Amerika’ya özgü varoluşun edebi ve felsefi olarak dillendirilmesinde belki de en etkili olan düşünür Emerson’dır. O, sadece Avrupa edebiyat, kültür ve düşünce gelenekleriyle, Antik Yunan ve Roma’yla bağ kurmakla kalmamış, daha kapsamlı ve geniş bir ilgiyle Hint ve Orta Doğu klasiklerine dair hayli derin ve kuşatıcı okumalar da yapmıştır. “Nasıl yaşamalıyız?” sorusu etrafında geliştirdiği ve son derece veciz ifadelerle kaleme aldığı bu denemeler toplamı hem onun çok yönlülüğünü ortaya koyar, hem de döneminin hâkim bir figürü ve Amerikan düşüncesinin bir öncüsü olarak Walt Whitman, Emily Dickinson, Henry David Thoreau, William James, John Dewey, George Santayana gibi düşünür, yazar ve şairler üzerinde yarattığı etkiyi daha iyi anlamamızı sağlar.
Hem gerçekçi hem iyimser, derin ve çok yönlü bir yaşam felsefesi inşa etmiş olan Emerson, Yaşamın İdaresi’nde bizleri ışıltılı bir düşünce yolculuğuna çıkarıyor. Emerson’ın başyapıtı, yayımlanışından yaklaşık yüz elli yıl sonra, dipnotlandırılmış tam metin olarak ilk kez Türkçe’de…
- Yazar: Ralph Waldo Emerson
- Kitabın Başlığı: Yaşamın İdaresi
- Orijinal Başlık: The Conduct of Life
- Çeviren: Aytek Sever [İngilizce]
- Yayına Hazırlayan: Cansu Özge Özmen
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 152; Edebiyat Dizisi - 32
- Basım Bilgileri: 2. Basım / Aralık 2020 [1. Basım / Ağustos 2016]
- Sayfa Sayısı: 269
- ISBN: 978-605-9328-37-1
- Kapak Resmi: Ralph Waldo Emerson
- Boyutları: 13,5 x 21
Önsöz
Eserin Türkçe Basımı
için Çevirmenin Notu
I. Kader
II. Güç
III. Zenginlik
IV. Kültür
V. Davranış
VI. Tapınma
VII. Yan Düşünceler
VIII. Güzellik
IX. Yanılsamalar
Önsöz
Yazar Hakkında Bilgi
Ralph Waldo Emerson
(1803-1882), 20. yüzyıl öncesi Amerikan düşüncesinin başlıca isimlerindendir;
kimilerince Amerikan yazınsal kanonunun en tepesinde yer alan isim olarak
görülür. Bağımsız ve özgün sesi, üretken kalemi sayesinde, özellikle
denemeleriyle günümüze kadar uzanan geniş çaplı bir etki yaratmış, pek çok
yazar, teorisyen, siyasetçi ve eylem insanını etkilemiştir. Hem yaşadığı
dönemin önde gelen Amerikan entelektüelleriyle temas halinde olmuş, hem de bir
ayağını Avrupa’ya, İngiltere’ye uzatmıştır. Yazılarının yanı sıra konferanslar
yoluyla da düşüncelerini yaymış olan Emerson’ın şiirleri de günümüzde
antolojilerde sıkça boy gösterir.
Emerson, Anglosakson kültürün en belirgin olduğu ve entelektüel
yanı en ağır basan Amerikan şehirlerinden biri olan Boston’da doğmuştur. Orta
halli bir ailedendir, ancak maddi olanaksızlıklara rağmen önce şehrin ünlü
Latin Okulu’nda, sonra Harvard Üniversitesi’nde eğitim görür. Hayata bir
Protestan papazı olarak atıldıktan kısa süre sonra katı ve kurumlaşmış bir din
anlayışının kendine göre olmadığına ikna olarak kiliseden ayrılır. Buradan
sonrası, Emerson’ın kendi yolunu tutmasının öyküsüdür.
