İkinci Cinsiyetçilik: Erkeklere Karşı Ayırımcılık
- 320,00 TL
-
224,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
David Benatar bu sefer farklı bir okumayla cinsiyetçilik tartışmalarında yeni bir sayfa açıyor. Herkesin baktığı yerden bakmayıp tüm istihzalara göğüs gererek ciddi bir tezi savunuyor: Erkeklere karşı yapılan ayırımcılık ve toplumun genel düzeni içinde meşru kabul edilip normalleştirilen bu şiddet kitabın konusu ve Benatar’ın da esas meselesidir.
Nasıl ki toplumun bilinçaltında kadınlar hakkında acımasız birçok basmakalıp yargı yer edinmişse esasen erkekler de benzer önyargıların kurbanıdırlar. Kadına uygulanan şiddet haklı olarak kamuoyunda infial yaratırken erkeğe uygulanan şiddet ise bir şekilde meşrulaştırılıp gözlerden kaçıyor. Evet, erkek adam ağlamaz, aynı zamanda dayanıklı ve güçlüdür ve her şeyin üstesinden gelebilir. Oysa biraz daha derine inildiğinde travmanın gerçek boyutları ortaya çıkıyor. Erkeğe uygulanan sistematik şiddet çocukluktan itibaren başlıyor, evde, okulda, askerde, cezaevinde, hattâ ceza sisteminde ve gündelik yaşamın birçok alanında bu baskı yoğun bir şekilde devam ediyor. Böyle bakıldığında aslında şiddete maruz kalanın erkekler olduğu görülecektir. Özellikle savaşlarda, toplu kıyımlarda ve mesela ağır iş kollarında kurban hep erkeklerdir. Savaşlarda, toplu kıyımlarda ve kitlesel ölümlerde onları görüyoruz. Ancak tüm bu sistematik ayırımcılık toplumsal bir kabul görmüş vaziyette. Akademik söylemde ise en ufak bir itiraz derhal reddediliyor.
Benatar bir koltuk felsefesi yapmıyor. Doğrudan hayatın kendisinden örnekler veriyor. Özellikle ileri ve gelişmiş toplumlarda görünmeyeni görünür kılmaya çalışıyor. İş hayatında, üniversitelerde erkeğe karşı yapılan ayırımcılıklar onun esas ilgi noktası. Tüm bu tartışmalar içinde eşitlikçi feminizmin hatırı sayılır birikimine ve başarısına saygı duyarken erkeklerin yaşadıklarını yok sayan ideolojik aşırılıklardan ise sakınıyor.
- Yazar: David Benatar
- Kitabın Başlığı: İkinci Cinsiyetçilik: Erkeklere Karşı Ayırımcılık
- İngilizce Metin: The Second Sexism: Discrimination Against Men and Boys
- Çeviren: Cansu Özge Özmen [İngilizce]
- Yayına Hazırlayanlar: Taşkın Takış, Ufuk Coşkun
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 434; Sosyoloji Dizisi - 55
- Basım Bilgileri: 1. Basım: Eylül 2024
- Sayfa Sayısı: 436
- ISBN: 978-625-8123-98-2
- Boyutları: 13,5 x 21
- Kapak Resmi: Alexandre Cabanel, "Düşmüş Melek", Fabre Müzesi Arşivi, 1847.
Önsöz
I. Giriş
İkinci Cinsiyetçilik
Nedir?
Dezavantaj
Ayırımcılık
Haksız Ayırımcılık
Cinsiyetçilik
Birinci Cinsiyetçilik
İki Çeşit İnkârcılık
Bazı Yanılgıların Önüne
Geçmek
Kitabın Düzeni ve Yöntemi
II. Erkeğin Dezavantajları
Zorunlu Askerlik ve Savaş
Şiddet
Fiziksel Ceza
Cinsel Saldırı
Sünnet
Eğitim
Aile ve Diğer İlişkiler
Velayet
Babalık
Babalık İzni
Eşcinseller
Beden Mahremiyeti
Ortalama Yaşam Süresi
Hapis ve Ölüm Cezası
Sonuç
III. Erkeğin
Dezavantajları ve Cinsiyet Farklılıkları
Erkeklerle İlgili İnançlar
İnançlarla İlgili Sorular
İnançlar, Eğer Doğruysa, Ne Ölçüde
Doğru?
İnançları Doğru Kılan Nedir?
Varsa, Ne Gibi Sonuçları Var?
