Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü Üzerine
- 210,00 TL
-
147,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü, bir nevi temelsizliğin kitabıdır. Zira bu kitap, temellendirmelerin sadece ve sadece tasavvurlar arası mümkün olduğunu; tasavvur dünyasının oluş ve yok oluşların akıp giden rüyavarî sonsuz sahnesi olduğunu; bu varoluş içerisinde tek işlevi somut olanı soyut kavramlara dönüştürmek olan “aklın” ise, insanı bu gerçekliğin ötelerinde olduğu varsayılan bir yerlere asla ulaştıramayacağını iddia etmektedir. Tüm bu düşünceler ise “kendi kendinin nedeni” ya da “bir ilk neden” olarak görülebilen ve hatta “iyi” ve “mükemmel” sıfatları eklenebilecek herhangi bir Tanrı fikrini dışlamaktadır.
Tam da burada Schopenhauer’ın özellikle Hegel ve Schelling başta olmak üzere Kant sonrası Alman felsefe dünyasına şimşekler fırlatmasının ana nedenlerinden birini bulmak mümkündür. Zira Schopenhauer, hem dönemin üniversite felsefe bölümlerinin hem de Kant sonrası Alman felsefesinin çabalarının büyük kısmının, Kant’ın Tanrı’nın varlığına dair ontolojik, kozmolojik ve fiziko-teolojik olarak bilinen ispatları yıkmasından sonra, tüm bunlara yeni kıyafetler giydirip tekrar devreye sokma gayretinden oluştuğunu düşünmektedir.
* * *
İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya’dan sonra yayımlanan Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü ile Schopenhauer düşüncesinin üzerine uzun yıllardır duran mitleştirilmiş, hayal ve fantezilerden oluşan kanılar örtüsünü biraz daha kaldırıyor ve onun sahih düşüncesini gün ışığına çıkarıyoruz.
- Yazar: Arthur Schopenhauer
- Kitabın Başlığı: Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü Üzerine
- Orijinal Başlık: Ueber die vierfache Wurzel des Satzes vom zureichenden Grunde
- Çeviren: A. Onur Aktaş [Almanca]
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış, Ufuk Coşkun
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 291; Felsefe Dizisi - 79
- Basım Bilgileri: 2. Basım: Aralık 2023 / 1. Basım: Ocak 2021
- Sayfa Sayısı: 245
- ISBN: 978-625-7030-46-5
- Kapak Resmi: Katsushika Hokusai, Fuji Dağı dizisinden, 1830-32.
- Boyutları: 13,5 x 21
Çeviriye Dair
Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü Üzerine’ye Genel Bakış
Yeterli Temel İlkesi Nedir?
Yeterli Temel İlkesinin Bu Tasnifinin Sonuçları ve Schopenhauer’ın Akademi Eleştirisi
Kitabın Bölümleri ve Çevirideki Bazı Kilit Terimler
Çeviriye Dair Genel
Son Notlar ve Teşekkür
Önsöz
1. Bölüm: Giriş
Yöntem
Bunun Hâlihazırdaki Kullanımı
Bu Soruşturmanın Faydaları
Yeterli Temel İlkesinin Önemi
İlkenin Kendisi
2. Bölüm: Yeterli Temel İlkesi Hakkında Önceki Öğretilerde Neyin En Önemli Olduğunun Araştırılması
İlkenin İlk Ortaya Konuluşu ve Aynı Olanın İki Anlamı Arasındaki Ayrım
Descartes
Spinoza
Leibniz
Wolff
Wolff ile Kant Arasındaki Filozoflar
Hume
Kant ve Okulu
İlkenin İspatı Üzerine
3. Bölüm: Daha Önceki Sunumların Yetersizliği ve Yeni Bir Tanesinin Ortaya Konması
İlkenin Daha Önce Ortaya Konmuş Anlamları Tarafından Kavranmamış Durumlar
Yeterli Temel İlkesinin Kökü
4. Bölüm: Özne İçin Nesnelerin İlk Sınıfı ve Yeterli Temel İlkesinin Bunda Hâkim Olan Biçimi Üzerine
Nesnelerin Bu Sınıfının Genel Açıklanması
Empirik Gerçekliğin Transandantal Bir Analizinin Taslağı
Tasavvurların Dolaysız Hâlihazırdalığı
Dönüşümün Yeterli Temel İlkesi
Nedensellik Kavramının A Prioriliği; Empirik Algının Zihinselliği; Anlama
Dolaysız Nesne Üzerine
Kant Tarafından Ortaya Konmuş Olan Nedensellik Kavramının A Priori Oluşu İspatına İtiraz
Nedensellik Yasasının Kötü Kullanımına Dair
Değişimin Gerçekleştiği Zaman
5. Bölüm: Özne İçin İkinci Sınıf Nesneler ve Yeterli Temel İlkesinin Bunlarda Hâkim Olan Biçimi
Bu Sınıftaki Nesnelerin Açıklaması
Kavramların Kullanımı
Kavramların Temsilcileri. Yargı Gücü.
