• Doğu Batı Sayı 95: Ekolojik Kriz

Doğu Batı Sayı 95: Ekolojik Kriz

  • 180,00 TL
  • 135,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

EKOLOJİK KRİZ

Sezgin Seymen Çebi

Ekoloji, İdeoloji, Özneleşme ve Hukuk

 

Sanem Özer

İklim Değişikliği ve Çatışmalar

 

Gülşah Tırış & Ceren Uysal Oğuz

İklim Adaletine Demokrasi Perspektifi ile Bakmak: Ekolojik Demokrasi

 

Ömer Madra ile Söyleşi

Açık Radyo ve Örnek Bir İklim Krizi Mücadelesi

 

Boğaç Berkmen

Antroposen’in Ekolojisi: Genel Organoloji, Genel Ekoloji, Ekosofi

 

Ezgi Ece Çelik

Ekolojik Basiret: Doğanın Sesine Kulak Vermek

 

Erol Malçok

Ekoloji Aktivizmine İçeriden Bir Eleştiri

 

Selim Badur

Küreselleşme, İklim Krizi ve Enfeksiyon Hastalıkları

 

Fatma Aykanat

Yeryüzü Kültürü ve Jeolojik İmleçler

 

Mehmet Ali Adıyaman

Ekolojik Krize Yönelik Nesnel ve Bütüncül Bir Etik: Murray Bookchin’in Ekolojik Özgürlük Etiği (Tamamlayıcılık Etiği)

 

Azize Çay

İklim Krizine Politik Bakış Açısı: Toplumsal Ekoloji

 

Emet Değirmenci

Ekofeminizm Nedir ve Ne Gerek Vardı?

 

Aydan Çelik ile Söyleşi

Bisikletin Ekoloji Politiği

 

TANIKLIKLAR

Güneşin Aydemir

İklim Sofraları

 

Yücel Sönmez

Kayıp İklimin İzinde: Anadolu’da Kısa Bir Gezi

 

Eric Holthaus

Sonlu Dünyada Sonsuz Büyüme Arzusu

  • Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
  • Sayı Editörü: Erol Malçok
  • Onur Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
  • Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Simten Coşar, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Ali Utku, Aytaç Yıldız
  • Dergi Başlığı: Son Dönemeç: Ekolojik Kriz
  • Dönem: Kasım, Aralık, Ocak 2020-21 [Yıl 24, Sayı: 95] 
  • Basım Bilgisi: 2000 Adet / 1. Basım Ocak 2021
  • Sayfa Sayısı: 319
  • ISSN: 1303-7242
  • Barkod: 9771303724955
  • Kapak Resmi: 2019-2020 yılları arasında Avustralya’nın Yeni Güney Galler
    eyaletinde 240 gün süren ve yaklaşık 1 milyar canlının ölümüne sebep olan
    orman yangınlarında kurtarılan bir koala.
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Boyutları: 16,5 x 24


Körleşme

 

Dünyanın bir milyar yılı geçen süre içerisinde birçok canlı türünün katkısıyla ve etkileşimiyle oluşan yaşama elverişli atmosfer ısısı, insanlığın özellikle son yüz elli yıllık faaliyetiyle inanılmaz ölçüde bozulmaya uğramış durumda. İklimdeki bu bozulmanın sonucunda, gezegenin her yerinde ortaya çıkan seller, hortumlar, orman yangınları, aşırı sıcak ve soğuk havalar, toprakta ve havadaki kirlenme, denizlerin-okyanusların çöplüğe dönmüş hali, buzulların erimesi, birçok bitki ve hayvan türünün hızla yok oluşu, kuraklık, gıda krizi, ortaya çıkan öldürücü virüsler, yalnızca insan yaşamını değil bu tabloda hiç sorumluluğu olmayan diğer canlıların da yaşamını tehdit etmekte ve hattâ yok olmalarına sebep olmaktadır.

        İnsanlık en sonunda, Mary Shelly’nin Doktor Victor Frankenstein’ın yarattığı ve çevresindeki sevdiği her insanı yok etmesine bir türlü engel olamadığı bir canavar üretmeyi başardı. Bozulmuş küresel iklim canavarı… İronik bir biçimde Doktor Victor Frankenstein yaratığının sebep olduğu ölümleri sadece kendisi bilip bunun sancısını yaşarken, türlü ölümlere sebep olan iklim krizinin ortaya çıkmasında en çok payı olan insanlar, bu durumu ya hiç görmemekte ya da anlatılanlara ve gösterilenlere inanmamaktadır. Bir nevi “körlük” ve “körleşme” hali.

