Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi
- 160,00 TL
-
112,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Karşılaştırmalı edebiyat araştırmalarının çıkış noktası, başta klasik eserler olmak üzere insanlığın ortak kültür hazinelerini teşkil eden edebî eserlerdeki müşterek noktaları tespit etmek, dönemlere ve edebî türlere göre karşılaştırarak özellikle ulusal edebiyatların güçlenmesini ve gelişmesini sağlayacak şekilde başka ülkelere, dillere ait edebiyatlardan istifade etmektir.
Mitolojiler, efsaneler, masallar, atasözleri ile değişik edebî formlarda ele alınan ve işlenen hikâyeler ve anlatılardaki ortak temaları, arketipsel öğeleri, örtüşen ve ayrışan yönleri bilimsel yöntemlerle araştırmak ve kişisel ve toplumsal imgelerin, tasavvurların, hayal gücünün işleyiş biçimini tebarüz etmek suretiyle kültürlerarası ve metinler-arası geçişlerin, etkileşimlerin izleri takip edilebilir. Böylece, tarih boyunca meydana gelen değişimler -insan aklı, duygularızamana, mekâna ve sosyokültürel koşullara göre farklılıklar gösterse de genel mânâda bir bütünlük arz ederler; dolayısıyla edebiyat da bir bütündür.
Benzer konuların farklı edebî kültürlerde ele alınış biçimlerini araştırmak, meselâ Gürsel Aytaç'ın burada üzerinde durduğu, Oğuz Atay'ın Bir Bilim Adamının Romanı ile Stefan Zweig'ın Dünya Fikir Mimarları'nı karşılaştırmak; gene çevirilerin, esinlenmelerin, model almaların o edebiyatın diline, anlatım tekniklerine, estetik beğeni düzeyine vb. etkilerini incelemek, Almancada Hafız, Japoncada Shakespeare, Türkçede Proust gibi… ya da bu kitapta, Thomas Mann'ın Buddenbrook Ailesi ile Orhan Pamuk'un Cevdet Bey ve Oğulları adlı romanları arasındaki ilgilerin ve bağlamların ortaya konulması gibi çalışmalar aracılığıyla, çok yönlü bir bilgi birikimine gerek duyulan bu alanda, dünyayı algılama ve bilme tarzlarının önünde yepyeni imkânların önü açılabilir.
- Yazar: Gürsel Aytaç
- Kitabın Başlığı: Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi
- Yayına Hazırlayan: Ufuk Coşkun
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Kapak Tasarımı Uygulama: Aziz Tuna
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 136; Edebiyat Dizisi - 29
- Basım Bilgileri: 3. Basım / Ekim 2021 [1. Basım / Ocak 2016]
- Sayfa Sayısı: 218
- ISBN: 978-605-5063-91-7
- Kapak Resmi: “Cowper'ın Şiirleri”, Claude Raguet Hirst, 1890’lar.
- Boyutları: 13,5 x 21
Önsöz
Giriş
Karşılaştırmalı
Edebiyat Bilimi Kavramı
I. Bölüm: Tarihçe
Hazırlayıcılar
Yazarlar
Avrupa Edebiyatlarında
Türk Edebiyatında
Edebî
Çeviri Etkinliği
Dünyada Edebî Çeviri Etkinliği
Türkiye’de Edebî Çeviri Etkinliği
Çağdaş
Hayatın Etkileşime Açıklığı
Karşılaştırmalı
Edebiyat Biliminin Öncüleri
Dış
Ülkelerde
Türkiye’de
Üniversitelerde
Edebiyatta Cemil Meriç’in Karşılaştırmalı
Edebiyatçılığı Üzerine
Karşılaştırmalı Edebiyat
Biliminde Ekoller
Marksist
Karşılaştırmalı Edebiyat Ekolü
Fransız
ve Amerikan Ekolleri
II. Bölüm: Yöntem
Karşılaştırmalı Edebiyat
Biliminde Yöntem
İnceleme
Yöntemleri
Edebiyat Biliminde
Karşılaştırma Yöntemi
III. Bölüm: Karşılaştırmalı Edebiyat Biliminin Bugünü
Asya’da Durum
Postkolonyalizm
Alan-Yöntem Tartışması
İmgebilim-Karşılaştırmalı
Edebiyat Bilimi İlişkisi
Çeviribilim-Karşılaştırmalı
Edebiyat Bilimi İlişkisi
Tartışmalı Konular
Analoji
(Benzerlikler) Araştırması
Ulusal
Edebiyat-Dil İlişkisi
Terminoloji,
Teori ve Metodoloji
Karşılaştırmalı Edebiyatta
Yeni Açılımlar
Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi (Komparatistik) ve Küreselleşme
(Globalizm)
IV. Bölüm: Edebiyatta Karşılaştırma Örnekleri
Oğuz Atay’ın Bir Bilim Adamının Romanı
ile Stefan Zweig’ın Dünya Fikir Mimarları Üzerine
Buddenbrook
Ailesi (Thomas
Mann) ile Cevdet Bey ve
Oğulları (Orhan Pamuk) Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme
Peride
Celal’in Kadın Yazarları
Sonuç
Karşılaştırmalı
Edebiyat Bilimi Temel Kavramları
Kaynakça
ÖNSÖZ
İlk basımı 2001 yılında
Kültür Bakanlığı yayını olarak çıkan Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi
kitabımı Say Yayınevi birincisi 2003, ikincisi 2009 yılında genişletilmiş
olarak yayımladı. Aradan geçen dört yıl karşılaştırmalı edebiyat biliminde
“küreselleşme” olgusu öne çıkmaya başladı. Çeşitli bilim dalları ve son olarak
da sosyal bilimler bu olguyu önemseyerek ele aldı ki, son sözü söylememiş olsa
da, edebiyat biliminde karşılaştırmalı edebiyatta bu yeni kıpırdanmalardan
kitabımın yeni basımına bir fikir verme biçiminde etkilemeyi uygun buldum.
