Machiavelli modern siyasi düşüncenin kurucusu olarak kabul edilir.
Cumhuriyet ya da monarşiye sahip herhangi bir devletin liderinin normal etik anlayışa göre suç olarak nitelendirilen eylemlerden bile kaçınmayarak, onun tek amacının her halükârda kendi egemenliğini korumak olduğunu kabul eder. Ortaçağ metinlerinin kurgusal ve ikiyüzlü bir şekilde bahsettikleri ideal bir hükümdarın erdemlerle dolu olduğu düşüncesine aldırmadan, tam tersine bir prensin tahtına sıkıca tutunması için aldatmaya ve öldürmeye hazır bulunması gerektiğini somut kanıtlarla açıklamıştır. Klasik şekilde o da dini, toplumu bir arada tutmak amacıyla yüce bir otoriteye itaat etmesini ima eden bir kurallar manzumesi olarak tanımlar. Erken Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun bütünlüğünü bozmaya katkıda bulunduğunu ima eder.
Onun tarafından asla yazılmamış olsa da “amaca giden her yol mubahtır” söylemi onun egemenlik anlayışını destekler. Bu düşünce şekli onun çağında ortaya çıkan bir yenilik değildir, kadim Roma kültürünün politik gerçekçiliğine dayanır, ancak Floransalı yazar bu fikirleri açık ve net bir şekilde yazıya döken ilk kişi olmuştur.
- Yazar: Niccolò Machiavelli
- Kitabın Başlığı: Prens
- Orijinal Başlık: Il Principe
- Çeviren: Timur Guda [İtalyanca]
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 224; Siyaset Bilimi Dizisi - 14
- Basım Bilgileri: 1. Basım / Kasım 2018
- Sayfa Sayısı: 119
- ISBN: 978-605-2133-53-8
- Kapak Resmi: Lorenzo de’ Medici, Benozzo Gozzoli.
- Boyutları: 14 x 21
Çevirenin Önsözü
Prens Hakkında
Niccolò’ di Bernardo dei Machiavelli
Niccolò Machiavelli’den Muhteşem Lorenzo de Medici’ye
I. Bölüm
Prenslikler Kaç Çeşittir ve Ne Şekilde Elde Edilirler?
II. Bölüm
Veraset Yoluyla Elde Edilen Prenslikler Hakkında
III. Bölüm
Karma Prenslikler Hakkında
IV. Bölüm
Darius’un Büyük İskender Tarafından İşgal Edilmiş Krallığı, İskender’in Ölümünden Sonra Hangi Sebepten Dolayı Onun Ardıllarına Başkaldırmadı
V. Bölüm
İşgal Edilmeden Evvel Kendi Yasalarıyla Yaşayan Şehirler veya Prenslikler Ne Şekilde Yönetilmelidirler?
VI. Bölüm
Kendi Orduları Tarafından ve Erdemle Ele Geçirilen Yeni Prenslikler Hakkında
VII. Bölüm
Başkalarının Orduları ve Talihi Sayesinde Ele Geçirilen Yeni Prenslikler Hakkında
VIII. Bölüm
Prensliğe Hıyanetle Gelmiş Olanlar Hakkında
IX. Bölüm
Sivil Prenslikler Hakkında
X. Bölüm
Bir Prensliğin Gücü Ne Şekilde Hesaplanmalıdır?
XI. Bölüm
Kiliseye Bağlı Prenslikler Hakkında
XII. Bölüm
Milisler Kaç Çeşit Olmalı ve Paralı Askerler Hakkında
XIII. Bölüm
Takviye, Karma ve Şahsi Milisler Hakkında
XIV. Bölüm
Bir Prensin Milisleri Hakkında Yapması İşine Yarayacaklar
XV. Bölüm
İnsanların ve Özellikle Prenslerin Sayesinde Övüldüğü veya Suçlandığı Eylemler Hakkında
XVI. Bölüm
Prensin Cömertliği ve Tutumluluğu Hakkında
XVII. Bölüm
Acımasızlık ve İnsaf; Sevilen ya da Korkulan Olmak veya Tam Tersinin Daha İyi Olup Olmadığı Hakkında
XVIII. Bölüm
Prensler Verdikleri Sözleri Ne Şekilde Tutmalıdır?
XIX. Bölüm
Prensler Aşağılanma ve Nefretten Nasıl Kaçınmalıdır Hakkında
XX. Bölüm
Kaleler ve Prenslerin Her Gün Yaptıkları Birçok Şey Faydalı mı Değil mi?
XXI. Bölüm
Bir Prens Değerinin Bilinmesi için Ne Yapmalıdır?
XXII. Bölüm
Prenslerin Daima Yanında Bulunan Sekreterleri Hakkında
XXIII. Bölüm
Dalkavukluk Yapanlardan Nasıl Uzak Durulur?
