Doğu Batı Sayı 64: Toplumsal Cinsiyet - II
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
- Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
- Editör: Cansu Özge Özmen
- Onur Kurucuları: Halil İnalcık, Şerif Mardin
- Yayın Kurulu: Oğuz Adanır, Ali Akay, Simten Coşar, Özcan Doğan, Kurtuluş Kayalı, Armağan Öztürk, Özgür Taburoğlu, Ali Utku, Aytaç Yıldız
- Dergi Başlığı: Toplumsal Cinsiyet - II
- Dönem: Şubat, Mart, Nisan 2013 [Yıl 16, Sayı: 64]
- Basım Bilgisi: 1000 Adet / 2. Basım Nisan 2019
- Sayfa Sayısı: 232
- ISSN: 1303-7242
- Barkod: 9771303724641
- Ön Kapak Resmi: Henri de Toulouse-Lautrec, Confetti, 1894.
- Arka Kapak Resmi: Coles Philips, Life Magazine, Ağustos 1909 kapağı.
- Kapak Tasarımı: Mr. Z&Z
- Boyutları: 16 x 24
TOPLUMSAL CİNSİYET
Özgür Taburoğlu
Queer Kuramı: Yapılaşmamış Kimlikler, Keyfî Cinsiyetler
Simten Coşar
& İnci Özkan-Kerestecioğlu
Feminizmin Neoliberalizmle İmtihanı
Elifhan Köse
Cinsiyet/Toplumsal Cinsiyet İkiciliği Üzerine Eleştirel Yaklaşımlar ya da
Doğa “Doğal mıdır?”
Murat Borovalı
& Ömer Turan
Haklar ve Özgürlükler Perspektifinden Başörtüsü: Bir Demokrasi Sorunu
H. Yaprak
Civelek
Kırmızı Kuşağın Kuramsallığı: Ataerkil Söylem ve Anadolu Kırsalı’nda
Kadın
Özgür Çalışkan
Ötekileştirilen Kimliklerin Melezleşmesi: Hebûn LGBT Grubunun Fanzinleri
Üzerine Bir Çözümleme
TARİH
Yahya Araz
Erken Modern Osmanlı Toplumunda Evden Ayrı Düşmek: Gidenler ve Arkada
Kalanlar Üzerine Bir Değerlendirme
Elif E.
Akşit-Vural
Annelik, Feminizm, Tarih
SİNEMA
Hülya Hamarat
& Dilek Takımcı
Türk Sinemasında Çalışan Kadın Temsili
Ahmet Oktan
& Yavuz Küçükalkan
Kadının Şeytanî Kimyası: “Üçüncü
Sayfa” ve “Kıskanmak” Filmlerinde Kadın Tipolojileri
KADIN İSİMLERİNİN KISALTILIŞININ TRAJEDİSİ ÜZERİNE
Toplumsal cinsiyet sorununun modern insanın bakış açısından
karanlık ve bilinmeyen bir bölgede yara açtığı söylenebilir. Düşünce
tarihinin aydınlanmaya yönelik buyurgan söylemi bu yarayı gizleme
eğilimindedir. Zira, bilginin hiyerarşik yapısı bölünmeyi, ayrılığı ve çift
olmayı en başından itibaren kabul etmemiştir. Bu niteliğiyle bilginin doğası
varlık nedenini tek bir epistemolojiye dayandırır. Oysa iktidarın tepesinde
kalındığı ölçüde arzunun ucu bucağı olmayan talepleri her türlü tahakküme
direnç gösterecektir. Cinsiyet meselesinde eşitlik talebiyle yola koyulan
radikal gruplar bu muammayı bilim ve felsefenin keskin yöntemiyle değil, daha
çok ‘tepki’ye dayalı başkaldırıyla bir sorun haline getirebilmişlerdir.
Kulakların pek de duymak istemediği itiraflar, fısıltılar toplumun hafızasında
her zaman bir sapma olarak nitelendirildi. Bu yüzden olsa gerek toplumsal
cinsiyet tartışılmaya başlamadan çok önce, bilhassa feminist edebiyat,
kitleler üzerinde kuvvetli bir biçimde sesini yükseltebilmiştir. Feminizm
hareketi kendine özgü isyan diliyle sıra dışı bir tepkinin öncüsü olmayı
başarmıştır. Kadınların benlik duvarlarında yankılanan belki de hiç
bilinemeyecek ıstıraplar tarihinin, klasik bilgi üstatlarının dünyaya ilişkin
rahat ve nesnel tasavvurlarında herhangi bir karşılığı olamazdı. Kadına özgü
güçlü bir gururdan beslenen bu duyarlılık, bilginin emreden ses tonu
karşısında boyun eğmiyordu.
