• Stokta Yok
    Prens

Prens

  • 110,00 TL
  • 77,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta Yok

Machiavelli modern siyasi düşüncenin kurucusu olarak kabul edilir.

Cumhuriyet ya da monarşiye sahip herhangi bir devletin liderinin normal etik anlayışa göre suç olarak nitelendirilen eylemlerden bile kaçınmayarak, onun tek amacının her halükârda kendi egemenliğini korumak olduğunu kabul eder. Ortaçağ metinlerinin kurgusal ve ikiyüzlü bir şekilde bahsettikleri ideal bir hükümdarın erdemlerle dolu olduğu düşüncesine aldırmadan, tam tersine bir prensin tahtına sıkıca tutunması için aldatmaya ve öldürmeye hazır bulunması gerektiğini somut kanıtlarla açıklamıştır. Klasik şekilde o da dini, toplumu bir arada tutmak amacıyla yüce bir otoriteye itaat etmesini ima eden bir kurallar manzumesi olarak tanımlar. Erken Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun bütünlüğünü bozmaya katkıda bulunduğunu ima eder.

Onun tarafından asla yazılmamış olsa da “amaca giden her yol mubahtır” söylemi onun egemenlik anlayışını destekler. Bu düşünce şekli onun çağında ortaya çıkan bir yenilik değildir, kadim Roma kültürünün politik gerçekçiliğine dayanır, ancak Floransalı yazar bu fikirleri açık ve net bir şekilde yazıya döken ilk kişi olmuştur.


  • Yazar: Niccolò Machiavelli
  • Kitabın Başlığı: Prens
  • Orijinal Başlık:  Il Principe
  • Çeviren: Timur Guda [İtalyanca]
  • Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 224; Siyaset Bilimi Dizisi - 14
  • Basım Bilgileri: 1. Basım / Kasım 2018
  • Sayfa Sayısı: 119
  • ISBN: 978-605-2133-53-8
  • Kapak Resmi: Lorenzo de’ Medici, Benozzo Gozzoli.
  • Boyutları: 14 x 21

Çevirenin Önsözü
Prens Hakkında
Niccolò’ di Bernardo dei Machiavelli
Niccolò Machiavelli’den Muhteşem Lorenzo de Medici’ye

I. Bölüm
Prenslikler Kaç Çeşittir ve Ne Şekilde Elde Edilirler?

II. Bölüm
Veraset Yoluyla Elde Edilen Prenslikler Hakkında

III. Bölüm
Karma Prenslikler Hakkında

IV. Bölüm
Darius’un Büyük İskender Tarafından İşgal Edilmiş Krallığı, İskender’in Ölümünden Sonra Hangi Sebepten Dolayı Onun Ardıllarına Başkaldırmadı

V. Bölüm
İşgal Edilmeden Evvel Kendi Yasalarıyla Yaşayan Şehirler veya Prenslikler Ne Şekilde Yönetilmelidirler?

VI. Bölüm
Kendi Orduları Tarafından ve Erdemle Ele Geçirilen Yeni Prenslikler Hakkında

VII. Bölüm
Başkalarının Orduları ve Talihi Sayesinde Ele Geçirilen Yeni Prenslikler Hakkında

VIII. Bölüm
Prensliğe Hıyanetle Gelmiş Olanlar Hakkında

IX. Bölüm
Sivil Prenslikler Hakkında

X. Bölüm
Bir Prensliğin Gücü Ne Şekilde Hesaplanmalıdır?

XI. Bölüm
Kiliseye Bağlı Prenslikler Hakkında

XII. Bölüm
Milisler Kaç Çeşit Olmalı ve Paralı Askerler Hakkında

XIII. Bölüm
Takviye, Karma ve Şahsi Milisler Hakkında

XIV. Bölüm
Bir Prensin Milisleri Hakkında Yapması İşine Yarayacaklar

XV. Bölüm
İnsanların ve Özellikle Prenslerin Sayesinde Övüldüğü veya Suçlandığı Eylemler Hakkında

XVI. Bölüm
Prensin Cömertliği ve Tutumluluğu Hakkında

XVII. Bölüm
Acımasızlık ve İnsaf; Sevilen ya da Korkulan Olmak veya Tam Tersinin Daha İyi Olup Olmadığı Hakkında

XVIII. Bölüm
Prensler Verdikleri Sözleri Ne Şekilde Tutmalıdır?

XIX. Bölüm
Prensler Aşağılanma ve Nefretten Nasıl Kaçınmalıdır Hakkında

XX. Bölüm
Kaleler ve Prenslerin Her Gün Yaptıkları Birçok Şey Faydalı mı Değil mi?

XXI. Bölüm
Bir Prens Değerinin Bilinmesi için Ne Yapmalıdır?

XXII. Bölüm
Prenslerin Daima Yanında Bulunan Sekreterleri Hakkında

XXIII. Bölüm
Dalkavukluk Yapanlardan Nasıl Uzak Durulur?

XXIV. Bölüm
İtalyan Prensler Hangi Sebeplerle Devletlerinin Yönetimini Kaybettiler?

XXV. Bölüm
İnsanın Eylemlerine Talih Ne Kadar Etki Eder ve Bunu Nasıl Karşılamak Gerekir?

XXVI. Bölüm
İtalya’ya Sahip Çıkmaya ve Barbarların Elinden Kurtarmaya Yüreklendirme

Çevirenin Önsözü

 

