• Destanlar

Destanlar

  • 240,00 TL
  • 168,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Çok boyutlu bir düşünce dünyasına ve birikime sahip olan Hilmi Ziya’nın felsefi görüş ve eleştirilerinin, sosyolojik yaklaşımlarının, edebî ürünlerinin, tarihî vakalar karşısındaki tavrının yanısıra Türk milletinin özelinde olmak üzere tüm insanlığın kültürel kökenlerine ışık tutacak fikirlerinin odağında ele aldığı destanlar, farklı çalışma alanlarından biri olarak dikkat çekmektedir. Destanlar adını taşıyan bu kitap, Hilmi Ziya’nın destanlar konusuna ne şekilde eğildiğini açıkça ortaya koyması ve konuya dair yazılarının bir araya getirilmesi yönüyle araştırmacıların işini kolaylaştıracak niteliktedir. Nitekim Hilmi Ziya; medeniyet tasavvurunda destanların oynadığı rol ve söz konusu destanların yeniden yazımı hususlarına bilinenden çok daha fazla kıymet vermektedir. Onun destanlara yüklediği anlam çerçevesinde bir medeniyet inşa edilebilir, şekillendirilebilir ve en üst noktaya varacak bir biçimde geliştirilebilir. Bu nedenle çalışmalarının önemli bir kısmını, yazı hayatının başlangıcından ölümüne kadar, sistemli bir şekilde destan meselesine ayırmıştır. Birçok açıdan yaklaştığı destanlara dair genel bilgilerin yanısıra onların tasnifi ve yeniden yazımı hususlarında gerek kendisi gerekse bu konuya gönül vermiş arkadaşları ile birlikte mesai harcamıştır.


  • Yazar: Hilmi Ziya Ülken
  • Kitabın Başlığı: Destanlar
  • Yayına Hazırlayan: Fatma Artunkal
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 243; Tarih Dizisi - 30
  • Basım Bilgileri: 1. Basım / Kasım 2019
  • Sayfa Sayısı: 404
  • ISBN: 978-605-2133-89-7
  • Kapak Resmi: Fatma Artunkal
  • Boyutları: 13,5 x 21

 

Yayına Hazırlayanın Notu

Anadolu Hayalinin Peşinde Hilmi Ziya Ülken ve Destanlar


Bölüm 1: Destan ve İnsan

Destan ve İnsan I

Destan ve İnsan II

Destan ve İnsan III

Destan ve Efsaneler


Bölüm 2: Anadolu

Anadolu İçinde

Anadolu Örf ve Âdetlerinde Eski Kültürlerin İzleri

Anadolu Örfü ve Destanları I

Anadolu Örfü ve Destanları II

Halk Deyişini Yakalayabilmek

Kendimize Dönüş

Memleketi Tanımak


Bölüm 3: Milli Destan ve Folklor

Kültürümüzün Kaynakları

Destana Dair Tarihçe

Millet ve Destan

Millî Destan ve Folklor

Folklor El Kitabı

Türk Folklor Araştırmaları

Yeni Klasik

Eksik Tarafımız I

Eksik Tarafımız II


Bölüm 4: Şark Destanı:
Firdevsî ve Şahnâme

Firdevsî ve Şark Rönesansı

Şahnâme

Siyavuş veya Hayalperest: Eserin Mevzuu Hakkında Birkaç Söz


Bölüm 5 :
Romantizm

Romantizm I

Romantizm II

Milletler Arasında Edebî Mübadeleler III

Romantizmin Sonu IV

Romantizmin Amerika’ya Atlayışı V

Büyük Sanatkârın Elinde Millî Efsane

Wagner ve Alman Destanı

Kalevala Destanı’ndan


Bölüm 6: Türk Destanı

Türk Destanı

Türk Destanına Doğru

Birkaç Söz

Başlangıç

Milli Destanlar Hakkında Düşünceler

Behçet Kemal Çağlar

Türk Destanı için Kaynak

Destan

Halûk Nihat Pepeyi


Bölüm 7: Edebiyatın Doğuşu

Edebiyatın Doğuşu

Beşerî Edebiyatın Ma’şerî Esasları

Sanatta Moderne Giden Üç Merhale

Şiir ve İnsanlığın Alınyazısı

Şair ve Kahraman

Şiir ve Poem

Masallar

Destanlar

Hikâyeci San’at

Hikâyeci Şiir

Hayvan Hikâyeleri


Bölüm 8: Hilmi Ziya’nın Destanları

Kaf Dağı

İznik

Bir Fetih Destanına Başlangıç

“Destanlar Dünyası”


Dizin

 

 

 

Yayına Hazırlayanın Notu

 

Ne zaman ki annem Fatma Gülseren Ülken hastalandı ve ben kendimi ilk defa onun; yani dedem Hilmi Ziya Ülken’in evinde yaşarken buldum; işte her şey o zaman başladı. Şimdiye kadar hiçbir çekmeceyi açmamış ve karıştırmamış olarak, artık o evde yaşadığım için, etrafı incelemeye başladım.