XXIV. Bölüm
İtalyan Prensler Hangi Sebeplerle Devletlerinin Yönetimini Kaybettiler?
XXV. Bölüm
İnsanın Eylemlerine Talih Ne Kadar Etki Eder ve Bunu Nasıl Karşılamak Gerekir?
XXVI. Bölüm
İtalya’ya Sahip Çıkmaya ve Barbarların Elinden Kurtarmaya Yüreklendirme
Çevirenin Önsözü
Machiavelli modern siyasi düşüncenin kurucusu olarak kabul edilir.
Her ne kadar bir hükümetin yönetim kurallarını ahlâk kurallarından
ayıran Avrupa’daki ilk yazar olsa da, cumhuriyet ya da monarşiye sahip herhangi
bir devletin liderinin tek amacının normal etik parametrelere göre suç olarak
nitelendirilen eylemleri bile yaparak her halükârda kendi egemenliğini korumak
olduğunu kabul eder. Siyaseti bazı kişilerin diğerleri
üzerinde zorlayıcı bir güç uygulaması olarak düşünür ve bu açıdan onun
devlet fikrinin günümüzün demokrasi fikrinden daha farklı olamayacağı
düşünülebilir.
Ayrıca yönetenlerin uyguladığı şiddeti kendi
görüşlerinde kusursuzca meşrulaştırır (Machiavelli tarafından asla yazılmamış
olsa da “amaca giden her yol mubahtır” söylemi onun egemenlik anlayışını
destekler). Bu düşünce şekli onun çağında ortaya çıkan bir yenilik
değildir, kadim Roma kültürünün politik gerçekçiliğine dayanır, ancak
Floransalı yazar bu fikirleri açık ve net bir şekilde yazıya döken ilk kişi
olmuştur. Hattâ De Regimine Principum (Rejimin Prensipleri Üzerine) gibi
Ortaçağ metinlerinin kurgusal ve ikiyüzlü bir şekilde bahsettikleri ideal bir
hükümdarın erdemlerle dolu olduğu düşüncesine aldırmadan, tam tersine bir
prensin tahtına sıkıca tutunması için aldatmaya ve öldürmeye hazır bulunması
gerektiğini somut kanıtlarla açıklamıştır. Fakat bu tutumu kısa sürede “Makyavelizm”
olarak adlandırıldı, çoğunlukla olumsuzluk ve suçlama anlamında
kullanıldı.
Bazı fikirler bir külliyat içerisinde tutarlı
şekilde ifade edilemeyeceğinden, ancak önceden oluşturulan bir bakış açısı
etrafında örülebilir. Zaten yazarın fikirleri de siyasi deneyimlerine ve
gözlemlerine bağlı olarak hem güncel olaylardan (diplomatik yolculuklarında
cumhuriyetin bir yetkilisi olarak şahit olduğu) hem de eski tarihçilerden
ihtimamla derlenmişlerdir (özellikle de büyük merakla okuduğu Titus
Livius’un düşünceleri Discorsi başlıklı eserinde örnek olarak yer
alır). Geçmiş ile güncel arasında yaptığı sürekli karşılaştırma onun tüm
politik irdelemelerinin temelini oluşturur ve kısmen de sınırlarını belirler.
Machiavelli, ateşli silâhların ve topçu
birliklerinin gelişimi gibi çağının bazı değişimlerine şahit olmasına rağmen,
askerî muharebe konusunda geleneksel görüşünde direnir. Lâkin onun bu bakış
açısı, 16. yüzyılın ilk on yılında İtalya’yı olumsuz etkileyen tarihsel
olayların ve yabancı ordular (Fransa ile İsviçre başta olmak üzere) karşısında
yetersiz gördüğü paralı milislerin kullanılmasının neden olduğu
krizin hakkında net bir fikre sahip olmasına engel teşkil
etmez. Ayrıca yazar, dış mihraklara karşı koyabilmenin önündeki en büyük
engeli İtalya’nın siyasi parçalanmasının oluşturduğunu açıkça belirtir
ve imkânsız olsa da Medici hanedanının öncülüğünde yarımadaya eski
prestijini geri getirmeyi amaçlayan bir ayaklanma çağrısında bulunur.
Genel olarak Machiavelli’nin düşüncesi,
insanların doğasını olumsuz olarak değerlendiren (çoğunlukla kendi çıkarını
düşünen, bencil, acımasız) ve kodamanların egemenlik arzusu ile halkın
ezilmemek çabası arasındaki olası tek uzlaşma olarak devleti gören
(alternatifi anarşi ve sosyal düzensizlik olan) derin bir karamsarlıktır.
