. 1920 yılından itibaren yapıtlarını Çekçeye çevirecek olan Milena Jesenská ile uzun yıllar mektuplaştı. Hastalığı gittikçe ağırlaştı. 1924’te Viyana yakınlarındaki Kierling Sanatoryumu’na kaldırıldı. İyileşemeyerek orada öldü ve Prag’da toprağa verildi.
Kafka, sağlığında yazdıklarının pek az bölümünü yayınlatmış, geride bıraktığı tüm taslak ve notların yakılmasını vasiyet etmiştir. Ancak dostu Max Brod vasiyetine aykırı olarak eserlerini günümüze ulaştırmıştır. Yapıtlarında modern insanın takıntılarını, korkularını, yalnızlığını ve yabancılaşma duygusunu kendine özgü yalın bir üslupla işlemiştir. Taşrada Düğün Hazırlıkları, Milena’ya Mektuplar, Amerika, Dava, Şato ve Günlükler dünyada en çok okunan ve bilinen eserleri arasındadır.