Girilmeyen odaya girip, açılmayan çekmece, dolap ve bavulları açtıkça; kırk yıldır, hattâ bazıları yüz yıla yakındır ellenmemiş evrak, kâğıt, dokümanla karşılaştım: Eski dergiler, gazete kupürleri, ufak yıpranmış deri defterlerde şiirler, manzum hikâyeler, günlükler, karakalem çalışmaları, suluboyalar, mektuplar ve yüzlerce kartpostal, Anadolu tetkikleri, monografi çalışmaları sırasında çekilmiş fotoğraflar, kimlikler, okul diplomaları, sertifikalar vs.

Annemin rahatsızlığı sırasında çok uzun süren ‘Hilmi Ziya’nın makalelerini konularına göre arşivleme’ çalışmaları ile gazete ve dergilerde yazdığı “portre”lerden oluşan bir makale derlemesine yönelmişken; son günlerde bende tekrardan canlanan masal, epope, épique, şiir konularına eğilmeye başladım ve destan konusu ilgimi çekti.

Konuyu Doğu Batı Yayınlarının sahibi Taşkın Takış’a bahsettiğimde, zaten her zaman teşvik ettiği gibi, bu önerimi de destekledi. Kütüphanenin açılmamış çekmecelerini karıştırmak, Hilmi Ziya Ülken’in bugüne kadar hiç basılmamış yazılarını bulmak; dosyalar altında kalmış Kalevala destanı tercümesini keşfetmek; gizli kalmış bir hazine bulmak gibiydi…

Bu arayış içinde Hilmi Ziya Ülken’in ilk dönem çalışmaları ile birlikte son dönem çalışmaları da ilk defa basılmak üzere ortaya çıktı.

100 yıl önce yazılan “Anadolu Hayali, Anadolu’nun Bugünkü Vazifeleri, Anadolu’nun Hakiki Merkezi” Ali Utku tarafından hazırlanmakta olan bu metinler 100. yılında Hilmi Ziya Ülken’in Anadoluculuk veya Memleketçilik görüşlerinin kültürel öncülüğünü yaptığını tekrar belgelemiş olacak…

Gene Doğu Batı Yayınları tarafından basılan son iki eserinden biri olan Hâkimiyet adlı kitap (Osmanlıca elyazısı notlardan oluşan defterler) Ali Utku tarafından transliterasyonu yapılıp yayına hazırlandı. Tamamlayamadan vefat ettiği ve üstünde belki de bir ömür düşündüğü Anadolu kitabı (ya da elyazısı ile yazılmış defterleri) ise yine basılmak üzere sırasını bekleyecekti.

Destanlar makalelerinin derlenmesi ise Anadoluculuk, Anadolu ile başlayan ve yıllar boyu odak noktası olan onun Anadolu hayali için yapabileceğimiz bir görev… Destanlar üstüne yazdığı makaleler, kendi yazdığı destanlara girişler, destanları, yaptığı destan tercümeleri... Bu derlemeyi hazırlarken ve öncelikle her bulduğum kâğıt parçasını okurken, bilmediğim ya da değişen kavram ve isimleri keşfederken; beni bambaşka bir döneme götürdü ve epoque’un içine sürükledi. Umarım okuyan herkes benim hissettiğim duygular içinde ve Hilmi Ziya’nın farklı dönemlerindeki dünyasında kaybolabilir.

Hilmi Ziya Ülken destanlarla ilgili çalışmaya/yazmaya gençlik ve mülkiye yıllarında başlıyor ve hayatının son dönemine kadar Anadolu ve Destan konusu ile ilgileniyor. Tahir ile Zühre; ilk yazdığı manzum destan, ufak çizgili soluk renkli bir defter içinde; yüz sene öncesinden bize sesleniyor ve düşünüyorum niye bugüne kadar hiç basılmadı diğer destan, epope ve şiirleri ile birlikte diye.