Emerson’ın düşünceleri felsefe ve mistisizmin bir karışımı olarak
karşımıza çıkar, insanı merkeze alır ve yaşamı tüm katmanlarıyla kapsamaya
çalışır. Yazar, bireyin kendine yönelmesi, kendini tanıması, dünyayla bağını
kendi içinden kurması, kendine-yeter hale gelmesi meselelerine yanıt ararken
ruhun ve varoluşun çeşitli durumları üzerine meditasyon yapar. Emerson’a göre
birey eskinin, kurumların, toplumda mevcut yapıların, kalıplaşmış bilginin kulu
olmamalıdır; her insan bir özne olmayı başararak dünyayı bizzat görmeli,
duymalı, araştırmalı, yaşamalıdır. Buradaki amaç, kişinin çevresiyle,
dünyayla, doğayla bütünleşmesi, her şeyin ruhuna katılması, belirli bir güç
döngüsünü kurmasıdır.
Emerson, American Aşkıncıları’nın (New England Transcendentalists)
başlıca ismidir. Aşkıncılıkla anılan diğer isimler arasında Henry David
Thoreau, Margaret Fuller, Louisa May Alcott ve Amos Bronson Alcott, James
Freeman Clarke, Walt Whitman, Emily Dickinson, Nathaniel Hawthorne, Theodore
Parker vardır. Bunlar, yaşadıkları dönemde kendilerini bir topluluk olarak
tanımlamamış olsalar da, çeşitli kanallar üzerinden birbirlerini etkiledikleri
ve birtakım ortak nitelikleri paylaştıkları için günümüzde aynı akımın üyeleri
olarak anılırlar. Aşkıncılar, insanın yüzünü önce kendine, sonra doğaya
dönmesini, şeylerin görünür düzenini aşarak onun ardındaki güçlerle (Tanrı’yla)
bağ kurmasını ve böylece varlıkların tümünün birliğini kavramasını temel alan
bir düşünüşü temsil ederler. Bu noktada, özgür bireyin tin ve eylem, ahlâk ve
güç anlamında bütünlüklü bir yaşayış yoluyla kendini gerçekleştirmesi
önemlidir. Aşkıncılar ağırlıklı olarak, ana akım Protestanlığın dışında kalan
ve teslisi kabul etmeyerek tek tanrıya, tüm varlıkların onun görünümleri
olduğuna inanan Üniteryen kilisesine mensupturlar; ancak bunun dışında geniş
kaynaklardan beslenmişler, Eski ve Yeni Ahit’in yanı sıra, Antik Yunan ve Roma
düşüncesi ve edebiyatı, mitoloji, Hint mistisizmi, Alman İdealizmi, İskoç
Sağduyu Okulu, hattâ İslâm tasavvufundan etkilenmişlerdir. Ayrıca Robert
Owen’ın deneysel komünal yaşam çiftlikleri ve doğa-insan ilişkisi anlayışı da
Aşkıncılığı etkilemiştir.
Aşkıncılığın en önemli temsilcisi sayılan Emerson, yazılarında,
insanın kendine dönmesi, özgürleşmesi, doğru eylemi bulması, doğayla
bütünleşmesi ve bu süreçte toplumun, kültürün, tarihin, dinin, iradenin,
özyapısal niteliklerin rolü meselelerini çeşitli açılardan ele alır ve
soruşturur. Emerson’a dair bir başka önemli husus, onda, kendisinin iyi bir
okuru olan Nietzsche’nin de daha sonra üzerinde çokça duracağı “Güç” kavramının
pek çok yansımalarına rastlıyor olmamızdır. Buna göre, insan merkezli bir yaşam
felsefesi kurmak söz konusu olduğu ölçüde, bireyin kendini çoğaltıp (ve pek çok
bakımdan azaltıp) gerçekleştirmesi yolunda hem tinsel hem eylemsel anlamda
“Güç” önemli bir eksendir. Bireyin bilgi üretme, hakikate varma, eylem, duyum
ve deneyimlerle kendini ortaya koyma yolları da bu eksen üzerinden
değerlendirilir.
Ancak Emerson’ı asıl özgün kılan yan, onun Avrupa, Orta Doğu ve
Hint düşünüş sistemlerini tanıyan ve bunların yazınsal kaynaklarıyla beslenen
biri olarak yüzünü Amerika’ya dönmüş olmasıdır: Burada bulduğu, yalnızca yeni
kurulan, endüstriyel devrimin heyecanıyla hızla gelişen ve ağırdan ağıra
özgüven kazanan bir ülke değil, aynı zamanda Eski Dünya’dan tümüyle farklı olan
dev bir anakaradır. Yani Emerson, Amerika’nın ikili yanını felsefi düzeyde kendinde
taşır: bir yanda Avrupa’dan devralınan birikim vardır, diğer yanda tarihsel
anlamda o birikimle örtüşmeyen, o birikimin yanıt veremediği yepyeni, capcanlı
bir altyapı – bambaşka bir doğa ve coğrafya, bambaşka siyasi ve toplumsal
meseleler, yeni yeni şekillenen, geçmişi binyıllara dayanmayan, köklerini
Avrupa’dan alsa da kararlı bir şekilde Avrupa’dan bağımsızlaşmaya çabalayan bir
ülkenin (anakaranın) somut gerçekliği ve zihniyet yapısı.