Tanımanın Yeteli Temel İlkesi
Mantıksal Doğruluk
Empirik Doğruluk
Transandantal Doğruluk
Metamantıksal Doğruluk
Akıl
6. Bölüm: Özne İçin Üçüncü Sınıf Nesneler ve Yeterli Temel İlkesinin Bunlarda Hâkim Olan Biçimi Üzerine
Bu Sınıftaki Nesnelerin Açıklanması
Varlık Temeli İlkesi
Mekândaki Varlık Temeli
Zamandaki Varlık Temeli. Aritmetik
Geometri
7. Bölüm: Özne İçin Dördüncü Sınıf Nesneler ve Yeterli Temel İlkesinin Bunlarda Hâkim Olan Biçimi Üzerine
Genel Açıklama
İdrakin Öznesi ve Nesne
İstiyor Oluşun Öznesi
İstiyor Oluş. Güdüler Yasası
İstemenin İdrak Üzerindeki Etkisi
Bellek
8. Bölüm: Genel Değerlendirmeler ve Sonuçlar
Sistematik Düzen
Temel ve Sonuç Arasındaki Zaman İlişkisi
Temellerin Mütekabiliyeti
Zorunluluk
Temellerin ve Sonuçların Serileri
Her Bilim, Kılavuz Olarak [Yeterli] Temel İlkesinin Biçimlerinden Birine, Diğerlerinden Öncelikli Olarak Sahiptir
İki Ana Sonuç
Ek: Praedicabilia A Priori
Dizin
Önsöz
İlkin 1813 senesinde ortaya çıkan ve doktora derecemi aldığım
temel felsefe hakkındaki bu inceleme, o günden bu yana bütün sistemimin
altyapısını oluşturmaktadır. Tam da bunun için baskı dışı kalmamalıdır; oysa
son dört yıldır durum benim bilgim dışında böyle olmuştur.
Ne var ki böylesine bir gençlik eserini şimdi
bütün kusur ve hataları ile tekrar dünyaya sunmak da bana sorumsuzca görünüyor.
Zira bunu düzeltmemin mümkün olmayacağı zamanların çok da uzak olmadığının
farkındayım; fakat zamanla benim gerçek etkimin ortaya çıkacağı çağ da gelecek
ve bu etki uzun olacaktır. Bu konuda beni Seneca’nın tamamen ikna olduğum şu vaadi teselli etmektedir:
“etiamsi omnibus tecum viventibus silentium livor indixerit; venient qui sine
offensa, sine gratia judicent” (ep. 79). Bu nedenle, mevcut gençlik
çalışmama mümkün olduğunca yardımcı oldum; hatta yaşamın kısalığı ve
belirsizliği göz önüne alındığında yirmi altı yaşında yazmış olduğum bu eseri
altmışımda hâlâ düzeltebiliyor oluşumu başıma konan bir talih kuşu gibi
görmeliyim.
Şimdi bunu yaparken planım, gençlik halime
hoşgörü ile yaklaşıp mümkün olduğu kadar onun sözünü sonuna kadar söylemesi ve
özgürce konuşmasına fırsat vermektir. Fakat onun yanlış ya da fazla bir şey söylediği veya en iyi olanı kenara koyduğu
her an ona müdahale etmek zorunda kaldım ve genelde de durum böyle oldu. Bu
nedenle belki de birçokları yaşlı birinin, genç bir adamın kitabını yüksek
sesle okurken, konuyla ilgili kendi sözünü söylemek için bu kitabı sıkça
kapatmasına benzer bir izlenim edineceklerdir. Çok uzun bir süre sonra
geliştirilen bu tür bir eserin, tekrar aynı bütünlüğü ve ahengi talep
edemeyeceğini öngörmek kolaydır. Hatta üslup ve işleyişte öylesine belirgin bir
fark kendini gösterecektir ki sezgi dolu okur yaşlı adamın mı yoksa gencin mi
konuştuğuna dair asla şüpheye düşmeyecektir. Zira felsefe ile iştigal eden
herkesin hakikat haricinde hiçbir şeyle ilgilenmeyeceğine ve sonuç olarak da
hakikati ilerleten herhangi birinin bunlar tarafından kabul göreceğine hâlâ
büyük bir ciddiyetle inanacak kadar saf olduğu için konusunu güvenle işleyen
genç adamın yumuşak, alçakgönüllü ses tonu ile; nihayet bir grup tüccar ve
itaatkâr dalkavuğun asil (!) cemiyetine düşmüş olduğunu ve böylelerinin neleri
amaçladıklarını fark eden yaşlı adamın sert ve bazen iğneleyici ses tonu
arasında elbette dağlar kadar fark olacaktır. Gerçekten de şimdi onun tüm
gözeneklerinden öfke fışkırırsa, hakkaniyetli okur onu suçlamayacaktır; zira
netice okura, hâlihazırda hakikat için çabalamaktan sürekli bahsedilirken bir
yandan da gözler her zaman yüce otoritelerin niyetlerine sabitlendiğinde ve “e
quovis ligno fit Mercurius” sözü filozoflara kadar yayılıp böylece Hegel gibi beceriksiz bir şarlatanın bile bu şekilde güvenle
etiketlendiğinde ne olduğunu öğretmemiş midir? Alman felsefesi tam da bu
şekilde aşağılamayla yüklüdür, yurtdışında alay konusudur, dürüst bilimler
tarafından kendini dün birisine yarın ötekine kirli para için veren bir fahişe
gibi itilmektedir; ve şu anki eğitimli nesillerin zihinleri de Hegelci zırvalıklarla bulanmıştır: Bunlar, Basilisk’in yumurtladığı bayağı materyalizmin kurbanı olmuş
şekilde hem düşünce üretemiyorlar hem de kaba ve aptallaşmışlar. Yolları açık
olsun! Ben kendi konuma geri dönüyorum.