Hilmi Ziya “Destan ve İnsan Ide;

“Destanın değerini böylece belirttikten sonra onun yazılı sanatlar arasındaki yerini de iyice çizmeliyiz. İlk tarih destandır. İlk şiir onunla başlamıştır. Lirik şiir ondan ayrıldıktan sonra gene uzaktan bağlarını sakladı. Trajedi ve dram onun evlatlarıdır. Opera onun yeniden ve daha zengin sahneye çıkması değil midir? Roman nesir kılığında destanın canlanmasından başka nedir?”

Ve “Edebiyatın Doğuşu” makalesinde;

“Edebiyat duadan doğdu. İptidaîlerin sihri âyinlerindeki dualar, ilâhiler ilk şiirlerdir. Bugün hâlâ şairlerin şiiri sihir nev’inden bir şey görmeleri bu eski köklerin kuvvetini göstermiyor mu?” diye başlar destanla ilgili görüşlerine.

Destan, Anadolu ve Anadoluculuk kavramlarını aldığımızda Hilmi Ziya’nın tüm hayatı boyunca eserleri ve yazılarında bu konunun üstünde çalıştığını, hiçbir zaman Anadoluculuk hayalinden kopmadığını ve destanlar kavramını da Anadoluculuğun vazgeçilmez bir parçası olarak gördüğünü anlıyoruz. Yüz yıla dağılmış bu yazıların derleme çalışması, Hilmi Ziya’nın düşüncelerinin tekrar göz önüne çıkarılması açısından önemli bir çalışma. Hem Hilmi Ziya Ülken hem de Cumhuriyet dönemi açısından önemli olan farklı konulardaki makalelerini okuyucu/araştırmacı ile buluşturma çalışmalarımız devam edecek.

Bu derleme çalışmaları esnasında Hilmi Ziya Ülken’ in destanlar üzerine tüm makalelerini toparlamaya çalıştım. Ancak bu makalelerden bazıları farklı dönem veya farklı dergi/gazetelerde çıkmasına rağmen aynı yazıların tekrarları veya benzerleri idi. Bu makalelerin bazılarını ilgili yazıların altında belirtip, okuyucu ilgilendiği takdirde referanslarla ulaşabilecekleri kaynaklara yönlendirdim. Bazı makaleleri ise konuyla bağlantıları, baskı sorunları yüzünden bu derlemeye eklemedim. Bazı makalelerin ise başka derlemede kullanılabilirliklerini düşünüp, bu derlemeye ilave etmemeyi seçtim.

Gençlik döneminde birlikte yola çıktıkları, aynı heyecanı taşıyan Haluk Nihat Pepeyi ’ye olan desteği ve destan konusuna olan merakı Pepeyi kitaplarına yazdığı önsözlerde ve gazete makalelerinde çok öne çıkmakta. Haluk Nihat Pepeyi Tahir ile Zühre eserine yazdığı “Birkaç Söz”de Hilmi Ziya Ülken’ den ve yazılarından şöyle bahsediyor:

“Mülkiye sıralarında iken aziz hocalarımın gözlerinden kaçmaya çalışarak; hâlâ bir türlü kurtulamadığım aceleciliğim içinde ve günde elli, altmış beyit yazmak suretiyle hazırladığım bu masallardan ikinci ve üçüncüsünü Hilmi Ziya, Mükrimin Halil ve Ahmet Kutsi’nin ısrarları üzerine 1928’de bastırtmıştım. O sırada taşrada memurdum. Bu işi üzerine alan arkadaşlarımın layıkıyla uğraşamamaları yüzünden ortaya çok fena bir kitap çıkmıştı.

Bunlar böyle beş, on gün içinde yazılacak şeyler değildir. Hilmi Ziya’nın aradığı ‘Şaheser’i yazmak için ilk önce müteferrik halk motifleri üzerinde yıllarca uğraşmak, didişmek lazımdır. Bilmem bu kime nasip olacaktır? Bu masalları yazarken sadelikten çıkmamaya çalıştım. Anadolu masallarının ihtiva ettiği bazı iptidaî motifleri, mevzuun da iptidailiğini bozmamak için; muhafazaya çalıştım. İşlenmemiş denilecek kadar bir tahkiye yolu ve lisanı tuttum. Bazı arkadaşları; on beş sene evvel yazdığım bu masalların bir mısraına bile dokunmadan tekrar çıkarılıştan beni muheze edebilirler. Fakat ne diyeyim, bunların tashihi ile uğraşmak bana yenilerini yazmaktan daha güç geliyor!” 1 Kânunusani – 934 Halûk Nihat

Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi’nin Dördüncü Bölümü’nde (Cumhuriyet) yer alan “Memleketçilik” kısmında gene Anadoluculuk ve destan konularına detaylı yer verir ve genel olarak görüşlerini özetler.