Öte yandan Emerson elbette kendi döneminin insanıdır. Yaşadığı
dönemin “ilerleme”, “tarihsel teleoloji”, “insanın doğayla mücadelesi”, “ırklar
hiyerarşisi”, “büyük adamlar tarihi” gibi bazı tipik fikir ve nosyonlarını
kendinde taşır; bilimsel ve teknolojik yeniliklerin, sanayi devriminin
getirdiği hızlı değişimlerin, ticari genişlemenin etkisi altındadır; yeni çağın
enerjisini heyecanla solur. Ancak dönemin ruhunu ve belirli bir pragmatizmi
yansıtan bu referanslar bir yana bırakılırsa, Emerson düşüncelerini kendi
üslubuyla her ortaya koyuşunda şaşırtıcı yüksekliklere çıkarak bize çağları
aşan benzersiz pırıltılar sunar; denemeleriyle hem gerçekçi hem iyimser, derin
ve çok yönlü bir yaşam felsefesi inşa eder.
Eser Hakkında Bilgi
“Yaşamın İdaresi” (The
Conduct of Life), Emerson’ın 1860 yılı sonunda yayımladığı bir denemeler
toplamıdır ve 1830’ların ortasından itibaren denemelerini tek tek ve derlemeler
halinde (“Doğa” [Nature, 1836]; “Denemeler: Birinci Seri” [Essays:
First Series, 1841]; “Denemeler: İkinci Seri” [Essays: Second Series,
1844]; “İnsanlığı Örnekleyenler” [Representative Men, 1850];
“İngilizlerin Özellikleri” [English Traits, 1856]; “Topluluk ve
Yalnızlık” [Society and Solitude, 1870]) yayımlamış olan yazarın
olgunluk dönemi eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Şiirlerini,
konferans metinlerini ve toplamda ciltlerce hacme karşılık gelen günlüklerini
bir yana bırakırsak, denemeleri Emerson’ın kendini ifade ettiği başlıca
yazınsal tür olarak karşımıza çıkar.
Emerson’ın “İnsan nasıl yaşamalıdır?” sorusuna verdiği yanıt
niteliğindeki bir kitap olan “Yaşamın İdaresi”ni oluşturan denemeler, kaynağını
yazarın 1850’li yıllar boyunca çeşitli yerlerde verdiği bir dizi konferanstan
alır. Emerson 1837’den başlayarak yaşlanıp güçten düşene kadar Amerika ve
Avrupa’da yaklaşık bin beş yüz konferans vermiştir. Bu yolla hem düşüncelerini
yayma fırsatı bulmuş ve çeşitli entelektüel çevrelerle temas kurmuş, hem de
kendine makûl bir gelir kaynağı yaratmıştır. “Yaşamın İdaresi”ndeki denemeler
yazarın bu tür konuşmalardan deneme haline getirerek yayına hazırladığı bir
seçkidir. Kullanılan dil de bunu yansıtır; yazar düşüncelerini bazen birbiri
ardına, zincirleme bir şekilde ortaya koyar, söyledikleri yer yer vaaz
niteliğine bürünür.
Kitaptaki, çağın ruhunu yakalama ve buna göre “insanın nasıl
yaşaması gerektiği”ne yanıt verme çabası, karşımıza dokuz deneme çıkarır:
Kader; Güç; Zenginlik; Kültür; Davranış; Tapınma; Yan Düşünceler; Güzellik;
Yanılsamalar. Bu denemelerin yazımı belirli bir sıralılık ve süreklilik
içindedir; birinde ortaya konan fikirler diğerinde düzeltilip geliştirilir
(yerine göre ters yüz edilir), böylelikle dengeli ve döngüsel bir bütüne ulaşma
gayesi gözetilir.