        İnsan kendisine yalan söyleme ve bilincinde oluşan yarılma ile yaşayabilme konusunda çok başarılı bir görüntü sergileyebilmekte, iklim krizi bu kadar yakınındayken, kapısını çalıyorken, istese de istemese de zihnine sokulan bu sorun karşısında uykudan uyanmayı tercih etmeyerek Oblomovca bir tutum takınabilmektedir. Peki, zihni bu sorunla şu veya bu şekilde meşgul olmuş insan neden iklim krizi karşısında harekete geçmez? Acaba yüzleşmesi gereken gerçekliğin ağırlığından mı korkmaktadır? Ya da şu kısacık hayatını iklim felaketinin gazabına uğramadan tamamlayabileceğini düşünmenin bencilliği ve sefaleti içerisinde midir? Diğerkâmlığını hepten yitirmiş midir? Ya da bir avuç ekoloji aktivistinin dünyayı kurtaracağı naifliğini mi taşıyordur?

        Henüz evini sel basmadığı için, tarlasından ürün alamadığından iklim göçmeni olan birisinin yerinde olmadığı için ya da teknolojinin imkânlarıyla dengesiz hava olaylarından şimdilik etkilenmediği için pasif duran insan iklim krizini uzak bir geleceğin olayı olarak görüyor. Bu insanların durumu, Hitler’in orduları yanı başlarına geldiği halde bizim başımıza gelmez iyimserliğiyle “normal” hayatına devam edip, Nazilerle karşılaşınca gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalan insanların durumuna benzetilebilir. Bu tür durumlarda önceden önlem alırsanız başarı şansınız vardır. Yoksa kitlesel ölümcül bir sona hazır olmalısınız.

        Bu durumla bir diğer benzerliği de toplumsal yaşamın dışına düşmüş entelektüel insanın dramını anlatması açısından Elias Canetti’nin Körleşme romanıyla kurabiliriz. Romanın başkarakteri Profesör Kien, binlerce kitabı ve hizmetçisiyle birlikte yaşarken tek derdi bu durumunu korumaktır. Yaşadığı her şey yalnızca zihninde gerçekleşirken yaşamın gerçekliğinden iyice koparak kendi sonunu hazırlamaktadır Kien. Bunu fark edip hamle yaptığında ise iş işten çoktan geçmiştir.

        Evet, verili gerçeklik sosyal-ekolojik yaşamın bütünü düşünüldüğünde kaba ve hattâ Profesör Kien’in yaptığı denli kendisinden kaçılacak kadar berbat durumda. Otoriterlik, cinsiyetçilik, türcülük, ırkçılık, ekonomik adaletsizlik ve ekolojik sorunlar birbirini besleyip büyüten sorunlar olarak kaygı düzeyimizi inanılmaz derecede büyüttü. Büyük bir distopyanın içerisindeyiz belki de. Ancak distopik anların yüksekliği aynı zamanda ütopyaya da en yaklaşılan anlardır. Yaşadığımız kaba gerçekliğin daha çok distopyaya mı yoksa daha çok ütopyaya mı evrileceği ise bizlere bağlı. Bunun için yukarıda saydığımız ve flora-faunanın mahvedilmesiyle birlikte iklim krizinin de temelini oluşturan hiyerarşik toplumsal örgütlenme modeli aşılmak zorundadır. Son yıllarda gelişen dünya iklim krizi eylemliği ve özgürlük talepli eylemliliklere baktığımızda bunların doğasının otonom olduğunu görüyoruz. Yeni gelen nesillerin de hiyerarşik davranış modellerine karşı net bir tutum alması bize umut vermelidir. Sorunların büyüklüğü ve karmaşıklığı çözümlerin de büyüklüğü ve kapsayıcı olmasını gerektiriyor.

        Buradan yola çıkarak dergimizin bu sayısını hazırlarken tüm sosyal ve iklim krizi merkezli sorunların, kopmaz bağlarla birbirine bağlı olduğu bilinciyle her konunun mümkün olan her veçhesiyle işlenebilmesine özen gösterdik.

 

Erol Malçok