Yazar, monarşiden oligarşiye geçildiğini,
nihayetinde bunun kitlenin karmaşa içindeki egemenliğine dönüştüğünü ve
kesinlikle kaçınılması gerektiğini söyleyen Yunan
tarihçisi Polybius’un teorisini yeniden ele alır. Buna bağlı
olarak tarih kavramını; hem çıkar çatışması yaşayan toplumsal gruplar (Antik
Roma’daki soylular ve avam, 14.-15. yüzyıllardaki Floransa’daki kodamanlar ve
halklar) hem de egemenlik elde etmek adına aralarında savaşan devletler için
bitmeyen bir çatışma gibi görür. Bu nedenle kendilerinden asla merhamet ve
nezaket beklenmeyen düşmanlarını yenmek için hükümran olanlara alaycı ve
acımasız bir şekilde hareket imkânı sağlayan politika sanatını bir var olma
savaşı olarak kabul eder.
Machiavelli, aynı zamanda talih kavramı
üzerinde de durur. Onu ilâhi iradenin bir tecellisi olarak değil, kaderin
cilvesi olarak (daha önce Boccaccio tarafından da ifade edilmiş
olduğu gibi) düşünür, ancak insanı tüm başına gelenlerden mesul tutmaz ve onun
karşısına insanların, özellikle de yönetenlerin hedeflerine ulaşmaları için
sahip olmaları gereken özelliklerle birlikte erdemi de koyabilmelerinin mümkün
olduğunu söyler.
Machiavelli, halka hükmedebilmek için gerekli
araçlar (instrumentum regni) arasında din olgusunu da öne çıkarır, yani
devlet dini olan eski Roma putperestliği, bir siyasal değer olarak referans
teşkil eder. Klasik şekilde o da dini, toplumu bir arada tutmak amacıyla
yüce bir otoriteye itaat etmesini ima eden bir kurallar manzumesi olarak
tanımlar. Erken Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun bütünlüğünü bozmaya
katkıda bulunduğunu ima eder.
Teorilerinin bu son bölümü, Reform
karşıtı dönemin kültürü ve Kilise tarafından yazarın ahlâki olarak
kınanmasına katkıda bulundu. Bu da ölümünden sonra hayranlarının ve
eleştirenlerin eserini neden yanlış yorumladıklarına açıklık getirir.
Prens Hakkında
Machiavelli’nin başyapıtı Prens incelendiğinde, yazarın
hayatının büyük bir bölümünü işgal eden kapsamlı bir çalışma değil, aslında
Albergaccio’da zorla ikamet ettiği sırada herhangi bir kamu görevi üstlenmeyi
umduğu Medicilere siyasi yeterliliğini göstermek için mütevazı bir risale
olarak bu kitabı yazdığı görülür.
Machiavelli, 1513 yılında birkaç ay içinde
metni tamamlar ve önce Giuliano de Medici’ye ithaf etmeyi amaçlar, fakat
1516’da onun ölümü sonrasında ithaf bölümünü değiştirerek eseri Urbino dükü
Lorenzo di Piero de Medici’ye adar.
İlk yıllarda el yazması formunda çoğaltılan
eser, yazarın ölümünden sonra kendisi tarafından tasarlanmayan bir başlık
ile 1532’de basıldı (orijinal başlık De Principatibus, Prenslikler
Hakkında’dır).
Prens, bahsettiği siyasal gücün alaycı ve acımasız
özelliklerini tasvirinden dolayı yayımlandığı dönemde skandal yarattı,
buna rağmen İtalya dışında da çok büyük ilgi gördü. O zamana kadar duyulmamış
dürüstlükte siyaset ile ahlâk kurallarının tamamen ayrı olduğunu ve hükümran
olanın bir dizi olumlu nitelikleri haiz olduğu (sadakat, cömertlik, merhamet
gibi) izlenimini vermesi gerektiğini, ancak gerçekte ihtiyaca göre farklı
davranması, sadakatsiz, yalancı ve acımasız olabilme zorunluluğunu da
belirtti.
Risale, birçok dile tercüme edildi,
ateşli bir eleştirel tartışma başlattığı ve çok farklı tepkiler aldığı
Avrupa’da iyi bir tiraja sahip oldu. Bazı entelektüeller eserde yer alan
ifadelerin samimiyetini övdüler, bazılarıysa Machiavelli’yi bir tür kötü deha
ve mutlak egemenlere şeytani öğretisiyle ilham veren kişi olarak kabul ederek
suçladılar (dolayısıyla anti-makyavelizm denilen akım başladı). Özellikle
Kilise, çalışmayı 1559’da hemen kara listeye aldı ve yüzyıllar boyunca Prens,
önemli yazarlar tarafından da çarpıtıldı ve yanıltıcı yorumlara tâbi tutuldu.