“Yaşamın İdaresi”, Emerson’ın düşünce
yapısının başlıca temalarını onun önceki deneme dizilerine göre daha gerçekçi
bir süzgeçten geçirip yeniden yorumlarken, 1840-1860 arası dönemin tarihsel,
kültürel ve sosyo-ekonomik bağlamına da oturur. Bu dönemde Amerika Birleşik
Devletleri kıtanın batısına doğru yayılmasını tamamlamıştır; ülkede ve
Avrupa’da endüstrileşme ve kapitalizm hız kazanmıştır; teknik ilerlemeler
başdöndürücü bir hal almıştır; bir yandan Amerika’nın kendi kimliğini arama ve
Avrupa’dan düşünsel anlamda bağımsızlaşma çabası sürerken diğer yandan ülkedeki
demokrasi tartışmaları kapsayıcı bir niteliğe bürünmüş, bu esnada kölecilik
karşıtlığı yükselişe geçmiş, Amerikan İç Savaşı’na (1861-1865) yol açacak olan
Kuzey-Güney ayırımı keskinleşmiştir. “Concordlu bilge” Emerson, “Yaşamın
İdaresi”nde kendi fikirlerini bu bağlamın dışında veya üzerinde tutmaz, tam da
bu bağlamda yeniden kurmaya çalışır; çünkü belirli bir zamanda ve mekânda
doğmuş olmanın kaçınılmaz çelişkisini kendinde taşıyan birey “Nasıl yaşamak
gerek?” sorusuna içinde bulunduğu koşullarda yanıt bulmak zorundadır. İnsan
kendi dönemine sıkışıp kalmayacaktır, tin ve istem bunun için fazlasıyla
büyüktür; öte yandan bu aşkınlığın yolu, tarih-üstü ve soyut bir düzeyden
değil, zamanın koşullarından geçmektedir.
Aytek Sever
Eserin Türkçe Basımı için Çevirmenin Notu
Emerson okurları, onun
hem başka dile çevrilmesi hem de kendi dilinde okunması zor bir yazar olduğunu
bilirler. Bunun bir nedeni, bu güçlü, parlak yazarın her cümlesinin bir
aforizma niteliği taşıması ve onun sıkça, ilk bakışta belli olmayan alıntılar,
göndermeler yapmasıdır. Bir diğer neden ise yazarın, kendine ve dönemine özgü,
günümüz İngilizcesinden ve dönemin Britanya İngilizcesinden farklı bir takım
sözcük kullanımlarıdır. Yazarın tüm yapıtlarının arka planını oluşturan ve onun
ne denli geniş kaynaklardan beslendiğini, denemelerinin ardında ne denli
sistemli bir inşa çalışmasının yattığını belgeleyen günlükleri ise, hem ana
dildeki okuyucular hem de çevirmenler için, denemelerin yüzeysel okumalarıyla
yetinmeyip metne derinlemesine nüfuz etme gerekliliğine işaret eder.
Tüm bu nedenlerden dolayı, Emerson’ın yaklaşık 150 yıldır Türkçeye
çevrilmeyi bekleyen bu muhteşem yapıtını yayıma hazırlarken birkaç yıla yayılan
aşamalı bir çalışma ortaya koymamız, metnin üzerinden defalarca geçerek
kapsamlı bir dipnotlandırma yapmamız gerekti. Ülkemizdeki okurlara yetkin bir The
Conduct of Life basımı sunabilmenin yolu, yapıttaki pek çok sözcüğü,
ifadeyi, pasajı defalarca ele almaktan, düşüncelerin Emerson’a özgü bir ruhla
sıralanışını her defasında doğru şekilde yakalamaktan ve metnin tüm
katmanlarına nüfuz ettiğimize emin olmaktan geçiyordu. Çalışmamızın hiçbir
aşamasında gerekli emeği ortaya koymaktan sakınmadık. Bu anlamda, okurlara eli
yüzü düzgün, tam metin bir Emerson çevirisi sunmak için elimizden geleni yapmış
olmanın güvenini taşıyor, çeviriye dair olası hatalarımız için de tüm
sorumluluğu gönül rahatlığıyla üzerimize alıyoruz.