Bunun dışında yeni basımda eklemek istediğim konu, İletişim Yavınevi tarafından
yayımlanmaya başlayan Cemil Meriç Eserleri dolayısıyla tanışmak imkânı bulduğum
onun “Rumuz-ül Edep” çalışması bağlamında karşılaştırmalı edebiyatçılığı.
“Türkiye’de Karşılaştırmalı Edebiyat” başlıklı bölüme bunu eklemeyi de bir borç
saydım.
Gürsel Aytaç
Giriş
Edebiyat denen ve
malzemesi dil olan sanat dalı, öncelikle anadil ve ulusal kültür kökenlidir.
Ama yazarların, şairlerin yetişme süreçlerinde ve olgunluk dönemlerinde
orijinallerinden ya da çevirilerinden okuyup etkilendikleri veya en azından
esinlendikleri yabancı yazarlar, şairler vardır. Bu etkilenme veya esinlenme,
yabancı yazarlardan daha çok, kendi dilinin başka yazarlarından da olur. Sözün
kısası, sanatta etkileşim denen olgu vardır ve yazar için, sanatı için bir artı
puandır: Şu şartla ki etkilendiği, esinlendiği örneğin kopyasını değil özgün
yanı ağır basan bir başkasını üretmiş olsun.
Edebiyat eserlerini inceleyen,
araştıran edebiyat biliminin bir dalı, ‘Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi’dir.
Görevi, işlevi, farklı dillerde yazılmış iki eseri konu, düşünce ya da biçim
bakımından incelemek, ortak, benzer ve farklı yanlarını tespit etmek, nedenleri
üzerine yorumlar getirmektir.
Karşılaştırmalı edebiyat
bilimi araştırmalarının temelinde, edebiyatın bir “bütün” olduğu görüşü vardır.
Edebiyat öyle bir bütündür ki içinde bölümlere, çeşitlemelere tarih boyunca ve
günümüzde farklı bölgelerde yer verir. İncelemelerde tarih boyunca değişimleri
ortaya çıkarmayı amaçlayan vertikal (dikey) çalışmalar olduğu gibi eşzamanlı
(horizontal, yani yatay) çalışmalar yapılmaktadır. Kuramları ve eserleriyle
Alman Romantizminin önde gelen ismi Friedrich Schlegel (1772-1829), edebiyatın
bir “bütün” olduğu düşüncesini dile getiren ilk yazar olarak belirtilmektedir.
Romantizmin bütüncüllük ilkesinin edebiyat alanındaki yansımasıdır bu ve
Schlegel’in Antik Yunan şiiri üzerine yazdığı denemede (Über das Studium der
griechischen Poesie, 1797) dile gelir. 20. yüzyılda (1928) Yury Tynyanov ve
Roman Jacobson da dili bir sistem (bir bütün) olarak ele alma ilkesinin
benzerini edebiyat için öngörmüşler ve her bir edebiyat eserini dilbilimini “la
parole” karşılığı, edebiyatı ise “la langue” karşılığı olarak kullanmışlardır.
Alman komparatistlerinden
Horst Rüdiger, karşılaştırmalı edebiyat bilimini edebiyatın bütünlüğüne
dayandırarak şöyle der:
Diller, edebiyatı
edebiyatlara ayırır; edebî türler edebiyatları edebiyatta birleştirir.
