• Doğa Tarihi XXXV. Kitap

Doğa Tarihi XXXV. Kitap

  • 160,00 TL
  • 112,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Yaşlı Plinius’un olağanüstü ansiklopedik eseri Doğa Tarihi’nin 35. Kitabı, resim sanatı üzerine yazılmış Antikçağ’dan günümüze kalmış en önemli çalışmalardan biridir.

Plinius, portre sanatı üzerine kısa bir girişten sonra adları bilinen ve bilinmeyen öncü Yunan ressam ve heykeltıraşlarını tanıtır. Çizgi ve renklerden, renkleri oluşturan maddelerden, toprak türlerinden ve bunların tedavi amaçlı nasıl kullanıldıklarından söz eder.

Kitapta Mısır, Suriye ve Batı Anadolu’nun resim sanatı için merkezî bir yere sahip olduğu görülmektedir. Başta Sicilya ve Roma olmak üzere resim ve heykelin İtalya’da ne şekilde başlayıp, kısa sürede nasıl geliştiğinin izlerini de takip etmek mümkündür. Dolayısıyla Hıristiyan Ortaçağı’nda Antikçağlara yeniden ilgi uyandığında ve özellikle Rönesans sanatında ve düşüncesinde niçin İtalya’nın öne çıktığı daha iyi anlaşılmaktadır.

Sanat tarihi açısından da ayrıcalıklı bir yeri olan Plinius’un bu metni sayesinde Batı resim sanatı anlayışının kökenlerini, sanatçıların tarzlarını, birbirleriyle olan ilişkilerini ve kadın ressamları daha yakından tanıma imkânı elde edilmektedir. Başka zanaatlarda olduğu gibi usta çırak ilişkisiyle nasıl kusursuzluğa ulaşıldığı, sanata ve sanatçıya önem veren yöneticilerin karakterleri üzerine de bilgiler verilmektedir. Galerilerin ne kadar geriye gittiği, müzeciliğin neden eski insanların emanetleri olduğu, ayrıca sahne dekorlarını boyama, binek arabalarının çektiği araçların ne zamandan beri boyanmaya başlandığı, hattâ tahta tavana ilk resmi kimin, ne zaman çizdiği türünden çeşitli bilgiler de kitabın ilgi çekici konuları arasındadır.


  • Yazar: Gaius Plinius Secundus
  • Kitabın Başlığı: Doğa Tarihi XXXV. Kitap: Antikçağ’da Resim Sanatı ve Yunan Ressamlar
  • Latince Metin: Historia Naturalis
  • Çeviren: Sema Sandalcı [Latince]
  • Yayına Hazırlayanlar: Taşkın Takış, Ufuk Coşkun
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 432; Tarih Dizisi - 62
  • Basım Bilgileri: 1. Basım: Eylül 2024
  • Sayfa Sayısı: 144
  • ISBN: 978-625-8123-95-1
  • Boyutları: 13,5 x 21
  • Kapak Resmi: Ünlü Yunan ressam Apelles’i tasvir eden bir rölyef, Nino Pisano, Giotto’nun Çan Kulesi’nden... 1334-1336. Fotoğraf: Creative Commons 3.0 lisansıyla: Sailko

Yaşlı Plinius (23-79) (Gaius Plinius Secundus)

Çevirenin Önsözü

Çeviride Yararlanılan Kaynaklar

Latince ve Yunanca Okumalar için Not


Doğa Tarihi

XXXV. Kitap


Kişi ve Yer Açıklamaları

Yunan ve Roma Dönemi Duvar Resmi Örnekleri

Dizin

Çevirenin Önsözü

 

 

2600 yıl önce Lydia kralı Kroisos, Pers Prensi Kyros’a şöyle der:
“Eğer
Sardes kentini yağmalarsan, güzel şeylerin kaynağı olduğu söylenen sanatları da yıkmış olursun...”

(Ksenophon, Kyru Paideia, VII, 3, 13)

 

 

Okumaya, öğrenmeye hevesli Yaşlı Plinius’un, büyük bir gayretle bilgileri korumak ve sonraki kuşaklara aktarmak amacıyla birçok konuda okuyucuyu aydınlatmaya çalıştığı görülmektedir. Antikçağ’ın bu çalışkan ansiklopedi yazarına duyduğum saygıyla, insanımızın bilgisine sunmak üzere eserinden bazı bölümlerini dilimize çevirmeye başladım. Bunlardan biri de resim sanatı üzerine yazdığı 35. kitabıdır. Eserinin bu bölümünde Yunan ressamları, yapıtları, kullandıkları renkleri ve bu renkleri nasıl elde ettikleri üzerine açıklamalarda bulunmuştur. Bu bilgilerin aynı topraklarda geçmişte yaratılan eserleriyle ülkemiz güzel sanatlar eğitimine katkısı olacağı düşüncesindeyiz. Eğer Plinius bunları derleyip yazmasaydı, buradaki bilgilerden insanlık habersiz kalırdı. Belki başka modern dillerden yapılan aktarımlarla bu eserin içerdiği kimi anekdotlar sanat tarihçileri tarafından biliniyor olabilir ama gene de tüm metni, yazarın ifadeleriyle okumanın, sanat hayatına dair bütüncül bir bakışı daha iyi vereceği kanaatindeyiz. Bu yüzden çeviriyi yaparken yazarın ifade tarzına dikkat etmeye çalıştık.

