• Bizans Tarihyazımında Öteki Selçuklu Kimliği

Bizans Tarihyazımında Öteki Selçuklu Kimliği

  • 220,00 TL
  • 154,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Anadolu’nun Türkleşmesi ve Anadolu Türk kimliğinin oluşumu sürecinde, üzerinde belki de daha önce hiç durulmamış bir çalışma yöntemi ve araştırmayla karşı karşıyayız.

Bizans Tarihyazımında Öteki Selçuklu Kimliği alanında bir ilktir. Türk-Bizans araştırmalarına farklı bir bakış açısı getirmektedir. Bizans tarihyazımı dikkate alınarak isimler, unvanlar, şahıs adları, Türkçeleşmiş ifadeler vb. üzerinden Selçuklu’yu okuma denemesine girişilirken, farklı kimliklerin birbirleri hakkındaki bilgileri, algılamaları, yargıları ve davranış kodlarıyla ilgili kimi ipuçlarına ve zihin açıcı verilere, değerlendirmelere ulaşılmaktadır. Bu niteliğiyle Adem Tülüce tarih terminolojisine büyük bir katkıda bulunmaktadır.

Türk devlet kuramlarının olgunlaşması sürecinde, Türk-Rûm sarayları, merkezleri, şehirler, topluluklar ve insanlar nasıl bir etkileşim içindeydiler; sosyal, ekonomik ve siyasi hayat nasıl bir gelişme gösteriyordu; Türklerin savaşma yöntemleri, idari anlayışları; Rûmların Türklerle ilgili tecrübeleri; farklı statülerdeki insanların hikâyeleri ve kültürler arası geçişler... İşte bu kitapta, bu iç içe geçen hayatlar ve Anadolu’nun geleceğinde belirleyici olan bu dönemde farklı kimliklerin kaderini çizen olayların ruhuna nüfuz etmek için dilin kendisine başvuruluyor.

Anna Komnini, Ioannis Kinnamos, Nikitas Honiatis, Ibn Bibi, Ahmed b. Mahmud, Aksaraylı Kerimüddin vb. gibi zamanın önemli klasiklerine dayanarak yapılan bu prosopo-grafik çalışma Selçuklu Dönemi Türk Tarihi araştırmalarına çok değerli bir katkı sunmaktadır. 


  • Yazar: Adem Tülüce
  • Kitabın Başlığı: Bizans Tarihyazımında Öteki Selçuklu Kimliği
  • Yayına Hazırlayan: Ufuk Coşkun
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 143; Tarih Dizisi - 17
  • Basım Bilgileri: 2. Basım: 2016 (1. Basım: Selenge Yayınları, 2011
  • Sayfa Sayısı: 269
  • ISBN: 978-605-9328-08-1
  • Boyutları: 15,5 x 23,5
  • Kapak Resmi: “Sultan Alp Arslan’ın torunu, Melik Şah’ın oğlu Ebu Muzaffer Rükneddin Berkyaruk”.  Reşidüddin Fazlullah Hemedani’nin Câmi’ut Tevârihi’nden bir çizim, 1314.


Notlar

Kısaltmalar

İşaretler

Önsöz


Rûmlar ve Öteki

1. Rûm Kimlik Ayraçları ve Selçuklu Kişisi

2. Kayzer Manuil’in İslâmlığı

3. Tarkan ve Diğer Stratigosların Darbe Girişimi


Selçuklu’da Benlik ve Yönetim

1. Türkiye Sultanlığı Devleti (1075/81-1318)

2. Sultanlık Sistemi


Selçuklu’yu Okuma Denemesi

1. Prenses Anna Komnini

2. Kâtip İoannis Kinnamos

3. Tarihçi Nikitas Honiatis


Rûm Tarihyazımı Selçuklu Prosopografyası

1. Bizans Rûm’u

2. Rûm Türk’ü

3. Selçuklu Türk’ü

4. Türklerin Yeri: Türkia

5. Selçuklu Rûm’u

6. Selçuklulara Verilen Adlar

7. Selçuklu Şahıs Adları

8. Kişisel Unvanlar

9. İfadeler, İsim-Sıfat Tamlamalı Tabirler

10. Türkçe ve Türkçeleşmiş İfadeler


Olaylar Dizini

Kaynak Eser Dizini

ÖNSÖZ

 