Okur bu yüzden ton farklarını kabul etmelidir
çünkü burada ana eserimde yapmış olduğum gibi sonradan eklemeler yapamadım.
Dolayısıyla yirmi altı ve altmış yaşımda ne yazdığımın bir önemi yok. Önemli
olan kişinin sağlam, sıkı ve doğru bir şeyler öğrenebileceği bu birkaç sayfalık
küçük kitaptan yön tayin edebilmesi, sağlam bir zemin kazanması ve felsefe
yapmanın temel kavramları ile ilgili açıklığa kavuşmasıdır. Benim umduğum
budur. Hatta birçok parçanın şimdi aldığı genişleme ile tüm idrak yetisi için kapsamlı bir teori bile ortaya çıkmaktadır zira
teori daima yalnızca yeterli temel ilkesinden ilerleyip konuyu yeni ve özel bir
yönde geliştirmekte fakat daha sonra İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya’nın birinci kitabı, bu
kitabın ikinci cildinin alakalı bölümleri ve “Kant Felsefesinin Eleştirisi” ile tamlığa kavuşmaktadır.
Frankfurt a. M.,
Eylül 1847
Arthur Schopenhauer (22 Şubat 1788 - 21 Eylül 1860)
Alman filozof. Varlıklı bir ailede dünyaya geldi. 1809 yılında Göttingen Üniversitesi’ne tıp öğrencisi olarak girdi, sonrasında aynı üniversitede beşerî bilimler alanında eğitimini sürdürdü. Bu yıllarda Platon ve Kant’ın düşüncelerini derinlemesine inceledi. 1811 yılında Berlin Üniversitesi’nde Fichte ve Schleiermacher’in derslerini takip etti. 1813-1814 yıllarında Goethe ile yakın bir dostluk kurdu. Bu yıllarda Doğu düşüncesi ve Hint öğretilerine ilgi duydu. Yaşamının son yıllarını Frankfurt’ta geçirdi, üniversite profesörlüğünden ayrıldı ve münzevi bir yaşam sürdü. Düşüncesinin merkezinde ilk basımı 1819 tarihli İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya vardır. Diğer kitapları buradaki düşünceler etrafında dönmektedir. Bu kitapta varlığın bütüncül bir resmi sunulmaktadır. Bu bütüncül resim ise –günümüz uygarlığını geliştiren pek çok düşünür, sanatçı, yazar ve bilim insanını etkilemesinin yanında– akademinin sınırlarını aşan bir güce sahiptir. Varoluşçuluktan Freudculuğa birçok akım ve düşünür Schopenhauer’ın başyapıtı İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya’dan derin bir şekilde etkilenmiştir. Schopenhauer’ın diğer eserleri Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü Üzerine (1813), Görme ve Renkler (1816), Doğadaki İsteme Üzerine (1836), Etiğin İki Temel Problemi (1841), Parerga ve Paralipomena’dır (1851). Bunların dışında Schopenhauer’ın, yayınevleri tarafından reddedilmiş olan Hume’un din ile ilgili eserleri ile Gracián’ın eserlerini Almancaya, Kant’ın eserlerini de İngilizceye çevirme girişimleri olmuştur. Gracián’dan Almancaya yapmış olduğu çevirisi ölümünden sonra yayımlanır. Berlin Bilimler Akademisi Schopenhauer’ı 1858 yılında üyeliğe davet eder. Schopenhauer bu teklifi reddeder. 1860 yılında Frankfurt’ta ölür.
Abdullah Onur Aktaş (d. 1979)
Lisans eğitimini ODTÜ İstatistik Bölümünde, yüksek lisans ve doktora eğitimini ODTÜ Felsefe Bölümünde tamamladı. Doktora çalışmaları sırasında Johannes Gutenberg Üniversitesi Schopenhauer Araştırmalar Merkezi’nde bulundu. Şu an Çankırı Karatekin Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesidir. Çeşitli ulusal ve uluslararası dergilerde makalelerinin yanında Aynılığın Tekrarından Biricikliğin Büyüsüne (İstanbul: Yeni İnsan, 2016) ve Nietzsche ve Dil (İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi, 2017) başlıklı iki kitabı bulunmaktadır. Schopenhauer’ın İsteme ve Tasavur Olarak Dünya kitabının çevirisi 2020 yılında Doğu Batı Yayınları tarafından yayımlanmıştır.