Machiavelli modern siyasi düşüncenin kurucusu olarak kabul edilir. Her ne kadar bir hükümetin yönetim kurallarını ahlâk kurallarından ayıran Avrupa’daki ilk yazar olsa da, cumhuriyet ya da monarşiye sahip herhangi bir devletin liderinin tek amacının normal etik parametrelere göre suç olarak nitelendirilen eylemleri bile yaparak her halükârda kendi egemenliğini korumak olduğunu kabul eder. Siyaseti bazı kişilerin diğerleri üzerinde zorlayıcı bir güç uygulaması olarak düşünür ve bu açıdan onun devlet fikrinin günümüzün demokrasi fikrinden daha farklı olamayacağı düşünülebilir.

Ayrıca yönetenlerin uyguladığı şiddeti kendi görüşlerinde kusursuzca meşrulaştırır (Machiavelli tarafından asla yazılmamış olsa da “amaca giden her yol mubahtır” söylemi onun egemenlik anlayışını destekler). Bu düşünce şekli onun çağında ortaya çıkan bir yenilik değildir, kadim Roma kültürünün politik gerçekçiliğine dayanır, ancak Floransalı yazar bu fikirleri açık ve net bir şekilde yazıya döken ilk kişi olmuştur. Hattâ De Regimine Principum (Rejimin Prensipleri Üzerine) gibi Ortaçağ metinlerinin kurgusal ve ikiyüzlü bir şekilde bahsettikleri ideal bir hükümdarın erdemlerle dolu olduğu düşüncesine aldırmadan, tam tersine bir prensin tahtına sıkıca tutunması için aldatmaya ve öldürmeye hazır bulunması gerektiğini somut kanıtlarla açıklamıştır. Fakat bu tutumu kısa sürede “Makyavelizm” olarak adlandırıldı, çoğunlukla olumsuzluk ve suçlama anlamında kullanıldı. 

Bazı fikirler bir külliyat içerisinde tutarlı şekilde ifade edilemeyeceğinden, ancak önceden oluşturulan bir bakış açısı etrafında örülebilir. Zaten yazarın fikirleri de siyasi deneyimlerine ve gözlemlerine bağlı olarak hem güncel olaylardan (diplomatik yolculuklarında cumhuriyetin bir yetkilisi olarak şahit olduğu) hem de eski tarihçilerden ihtimamla derlenmişlerdir (özellikle de büyük merakla okuduğu Titus Livius’un düşünceleri Discorsi başlıklı eserinde örnek olarak yer alır). Geçmiş ile güncel arasında yaptığı sürekli karşılaştırma onun tüm politik irdelemelerinin temelini oluşturur ve kısmen de sınırlarını belirler.

Machiavelli, ateşli silâhların ve topçu birliklerinin gelişimi gibi çağının bazı değişimlerine şahit olmasına rağmen, askerî muharebe konusunda geleneksel görüşünde direnir. Lâkin onun bu bakış açısı, 16. yüzyılın ilk on yılında İtalya’yı olumsuz etkileyen tarihsel olayların ve yabancı ordular (Fransa ile İsviçre başta olmak üzere) karşısında yetersiz gördüğü paralı milislerin kullanılmasının neden olduğu krizin hakkında net bir fikre sahip olmasına  engel teşkil etmez. Ayrıca yazar, dış mihraklara karşı koyabilmenin önündeki en büyük engeli İtalya’nın siyasi parçalanmasının oluşturduğunu açıkça belirtir ve imkânsız olsa da Medici hanedanının öncülüğünde yarımadaya eski prestijini geri getirmeyi amaçlayan bir ayaklanma çağrısında bulunur.

Genel olarak Machiavelli’nin düşüncesi, insanların doğasını olumsuz olarak değerlendiren (çoğunlukla kendi çıkarını düşünen, bencil, acımasız) ve kodamanların egemenlik arzusu ile halkın ezilmemek çabası arasındaki olası tek uzlaşma ­olarak devleti gören (alternatifi anarşi ve sosyal düzensizlik olan) derin bir karamsarlıktır.

