Hyperion: Yunanistan’da Bir Münzevi
- 125,00 TL
-
87,50 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
İnsanların sözlerini anlamadım hiç
Tanrıların kollarında büyüdüm ben.
diyen şairin yazdığı tek romandır Hyperion. Hölderlin’in bu eserinde düş kırıklığına uğramış bir kahramanın ağıt niteliğindeki yaşamına tanıklık ederiz. Hyperion’un Bellarmin’e yazdığı mektuplar ve sevgilisi Diotima ile mektuplaşmalarından oluşan roman elbette bundan daha fazlasıdır. Varlıkların gerçek özünü tanıma, insanın büyük yalnızlığı, acı ve sevinçler, geçmişe duyulan özlem Hyperion’un ana temasıdır ve Alman romantizmiyle klasisizmi tek bir potada eritmesi bakımından dünya edebiyatının eşsiz eserleri arasında yer alır. Birçok şair ve yazar dünyada bulunmuş olmanın coşku ve trajedisini Hölderlin’in bu yarı mitsel, yarı edebî eserinde bulmuştur.
Hyperion, Hölderlin’in öbür dünyaya, tanrıların yeryüzündeki görünmez vatanına olan gençlik rüyasıdır, hülyalı bir şekilde korunan, hiçbir zaman gerçek hayata tam anlamıyla uyanamadığı bir rüyadır: “Henüz seziyorum, bulamasam da” der ilk parçada; herhangi bir deneyim olmadan, dünyayı hiçbir şekilde tanımadan, hattâ sanat biçimlerine dair herhangi bir bilgiye sahip olmadan başlar o sezgili genç hayatı şiire dökmeye, onu henüz yaşamadan.
— Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, “Hölderlin”
İnsan varoluşu temelden “ozanca”dır. Biz şiiri, tanrıların ve nesnelerin özünün kurucu adlandırılması olarak anlıyoruz. “Ozanca barınmak” demek, tanrıların huzurunda bulunmak ve nesnelerin özünün yakınlığına sığınmak demektir.
— Martin Heidegger, “Hölderlin ve Şiirin Özü”
- Yazar: Friedrich Hölderlin
- Kitabın Başlığı: Hyperion: Yunanistan’da Bir Münzevi
- Orijinal Başlık: Hyperion; oder, Der Eremit in Griechenland
- Çeviren: Gürsel Aytaç [Almanca]
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 186; Edebiyat - 47
- Basım Bilgileri: 2. Basım / Temmuz 2020 [1. Basım / Eylül 2017]
- Sayfa Sayısı: 175
- ISBN: 978-975-2410-72-5
- Kapak Resmi: Friedrich Hölderlin’in silüeti, 1797.
- Boyutları: 13,5 x 21
ÖNSÖZ
Bu kitap umarım
Almanların sevgisini kazanır. Ama korkuyorum ki birileri bunu anlatının özüyle
gereğinden çok ilgilenmek üzere okuyacaktır; bu arada öbürleri çok hafife
alacaklar ve bunların her ikisi de kitabı anlamayacaklar.
Bitkimi yalnızca koklayan da onu yalnızca bilgi edinmek için
koparan da tanımaz.
Belli bir karakterin içine düştüğü açmazları çözmek, ne salt
düşünmek ne de boş bir keyif almak içindir.
Olayların geçtiği yer, yeni değil. İtiraf edeyim ki bir keresinde
ben de yeterince çocukluk ederek kitapta bu konuda bir değişikliğe gitmeye
kalktım, ama sonunda emin oldum: Hyperion’un hüzünlü karakterine en uygunu
buydu ve halkın muhtemel kanaatinin beni aşırı şekilde yumuşatmış olmasından
utanıyordum.
Bu planı değerlendirmek şimdilik herkesin
harcı değil; bunun için üzgünüm. Ama ikinci cilt, elden geldiğince çabuk
tamamlanmalı.
Hölderlin
ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ
Hyperion, Friedrich Hölderlin’in
üzerinde tekrar tekrar çalıştığı, tek romanıdır. 1770-1825 yılları arasında
yaşayan Hölderlin, bu eserinde Alman Romantizmi’nin olduğu kadar Klasisizmi’nin
de felsefi özelliklerini ilginç bir potada eritmiş gibidir. Romantizm
filozoflarından Fichte’nin “Ich–Philosofie”si (Ben-felsefesi), Klasisizm’in
Antik Yunan’a ilgisi, çeşitli motif ve figürlerde kendini göstermektedir. Roman
kişilerinin adlarında bile fark edilir bu. Merkez figürün adı Hyperion
mesela güneş tanrısının ikinci adıdır ve “aşkın” olma özelliğini de içerir.
Hyperion’un Bellarmin’e yazdığı mektuplar ve sevgilisi Diotima ile
mektuplaşmaları, eserin “Briefroman” (Mektup-roman) kurgusunun temelidir. Ama
anlatımdaki farklı zaman katmanları, bu kurgudaki derinliği hissettiren
niteliktedir. Öte yandan romanın içeriği, “Bildungsroman”ı “eğitici” kişilere
ve onların biçimleyiciliğini yaşayan, âdeta öğrenci durumundaki Hyperion’un
gelişimine işaret eder. Hölderlin’in kendisi de romanının Bildungsroman
kurgusunu vurgulamıştır. Hyperion’un hayat çizgisinde yeri olan eğiticiler
Adamas’tır, Alabanda’dır, Diotima’dır. Bu üç figürün arasında Diotima,
Hyperion’u yakından tanıyan, onun içindeki şairlik tohumlarını önemseyen ve
önemseten genç ama olgun sevgilidir. Adamas’ta Antikite’nin ölümsüz kişilerine
duyulacak hayranlık, Alabanda’da eylemcilik ruhunu benimsetme aşamaları, çocukluk
ve gençlik dönemlerine karşılık gelmektedir. Tabiat sevgisi, aşkınlığa götüren
etken gibidir. Diotima yaşantısı ve Diotima’nın ölümü, Hyperion’u ölüm-tabiat
ilişkisi üzerine düşünmeye iter. Diotima’da güzellik ve eğiticilik üzerine
fikirler, Schiller’in Estetik Eğitim ilkesi, halkı eğitme misyonunun
şairlikle bağıntısı dile gelmektedir.
