• Armağan

Armağan

  • 140,00 TL
  • 98,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

İlkin Marcel Mauss’un ortaya atmış olduğu “potlaç, armağan, mana” kavramları üzerinden yapılan sosyolojik ve antropolojik tartışmalar bu kitabın konusunu oluşturuyor. Mauss’un yanısıra Marx, Weber, Durkheim, Lévi-Strauss, Bataille, Dumézil ve Derrida’nın görüşleri etrafında, eski çağlarda ve modern dönemde müşterek yaşamda bağlılıkları ve dayanışmayı sağlayan en temel ilişki biçimlerinin toplumların ve insanların şekillenmesindeki rolü üzerinde duruluyor. 

Yıkım ve harcama sayesinde eski atalara hediyeler ve kurbanlar sunma; tüm bunlar tanrılara bahşedilen armağanlardır. Ama tanrılar da insanlara bunun karşısında armağanlar sunmaktadırlar: İyi yaşama ve sağlık. Değişimin ilk ilkesi harcamadır. Kaybedenin kapitalist dünyadaki buhranı yerine, kaybetmeyenin buhranı söz konusudur burada. Çünkü Şeylerin ruhu olduğuna dair inanç, ilkellerde olan bir şey... Makro-kozmos ile mikro-kozmos arasında armağan insanı hem doğanın hem de evrenin bir parçası haline getirebiliyor, bu şekilde de insanlar, tanrılar ve şeyler arasında bir bağ kurarak toplumsal maddi ve manevi ilişkileri belirleyebiliyor. Böylece Armağan, tanrılara verildiğinde kurban oluyor, insanlara verildiğinde potlaç oluyor. Belki modern öncesi dönemde doğayı ve kozmosu muhteşem kılan da budur.

Şu halde Potlaç, tasarruf ilkesinin tam karşıtı gibi gözükmekte ve Weber’in “Protestan ahlâkının kapitalist zihniyeti”nin kurucu ilkesinin karşısına başka bir ahlâk modeli olarak çıkmaktadır. Ticaret ekonomisinde, değişim süreci elde etme mantığına dayandığı ve zenginliklerin sabitliği ilkesi geçerli olduğu halde, potlaç ekonomisinde geçerli olan elde etme mantığında zenginlik sabit olmaktan uzaktır. Çünkü potlaç statünün korunması için harcama yapmak ve zenginliği kaybetmek, tükenmek ve tüketmek üzerine kuruludur.


  • Yazar: Ali Akay
  • Kitabın Başlığı: Armağan
  • Yayına Hazırlayan: Ufuk Coşkun
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 149; Antropoloji Dizisi - 8
  • Basım Bilgileri: 2. Basım: Mayıs 2016 (1. Basım: Bağlam Yayıncılık, 1999)
  • Sayfa Sayısı: 156
  • ISBN: 978-605-9328-10-4
  • Boyutları: 14 x 21


İkinci Bakıya Önsöz

Önsöz

Sunuş

Lânetli Pay: Potlaç

Harcama (Armağan) Ekonomisi

Lüks Ekonomisi ve Kapitalizm

Emek Zamanı
 

I. Bölüm

Din ve Büyü

Armağan Verme

Bataille ve Potlaç

Önce ve Sonra Meselesi

Harcama ve Kriz

Derrida ve Zamanı Vermek
 

II. Bölüm

Arada Olma Hali
 

Dizin

İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ

 