Yazar, monarşiden oligarşiye geçildiğini, nihayetinde bunun kitlenin karmaşa içindeki egemenliğine dönüştüğünü ve kesinlikle kaçınılması gerektiğini söyleyen Yunan tarihçisi Polybius’un teorisini yeniden ele alır. Buna bağlı olarak tarih kavramını; hem çıkar çatışması yaşayan toplumsal gruplar (Antik Roma’daki soylular ve avam, 14.-15. yüzyıllardaki Floransa’daki kodamanlar ve halklar) hem de egemenlik elde etmek adına aralarında savaşan devletler için bitmeyen bir çatışma gibi görür. Bu nedenle kendilerinden asla merhamet ve nezaket beklenmeyen düşmanlarını yenmek için hükümran olanlara alaycı ve acımasız bir şekilde hareket imkânı sağlayan politika sanatını bir var olma savaşı olarak kabul eder. 

Machiavelli, aynı zamanda talih kavramı üzerinde de durur. Onu ilâhi iradenin bir tecellisi olarak değil, kaderin cilvesi olarak (daha önce Boccaccio tarafından da ifade edilmiş olduğu gibi) düşünür, ancak insanı tüm başına gelenlerden mesul tutmaz ve onun karşısına insanların, özellikle de yönetenlerin hedeflerine ulaşmaları için sahip olmaları gereken özelliklerle birlikte erdemi de koyabilmelerinin mümkün olduğunu söyler. 

Machiavelli, halka hükmedebilmek için gerekli araçlar (instrumentum regni) arasında din olgusunu da öne çıkarır, yani devlet dini olan eski Roma putperestliği, bir siyasal değer olarak referans teşkil eder. Klasik şekilde o da dini, toplumu bir arada tutmak amacıyla yüce bir otoriteye itaat etmesini ima eden bir kurallar manzumesi olarak tanımlar. Erken Hıristiyan­lığın Roma İmparatorluğu’nun bütünlüğünü bozmaya katkıda bulunduğunu ima eder. 

Teorilerinin bu son bölümü, Reform karşıtı dönemin kültürü ve Kilise tarafından yazarın ahlâki olarak kınanmasına katkıda bulundu. Bu da ölümünden sonra hayranlarının ve eleştirenlerin eserini neden yanlış yorumladıklarına açıklık getirir.

 

 

Prens Hakkında 

 

Machiavelli’nin başyapıtı Prens incelendiğinde, yazarın hayatının büyük bir bölümünü işgal eden kapsamlı bir çalışma değil, aslında Albergaccio’da zorla ikamet ettiği sırada herhangi bir kamu görevi üstlenmeyi umduğu Medicilere siyasi yeterliliğini göstermek için mütevazı bir risale olarak bu kitabı yazdığı görülür. 

Machiavelli, 1513 yılında birkaç ay içinde metni tamamlar ve önce Giuliano de Medici’ye ithaf etmeyi amaçlar, fakat 1516’da onun ölümü sonrasında ithaf bölümünü değiştirerek eseri Urbino dükü Lorenzo di Piero de Medici’ye adar.

İlk yıllarda el yazması formunda çoğaltılan eser, yazarın ölümünden sonra kendisi tarafından tasarlanmayan bir başlık ile 1532’de basıldı (orijinal başlık De Principatibus, Prenslikler Hakkında’dır). 

Prens, bahsettiği siyasal gücün alaycı ve acımasız özelliklerini tasvirinden dolayı yayımlandığı dönemde skandal yarattı, buna rağmen İtalya dışında da çok büyük ilgi gördü. O zamana kadar duyulmamış dürüstlükte siyaset ile ahlâk kurallarının tamamen ayrı olduğunu ve hükümran olanın bir dizi olumlu nitelikleri haiz olduğu (sadakat, cömertlik, merhamet gibi) izlenimini vermesi gerektiğini, ancak gerçekte ihtiyaca göre farklı davranması, sadakatsiz, yalancı ve acımasız olabilme zorunluluğunu da belirtti. 

Risale, birçok dile tercüme edildi, ateşli bir eleştirel tartışma başlattığı ve çok farklı tepkiler aldığı Avrupa’da iyi bir tiraja sahip oldu. Bazı entelektüeller eserde yer alan ifadelerin samimiyetini övdüler, bazılarıysa Machiavelli’yi bir tür kötü deha ve mutlak egemenlere şeytani öğretisiyle ilham veren kişi olarak kabul ederek suçladılar (dolayısıyla anti-makyavelizm denilen akım başladı). Özellikle Kilise, çalışmayı 1559’da hemen kara listeye aldı ve yüzyıllar boyunca Prens, önemli yazarlar tarafından da çarpıtıldı ve yanıltıcı yorumlara tâbi tutuldu. Bu nedenle kitabın tüm İtalyan edebiyatının en tartışmalı ve tartışma konusu olmuş, bugün günümüzde hâlâ akademisyenler arasında çelişkili görüşler içeren bir eser olduğunu söylemek abartılı olmaz. 