Hyperion’un olgunlaşma sürecindeki son aşama, hayatın özü olan,
karşıtlıkları, anlayışta ve huzurda birleştirmektir ki bu da romanın altbaşlığı
olan “Eremit in Griechenland”da (Yunanistan’da Bir Münzevi) ifadesini
bulmuştur.
Eserin “şimdi”si, 18. yüzyıldaki Yunan
ayaklanması iken ve Hyperion’un gençlik serüveni anlamını taşırken münzeviliği
seçtiği olgunluk aşaması, felsefi yanı ağır basan bir zirvedir.
Gürsel Aytaç
Johann Christian Friedrich Hölderlin (1770-1843)
Alman şair. Klasik çağın ve romantizm akımının en önemli temsilcisi. Neckar kıyısında eski bir manastır köyü olan Lauffen’de dünyaya geldi. İki yaşındayken babasını kaybetti. Nürtingen’de okula başladı. 1788-1793 yılları arasında Tübingen Üniversitesi’ndeki İlahiyat Okulu’na devam etti ve eğitimini tamamlayarak papaz oldu. Hölderlin Lutherci Protestan papaz kimliğini uzun süre üzerinde taşıyamadı ama inancını hiçbir zaman yitirmedi. Ona göre “şair olmak, tanrılarla insanlar arasında, rahiplerin yapabileceği bir aracılık görevini üstlenmek anlamına geliyordu”. 1793 yılında Friedrich Schiller ile tanıştı. Onun önerisiyle özel öğretmenlik yapmaya başladı. Neue Thalia dergisinde şiirlerini ve romanı Hyperion’un bir bölümünü yayımladı. Hölderlin’in eserlerinde Yunan mitlerinin etkisi çok güçlüdür ve Hyperion, Yunanistan’ın özgürlüğü için savaşan düş kırıklığına uğramış kahramanın ağıt niteliğindeki hikâyesidir. Hölderin şiirlerinde Klasik Yunan şiir biçimlerini Alman diline başarıyla uygulamıştır. Sophokles’ten yaptığı Antigone ve Oidipus Tyrannus çevirileri 1804 yılında yayımlanmıştır. Zaman zaman öğretmenlik yapmaya çalıştıysa da, geçirdiği ağır bunalımlar buna engel oldu. 1805 yılında beş ay rahatsızlığından ötürü gözaltında tutuldu. Yaşamının bundan sonraki bölümü ise deliliğin gölgesi altında geçti. Bu tarihten sonra iyileşme umudu kalmamıştı. Yaşadığı dönemde çok az tanınan Hölderlin, uzun bir süre tamamen unutuldu. Ancak 20. yüzyılın başlarında ülkesinde ve dünyada değeri yeniden anlaşıldı. Yalnızca edebiyat alanında değil, Hegel’den Heidegger’e uzanan çizgide felsefe dünyasını derinden etkilemiştir.
Gürsel Aytaç
Eskişehir doğumlu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde Alman Dili ve Edebiyatı ile Latin Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. Aynı fakültede Alman Dili ve Edebiyatı Dalında asistan oldu. Uzun yıllar bu fakültede dersler verdi. “Hermann Hesse’nin Boncukoyunu Romanında Var Olma ve Oluş” konulu teziyle doktor, “Chr. Martin Wieland’ın Geschichte des Agathon Romanında Mutluluk” konulu Almanca yayınıyla doçent, 1975’te iki ciltlik Alman Edebiyatı Tarihi, Romancı Yönüyle Heinrich Böll, Thomas Mann’ın ‘Büyülü Dağ’ ve ‘Lotte Weimar’da, Romanlarındaki Edebî Kişiliği kitaplarıyla profesör oldu. Alman, Avusturya ve İsviçre edebiyatlarından modern ve klasik pek çok yazarı Türkçeye kazandırmış, onlar hakkında yazılar yazmıştır. Karşılaştırmalı edebiyat biliminin Türkiye’de yerleşmesine katkıları büyüktür. Doğu Batı Yayınları’ndaki öteki çalışmaları: Ricarda Huch, Alman Romantizmi, (Çeviri, 2005), Schiller, (Derleme ve Çeviri, 2008), Georg Simmel, Tarih Felsefesinin Problemleri (Çeviri, 2008), Goethe Der ki... (Derleme ve Çeviri, 2010), Yeni Çağ Alman Edebiyatı (2012), Çağdaş Alman Edebiyatı (2012), Çağdaş Türk Romanı Üzerine İncelemeler (2012), Novalis, Fragmanlar (2014), Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi (Telif, 2016), Genel Edebiyat Bilimi (2016), Edebiyat Eleştirisine Eleştirel Bir Bakış (2017).