“…Öyle ise tarihimizin adı “Anadolu Tarihi’dir.” Aynı sayıda Haçlılara karşı mücadeleyi İznik Destanı ile ifade ediyordum. Kültür Anadoluculuğunu da “Anadolu Örfü ve Destanlar” adlı yazıda anlattım. Burada milli destanlar milletin örfüne göre inceleniyor. Bunun için Anadolu örfünün pınarı Orta Asya Türkmenlerindedir…”

Derlemenin Romantizm bölümünde geçen makaleler Son Telgraf gazetesinde 1944 yılında yayımlanmıştır. Aynı makaleler Hilmi Ziya Ülken’ in Milletlerin Uyanışı kitabı içinde de yer almaktadır.

Destan makalelerinin ayırımı ve sıralanmasında yayınlanma veya yazılış tarihi yerine ana başlıklar veya konular dikkate alındı. İnsan ve Destan başlığı altındaki ilk makaleler dizisi gene kendisinin çıkardığı İnsan Dergisi’nde yayımlanmıştır. Bilahare Anadolu Örfü ve Destanlar, Şark Destanı, Romantizm, Türk Destanı, Edebiyatın Doğuşu ve Hilmi Ziya’nın Destanları kitabın ana başlıklarındandır. En son bölümlere Edebiyatın Doğuşu ile Hilmi Ziya Ülken’in edebiyatla ilgili düşüncelerini yansıtan ve destanın edebiyat içindeki yerine odaklanan makalelerinden bazılarını ekledim. Hilmi Ziya, romanları modern zamanların destanı olarak görüyor ve kendi yazdığı romanların dışında ayrıca roman üzerine bir dizi makalesi bulunmakta. Başlangıçta bu makaleler dizisini de bu başlık altında değerlendirmeyi düşünürken, ayrı bir derleme olarak basılmasının daha doğru olacağını önerdi Sn. Ali Utku. En son bölüm ise Hilmi Ziya’nın kendi yazdığı destanlar, destan denemelerinden oluşuyor. Destan konusu, Hilmi Ziya’nın birçok sanat ve edebiyat makalesinde ve kitaplarında yer almakta. Bir kısmını burada bir araya getirirken, Sanat, Edebiyat ve Roman üzerine makaleleri ayrı ele almanın daha doğru olacağını düşündük.

Makalelerin çok farklı dönemlere ait olmalarından dolayı farklı imla kuralları ile yazıldığını görüp; yayın politikası bağlamında ve tüm kitapta birlik olması açısından bazı düzeltmeler yapıldı. Baskı hataları düzeltildi. Birçok felsefi terim ve terminoloji güncel kullanımları ile değiştirildi. Ve en önemlisi bu kitabın; Hilmi Ziya Ülken’in farklı dönemlerde gazete ve dergilerde yazdığı makalelerin günümüzde yapılan bir derlemesi olduğunu hatırlamak gerekiyor. O yüzden bazı makaleler birbirinin tekrarı veya çok benzeri olabilir. Destanlar bir kitap oluşumunda değil, konu ve yazıldığı dönem ile ilgili, kişinin araştırmasına ışık tutacak nitelikte; bir arşiv çalışması, makalelerin derlenmesidir. Hilmi Ziya Ülken’in Anadolu ve Anadoluculuk fikirlerinin, duygularının Destanlar makaleleri derlemesi, Anadolulunun Bugünkü Vazifeleri ve Manzum Eserleri üçlemesinde okuyucuyla buluşturan Doğu Batı Yayınları; 2013 yılından beri başladığı Hilmi Ziya Ülken Yayınlarına yazarın yayınlanmamış eserleri, makale derlemeleri ve farklı görüş ve arayışları ile arafta kalmasını sağlayan kitaplarını yayınlamaya devam etmektedir.

* * *

Bu çalışmada bana sürekli destek veren, yol gösteren, ışık tutan ve bu çalışmanın yapılmasını sağlayan Ali Utku’ya,

Her zaman teşvik edici sözleri için Taşkın Takış’a ve Doğu Batı Yayınlarına;

Yardımları ile kitabı tamamlamamı sağlayan ağabeyim Tuğrul Artunkal’a, desteği ve derlemeye yazdığı önsöz için, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Veli Kılıçaslan’a ve emekleri için Celal Bayar Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı doktora öğrencisi Nilgün Katipoğlu’na teşekkürlerimi borç bilirim.