Rûm Prensesi Anna’yı Sultan Melik Şah’ın büyük oğluna istemek için Horasan’dan yola çıkan dünürcü başı Siyâvuş, uzun bir yolculuktan sonra Konstantinupolis’e varmıştı. Hediyeler takdim edilmiş; Türk âdetlerince prenses, babası Aleksios Komninos’tan istenmiş; gelin kervanı yola dahi koyulmuştu... Aile ilişkilerinden, askerî ve siyasi ilişkilere Komninoslar devri (1081-1185), Selçuklu-Rûm tarihi diplomasisi açısından oldukça önemlidir. 12. yüzyıl Rûm Tarihlerinden Prenses Anna Komnini’nin Alexiad, Saray Sekreteri İoannis Kinnamos ve Tarihçi Filozof Nikitas Honiatis’in Historia’sı incelendiğinde bu görülür.

Selçuklu devri Rûm yazılı eserlerinden hareketle, Selçuklu-Rûm ilişkilerini özne-nesne bağlamında değerlendirmeye, Selçuklu Türkle­ri­nin Rûm yazarlarca nasıl algılandığını ve Türkler karşısında bu yazarların kendilerini nasıl yorumladıklarını ele alarak Selçuklu Türk kimliğini ve öteki profilini çıkarmaya çalıştık. Ünlü Macar bilim adamı Gyula Moravcsik’in “Byzantinoturcica, Sprachreste der Türkvölker in den Byzantinischen Quellen” adlı eserinin yol gösteciliğinde kaynaklardaki Türk adları tespit edildi. Bununla birlikte Selçuklular için kullanılan sıfat ve benzetmeler; şahıs adlarından sultan, beg ve komutanlar ile Rûm Devleti hizmetine giren Türk asıllı şahısların unvan, görev ve sıfatları gibi pek çok ilgi çekici konular çalışmamızda yer alacaktır.

Kral, İmparator, Vasileus; Grek, Helen, Rom, Rûm, Yunan; Grekçe, Helence, Rumca, Yunanca; Roma, Rûm, Bizans, Selçuklu devri Rûmlarını adlandırmamız gerektiğinde büyük bir isim karmaşası ya­­şıyoruz. Hangi adı nerede ve ne zaman kullanmamız daha uygun olur sorusu ile karşılaşıyoruz. Burada hepsini kullanacağız ama anlam olarak kendi çağının kullanımlarına riayet etmeye çalışarak ve tabii ki bu devrin orijinal Rûmca metinlerini referans alarak. Öteki olarak Selçuklu kimliği incelenirken, yöntem olarak ötekinin tarih yazarının kendi temayülleri bağlamında şekillendirdiği nesneler olduğu, metnin yazımında yazarın kendi tarih anlayışı, değerleri ve bilinçaltı arzularını kullandığı, kelime ve cümlelerin metnin kaleme alındığı dönemde yazarın şeyleri algılarken onlara yüklediği anlamlarla, bizim bunlara bugün vereceğimiz çağdaş yorumların farklı olduğu gerçeği unutul­ma­mıştır. Böylece olay ile okuyucu arasında başlangıçta şey olan ve niteliği tanımlanmamış varlık, şöyle bir yolculukla özne ve nesne arasında gidip gelir:

Yaşanan tarihî olay Olayın işitilmesi İşitilen olayın yorumlanıp yazılması Yazılan yorumların tetkiki ve yeniden yazımı Bilgi­nin okuyucuya ulaşması ve okuyucunun okuyup anlaması, kendince analiz etmesi.

Ortaçağ’dan günümüze tarihî bir olayın aktarılması sürecinde, olay ve okuyucu arasında geçen bilginin muhtemel hal değişimi azalarak daha az anlaşılır hale gelir. Tarihî olay bağlantılarının zamanla ortaya çıkma ya da çıkarılma olasılığı ile bilginin muhtemel hal değişimi aksine artarak daha fazla anlaşılmaya başlar. Gerçekler zamanla daha iyi anlaşılır sözü buraya uygun bir açıklama olacaktır. Bazı durumlarda, aşağıda da gösterildiği gibi, birinci zaman diliminde, 1. fail kişi yani eylemi yapan zat tarafından dahi anlaşılamayan fiiller, çözülemeyen olayların mahiyeti şayet iyi analiz edilebilirse, dördüncü zamanda 4. kişi tarafından, 2. ve 3. kişilerin de yardımıyla, siyak-ı kelâm ve dahi sibak kuralınca, ikinci ve üçüncü zamanların yol açtığı bilgi aşınımına rağmen; fakat yorum zenginliği ile birlikte, daha da anlaşılabilir hale taşınabilir.

