• Doğu Batı Sayı 41: Medeniyetler Çatışması

Doğu Batı Sayı 41: Medeniyetler Çatışması

  • 180,00 TL
  • 135,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda
  • Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
  • Onur Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
  • Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Simten Coşar, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Ali Utku, Aytaç Yıldız
  • Dergi Başlığı: Medeniyetler Çatışması
  • Dönem: Mayıs, Haziran, Temmuz 2007 [Yıl 10, Sayı: 41] 
  • Basım Bilgileri: 2. Basım / Ocak 2020 [1. Basım / Mayıs 2007]
  • Sayfa Sayısı: 267
  • ISSN: 1303-7242
  • Barkod: 9771303724412
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Kapak Resmi: Mary Louise Pratt, Imperial Eyes, Travel Writing and Transculturation adlı kitabından.
  • Boyutları: 16,5 x 24


TAKDİM:

DOĞU BATI’DAN

Otto Pöggeler

Doğu-Batı Diyalogu: Heidegger ve Lao-Tzu

 

HAY BİN YAKZAN-ROBINSON CRUSOE

Halis Çetin

Çatışma ve Diyalog Tartışmaları Arasında İki İnsan, İki Medeniyet (Hay Bin Yakzan/Doğu-Robinson Crusoe/Batı)

 

HUNTINGTON

Samuel P. Huntington

Sağlam Milliyetçilik

 

Samuel P. Huntington

Medeniyetler Çatışması mı?

 

HUNTINGTON’A CEVAP

Edward W. Said

Cehaletin Çatışması

 

“MEDENİYETLER ÇATIŞMASI”

Bayram Soy

Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Irak Savaşı’na  Ortadoğu: Medeniyetler Çatışması mı, Çıkar Mücadelesi mi?

 

Şener Aktürk

Braudel’den Elias’a ve Huntington’a “Medeniyet” Kavramının Kullanımları

 

Atalay Gündüz

Medeniyetler Çatışması ve Türk Batılılaşmasının İmkânsızlığı

 

Dilek İmançer

Medeniyetler Çatışması ve Hollywood

 

Bihter Çarhoğlu

Medeniyetler Çatışması ve Batı Medyasında İslâm Söylemi: Almanya Örneği

 

KİMLİK

E. Fuat Keyman

Kültürel Kimlik Olgusunu Yeniden-Düşünmek

 

TÜRK DÜŞÜNCESİ

Hilmi Ozan Özavcı

Prens Sabahaddin’in Fikrî Kaynakları:

Le Play ve Toplum Bilim

 

KENZ

Ali Utku

Vico’nun Yeni Bilim’i: Tarihsel Bilimleri  Yeniden Düşünmek

DAVUD, GOLYAT’A KARŞI

 

Soğuk Savaş’ın ardından, “Medeniyetler Çatışması” başlığıyla sıra dışı bir şöhrete kavuşan Samuel P. Huntington, o günden bu yana gündemden düşmeyecek bir tezin hararetle tartışılmasına vesile oldu. Yeni rüzgârların estiği bir zamanda Huntington, teorisine dayanak sağlayacak konjonktürel bir çıkış yakalamıştı. Sovyetler Birliği dağılmış, birbiri ardınca yeni devletler kurulmaya başlamıştı. Batı’nın Bosna’daki soykırımı ürkütücü bir sessizlikle karşılaması dâhil, Balkanlarda eski dramatik günlere geri dönülmüştü. Dünyanın dört bir tarafında siyasi tehditler yükseliyordu. Uzak Doğu ülkelerinde ekonominin taze gücü keşfedilmişti ve başta Wallerstein ekolü olmak üzere bu ülkelerin kaç yıl sonra güç dengelerini nasıl altüst edeceğine dair tahminler yürütülüyordu. Sıcak çatışmaların merkezi Ortadoğu’ydu ve yeni ideolojiler oluşturulurken 90’lı yılların en işlevsel terimi “fundamentalizm” keşfedilmişti. Terör, modern akla hitap etmekteydi ve terör eylemi sanılanın aksine şok edici, tanımlanamaz ve kaynağı belirsiz bir eylem değildi. Amerika’nın görevi tüm bu hızlı değişimleri “savaş ekonomisi” içinde birer birer eritmekti.