 

Fatma ARTUNKAL
İstanbul, Temmuz 2019

Hilmi Ziya Ülken (1901-1974)

İstanbul’da, 1901 yılında doğdu. Babası Mehmet Ziya Ülken kimyager doktordu. Anne tarafı Kazan’ın tanınmış müderrislerinden Kerim Hazret’e uzanır. İlk bilgileri aile dostu İbn-ül Emin Mahmut Kemal Bey’in sohbetlerinden alır. Hilmi Ziya, ilk öğrenimini “Tefeyyüz” mektebinde; orta öğrenimini İstanbul Sultanî’sinde tamamladı. Daha Sultanî yıllarında, 1915’te, fikrî ve siyasî meselelere ilgi duyar. Turancıdır. Arkadaşlarıyla Turan Cemiyeti’ni kurar, şapirografla basılan bir mecmua çıkarır. 1918’de Mülkiye’ye girdikten sonra Turancılıkla beraber Osmanlıcılığın, İslamcılığın ve Batıcılığın mücerret ve hayali bulduğu dünyasından Anadoluculuğun müşahhas ve canlı gördüğü dünyasına yönelir. Elyazma olarak Anadolu dergisini Reşit Kayı ile 12 sayı çıkarır. (1918-1919) Bugün Anadoluculuğun kurucu metinleri olarak zikredilen Anadolu’nun Bugünkü Vazifeleri ve Anadolu’nun Hakiki Merkezi ilk eserleridir. 1921’de Mülkiye Mektebi’nden mezun oldu. Ardından İstanbul Edebiyat Fakültesi Beşeri Coğrafya Kürsüsü asistanlığına tayin edildi. Diğer bölümlerin derslerini takip ederek felsefe bölümünden âhlak-sosyoloji ve felsefe tarihi sertifikaları aldı. Çeşitli liselerde tarih, felsefe, psikoloji ve coğrafya dersleri verdi. Mükrimin Halil Yinanç, Mehmet Halit Bayrı ve Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu gibi isimlerle Anadolu Mecmuası’nı çıkardı. (1924-1925) Umumî İçtimaiyat ve Türk Tefekkür Tarihi kitaplarıyla ilgi çeken Ülken, 1933 yılında Atatürk tarafından araştırma yapmak üzere Berlin’e gönderildi. Türkiye’ye dönüşünden hemen sonra, Edebiyat Fakültesi Türk Tefekkür Tarihi doçentliğine atandı, 1936’da İçtimaî Doktrinler Tarihî öğretim üyesi oldu. 1940’da Von Aster’in isteğiyle Felsefe Profesörlüğüne, 1944’de İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Sanat Tarihi Profesörlüğüne getirildi. 1957’de Ordinaryüs Profesör oldu. Yaşamının her safhası doymak bilmeyen bir iştihayla kitap ve kütüphanelerin arasında geçti. İkibinin üzerinde farklı konularda makaleler yazdı, kitaplar hazırladı, çeviriler yaptı. Fransızca ve Türkçe kitap eleştirileri kaleme aldı. Dergiler yayımladı. Sabahattin Eyuboğlu ve Celalettin Ezine ile uzun zaman beraber çıkardıkları hümanist karakterdeki İnsan dergisi entelektüel kesimde ses getirdi. Hemen hemen ilgi göstermediği alan yoktu. Başta İslâm felsefesi, Türk tefekkür tarihi, doktrinler tarihi, sosyoloji, sistematik felsefe, bilim felsefesi, mantık, sanat, estetik derslerini okuttu, binlerce öğrenci yetiştirdi. Tüm bunların yanında o, tekdüze bir akademisyen profilinin dışındaydı. Sanatçı duyarlığıyla Posta Yolu, Şeytanla Konuşmalar, Yarım Adam adlı romanlarını yazdı. Şiirle ilgilendi. Resimler çizdi. 1918-1920’lerde kara kalem; 1940-1945 yılları arasında yağlı boya ve 1967-1970 yıllarında kompozisyon çalışmaları yaptı. Hat sanatıyla uğraştı ve müzik bilgisi son derece genişti. Hilmi Ziya Ülken, 5 Haziran 1974’de yaşamını yitirmiştir.