• Orada Saat Kaç? 16. Yüzyılda Dünyayı Bilme Arzusu

Orada Saat Kaç? 16. Yüzyılda Dünyayı Bilme Arzusu

  • 170,00 TL
  • 119,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan biri Amerika'nın keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya'da yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?

Orada Saat Kaç?, 16. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlamaya yönelik bir kitap. Serge Gruzinski, başka dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor. Orada Saat Kaç? sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski'nin çalışması, bu sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği, gezginlerin başka dünyalara dair maceralarını anlattığı bir ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal etmek zor olmasa gerek.

Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere, astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden, yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına tanık olacaksınız. Ve 16. yüzyılda olduğu gibi, iletişim araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.


  • Yazar: Serge Gruzinski
  • Kitabın Başlığı: Orada Saat Kaç? 16. Yüzyılda Dünyayı Bilme Arzusu
  • Orijinal Başlık:  Quelle heure est-il là-bas?
  • Çeviren: Özcan Doğan [Fransızca]
  • Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 50; Tarih Dizisi - 09
  • Basım Bilgileri: 2. Basım / Eylül 2019 [1. Basım / Şubat 2010]
  • Sayfa Sayısı: 214
  • ISBN: 978-975-8717-56-9
  • Kapak Resmi: Frans Floris, Geometri, 1557.
  • Boyutları: 13,5 x 21

 

Çevirenin Önsözü

Teşekkür

Giriş


I. İstanbul / Meksiko: Bilgelerin Gözüyle

İstanbul’dan Meksiko’ya

Meksiko’dan İstanbul’a

Ayna Etkisi

Kaynaklar Meselesi


II. “Peki, Orada Saat Kaç?”

“İnsan Dolu” Bir Dünya

Dünya’ya Duyulan Merak

Dünyayı Yükümlülük Altına Almak

Çok Yönlü Bir Bakış

Kayıtsızlık Günahı

Modernite ve Moderniteler

Monopol Bir Bakış

Dünyayı Düşünmek


III. Kozmografların Enternasyonali

Kralın Kozmografı ile Sultanın Astronomu

Paylaşılan Bir Kozmografya

“Taze Haberler”

Dünyanın Yedi İklimi

Dünyanın Dört Bucağı


IV. Anvers, İskenderiye’nin Kızı

“Coğrafyacıların Prensi”

Arap Batlamyus ile Avrupalı Batlamyus

Flandralıların Batlamyusu

Meksiko’dan Dünyaya

Bakış Açısını Değiştirmek

Farklı Bakış Açıları

İstanbul’a Dönüş


V. Dünya Tarihi ve Yeni Dünya’nın Tarihi

Türklerin Amerika Tarihi

Keşifler ve Fetihler

Meksikalıların Osmanlı Tarihine Bakışı

Meksika’dan Dünyaya Bakış

Amerika ve Meksika Tarihi

İstanbul’dan Dünya Tarihine Bakış

Meksika’da Meksiko, İstanbul’da İberya


VI. Dünya Tarihi Göklerde Yazılıdır

Kâfirlere Karşı Savaş

Astronomiden Astrolojiye

Kaçınılmaz Bir Yazgı

Astrolojik ve Astronomik Bir Dünya Görüşü

Aztekler Haklıydı

Global Tarih ve Dünyanın Sonu


VII. Monarşinin Kalbindeki İslâm

Al-Andalus’un Hatırası

Conquista ve Reconquista (Fetih ve Yeniden Fetih)

Batman, İslâm’a Karşı

Yıkım ve Yeniden İnşa

Meksiko’ya Dönüş


VIII. Yeni Dünya’da İslâmiyet

Peyzajdaki Mağripliler

Sierra’da Haçlı Savaşı

Amerika’nın İmdadına Yetişen Türkler

Rönesans Üçgeni


IX. Dünyayı Düşünmek

Yeni Bir Dünya İmgesi

Gerçek mi Yoksa Gizil mi?

Geleceğin Barındırdığı Gizemler

Dünyaya Bakış


Sonuç: Orada Saat Kaç?


Kaynakça

Çevirenin Önsözü

 

Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan biri Amerika’nın ­keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki, Yeni Dünya’da yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu? Orada Saat Kaç? uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama çabalarını anlamaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor.