Aşağıdaki tablo, tarihî bir olayın olay ile okuyucu arasındaki muhtemel vaziyet değişimini göstermektedir.

 

Tarihî olayı anlama seyri

                                             

 

Zaman

Dilimi

Yapan

Yapılan

Duyumsama

Gerçeklik

Frekansı

Anlama

Frekansı

(↓)(↑)

 

 

Tarihî Kişi

1

Fail

Fiil

Tecrübe

% 99

% 99

% 60

2

Râvi

Rivayet

Görme, Duyma,

Anlatma

% 90

% 90

% 70

3

Kâtip

Mektup

Görme, Duyma,

Anlatma

% 80

% 80

% 80

 

Modern

Kişi

 

4

Modern Tarihçi

Araştırmacı Yazım

Okuma, Analiz,

Yazma

-

% 70

% 90

5

Okur

Anlama

Okuma, Analiz

-

% 60

% 80

6

Dinleyici

Dinleme

Duyma, Analiz

-

% 50

% 50

 

Kişilerin aldığı frekanslar temsilîdir, değeri sabit olmadığı için değişkendir.

 

Buradan hareketle, Türk-Bizans ilişkilerini çalışan bir araştırmacının birbirinden farklı iki ayrı cephenin derin ve uzun hendeklerinde dolaşması gerektiğinin farkındayım. Elbette Türkiyeli bir öğrenci için en büyük sorun klasik ve modern dilbigisi, kaynak ve araştırma eserlerinin temini ile bunların yorumlanması; okuyucuya ise en zevkli kısım düşüyor, okumak! Şahsi gözlemim o ki, Türk insanı Rûm Tarihine gerçekten büyük ilgi gösteriyor ve onu severek tanımaya çalışıyor. Bu ilgi de Türk sinemasının duayeni Cüneyt Arkın’ın ve Yeşilçam oyuncularının büyük rolü var şüphesiz. Dolayısıyla bizdeki Rûm-Bizans imgesi, Anadolu köylüsünün, çift sürdüğü tarlada bir gün bulmayı umduğu altın Afrodisias heykelciklerinin hayali ya da gazete köşelerinde yer alan, yakalanan sikke kaçakçılarının fotoğrafları değil, Yeşilçam filmlerinin “Kara Murat” karelerinden oluşuyor. Çağdaş Yunan Tarihî anlatımı ise onun çerçevesini çiziyor. “Kahpe Bizans” tiplemesi ile ‘marifetli öteki’ lambadan çıkartılsa da aşkıyla yağız Oğuz Beg’ine vurulan Bizanslı güzel prenses hep mutlu sona eriştiriyor.

Bu çalışmanın da elbette bir hayat hikâyesi var ve bu anlatının da müteşekkir olduğu bazı kimseler bulunmakta, burada bu ilim dostlarını birkaç sözle de olsa hatırlayarak teşekkür etmek istiyorum. Teknik tavsiyelerinden dolayı Prof. Dr. Albrecht Berger, Prof. Dr. Mustafa Fayda, Prof. Dr. M. Said Polat, Yr. Doç. Dr. S. Sadi Kucur ve Dimitri Theodoridis’e; moral desteklerinden dolayı Prof. Dr. Osman Özku­zu­güdenli ve Doç. Dr. Casim Avcı beyefendilere, çalışmamıza ilgi gös­terip Türk okurlarına ulaşmasına vesile olan Doğu Batı Yayınları çalışanlarına teşekkür ediyorum. Bu konularda yeni olmamız dolayısı ile bazı eksikliklerimiz olabilir; Rûm tarihyazımı hakkında yakın bir gelecekte daha ayrıntılı bilgilerle karşınızda olmayı ümit ediyoruz.

 

Adem Tülüce
Münih 2015

Adem Tülüce

Mersin Üniversitesi’nde Tarih Lisansını, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde YL’ını tamamladı. Mimar Sinan G.S. Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde YL, Boğaziçi Üniversitesi’nde Grekçe dersleri aldı ve Bizans Tari­hi YL seminerlerine katıldı. Almanya’da Bremen Üniversitesi Kültür ve Tarih Bölümleri öğrencisi olarak dil alanında araştırmalarda bulundu. Halen Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi Bizantinistik ve Latince Bölümlerinde doktora çalışması yürütmektedir.