Aynı dilde, aynı konuyu
işleyen iki eser, ister çağdaş ister farklı dönemlerden olsun, mutlaka
farklılıklar arz etmek durumundadır. Aksi halde ikincisi ya kopya ya ardıldır,
yani eser olma katına yükselmemiştir. Ortak konuyu ele aldığı halde özgün eser
verebilmek ise ancak o konuyu başka türlü işlemekle sağlanır. “Başka türlü”
derken, bakış açısını, anlatım tutumunu, düşünce donanımını kastediyorum. Çağdaş
Türk edebiyatında, mesela Osmanlı Devleti’nin kuruluş konusunu işleyen iki
roman var: Kemal Tahir’in Devlet Ana’sı ile Tarık Buğra’nın Osmancık’ı.
Bu iki romandan, bilindiği gibi, eskisi Devlet Ana’dır, 1968’de
yazılmıştır. Tarık Buğra, on beş yıl sonra aynı konuyu ele aldığında onu kendi
dünya görüşü ve sanat anlayışı ile yeniden yorumlamış ve özgün bir eser ortaya
koymuştur. Batı edebiyatlarında konu ve motifler bakımından aynı dilde ve
farklı dillerde o kadar çok sayıda benzer eser vardır ki, bu ortak konuları
tespit eden Elisabeth Frenzel, içinde pek çok örneğin verildiği kalın bir kitap
hacminde bir araştırma yayımlayabilmiştir. Stoffe der Weltliteratur
(Dünya Edebiyatının Ortak Konuları) eseri karşılaştırmalı edebiyat
bilimcilerinin başvuru kitabı durumundadır.
Efsaneler, mitolojiler,
tarihî olaylar edebiyat eserlerine yüzyıllar boyunca konular sunan ortak kültür
hazineleri niteliğindedir. Mesela ruhunu şeytana satan araştırmacı Dr. Faust
efsanesi, Ortaçağ’ın halk kitaplarından sonra 16. yüzyılda İngiliz şair Marlowe
tarafından ele alınmış, Alman edebiyatında ise 18. yüzyılda Lessing, 19.
yüzyılda Goethe, 20. yüzyılda da Thomas Mann’a konu olmuştur. Efsane aynıdır
ama işleniş her yüzyılda farklı farklıdır ve bütün bu eserlerin ortak ve farklı
yanları karşılaştırmalı edebiyat araştırmacılarının birçoğunun ilgisini çekmiş,
onlara çalışmalarında çok değerli veriler sunmuştur.
Karşılaştırmalı edebiyat
biliminin temelinde Goethe’nin “Weltliteratur” dediği dünya edebiyatı düşüncesi yatar ki, bu da her şeyden önce
farklı milletlerin birinci sınıf, yani klasik eserlerinin, insanlığın ortak
edebiyat hazinesini yaratması demektir. Goethe’nin dünya edebiyatında niteliği
esas alışı önemlidir. Dünyaca ünlü oluş “Weitläufigkeit” değildir onun için
ölçü, “Welthaltigkeit” dediği dünya çapında oluştur. Ahlâksal-estetik uyum (sittlich-ästhetische
Übereinstimmung), Goethe’nin beklentisidir. Onun hocası, Alman edebiyat
tarihinin önemli yazarlarından bir başkası, Herder, edebiyatın bu anlamda
uluslararası bir eğitim zinciri oluşturduğundan söz eder.
Önce bu alana verilen
çeşitli isimlerden, Fransızca “Littérature Comparée”, İngilizce “Comparative
Literature”, Almanca “Vergleichende Literatur” ve “Vergleichende
Literaturwissenschaft” arasında, ‘karşılaştırmalı edebiyat’ anlamına geleni
değil, ‘karşılaştırmalı edebiyat bilimi’nin Türkiye’de geçerli olmasına
çalışıyorum. Çünkü edebiyatı ve edebiyatları karşılaştırmalı olarak ele alan,
araştıran bir bilim dalıdır bu. Yabancı literatürde komparatistik terimi de
sonundaki ‘-istik’ takısıyla bir bilimin, karşıtlaştırma biliminin söz konusu
olduğunu göstermektedir.