Amerika kıtasının keşfinin ardından bu Yeni Dünya’nın siyasal, ekonomik ve askerî açıdan kazandığı önem İstanbul’da yaşayan yazarın merak duygusunun merkezinde yer alır. Yeni Dünya’nın başkenti Meksiko’ya yerleşen Alman kökenli yazar ise Eski Dünya’nın hâkim gücü olan Osmanlı İmparatorluğu’nun ve onunla özdeşleşen İslâmiyet’in geleceğine, daha doğrusu ne zaman yıkılacağı meselesine ve dolayısıyla Hıristiyanlığın gelecekteki dünya hâkimiyetine odaklanır. Ancak Gruzinski’nin de belirttiği gibi, bu iki yazarın merak duygusunu uyandıran tek şey, ilgi duydukları uzak dünyaların siyasal veya dinsel açıdan oynadıkları rol veya sahip oldukları avantajlar değildir. Bunlar her şeyden önce, bilgiye ulaşmanın en temel koşulu olan bilme arzu­sunu derinden hisseden insanlardır. Eğitimli ve bilgili bir çevreye dâhildirler ve yaptıkları işin her şeyden önce entelektüel bir yükümlülük içerdiğinin farkındadırlar. Dönemin koşulları düşünüldüğünde, bu durum gayet anlaşılır hale gelir. Zira Rönesans’ı, Reform’u ve büyük keşifler dönemini yaşamış ve yaşamakta olan yani siyasal, dinsel ve bilimsel açıdan büyük değişim ve dönüşümlerin gerçekleştiği bir dünya söz konusudur. Böyle bir dönemde, başka dünyaların ve oralarda yaşayan başka insanların nasıl olduğunu, nasıl yaşadıklarını ve neler yaptıklarını bilme isteği entelektüelleri, kâşifleri, gezginleri ve maceracıları harekete geçirir kaçınılmaz olarak. Heinrich Martin ve İstanbullu anonim yazar ise bilginler, kâşifler ve gezginler tarafından başka dünyalar üzerine yazılıp anlatılanlardan hareketle, bilimsel bir kaygıyla birlikte yürüyen bilme arzusunu tatmin etmeye çalışırlar. İşte Orada Saat Kaç? sorusu bu doyumsuz arzunun en somut ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski’nin çalışması, bu sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği, gezginlerin başka dünyalara dair maceralarını anlattığı bir ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal etmek zor olmasa gerek.

Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere, astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden, yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına tanık olacaksınız. Ve 16. yüzyılda olduğu gibi, iletişim araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.

                                    

                                           Özcan Doğan, İstanbul, 2010

 

Giriş

 

Bazı bölgelerde gündüzken, diğer bölgelerde gece olur; bir bölgede güneş doğarken, başka bir bölgede gece başlar; öyle ki, Meksiko’da öğle vakti yaşanırken, bizimkine zıt yerlerde, ayaklarımızın tam dibine yaşayanlar için gece yarısıdır; burada güneş doğarken, orada batar.

Heinrich Martin,

Repertorio de Los Tiempos, s. 103. 

 

Peki,Orada Saat Kaç? Birbirlerini hiç görmeden birbiriyle eşleşen farklı dünyaların hikâyesidir. 2001 yılında sinemalarda oynayan bir Tsai Ming-liang filmi bu adı taşır. Geride bıraktığımız yüzyılın sonlarından bu yana, Asya kökenli sinemacılar bıkıp usanmadan dünyada ve insanların imgeleminde yaşanan dönüşümleri keşfetmeye çalışırlar. Koreli, Tayvanlı, Çinli, Japon, Hint ya da Taylandlı sinemacıların yaptığı filmler dünyanın büyük bir bölümünü oluşturan bu bölgede yaşanan küreselleşmenin etkilerini izler ya da bu etkilere dair öngörülerde bulunurlar. Peki, orada saat kaç?, yayımlandıktan sonra izleyicilerin zihnini kurcalayan eser­lerden biridir. Bu eserler oldukça basit ve neredeyse sıradan diyebileceğimiz bir içeriğe sahiptir. Taipei’de genç bir kız saat satan bir satıcıya ait standın önünde durur ve satıcıyı kolundaki saati kendisine vermesi için ikna etmeye çalışır. Çinli kız Paris sa­atiyle Taipei saatini aynı anda gösteren bir saat almak ister. Satıcı genç kızın ertesi gün Fransa’ya gideceğini öğrenir. Müşterisinden etkilenen genç adam bir şekilde kızla yakınlaşmaya ve Taipei ile Paris arasındaki mesafe ve zamanı ortadan kaldırmaya çalışır. Taipei’deki yerel saati Fransa saatine göre ayarlar ve ardından bu Işıklar Şehriyle ilgili imgeler bulmaya girişir. İzlediği Dört Yüz Darbe (1959) adlı film genç adamı başka bir dünyaya taşır. Taipei’deki küçük saat satıcısı “orada” olmayı hayal ederken, Çinli kız ise kafeler, metrolar ve mezarlıklar şehri Paris’te dolaşıp durur ve bir tesadüf sonucu, Truffaut’nun filminin unutulmaz kahramanı olan Jean-Pierre Léaud ile karşılaşır. 