Bununla birlikte MS 3. yüzyılda yaşamış olan Diogenes Laertios’un eserinde gördüğümüz kadarıyla Eskiçağ’da tahminen MÖ 5. yüzyılda yaşamış olan Efesli Theodoros adında birinin Resim Sanatı Üzerine, Thebaili Simmias’ın da Sanat Üzerine; Elealı Leukippos’un da Resim Üzerine; MÖ 4. yüzyılda yaşamış Atinalı Speusippos’un Sanatların Eleştirisi; Stageiralı Aristoteles’in Sanat Derlemesi; Khalkedonlu Ksenokrates’in de Sanat Üzerine adlı eserleri vardı. Ayrıca genel olarak Eskiçağ’da tragedya ozanı Euripides’in (MÖ 5. yüzyıl) resimle ilgilendiği; Elisli felsefeci Pyrrhon’un (MÖ 4-3. yüzyıl) resim eğitimi aldığı ve Romalı yazar Quintus Ennius’un ve yeğeni Marcus Pacivius’un da (MÖ 3-2. yüzyıl) şiir ve resimle uğraştığını bilmekteyiz.

Plinius’un resim üzerine bu kitabında yazdıkları sayesinde basit çizgiden resme uzanan süreçleri ana hatlarıyla görüyoruz. Bu sayede resmin, yazının olmadığı zamanlarda “unutmamak” adına bir işlevi olduğu, hattâ yüzyıllarca ozanların tasarladığı eserlerindeki gibi toplumun belleği olma görevini yerine getirdiği, bu yüzden sanatçılara da saygı duyulduğu dikkati çekmektedir. Bu sanatın çıkışı ve bilhassa gelişiminde Mısır, Suriye ve Batı Anadolu’nun (Yunanlar için) önemli bir yer olduğu anlaşılmakta, ayrıca kitapta başta Sicilya ve Roma olmak üzere resim ve heykelin İtalya’da ne şekilde başlayıp, kısa sürede nasıl geliştiğinin izleri görülmektedir. Nitekim böylesi bir köke sahip olduğu için 12. yüzyıl itibarıyla Rönesans sanatında ve düşüncesinde niçin İtalya’nın öne çıktığı artık daha net anlaşılmaktadır. Gene bu metin sayesinde resim sanatının kökeni, sanatçıların tarzları, birbirleriyle olan ilişkileri, etkileşimleri, kadın ressamların da varlığının yanısıra, başka zanaatlarda olduğu gibi usta çırak ilişkisiyle nasıl kusursuzluğa ulaşıldığı, ayrıca sanata ve sanatçıya önem veren yöneticilerin karakterleri üzerine bilgi edinmekteyiz. Bunların dışında galerilerin ne kadar geriye gittiği, müzeciliğin neden eski insanların emanetleri olduğu, ayrıca sahne dekorlarını boyama, binek arabalarının çektiği araçların ne zamandan beri boyanmaya başlandığı, hattâ tahta tavana ilk resmi kimin ne zaman çizdiği türünden bilgilere de ulaşabilmekteyiz. Belki en önemlisi resmettikleri konulara baktığımızda, ressamların geniş coğrafyanın ve halkların tarihî olaylarını ve değerli şahsiyetlerini bildiklerini, hattâ bu yüzden sanat konusunda düşmana bile saygı duyulduğunu görebilmekteyiz.

Bu kitap sayesinde Anadolu’nun kendi içinde süregelen bazı kültür devinimlerinin köklerini görebilmekte, belgelemeye verilen önem ve yöntemleri üzerine bilgi edinebilmekteyiz. Dolayısıyla bu kitap aynı topraklarda bugün sanat alanında halihazırda bulunduğumuz seviyeyle karşılaştırma yapmak için de bir ölçüt oluşturmaktadır.

Birçok yazarın eserini içeren klasik filoloji oldukça zahmetli bir alandır. Nitekim Eski Yunanca ve Latince metinlerin çoğu dilimize kazandırılmayı beklemektedir. Çünkü hemen hemen her antik metinde komşularımız ve ülkemiz kentlerinin doğasından, yaşanmış olaylarından, âdetlerinden söz edilmektedir. Dolayısıyla o dönemde yazıya geçirilen birçok şey, bizim için geçmişin sesleri, eski dönem uğraşılarının ve tecrübelerinin birikimidir. Bu bakımdan Eskiçağ’a ait her bir metin, geçmişten günümüze tarih ve kültürümüz için pek çok izin takip edilebileceği sağlam bir dayanaktır.

Türkçeye kazandırdığımız bu çevirinin başta arkeoloji, sanat tarihi ve güzel sanatlar eğitim alanıyla uğraşanlara, ayrıca Eskiçağ’ın ressamlarına, teknolojisine ve de kısmen gündelik yaşamına ilgi duyanlara yararlı olacağı kanısındayız. Güzel bilgilerle dolu ansiklopedik eserin bu kitabı, sonrasını merak ettirecek şekilde bitmektedir.