Geleneksel ahlâk anlayışı şimdiye kadar cinsiyet uçurumunu
dondurarak anlamayı denemiştir. Bu kavrayış çerçevesinde cinsiyet bir kimlik
sorununa dönüştüğü vakit bütün yasalar pekâlâ çiğnenebilirdi: Öyle de
olmuştur. Dışlananların, sürülenlerin ve mahkûm edilenlerin varoluşsal
kimlikleriyle bir gettonun sınırlarının ötesine geçememesi gibi... Ya da
ilkellere özgü tutumla cinsel tercihler karşısında kalabalıkların
kapıldığı dehşet ve korku gibi…Kadın ve erkekler yasalar karşısında eşit
sayılabilirdi fakat bu eşitlik ilkesi gündelik yaşamın akışına tercüme
edildiğinde her defasında biyolojik olarak güçlünün güçsüzü acımasızca ezdiği,
ona sinsice tuzaklar kurduğu bir cenderenin içinde buluyorduk kendimizi.
“Toplumsal cinsiyet” meselesi bizim için ne ifade ediyor?
Türkiye’de okuyan yazan çevreler –eğer bu bir imaj konusu değilse– meseleyi ya
küçümsemiş ya da pek önemsemeyerek küçük siyasal ütopyalarına dâhil
etmemişlerdir. Bu yüzden hemcinslerle karşı cinslerin ilişkisinin ciddi bir
tahlili uzun süreden beri bu sahada çalışma yürüten bir avuç kimsenin elinde
kalmıştır. Az tanınır bir çevrede sürdürülen çalışmaların, bu konuda mücadele
veren dergi ve gazetelerin, sesini duyurmak isteyen çeşitli platformların
geniş bir mecrada yankı bulduklarını elbette söyleyemeyiz. Bu tür karşı
çıkışların “marjinal” bir kategoriye sürüklenmesi de bu sebepledir. Kadın
çalışmalarının her geçen gün artışı, hattâ Osmanlı döneminden itibaren kadın
haklarıyla ilgili bir dizi gelişmenin olumlu seyri pek de ümitvar olmamızı
gerektirmiyor. Çünkü, özgürlüğü salt bir nicelik düzeyiyle ve “katılım”
oranıyla tarif edebilmemiz zor. Her halükârda bireysellik ve aykırı kimlikler
karşısında tedirgin olan bir toplumda cinsiyet meselesi ayırımcılık ve
eşitsizliğiyle yalnızca alt kesimlere özgü bir vaka olmayıp, en üst derecede
siyasi, akademik ve entelektüel tabakalara nüfuz etmiştir. Örneğin, siyasetin
kullandığı tehlikeli dile âşina sayılırız. Ne zaman kadın sorunu gündeme
geldiyse ahlâkçı bir ton kadınları gökyüzüne yükseltir. Bu yüceltme söylemi
esasen bilinçaltında saklı tutulan şiddetin günah çıkarışı ve bir tür af
dileyişidir. Bacıyân-ı rûm edebiyatının kökleri bu ülkede her sabah
mahkûm elbisesini giymek zorunda kalan kadınlar için bir anlam ifade edebilir
mi?
Her gün hiç bilinmedik faciaların tanıklarıyız ve aynı felâket
ikliminde yaşayan bir toplumun üyeleriyiz. Çeşitli sebepler altında bedenen
güçsüz olanlara diş geçirilmesi, hattâ deyim o ki zayıfların “boğazlanması”
geniş bir güruhun içinde yer aldığı psikolojiyi gösterir. “Kendine ait bir
oda”sı olmayanların kaç köşe, kaç bucak şiddet gördüğünü maalesef hiç
bilemeyeceğiz. Gazete sayfalarından ve ekranlardan durmaksızın akan haberler,
mesela: “Yaralandı, öldürüldü, tecavüz edildi” vb. Bilinmeyen isimlerin
yalnızca baş harflerini okumakla yetiniyoruz: A. E. M. S. Y., vb. Bir
trajedinin içinden süzülüp gelen kimliksiz harfler etrafa derin bir sessizlik
yayıyor, bir toplumun mutlak âcziyetini gösteriyor.
İki cilt halinde hazırlan bu sayı, daha önce yapılmış çalışmaları
yeni yazılarla destekliyor, en önemlisi mesele üzerinde bizi düşünmeye
çağırırken toplumun ortak vicdanına hitap ediyor.
Taşkın
Takış