Peki orada Saat Kaç?, saat farklarını ortadan kaldırarak ve olmak istenilen mekânın yerine geçen çeşitli araçlar yaratarak zaman ve mekân engelini aşma yönündeki engellenemez arzuyu ortaya koyar. Filmdeki plan sekanslar birbirine bağlanmaksızın art arda gelir ve Taipei ile Paris arasında ikiye bölünen bir evrendeki kırılmaya işaret eder. Sonuçsuz kalan karşılaşmalar, yarını olmayan rastlantılar, acı ve tatlı duygular arasında geçen bölümler, iki genci birbirine bağlayabilecek imgesel bir coğrafya yaratarak ikisinin yaşadığı yalnızlığa bir son vermeye çalışır sürekli olarak. 

Neden böyle bir filmle başlama gereği duyduk? Herhangi bir arşivde yer almak için gereğinden fazla kişisel veya fazla bayağı bir hikâye etrafında dönen, az sözle çok şey anlatma sanatında mükemmelliği hedefleyen bir film… Peki orada saat kaç? bu çalışmamızda ortaya koyduğumuz sorgulamalar için bir çıkış noktası olmuştur. Bu filmde âniden ortaya çıkan başka evrenleri, başka dünyalara duyulan merakı, mesafelerin bir anda kısalmasını, farklı dünyalar arasındaki karşılaşmaları ve aynı zamanda zamansallık olgusundaki indirgenemezliği, geçmiş yaşantıların ve anıların kalıcılığını keşfederiz. Sanıldığından çok daha uzun bir süreden beridir, Peki, orada saat kaç? şeklindeki soru, yeni şeyler öğrenmeye ve kendini zenginleştirmeye dair benzersiz perspektifler sunmuş ve ayrıca sayısız insan ve uygarlık eskitmiştir. Tsai Ming-liang’ın filmlerinde, farklı dünyaların birbirine eklemlenmesi ve üst üste binmesiyle yalnızlık durumlarındaki bocalamaların ve şiddetlenmelerin birbirleriyle aynı düzlemde yer alması tesadüf değildir. Fakat iletişimsizlik yalnızca kişisel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur. 

Küreselleşme paradoksal bir deneyimdir. Bizleri içinden çıkılmaz bir biçimde birbirimize bağlayan tüketim alışkanlıklarına, eğlence biçimlerine ve imgelemlere sürükler. Sinema, ­radyo, televizyon, cep telefonları ve internet bizleri dünyanın dört bir yanına yayılan kesintisiz bir bilgi ağına dâhil eder. Öyle ki, dünyada olup bitenlerle ilgili haberlerden kendi payımıza düşeni almadığımızda hemen bir eksiklik hissine kapılırız; sanki başka diyarlarda yaşanan ve başka insanların yaşadığı şeyleri bilmezlik edemezmişiz gibi bir izlenim ediniriz. Bununla birlikte, her an her şeyi bilme ve her yerde bulunma biçimindeki bu kesintisiz duygu çoğu zaman bir yanılsamadan başka bir şey değildir.  