1999 yılında başlayan ve 2000 yılında da devam eden derslerden oluşan Armağan kitabı dönemin ekonomik kriziyle alâkalı bir şekilde düşünülerek tasarlanmış bir kitaptı. Bugün krizin boyutlarının katbekat arttığı bir dönem yaşamaktayız. Bir yandan Batı dünyası ile Doğu dünyası arasındaki epistemolojik ve ontolojik kopuşun yaşanmasıyla oluşan zihniyet dünyasının içindeyiz, diğer yandan ise savaş ekonomisi, şiddetten kaçan büyük göçlerin ve mülteci sorunlarının her yerde yaşanmakta olduğu bir dünyadayız. Yardım ve alışveriş, mübadele kısıtlamalar içinde devam etmekte. Sınırları geçmeye çalışanlara uygulanan vahşet, devlet güçlerinin vahşeti Avrupa’yı kasıp kavurmakta. Polis copları, gazlar, çelme takan gazeteciler, taranan kahveler, öldürülen insanlar, hamile kadınlar ve bebekler; şehirler sürekli tehdit altında, yıkılmakta, yok edilmekte; bir vahşet kol gezmekte dünyada. Bir de her yerde “iç savaş” halleri armağan dünyasının dışına itmekte insanları. Savaş arkaik kabile toplumlarında belli sayıda insan öldüğünde durmaktaydı. Clastres bunu bize Amerikalı yerlilerde göstermekteydi. Konuşma, antlaşma, kız verip alma, Lévi-Strauss’un söylediği şekliyle “kadın mübadelesi ve dolaşımı” yıkım ve yok etme psikolojisine bırakılmış hale gelmekte. Hangi iktidar bu kadar yönetmek imkânlarından çıkabilir? Nasıl bu kadar idare edilemez bir dünyaya gelinir? İç savaş armağan ekonomisini yok etmekte; ama başka dayanışmalar, başka uluslararası ilişkiler, yardımlaşmalar ve armağan ilişkileri doğmakta dünyamızda. Kaçanlara yardım, sınırları geçmeleri için; toprağa yardım, yok olmasın diye; doğaya yardım düşüncesi, doğa ile alışverişimiz bitmesin, ekosistem bizi terk etmesin diye. Bu nedenle yeni direnme biçimleri doğmakta, uluslararası ağlardan. Tarih bir “zamanlar-arası tarih” olarak okunmaya, zamanların arasındaki zamanın içine kıvrılarak bakılmaya başlanmakta, zamanı yavaşlatarak…

Mültecilere yardım bir “armağan” biçimi olarak ele alınmaya da devam ediliyor diğer yandan. Büyük bir yardım ve armağan örgütlenmesi yaşanmakta her yerde ve bilhassa da Türkiye’de. Bu denli bir hareketlilik her yerde yardımseverliği ön plana çıkarıyor. Her gün Suriye ve Irak’taki savaş durumu giderek kötüleştikçe, uluslararası alanda yeni dengeler söz konusu olmaya başladı. Bu hareketli ve şiddet dolu dünyada yaşamaya ve hayatta kalmaya çalışan insanlara yardım elini uzatan birçok organizasyon da mevcut. Yardımseverlik ile Potlach’ın aynı şey olmadığını vurgulamak gerekir herhalde; ancak bir karşılıklılık ilişkisi olarak armağan ilişkisi bir ruh alıp vermek olarak algılandığı vakit, burada bir ruh ile “üşüyen bir ruh” arasındaki karşılıklılık ilişkisi gündeme gelir mi? Bu soruyu sormak en azından mümkündür.

Marcel Mauss bu anlamda menfaatler arası bir ilişkiden bahsetmekte değil midir? Bu total bir ilişkidir; hem sosyal alanı, hem ekonomik alanı, hem hukuk alanını ilgilendirmektedir. Bu sadece ürünlerin bir alışverişi değildir, ruhların da bir mübadelesidir. Mübadele insanlar arasındadır, ama bunlar değişik kabile mensupları arasındadır. Klanlar, aileler ve aşiretler arası ilişkilerdir. Hem de şeflerinin arasındaki özel ilişkilerdir. Chinook yerlileri kabilesinde Mauss’un incelediği Potlach’tır. Öyle bir total menfaat ilişkisidir ki, her kabileyi ve şeflerini hukuki bir şekilde yapılan bir sözleşmeyle bağlar. Sahip oldukları ve ürettikleri her şey bu ilişkiye bağlı olduğu kabul edilmektedir. Bir anlamda şefler arasındaki ilişkilerin bağlayıcılığı kabile içinde bir hâkim aristokrasi ilişkisi kurmak için ehven bir zemin hazırlayabilmektedir.

Maorilere ait olarak kullanılan kavram içinde “ruhlar ilişkisi” vardır. Buna kitapta anlatıldığı gibi hau adı verilmektedir. Yani armağan olarak verilen sabit bir nesne gibi kabul edilememektedir. İkili bir anlam ortaya çıkmaktadır. Nesnenin ruhu dolaşıp, yerine, ilk çıktığı yere gelmekle yükümlüdür. Hareket halinde olup, kökene dönmek zorundadır. İlk ortaya çıkan yani ilk verilen sahibine dönmek zorundadır, yoksa lanet ortaya çıkabilecektir. Bu bazen bir nesne, bazen bir çocuk veya bazen bir kadın dolaşımına ait olarak işleyebilir. Bunlar ritüellerdir. Alınan bir armağanın ruhunu aldıktan sonra geldiği yere geri verme zorunluluğu olduğundan karşılıklılık ilişkisine bağlı olarak çalışmaktadır.