Amaç konusuna gelince,
karşılaştırmalı edebiyat biliminin ulusal edebiyat bilimine rakip görülmesi,
dünyanın çeşitli ülkelerinde algılanan bir sorun. Karşılaştırmalı edebiyat
bilimini esas alıp ulusal edebiyatları ona malzeme görenler var. Ya da başka
edebiyatları bizimkiyle karşılaştırırken edebiyatımıza farklı açılardan
bakabilmek, dolayısıyla başka edebiyatları tanıyıp onlardan bizim edebiyatımıza
hizmet etmelerini beklemek gibi karşıt bir görüş de söz konusu. Ben ilk
uzmanlık dalım olan bir yabancı filolojiden, Germanistikten hareketle yıllardır
Türk edebiyatını da uğraşı alanına katmış bir edebiyat bilimcisiyim ve uzun
süredir öğrencilerime lisans ve yüksek lisans düzeyinde karşılaştırmalı
edebiyat öğretiyor ve tezler hazırlatıyorum. Derslerimde ve araştırmalarımda
amacım, Türk edebiyatına Batı edebiyat bilimi metotlarıyla yaklaşmak. Dil ve
Tarih Coğrafya Fakültesi’nde bu kitabın yayımlanmasından önce Batı Dilleri ve
Edebiyatları Bölümü içindeki farklı on iki filolojiden yüksek lisans
öğrencileriyle yürüttüğüm çağdaş nesir derslerinde, hem günümüz Türk
edebiyatından hem de Türkçeye çevrilmiş modern Alman Edebiyatı’ndan eserleri
işliyor, bunlar arasında karşılaştırmalar yapıyor, daha önemlisi her iki
edebiyata da edebiyat biliminin araştırma yöntemleriyle yaklaşmaya
çalışıyordum. 1996 yılından 2008 yılına kadar ise karşılaştırmalı edebiyat
bilimi adıyla bu dersleri sürdürdüm.
Ülkemizde karşılaştırmalı
edebiyat biliminde, Batı filolojilerindeki meslektaşlarımıza büyük görevler
düştüğüne inanıyorum. Bunlardan biri, edebî çeviri konusunda etkili olmaktır.
Bizzat çeviri yapmak ve yapılanları denetlemek, desteklemek tarzında böyle bir
çaba, bu çeviriler daha geniş bir kitleye ulaşacağından, karşılaştırmaların
onlar üzerinden de yapılması hiç kuşkusuz edebiyatımız için büyük bir hizmet
olacaktır. Keza yazarlarımızın yetişmelerinde ve kendilerini geliştirmelerinde
yalnızca milli edebiyatla yetinemeyeceklerinden ve ufuklarını genişletmek için
dışa açılmaları yararlı olacağından, bu edebî çevirilerin önemi büyüktür. Öte
yandan, yabancı edebiyat bilimcilerinin kendi edebiyatlarını ve dünya
edebiyatından ele aldıkları eserleri nasıl çözümlediklerini takip etmek ve
metot yönünden onlardan yararlanarak bizim edebiyatçılarımıza yardımcı olmak da
biz Batı filolojilerinden gelme uzmanların işidir. Çağdaş Türk edebiyatında
kalburüstü yazarların Avrupa edebiyatını orijinalinden ya da çevirilerinden iyi
tanıyan ve yazarlıkları gibi kültür hazinelerini de onlarla besleyen kimseler
olduğunu hatırlayalım. Karşılaştırmalı edebiyat bilimi açısından zengin
imkânlarla karşı karşıyayız ve Türkolog meslektaşlarımızla yabancı filoloji
kökenli edebiyat bilimcilerini bir araya getiren verimli bir alan bu.
Gürsel Aytaç
27 Ağustos 1940 Eskişehir doğumlu. Ankara Kız Lisesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi mezunu. Akademik kariyerine Alman Dili ve Edebiyatı Kürsüsünde 1962’de başladı. 1966’da doktorasını “Hermann Hesse’nin ‘Boncuk Oyunu’ Romanında Var Olma ve Oluş” konusunda verdi. 1970 yılında doçent, 1975 yılında profesör oldu. DAAD, Humboldt burslarıyla birçok kez Almanya’nın Marburg, Köln, Münih, Avusturya’nın Viyana kentlerinde araştırmalarını sürdürdü, alanıyla ilgili sempozyum ve kongrelere katıldı. Uluslararası Germanistler Birliği IVG’nin yönetim kurulu üyeliğinde bulundu. PEN, Edebiyatçılar Birliği ve İlesam üyesi olan Gürsel Aytaç, edebiyat araştırmalarının yanısıra Zweig, Hauer, Frisch, Dürrenmatt, Mann ve Goethe’den edebî çeviriler yaptı. 2008’de DTC Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı başkanlığı görevinden emekli oldu.
Doğu Batı Yayınları’ndaki Eserleri: Çağdaş Alman Edebiyatı (2012), Yeniçağ Alman Edebiyatı (2012), Çağdaş Türk Romanı Üzerine İncelemeler (2012), Genel Edebiyat Bilimi (2016). Çevirileri: Ricarda Huch, Alman Romantizmi (2005), Schiller (2008), Georg Simmel, Tarih Felsefesinin Problemleri (2008), Johann Wolfgang von Goethe, Goethe Der ki… (2010), Stefan Zweig, Kendileri ile Savaşanlar −Kleist, Nietzsche, Hölderlin (2011).