Dünyayla olan ilişkilerimizin giderek arttığı bu süreç, sürekli olarak eski duyumsama ve algılama biçimleriyle karşı karşıyadır. Küresel ölçekte, günden güne yeni tartışma alanları ortaya çıkmakta ve bunlar sayısız kurmaca ve imgelemi sürekli yeniden gündeme getirerek “dünya bilincinin” ilerleyişine gem vurmaktadır. Terörizmin gölgesi, İslâm’a karşı duyulan temelsiz korkular, Amerika imparatorluğunun hayaleti, her türden köktenci saplantılar, ekolojik sorunlar, bulaşıcı hastalıklar ve kıyamet için çalan alarmlar; bütün bunlar dünyaya dair yaklaşımlarımızı zehirleyen ve tıkayan önemli birer faktördür. Ve bu konuda oldukça başarılı olduklarını söylemeliyiz; zira başka dünyalara ait imgelerin durmaksızın medyatize edilmesi onları insanların gözünde daha bilindik ve daha yakın kılmaktan uzaktır. Haftadan haftaya sinemalara gelen yeni filmler bizlere bunu hatırlatır. Babil filmine karşılık (González Iñárritu, 2006), Apokalipto (Mel Gibson, 2007) ya da 300 Spartalı (Frank Miller, 2006) gibi birçok film, bizleri Öteki’ye ve öteki dünyalara dair korkunç imgelere boğar. 

Elimizdeki bu kitap, burada değindiğimiz başka dünyalara dair sorgulamaların temeline inmeyi ve bu sorgulamaların yalnızca yakın dönemdeki iletişim teknolojilerinin yarattığı etkilerle sınırlı olmadığını göstermeyi amaçlıyor. Zira tarihsel analizlerin ortaya koyduğu bilgiler, uzak geçmişte de benzer durumların yaşandığını göstermiştir. Ötekiye ve öteki dünyalara dair sorgulamalar, uzun bir dönem boyunca ülke, millet, din, ırk ve aile gibi alanlarda kök salan, somut veya soyut nitelikte birbirinden kopuk evrenlerin giderek dışarıya açılmalarının bir ürünüdür. Sınırları yıkmaya yönelik bu girişimler modern zamanların başlangıcında büyük bir atılım yaratmıştır. Burada uzun uzadıya ele alacağımız iki ayrı tanıklık bunu göstermektedir. Bu tanıklıklar bizleri, 11 Eylül 2001’de yaşananlara dair imgelerin zihinlerimizi işgal etmesinden çok uzun bir süre önce geçen bir zaman diliminde Amerika ile İslâm dünyası arasında yolculuğa davet ediyor.  

 

Belém de Pará, Ağustos 2005 – Paris, Ağustos 2007

 

Serge Gruzinski

5 Kasım 1949 doğumlu. Fransız tarihçi ve antropolog. École des Hautes en Science Sociales’de (EHESS) araştırmacı. Gruzinski özellikle Latin Amerika ve Asya’nın sömürge tarihi üzerine yayımladığı eserlerle tanınmaktadır. 1976 yılından 1984 yılına kadar Meksika’da yaptığı çalışmalarda Kızılderililerin İspanyol fethine nasıl tepki verdiğini kaynaklarıyla incelemiştir. Gruzinski on dokuz kitabın yazarıdır. Bunlardan bazıları Mexico Tarihi; Kartal ve Ejderha: 16. Yüzyılda Aşırılık ve Küreselleşme; Aztek İmparatorluğu’nun Yorgun Yazgısı’dır. Ayrıca Howard F. Cline Memorial ödülü, Silver Medal CNRS ödülü, Knight of the Legion of Honor ödülü, Aztec Eagle ödülüne layık görülmüştür. Orada Saat Kaç? (What Time is it there?, Polity Press, 2011) kitabının yanısıra Mestizo Mind: The Intellectual Dynamics of Colonization and Globalization (Routledge, 2002), The Eagle and the Dragon: Globalization and European Dreams of Conquest in China and America in the Sixteenth Century (Polity Press, 2014) kitapları İngilizceye çevrilmiştir.

Özcan Doğan

Çevirmen, redaktör, yazar. 1981 yılında doğdu. Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Notos, Birikim, Birgün Pazar, Özgür Edebiyat, Öykü Gazetesi ve başka platformlarda öykü, eleştiri ve yazıları yayımlandı. Çevirdiği kitaplardan bazıları şunlardır: Alexis de Tocqueville, Amerika’da Demokrasi I-II; Marcel Mauss, Sosyoloji ve Antropoloji; Jacqueline Russ, Avrupa Düşüncesinin Serüveni; France Farago, Sanat; Serge Gruzinski, Orada Saat Kaç?; Pierre Hadot, Plotinos ya da Bakışın Saflığı (Doğu Batı Yayınları). Özcan Doğan’ın Bay How Ne Yapmalı?; Bunun Konumuzla Bir İlgisi Yok ve Kendime İyi Geceler adlı üç öykü kitabı, Yeryüzünden Sesler ve Ayakları Pürdikkat Refakatçi Haydutlar adlı iki romanı var.