Machiavelli yazın tarzı açısından, retorik süslemelerden ve bezemelerden kaçınarak temel bir form tercih eder ve döneminin Floransa lehçesinde (avamın lisanıyla) yazar. Yazar konuyu tartışırken titiz ve mantıklı bir şekilde ilerler, sıklıkla iki farklı seçenek sunar (dikotomi).

Kendi hayal gücünü kullanmaz, gerçeği analiz etme arzusuyla uyumlu olarak kitaplarda ve yaşadığı dünyada gördüğü tarihî gerçeği tanımlar ve insanların yaşamında var olmayan ütopik bir devleti tasvir etmez (Thomas More’un Ütopya’sı gibi). 

Yazarın ideal bir prense (ona hitap ettiği için Lorenzo de Medici, aynı zamanda başka bir prens de olabilir) davranış analizi yaptığı unutulmamalıdır ve ona genelde çok açık, içinde retorik ya da ikiyüzlülük barındırmayan bir dille, insanları yönetme ve iktidarda kalmanın en iyi yolları üzerine önerilerde bulunur.

Sonuçta; Machiavelli kendine göre, 16. yüzyılda İtalya’da yaşanan siyasi krize neden olan paralı milislerin sorununa dikkat çeker. Döneminin sosyal ve politik değişimleri için, özellikle de ateşli silâhların ve topçu birliklerinin gelişimini yorumlamada bazı eksikleri bulunmasına rağmen, prensin şahsen komuta edeceği kendi halkından oluşturulan orduları benimsemesinin gerekliliğini dile getirir. 

Risale 26 bölümden oluşur:

I – XI. bölümler Prensliklerin özelliklerinden bahseder. XII – XIV. bölümler Paralı Milisler hakkında bilgiler verir. XV – XXIII. bölümler Prens’in özelliklerini anlatır. XXIV –XXV. bölümler Prenslere düzenlenen komplolar üzerinedir. XXVI. bölüm Lorenzo de Medici’yi İtalyan şehir devletlerinin başına geçerek yarımadayı kurtarmaya davettir.

 

 

Niccolò Machiavelli (3 Mayıs 1469 - 21 Haziran 1527)

Floransalı siyaset kuramcısı, yazar ve devlet adamı. 1494 yılında Floransa’yı altmış yıldır yöneten Medici ailesi sürgüne gönderildikten sonra Floransa Cumhuriyeti kurulmuştur. Floransa aristokrasisinden olan Machiavelli aynı yıl diplomat olmuş ve 1512 yılında Medici Ailesi tekrar başa geçene kadar bu görevde hizmet etmiştir. Medici ailesinin tekrar başa geçmesine karşı askerî bir önlem almaya çalışan Machiavelli’nin girişimi başarısız sonuçlanmış ve tutuklanmıştır. Memuriyeti sırasında XII. Louis ve İmparator Maximiliani e Romagna’da Cesare Borgia’yı ziyaret ettiği birtakım resmî geziler yaptı. Özellikle Cesare Borgia güçlü kişiliğiyle, doğal bir soyutlama ve kuramlaştırma yeteneği olan Machiavelli’yi önemli ölçüde etkiledi. Machiavelli, İtalya’nın ümitsiz sorunlarına acil çareler bulacak ideal “yeni hükümdar” için Cesare’nin niteliklerini benimsedi. Ama bu Cesare’nin kişiliğine hayranlık duyması anlamına gelmiyordu. Machiavelli, 1503 yılında papa seçimlerini gözlemledikten sonra ilk fetih seferine katılmak üzere II. Julius’a eşlik etti. 1507 yılında Novedi Milizia’ya yeni atanmış bir başkan olarak, 1509 yılında Pisa’nın ele geçirilmesinde rol alacak piyade gücünden oluşan bir ordu meydana getirilmesini organize etti. Üç yıl sonra bir ordu Prato’da Kutsal İttifak yenildi ve Medici tekrar Floransa’ya döndüğünde Machiavelli, toplumsal yaşamdan sürgün edildi. Çalışmaları arasında Hükümdar, Titus Livius’un İlk On Yılı Üzerine Söylevler, Savaş Sanatı ve baştan çıkarıcılık üzerine bir hiciv olan Mandragola sayılabilir. 1550 yılına Kardinal Giuilio de’ Medici ona 1525 yılında tamamlayacağı Floransa Tarihi’ni yazma görevini verdi. Sosyal yaşama tekrar katıldıktan kısa bir süre sonra 1527 yılında öldü.