Bu şekilde bakıldığında bir armağan veya başka bir deyişle söylersek bir “yardım” nasıl geri dönebilecektir? Bir ruh ilişkisi burada mevcut olabilir mi? Belki olabilir. Ama aslında mültecilere yapılan yardım, anonim bir yardım olarak karşılıklılığı içermekte midir? Yardım o halde ruhlar arası bir alışverişi içerebilmekte midir? Yoksa yardım veya zekât gibi bir ruh temizleme ilişkisi daha çok başka bir dinî anlamı mı içermektedir? Armağan ilişkisinde olmazsa olmaz bir anlamda “vermek” lazımdır. Vermek armağanın bir şartı olarak durmaktadır. Ama bunun yanında daha doğrusu karşılığında başka bir menfaat ilişkisi yatmaktadır: verilenin geri verilme zorunluluğu söz konusudur; oysa yardım ilişkisinde bu geri verme zorunluluğu sadece verme ilişkisine dönüşmüştür. Yani yardım edildiğinde bu yardıma karşılık geri gidecek olan bir borçlanma vardır ve bu ilişki yok edilmiştir. Borçlanma karşılıklılık ilişkisinde söz konusu edilmektedir; ama yardım karşılıksız bir yardım olarak armağan kavramının dışında durmaktadır. Ancak burada başka bir ilişki ortaya çıkmaktadır sanki? Karşılıksız vermek. Zamanını vermek gibi karşılık ilişkisi yani borç ilişkisi olmaksızın vermek. Bu armağan kavramının sınırlarını zorlayan bir hareket olarak durmaktadır. Potlach dinîdir ve sosyaldir de. Ancak dolaşım içinde gerçekleşecek bir dinî ritüel ve bir borç meselesi, burada devreye girer. Mauss için bu total ilişkiler en başından en sonuna kadar sosyal ilişkilerdir. Bu anlamda baktığımızda bir homo œconomicus söz konusudur; halbuki yardım kavramında ne karşılıklılık ne de ekonomik bir birey davranışı mevcut olmaktadır. Bataille’ın vurguladığı gibi “harcama” total bir ilişki olarak durmaktadır; ama zengin bir adam servetinden ne kadarını harcayabilecektir? İş adamlarının 1970’li yıllarda da yapıldığı gibi artık ürünlerini harcayarak yardım etmek yerine ürünleri yakarak bir “harcama” gerçekleştirmektedirler. Harcama irrasyonel olmalıdır; ama bu tip bir harcama söz konusu olduğu vakit ekonomik bir rasyonaliteye bağlı kalınmakta ve irrasyonel gibi duran yardım ilişkisi bir tarafa bırakılmakta değil midir?

Bu anlamda Potlach ve armağan gibi kavramların her zamandan fazla yaşandığı bir toplumsal ilişkiler dönemi içinde olduğumuzun bilincindeyiz. Mauss da, neticede, bir kooperasyon (ortaklık veya yardım) ilişkisi için bu armağan kavramını düşünmüş değil midir? Bugünün ekonomik kriz şartlarında, savaş veya iç savaş durumlarındaki ülkelerini terk etmek zorunda kalanların ihtiyaçları olan yardım da bu anlamda bir armağan ilişkisi olarak görülemez mi?

 

İstanbul, 10 Şubat 2016

 

Ali Akay

Paris’te 1976-1990 yılları arasında Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilim okudu. 1986 yılında “Türklerde Devletçi İktidarın Oluşumu” adlı  doktora te­zi­ni sa­vundu.  Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi  Sosyoloji Bölü­mün­de öğ­retim üyesidir. Sergi küratörlüğü yapmaktadır. Sanat, sosyoloji ve çağ­daş sanatı birleştiren yazılar ve kitaplar yazmaktadır. Paris VIII , İNHA üni­versitelerinde Paris’te, Humboldt Üniversitesinde Berlin’de dersler vermiştir. Paris Jeu de Paume Müzesinde 2009-2010 yılı boyunca seminerler yapmıştır. Toplumbilim (1992-2011) ve Plato Çağdaş Sanat Dergisi (2005-2007) dergilerinin kurucusudur. Son olarak da Teorik Bakış dergisinin kurucusudur.  Yazıları  ve ortak yazarlı kitapları birçok dil­de yayımlanmıştır.