İşte böyle bir ortamda Huntington, pek yakın bir gelecekte patlak verecek olan muhtemel bir savaşı ilân ediyordu. İç karartıcı bir savaşın tasvirini yapmaktan öte bir adım değildi bu. Bundan böyle ittifaklar mensup olunan medeniyetlere göre tayin edilecekti. Öyleyse Westphalia Barışı’ndan itibaren süregelen uluslararası güç ve çıkar ilişkileri bir yana itilip, yeni bir Mukaddes İttifak mı kurulacaktı? Huntington, geleceğin savaşını kültürel ve dinî katmanlara ayırmıştı. O modern dünyada din motivasyonu yüksek bir güçtür derken esasen Haçlı savaşlarının ölü toprağını üzerimize seriyordu. Dini “tutku” boyutuyla ele alıyor, ideal bir savaş tasarımının eksikliklerini geçmişten tamamlıyordu. Medeniyet bakımından merkezî önem taşıyan bölgelerde cepheler açmaktaydı. Slavlar pençesini gösterecek, iki bin yıllık Konfüçiyan husumet yeniden dirilecek, Davud ile Golyat ezelî mücadelesine tekrar geri dönecekti. Yüksek bir senteze sahip olmakla övünen medeniyetler şimdi birbirini mi boğazlayacaktı? Daha en başta “Medeniyetler Çatışması” terimi kulakları tırmalarken, medeniyetin kendi dışındaki unsurlarla kaynaşması ölçüsünde bir medeniyet olarak telakki edilebileceği gerçeği unutuluyordu.

Huntington, ünlü tezini ortaya attığında eşzamanlı olarak farklı çevreler tarafından sert biçimde eleştirilmekte gecikmedi. Teorisindeki elçabukluğu ve medeniyetleri sınıflandırmasındaki aceleciliği gözden kaçacak gibi değildi. Kehânet yüklü senaryo, siyaset biliminin zayıf diliyle kaleme alınmıştı. Kimi yerlerde uygarlık tarihinin yüzeysel bilgilerine yer veriliyor, kimi yerlerde tarihsel düşmanlıklar canlı tutulmaya çalışılıyordu. Huntington’da, Bernard Lewis’in yaşlı ve muhafazakâr öfkesini görmek mümkündü ve çoğu yerde fark etmeden oryantalizmin imzası kullanılıyordu.

Gene de Huntington, bir noktada haklıydı. “Medeniyetler Çatışması” tezi, Batı’nın güç kaybını dile getirmekteydi. Güncel sorunların başında Avrupa’nın yeniden üretmekte zorlandığı değerler vardı. Batılı kültür ve Batılı olmayan kültürler arasına derin bir ayırım konulmuştu ve toplumların batılılaşmadan nasıl modernleşebileceği sorusu sorulmaktaydı.

Huntington’ın “negatif” tezini gündeme getirmek ideal medeniyet paradigmaları tartışmasının dışında yer alır. Bu tür spekülasyonlarla, sadece düşüncenin hayaletleriyle karşılaşabiliriz. Dünya topyekûn bir felakete sürüklense de, düzeni kaostan çıkarma çabası düşüncenin ufkunu daraltmaktadır. Herhangi bir siyasi teorisyen gelecek için daha çok iyi niyet beslemelidir. Huntington’a karşı bir alternatif olarak takdim bölümünde sunulan yazıda Otto Pöggeler, insanı, doğayı ve medeniyetler arasındaki farklılıkları anlamak bakımından sözü edilen iyi niyeti ve olması gereken derin çabayı göstermektedir.

 

Taşkın Takış