Yapıtı tüm yoğunluğunu ortaya çıkaracak şekilde desteklemek için
bolca dipnot kullanmayı uygun gördük, çünkü bugün dipnotsuz Emerson
basımlarının orijinal dilinde dahi kâğıt çöpü niteliği taşıdığı konunun tüm
uzmanlarınca kabul edilmekte. En yetkin “Toplu Eserler” basımları da bu hususu
mutlaka göz önünde bulunduruyor ve Emerson editörleri dipnotları geniş tutmakta
bir sakınca görmüyorlar. Ancak bu, Emerson editör ve çevirmenleri için ağır bir
yükü beraberinde getiriyor. Bu noktada, söz konusu emekçiler için tek
motivasyon kaynağı, Emerson’ın hakkını verme arzusu oluyor.
Metnin dipnotları hazırlanırken Türkiye’deki ve Washington DC’deki çeşitli üniversite kütüphanelerinde mevcut olan The Conduct of Life basımlarından (başlıcaları aşağıda verilmiştir), çevirmenin kişisel notlarından ve çok sayıda ansiklopedik ve çevrim içi kaynaktan yararlanıldı. Ayrıca söz konusu yapıt ile sınırlı kalmayıp Emerson okumalarımızı geniş tutmuş olmamız ve yazarın çeşitli kitaplarını bir arada değerlendirmemiz, bu zorlu çeviride daha emin adımlar atmamızı sağladı. Böylece Emerson’ı bir bütün halinde görmemiz ve ileride yapacağımız diğer çeviriler için de bir ön hazırlık yapmamız mümkün oldu. Yaşamın İdaresi’ne eklediğimiz dipnotların her düzeyden okuyucuya tatmin edici bir destek sunacağını ümit ediyoruz.
Kaynakça
Ralph Waldo Emerson, Centenary
Edition, The Complete Works of Ralph Waldo Emerson, c.6: The Conduct of Life,
Edward Waldo Emerson (Yay. Haz.), New York: AMS Press, 1979.
Ralph Waldo Emerson, The
Collected Works of Ralph Waldo Emerson, c.6: The Conduct of Life, Joseph
Slater (Notları Haz.), Cambridge, Massachusetts: The Belknap Press of Harvard
University Press, 2003.
Ralph Waldo Emerson, The
Annotated Emerson, David Mikics (Yay. Haz.), Cambridge, Massachusetts: The
Belknap Press of Harvard University Press, 2012.
Ralph Waldo Emerson, The
Major Prose, Ronald A. Bosco ve Joel Myerson (Yay. Haz.), Cambridge,
Massachusetts: The Belknap Press of Harvard University Press, 2015.
Ralph Waldo Emerson (1803-1882)
On dokuzuncu yüzyıl ortalarında bağımsız Amerikan düşüncesinin temellerini atan düşünür olarak kabul edilir. Eklektik bir biçimde Batı’nın ve Doğu’nun çeşitli kaynaklarıyla beslenmiş, bu birikimi bireysel deneyim ve kendine-yeterliği merkeze alan bir bakış açısıyla yorumlayarak özgün, kapsamlı bir yaşam felsefesi oluşturmuştur. Amerikan düşüncesinde yarattığı etki iki koldan, Pragmatizm ve Aşkıncılık (Transcendentalism) üzerinden ilerlemiştir. Üretken bir yazar olarak en çok denemeleriyle iz bırakmış olan Emerson, aralarında Henry David Thoreau, Walt Whitman, William James ve en çarpıcı olarak da Nietzsche’nin olduğu geniş bir edebiyatçı, düşünür, sanatçı ve siyasetçi kitlesini etkilemiştir. Yaşamın İdaresi (The Conduct of Life), Denemeler: Birinci Seri ve İkinci Seri (Essays) ile beraber Emerson’ın yapıtlarının merkezini oluşturur.
Aytek Sever
Şair, çevirmen. 1981 yılında Bursa’da doğdu. Üniversite ve yüksek lisans öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de tamamladı. Hâlen üzerinde çalıştığı birkaç şiir toplamının yanısıra, yayımlanmış veya yayıma hazırlanmakta olan Tagore (“Firari” [2009]; “Gitanjali” [2010]) , Kandinsky (“Sesler” [2015]), Thoreau (“Seçme Denemeler”), Whitman (“Seçme Şiirler”) ve D. H. Lawrence (“Seçme Şiirler”) çevirileri vardır. Çeşitli dergilere şiirleriyle ve çeviri metinleriyle katkıda bulunmaktadır.