Sonuç
IV. Dezavantajdan Haksız
Ayırımcılığa
Askerlik ve Savaş
Kingsley Browne’ın Temel Savı
“Patinaj”
Askerî Etkinlik
Muhafazakârlığın Tehlikeleri
İstatistiksel Farklılıklar
Çatışma ve Askere Alımla İlgili Son
Notlar
Şiddet
“Saldırganlar Erkek”
“Erkekler
Kendilerini Daha İyi Savunabilir”
“Erkekler
Daha Büyük Bir Tehdit Oluşturur”
İki Tür Ayırımcılık
Fiziksel Ceza
“Erkekler Daha Yaramaz”
“Fiziksel
Ceza Erkeklere O Kadar Zarar Vermez”
Cinsel Saldırı
Sünnet
Eğitim
Aile ve Diğer İlişkiler
Beden Mahremiyeti
“Kadınların
Beden Mahremiyetlerini Korumaktaki Çıkarları Erkeklerinkinden
Yüksektir”
“Koşullar
Farklı”
Eşit İstihdam Fırsatı
Ortalama Yaşam Süresi
Hapis ve Ölüm Cezası
Sonuç
V. İtirazlara Karşılık
Ters Yüz İddiası
Askere Alım ve Savaş
Şiddet
Sünnet
Eğitim
Cinsel Saldırı
Beden Mahremiyeti
Velayet
Ortalama Yaşam Süresi
Hapis Cezası
Egemenliğin Bedelleri
İddiası
Dikkati Başka Yöne Çekme
İddiası
Ayırımcılığı Tanımlamak
VI. Pozitif Ayırımcılık
Adaletsizliği Düzeltmek
Geçmişte Yapılan Ayırımcılık Savı
Halihazırdaki Ayırımcılık Savı
Summers’ın Öğretileri
Sonuççu Savlar
Görüş Çeşitliliği Savı
Rol Model Savı
Meşru Cinsiyet Tercihi Savı
İdeallik Savı
Sonuç
VII. Sonuç
Feminizm Erkeklere
Ayırımcılık Yapıyor mu?
Erkekler Kadınlardan Kötü
Durumda mı?
İkinci Cinsiyetçiliği
Ciddiye Almak
Sonuç
Kaynakça
Dizin
Önsöz
Cinsiyetçilik sadece yetişkin kadınları ve kız çocuklarını
değil, yetişkin erkekleri ve erkek çocuklarını da olumsuz bir şekilde
etkiliyor. Cinsiyetçiliğin ilk biçiminin tezahürleri genel kabul görürken çok
az sayıda insan erkeklerin cinsiyetçiliğin çok sayıda ve ciddi biçimlerine
maruz kaldığını kabul ediyor. Bu kitabın asıl amacı “ikinci cinsiyetçilik”
konusuna dikkat çekmek ve var olduğunu inkâr edenlere yanıt vermek.
Erkeklere yapılan ayırımcılıkla ilgili bir kitabın oldukça kısa
olması gerektiği esprisine de hemen karşılık vermek istiyorum. Bu görece kısa
bir kitap olmasına rağmen, bunun nedeni tartıştığı konunun kapsamının ve
ağırlığının sınırlı olması değil. Çünkü (kısmen) geniş kapsamlı ve tehlikeli
bir ikinci cinsiyetçiliğin varlığını ortaya koymak için daha uzun bir kitaba
gerek yok.
Kitap, daha önce yazdığım bir makalede öne sürdüğüm savların
genişletilmiş halinden oluşuyor. Social Theory and Practice’e gönderdiğim makaleye dört yanıt
gelmiş, makale bu yanıtlarla ve yanıtlara karşılığımla birlikte dergide Nisan
2023’te yayımlanmıştı (cilt 29, sayı 2). Derginin editörlerine bu kitabı
yazarken eski makalelerimi kullanmama izin verdikleri için minnettarım. Altıncı
bölümde kullandığım metinler daha önceki iki çalışmamdan uyarlandı: “Laurence
Thomas (ed.), Contemporary Debates in Social Philosophy, Oxford: Blackwell, 2008, ss. 212-225,
“Diversity limited,” ve “South African Law Journal, 125(2), 2008,
ss. 274-306, Justice, diversity and racial preference: a critique of
affirmative action,”
Bu kitabın ilk taslağı 2009-2010 akademik döneminde Princeton
Üniversitesi, (Kuzey Yarımküre) İnsan
Değerleri Merkezi’nde Laurance S. Rockefeller misafir
araştırmacısı olduğum sırada yazıldı. Merkezin direktörüne, öğretim elemanlarına
ve personeline hem bana bu imkânı tanıdıkları hem de misafirperverliklerinden
dolayı teşekkür ederim. Araştırmamı yapmak ve kitabı yazmak için daha verimli
bir ortam düşünemiyorum. Princeton Üniversitesi kütüphaneleri çok faydalı
kaynaklara sahipti ve kütüphane personelinin yardımları çok kıymetliydi. Cape Town Üniversitesi’ne de
bu kitabı yazmamı sağlayan araştırma izni için teşekkür ederim.