Bu nedenle kitabın tüm İtalyan edebiyatının en tartışmalı ve tartışma konusu
olmuş, bugün günümüzde hâlâ akademisyenler arasında çelişkili görüşler içeren
bir eser olduğunu söylemek abartılı olmaz.
Machiavelli yazın tarzı açısından, retorik
süslemelerden ve bezemelerden kaçınarak temel bir form tercih eder ve
döneminin Floransa lehçesinde (avamın lisanıyla) yazar. Yazar konuyu
tartışırken titiz ve mantıklı bir şekilde ilerler, sıklıkla iki
farklı seçenek sunar (dikotomi).
Kendi hayal gücünü kullanmaz, gerçeği analiz
etme arzusuyla uyumlu olarak kitaplarda ve yaşadığı dünyada gördüğü tarihî
gerçeği tanımlar ve insanların yaşamında var olmayan ütopik bir devleti tasvir
etmez (Thomas More’un Ütopya’sı gibi).
Yazarın ideal bir prense (ona hitap ettiği için
Lorenzo de Medici, aynı zamanda başka bir prens de olabilir) davranış analizi
yaptığı unutulmamalıdır ve ona genelde çok açık, içinde retorik ya da
ikiyüzlülük barındırmayan bir dille, insanları yönetme ve iktidarda kalmanın en
iyi yolları üzerine önerilerde bulunur.
Sonuçta; Machiavelli kendine göre, 16. yüzyılda
İtalya’da yaşanan siyasi krize neden olan paralı milislerin sorununa
dikkat çeker. Döneminin sosyal ve politik değişimleri için, özellikle de ateşli
silâhların ve topçu birliklerinin gelişimini yorumlamada bazı eksikleri
bulunmasına rağmen, prensin şahsen komuta edeceği kendi halkından oluşturulan
orduları benimsemesinin gerekliliğini dile getirir.
Risale 26 bölümden oluşur:
I – XI. bölümler Prensliklerin özelliklerinden
bahseder. XII – XIV. bölümler Paralı Milisler hakkında bilgiler verir. XV –
XXIII. bölümler Prens’in özelliklerini anlatır. XXIV –XXV. bölümler Prenslere
düzenlenen komplolar üzerinedir. XXVI. bölüm Lorenzo de Medici’yi İtalyan şehir
devletlerinin başına geçerek yarımadayı kurtarmaya davettir.
Niccolò Machiavelli (3 Mayıs 1469 - 21 Haziran 1527)
Floransalı siyaset kuramcısı, yazar ve devlet adamı. 1494 yılında Floransa’yı altmış yıldır yöneten Medici ailesi sürgüne gönderildikten sonra Floransa Cumhuriyeti kurulmuştur. Floransa aristokrasisinden olan Machiavelli aynı yıl diplomat olmuş ve 1512 yılında Medici Ailesi tekrar başa geçene kadar bu görevde hizmet etmiştir. Medici ailesinin tekrar başa geçmesine karşı askerî bir önlem almaya çalışan Machiavelli’nin girişimi başarısız sonuçlanmış ve tutuklanmıştır. Memuriyeti sırasında XII. Louis ve İmparator Maximiliani e Romagna’da Cesare Borgia’yı ziyaret ettiği birtakım resmî geziler yaptı. Özellikle Cesare Borgia güçlü kişiliğiyle, doğal bir soyutlama ve kuramlaştırma yeteneği olan Machiavelli’yi önemli ölçüde etkiledi. Machiavelli, İtalya’nın ümitsiz sorunlarına acil çareler bulacak ideal “yeni hükümdar” için Cesare’nin niteliklerini benimsedi. Ama bu Cesare’nin kişiliğine hayranlık duyması anlamına gelmiyordu. Machiavelli, 1503 yılında papa seçimlerini gözlemledikten sonra ilk fetih seferine katılmak üzere II. Julius’a eşlik etti. 1507 yılında Novedi Milizia’ya yeni atanmış bir başkan olarak, 1509 yılında Pisa’nın ele geçirilmesinde rol alacak piyade gücünden oluşan bir ordu meydana getirilmesini organize etti. Üç yıl sonra bir ordu Prato’da Kutsal İttifak yenildi ve Medici tekrar Floransa’ya döndüğünde Machiavelli, toplumsal yaşamdan sürgün edildi. Çalışmaları arasında Hükümdar, Titus Livius’un İlk On Yılı Üzerine Söylevler, Savaş Sanatı ve baştan çıkarıcılık üzerine bir hiciv olan Mandragola sayılabilir. 1550 yılına Kardinal Giuilio de’ Medici ona 1525 yılında tamamlayacağı Floransa Tarihi’ni yazma görevini verdi. Sosyal yaşama tekrar katıldıktan kısa bir süre sonra 1527 yılında öldü.