Son olarak, okumada şunu vurgulamak isterim: Klasik Çağ metinleri, araştırmalarda kolaylık olsun diye çeşitli bölümlere ayrılır. Bu yüzden çeviride ana bölümler Romen rakamlarla, tüm pasajlar da parantez içinde asal sayılarla belirtilmiştir.

Gaius Plinius Secundus (MS 23 - MS 79)

İtalya’nın kuzeyinde bulunan Gallia Cisalpina’daki Como gölü yakınında Novum Comum’da atlı sınıfından bir aileye mensup olan Plinius, genç yaşta Roma’ya gelmişti. Burada o dönemde fazlasıyla talep gören avukatlık mesleğinin yanısıra üst düzey askerî görevlerde de bulundu. Bu görevler nedeniyle neredeyse bütün eyaletleri dolaşmış, Germania’da (Almanya), Dunavis’te (Tuna), İspanya’da, Galya’da (Gallia, Fransa), Afrika’da, muhtemelen Suriye’de (Titus’un maiyetinde Yahudilerle yapılan savaşta) hizmette bulunmuştu. Roma’da kaldığı sırada İmparator Vespasianus ile de iyi bir bağ kurabilmişti.

Askerlik, hitabet, dilbilgisi, biyografi üzerine çok çeşitli konularda eser vermesine karşın, Romalı tarihçi Tacitus’un yararlandığı 20 kitaplık German Savaşları (Bella Germaniae) ile Aufidius Bassus’un eserinin devamı niteliğinde olan 31 kitaplık Roma’nın yakın tarihine ilişkin yazdıkları günümüze ulaşmamıştır. İmparator Titus’a atfettiği ve en kapsamlı çalışması olan, 37 kitaptan oluşan ansiklopedik Doğa Tarihi (Historia Naturalis) adlı eserinin büyük kısmı ise günümüze ulaşmıştır. Bu eserinin birinci kitabında Plinius, “içindekiler” üzerine bilgi vermekte ve yararlandığı kaynaklara değinmektedir. Ana hatlarıyla bu ansiklopedik eserinin 2. kitabı evrenin yapısı, 3-6 arası kitapları Avrupa, Asya ve Afrika’nın coğrafya ve etnografyası, 7. kitabı antropoloji ve insan fizyolojisi, 8-11 arası kitapları zooloji, 12-19 arası kitapları botanik, 20-27 arası kitapları bitkilerden yapılan ilaçlar, 28-32 arası kitapları karada ve suda yaşayan hayvanlardan elde edilen ilaçlar, 33-37 arası kitapları da minerallerin ilaç ve sanat alanında kullanımları yani mineraloji ve ayrıca ressamlar üzerinedir.

Pek çok konuyu yazıya geçirmeye çalışan yazarın ölüm şekli bile onun öğrenmeye olan tutkusunu göstermektedir: 79 yılının Ağustos ayında Misenum’da demir atmış bulunan filonun komutanı iken Vesuvius (Vezüv) yanardağı ateş püskürtmeye başlayınca, gene bir yazar olan yeğeni Genç Plinius’un bir mektubunda anlattığı kadarıyla (III, 5 ve VI, 16), bilimsel araştırma merakı yüzünden, küçük bir tekneye binip dağın yakınına gitmiş, yağan kızgın küllere karşın gözlemlerde bulunmaya ve not tutmaya çalışmıştı. Ertesi gün karanlıkta ve şiddetli patlamalar arasında, yağan taşlara karşı korumak için başına bir yastık sararak kıyıya çıkmış, fakat kükürt buharından boğularak ölmüştü.

Sema Sandalcı

1990 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’ndan mezun oldu. 1990-1993 yılları arasında aynı bölümde “On İki Levha Yasaları” konulu Yüksek Lisansını; 1993-1999 yılları arasında aynı bölümde “Eski Roma Yazınında Satura Türü ve Kadın” konulu Doktora Programını tamamladı. 1993 yılından itibaren Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde çalışmalarını yürütmektedir. Ayrıca İstanbul Filarmoni Derneği’nin de bir üyesidir. Dil, edebiyat ve kültür üzerine bilimsel çalışmaları, Eski ve Yeni Yunancadan Türkçeye çeviri edebî eserleri bulunmaktadır. ÇevirileriGracchus Kardeşler, (Plutarkhos), Belge Yayınları, İstanbul (2001), Troyalı Kadınlar, (Evripides), Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul (2002), Yakarıcılar, (Euripides), İş Sanat Yayınları, İstanbul (2011), Resos, (Euripides), İş Sanat Yayınları, İstanbul (2011), İlyada (Homeros), Ceren Yayıncılık, Edirne (2016), Odysseia (Homeros), Yapada, Edirne (2019), Homeros Sözlüğü, Yapada, Edirne (2019), Binicilik Üzerine (Ksenophon), Ceren Yayıncılık, Edirne (2019), Argonautika ve Sözlükçesi (Apollonios Rhodios), 2 Cilt Kapra Yayıncılık, İstanbul (2021).