Leo Boonzaier, Meghan Finn ve Andrew Fisher çok önemli araştırma
desteği sundular. Jessica du Toit notlarımdan kaynakçayı oluşturdu ve bu
süreçte bazı dizgisel hataları düzeltti. Böyle harika asistanlar için
minnettarım.
Kitabın genel hatlarını Colorado Boulder Üniversitesi’nde Morris seminer
konuşmacısı olduğum sırada, beşinci bölümün bazı kısımlarını İnsan Değerleri Merkezi’nde
Laurance S. Rockefeller misafir
araştırmacılar seminerinde, kadınlar ve savaşla ilgili kısımları Amerika Birleşik Devletleri
Deniz Harp Akademisi’nde Amiral Anderson Konuşmacılar Serisi’nde sundum.
Katılanlara ve yorum yapanlara teşekkür ederim.
Kingsley Browne (dördüncü bölümde) Co-Ed Combat adlı
çalışmasına verdiğim yanıta yorum yapma nezaketinde bulundu. Savaş ve kadın
konusunda hâlâ aynı fikirde değiliz fakat eleştirel yorumları çok değerli. Wiley-Blackwell’den özellikle
Don Hubin ve Iddo Landau’ya ayrıntılı ve çok faydalı
yorumları için minnettarım.
Son olarak aileme teşekkür ederim. Bu kitap erkek kardeşlerime
adanmıştır.
DB
Cape Town
20 Haziran 2011
David Benatar
Güney Afrikalı
David Benatar 1966’da doğmuştur. Cape Town Üniversitesi’nde
felsefe profesörüdür. En ünlü eseri olan Keşke Hiç Olmasaydık:
Var Olmanın Kötülüğü (2006) dışında
bazı
eserleri The Second Sexism:
Discrimination Against Men and Boys (2012), David Wasserman ile
beraber yazdığı Debating Procreation: Is it Wrong to
Reproduce? (2015)’tir. Keşke
Hiç Olmasaydık: Var Olmanın
Kötülüğü,
Benatar’ın
Türkçeye çevrilen ilk eseridir. David Benatar, dünyaya gelmenin her zaman
beraberinde ciddi bir zarar getirdiğine inanır.
İnsanın
hayatındaki
“iyi şeyler”,
hayatının
nispeten iyi geçmesini sağlasa da insan dünyaya gelmediği
takdirde bu “iyi şeyler”den hiç de mahrum kalmayacaktır.
Yazar “üreme karşıtı” (antinatalist) görüşü
savunur –çocuk yapmanın her zaman yanlış
olduğunu–
ve üreme karşıtı görüşle,
fetüsün ahlâki statüsüyle ilgili olan kürtaj hakkı yanlısı görüşü
birleştirerek
kürtaj hakkında
“ölüm yanlısı”
(gebeliğin
erken dönemlerinde) görüşten yanadır. Üreme karşıtlığı
aynı
zamanda insanlığın
soyunun tükenmesini de getirecektir. Çoğu insan için içgüdülere
ve sezgilere aykırı olsa da yazar, vardığı
sonucu nüfusla ilgili birçok ahlâk kuramı açmazını çözümleyerek
sunar. Aynı
zamanda vegan olan Benatar, veganizm konusundaki tartışmalara
da katkıda
bulunmuştur.
Cansu Özge Özmen
1982 yılında İstanbul’da doğmuştur. 2004 yılında Bilkent
Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nde lisans eğitimini
tamamladıktan sonra, yüksek lisans derecesini Amerikan Çalışmaları alanında
Heidelberg Üniversitesi’nden, doktora derecesini de Bremen Jacobs
Üniversitesi’nden almıştır. Namık Kemal Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Kitabın yazarı gibi kendisi
de bir vegandır ve tüm canlıların yaşam hakkını savunan, hayvan özgürlüğü
aktivistleri arasındadır.